---
alıntı ---
9 ağustos 1991 tarihinde izmir'de dünyaya geldim. küçüklüğüm basketboldan uzak bir şekilde, mahalledeki arkadaşımla gır gır şamata yaparak geçti. okuluna giden, dönünce de hemen ödev yaparak dışarı çıkan bir çocuktum... bebeklik dönemlerimi hatırlamasam da -hatırlayan var mı ki? :) annemin atlattığı kadarıyla pek bir haylaz ve yaramazmışım... ayrıca ağlamayı seven ve göbekli bir bebekmişim... çok çektirmişim yani aileme...
11 yaşına kadar sporla çok yüz göz oldum diyemem. sporla ilk olarak karşıyaka'ya taşındığımızda bir yüzme spor okuluna giderek tanıştım. aslında o da çok spor amaçlı değildi. asıl amacımı açıklamak gerekirse; denize gittiğimizde kıyılarda yüzerek rezil olmayayım diye katıldım o spor okuluna :) yaz boyunca gittiğim o spor okulunda pek başarılı olduğum söylenemez. boğulma tehlikesi geçirdiğim o spor okulu benim suya olan korkumu biraz daha katlamıştı. o günler geride kaldı, artık yüzebiliyorum :)
başarısız yüzme okulundan sonra oldukça farklı bir spor dalına yöneldim. belki de hiç kimsenin tahmin edeyemeceği bir şey... 12 yaşıma adım atmama az bir zaman kala 'karate' ile tanıştım. oraya da bir amaç uğruna gidiyordum, sokakta önümü kesenlere para kaptırmamak için... yaklaşık 2 sene boyunca kursa devam ettim. yüzmedeki başarısızlığımı geride bırakıp, bu kursta katıldığım 3 turnuvada şampiyon oldum ve madalya sahibi oldum. yaşıtlarımdan uzun ve kilolu olduğum için bana rakip bulamıyorlardı. durum böyle olunca, 2 müsabakanın ardından altın madalyaya uzanıyordum :)
o seneler arkadaşım sayesinde basketbol ile tanıştım. turnike atmayı bilmeyen, her atışımı potaya bakmayarak ters turnikeyle bitirme çalışan sıradan biriydim. yani; basketbolla yakından uzaktan alakam yoktu. karşıyaka boğaları adında amatör bir takımın antrenörü beni basketbol oynarken gördü ve boyumdan (başka bir şeyden etkilenmesi mümkün değil) etkilenerek beni spor okuluna çağırdı.
spor okuluna gitmek için paraya ihtiyaç vardı. babama sorduğumda 'ne yapacaksın basketbolu, zaten kareteye gidiyorsun' yanıtı aldım. babam, doğal olarak karatenin ardından bir de basketbola para vermek istemiyordu. kursun antrenörü imdadıma yetişti ve para istemediğini söyleyerek beni kursa kabul etti. yavaş yavaş basketbola adım atarken, oldukça keyif alıyordum. o yıl takımım ile izmir 4.'sü olmaya başardık. 1 yıl daha basketbola devam ettikten sonra, liseye geçiş için sınavlara hazırlanmam gerekiyordu ve basketbolu bırakmak zorunda kaldım.
yamanlar koleji'nde 8. sınıf öğrencisiyken sınavlara hazırlandığımızdan dolayı bizi takım idmanlarına almıyorlardı. şans yüzüme gülmüştü bir gün... okulun beden eğitim öğretmeni beni yanına çağırdı. takımdaki öğrencilerin gezide olduğunu ve okulda düzenlenecek olan turnuva için benden takım kurmamı istedi. o hevesle arkadaşlarımla bir takım oluşturdum ve turnuvada şampiyon olmayı başardık. turnuvayı izleyen yamanlar lisesi antrenörü erol hindistan, beni orada gördü ve bizimle irtibata geçti. erol hocam ve okulun beden eğitimi öğretmeni hüseyin korkmaz'ın yardımlarıyla o okula yarım bursla kayıt oldum.
bir kulüpte basketbol oynamadığım için erol ve hüseyin hocam beni karşıyaka yalı spor'a götürdü ve çoşkun yurtlu ile tanıştırdı. bu sayede basketbola geri döndüm ve yamanlar lisesi'ne kayıt yaptırmam hayatımın önemli dönüm noktalarımdan biridir. çoşkun ve erol hocamın benim yetişmemde çok büyük payı vardı, onların sayesinde izmir'in iki büyük kulübü olan tuborg ve karşıyaka gibi kulüplerin dikkatini çektim. yıldızlar kategorisinde 4. olduk, ligin bitmesine rağmen antrenmanlarıma devam ediyordum. o sene izmir'de ümitler avrupa şampiyonası yapılacağından, milli takım antrenörlerinden mustafa derin'in izmir'e geldi. çoşkun ağabeyin aracılığı ile mustafa ağabey ile tanıştım ve milli takım antrenmanı öncesinde yeteneklerimi sergiledim. mustafa derin'in beni beğenmesi ve yıldız milli takımın çorum kampına davet etmesiyle basketbol hayatım yavaş yavaş şekillenmeye başladı.
