öncelikle bu yazıyı (bkz:
vatan elden giderken futbol konuşmak) başlığına yazarken çevirdim ve buraya koydum. çocukluğumda alaaddin hesabı 3 dileğimi dilerdim uyumadan önce. 3 dileğimden bir tanesi galatasaray olurdu. hep başarı diledim. düşünsene ufacık bir çocuk türkiye'de galatasaray'ın başarısını düşünüyor. ülkesinin büyük bir ülke olmasını düşlemiyor, milli takımı falan da geçtim. bu en iyi ihtimalle benim gibi bir orta halli aile evladının hayatının 3'te 1'inin galatasaray olduğunu gösteriyor. en mutlu anlarım uefa kupası, denizlispor fenerbahçe maçı ve mutluluktan ağladığım drogba'nın topuk golü.
peki sıkıntı nerede? ben neden bu başlığı vatan elden gidiyor bölümünden aldım?
çünkü futbol aslında sadece vatanla ilgili değil. bizim hayatımızla ilgili. eğer dünya'da hırsız/katil bir azınlık olduğuna ve bunların planlı bir şekilde dünya'yı yönettiklerine inanmıyorsan o zaman sen kardeşim bundan sonrasını okuma boşver. senin tutkuna aşkına sevgine saygım büyük. çünkü bundan sonrasını asla kabul etmeyeceksin. senin için olay hayatın zevklerini bir kenara bırakmamak.
eğer yönetildiğimize inanıyorsan, eğer pazartesi günleri sabah erken kalkıp sistemin çarklarını döndürüyorsan bil ki dinlediğin müzikten, tuttuğun takıma kadar, magazin haberlerinden politkaya kadar her şey senin o çarkları neden döndürdüğünü düşünmemen için uydurulmuş çerezler. sen bu çerezleri yedikçe uyuşturucuyu aldıkça köleliğini daha az sorguluyorsun. çarklar arasında sıkıştıkça bu uyuşturucuya daha fazla sarılıyorsun. çektiğin acı arttıkça unutmak için daha çok içiyorsun. fanatikleşiyorsun ve gözün daha az görüyor. futbol, seks, alışveriş, obezite, alkol, uyuşturucu işte bunlar hep köle olduğun gerçeğini düşünmemek için sarıldığın dikkat dağıtıcılar. senin dikkatin dağıldıkça hırsızın eli cebinde daha derinlere dalıyor. vatanını bile alabiliyor elinden.