oldukça verimli bir milli takım kampı geçirdikten sonra izmir'e döndüm. çoşkun ağabeyin çeşitli nedenlerden dolayı kulüpten ayrılmasıyla ben de kulüpsüz kaldım. mustafa ağabey, beni tofaş'a davet etse de ailemden uzaklaşmak istemediğimden dolayı izmir'de kalmayı tercih ettim. karşıyaka'da oturduğum için de karşıyaka spor kulübü'nü tercih ettim.
pınar karşıyaka formasıyla yıldızlar kategorisinde ankara'daki türkiye şampiyonası'nda ilk madalyamı aldım. şampiyonluk sevincini doyasıyla yaşarken benden yaşca büyük olan genç kategorisinde de suat olca ile gümüş madalya sahibi oldum. tarifi kelimelerle mümkün olmayan bir mutluluk yaşadım. bu başarıların ardından mustafa derin'in yıldız milli takım davetiyle daha da gururlandım ve düzenlenen turnuvada da en değerli oyuncu ödülüne layık görüldüm.
hayatım artık basketbol olmuştu... ahmet kandemir'in a takımın başına getirilmesiyle a takımla idmanlara çıkmaya başladım... o sezon boyunca sadece 1 dakika süre buldum ve o 'koskoca 1 dakikaya' 2 sayı sığdırarak türkiye basketbol ligi'ndeki ilk sayılarımı kaydettim.
bir sonraki sezon göreve ayhan kalyoncu geldi ve istikrarlı bir şekilde süre aldığım ilk sezondu... benim kariyerimde çok önemli bir yere sahip olan o sezon ortalama 8 dakika sahada kaldım 3 sayı-3 ribaund ortalamalarını yakaladım. o sezon oynadığım beşiktaş cola turka maçını ise asla unutamıyorum. 28 dakikada 16 sayı-16 ribaund ile yeni başlayan kariyerimin en üst noktalarına ulaştım. yakaladığım istatistikler bana güven aşılarken, bir genç oyuncu olarak ön plana çıkmaya başladım.
ahmet kandemir ve ayhan kalyoncu'nun ardından göreve hakan demir getirildi pınar karşıyaka'da... hakan hocam bana güvendiğini ve sezon boyunca önemli süreler alacağımı söylüyordu, öyle de oldu. hocamın güvenini boşa çıkartmamak için çok çalıştım ve kendimi geliştirerek takımıma katkı sağlamak adına her şeyi yapmak için canımı dişime taktım. hakan hocamın desteğinin yanı sıra karşıyaka taraftarının da büyük desteğiyle o sene tbl all-star türk karmasına seçildim. inanılmaz bir duyguydu... ciddi süreler aldığım ilk sezonumda bu onuru yaşamak beni çok mutlu etti. all-star'da ismim söylendikten sonra o kadar heyecanlıydım ki sahaya çıkarken merdivenlere takılıp düşer miyim diye düşündüm. :) türk karmasında ağabeylerim bana büyük destek oldu ve hayatımın en güzel anlarından birini geçirdiğim organizasyonun ardından ligi 6. sırada tamamladık.
milli takım, kulüp takımı derken üniversite çağım geldi çattı. fatih üniversitesi'ne adım attım. basketbol bursuyla ingilizce işletme okuyorum ama henüz hazırlık sıfındayım. başarılı geçen lig sezonunun ardından o sene üniversite takımıyla türkiye şampiyonu olduk.
sezonun bitmesiyle o yaz benim açımdan çok hareketli geçti. transfer haberlerinin ardından oynadığım takım değişmedi ve evim karşıyaka'da basketboluma devam ettim. o dönemde, kulübümün, karşıyaka taraftarının beni sahiplenmesi, beni duygulandırdığı kadar mutlu da etti. sezon başından beri hakan hocamın bana verdiği sürelerle ve hakan, ceyhun ve arda ağabeylerimle yaptığım idmanlar basketbolumu bir adım daha öteye taşıdı.
bu sezon geçen seneye oranla daha iyi başladı... yaz boyunca yaptığım halter idmanlarıyla daha da güçlendim, lige kendimi daha iyi bi şekilde hazırladım. tek sorunum yaz ayındaki kamplardan dolayı çok yorgun olmamdı. bu sezonun benim için ayrı bi önemi daha vardı çünkü, ilk defa kulüpler düzeyinde avrupa maçlarına çıkıcaktım. avrupa maçları, lig başladı ve herşey güzel gidiyordu. ama ligin 10. haftasında fenerbahçe ülker'e karşı oynadığımız maçta talihsiz bi sakatlık yaşadım. allah'a şükür korktuğumuz gibi olmasa da basketboldan bir süreliğine ayrı kalmam gerekti...
basketboldan uzak kaldığım bu zamanlarda da sayfanın hazırlanması için kendime zaman ayırdım :)
---
alıntı ---
kendisiyle dalga geçebiliyo olması, kompleks yapmadan bunları paylaşabiliyo olması çok güzel.
hoşgeldin, çocuk. yeni yuvanda en az karşıyaka taraftarından gördüğün desteği göreceksin. arkanda binler değil milyonlar olacak. milyonların desteğinin yanında olduğunun farkında ol. beklentiler büyük senden ama yıldırmasın bu seni. hep beraber zirveye, en yükseğe tırmanırken büyük görev alman dileğiyle.
oktay mahmuti'yi üzersen bizi de üzersin ama bunu da unutma.