resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 1053
    sezonun ikinci yarısında kendisini ciddi bir problem beklemektedir. milan baros iyileşip döndükten sonra takım kurgusu ne şekilde olacak ve kim oturacak sorusu benim bile içimi kemirmektedir ki kendisinin kafasından geçenleri gerçekten merak etmekteyim.

    sağlam bir baros tahtaya yazılacak ilk adamdır benim nazarımda. bu durumda takımdan gönderilmeyeceğini düşündüğüm nonda klübeye mahkum. ayrıca alacağı açıklanan ki alınmasıda gereken bir forvet var. mevcut sistemimizde gelecek forvette baros'un arkasında kalacağı için bu isim genç ve gelecek vaad eden biri olmalıdır. yedekliği kabullenmeli sırasını beklemelidir.

    kanatlar tam bir muammadır benim için. burada rijkaard'ın gözünde bence yedekliğe en yakın oyuncu harry kewell 'dır. arda'nın yedek kalacağına ihtimal vermiyorum; keita'nında oyuna getirdiği fark göz önüne alındığında daddy coolumuza klübe yolu gözükmektedir inceden.*

    orta üçlü yukarı tükürsen bıyık aşağıya tükürsen sakal durumundadır. bu mevkinin olmazsa olmazı elano blumer'dir. diğer ikili her ne kadar beğenmesemde barış özbek ve bu sene harika oynayan mustafa sarp olacak diye düşünüyorum. bu bölgede arda turan'da oynayabilir fakat elano'nun şu kısa solosu sonrası o bölge kesin olarak elano'nundur.

    klavye başında düşünürken kilit oluyorum. peki frank rijkaard ne yapacak. bu oyuncuları idare etmek, egolarıyla boğuşmak, yedek bırakmak, forma savaşına sokmak çok zor bir durum. allah yardımcın olsun frank.
  • 1054
    --- alıntı ---
    sizi şöyleşi ile başbaşa bırakmadan önce küçük bir anektodu anlaratak bitirelim.şöylesi sonrası fotoğraf çekimleri için bir koltuk hazırlamıştık,siyah fonun önünde... sete baktı ama "ben ortaya oturmayayım" dedi ve ekledi "ben kral değilim o koltukta tek başıma olmak istemem.
    --- alıntı ---
    **

    2009 yılı biterken geriye dönüp bakınca galatasaray taraftarı için en büyük armağandır kendisi... iyi ki varsın ve iyi ki yolun bizim sarı kırmızımıza düşmüş...
  • 1055
    spor muhabirlerinin ısrarla ağzından sansasyon yaratabilecekleri cümleler almak için saçma sapan sorular sorulan teknik direktörümüz. adam sorulara gülümseyerek cevap verirken ben utanıyorum... bir de skandal bir çevirmeni vardır. zaten o çocuğun duayenlerden birinin torunu olduğundan şüpheleniyorum, yoksa o ingilizceyle bırakın galatasaray klübünde rijkaard'ın çevirmeni olmayı, bodrumda ''i sex you'' diyen kitlenin çevirisini ancak yapabilir. oyunculara bile gerekli şeyleri aktardığından şüpheliyim..
  • 1059
    kendisine duyduğum sevgi ve saygı yazılarak ifade edilemeyecek, belki hataya düşerek yaptığı hiç bir şeyi sorgulamadığım, bir bildiği vardır dediğim ama hakkında söylemek istediğim bambaşka bir şey olan teknik direktörümüz. resmi siteden avea kamp günlüklerine bakıyordum da artık dayanamıyorum söyleyeceğim, frank neden antremanlara tayt giyiyorsun? hayır ben senin iyiliğini düşünüyorum, giysene rahat bir şeyler be adam, ben alırım sana gerekirse o ne öyle 70'lerden kalma daracık eşortman(u: eşofman?) altı?
  • 1060
    göreve geldiği günden beri haksızca eleştirilen teknik direktör. ligin ilk yarısında kendine göre bir kadro düzeni oluşturmaya çalıştı. bazen hata da yaptı. iyi işler de çıkardı. futbolcularla iyi ilişki kurdu. luis aragones'in fenerbahçe deki dönemi gibi takıma yabancılaşmadı. ama eleştiriler gün geçtikçe devam etti.yok teknik direktör değilmiş,oyunu okuyamıyormuş,şöyleymiş böyleymiş. kısacası ligde ikinciyiz,avrupa liginde final oynayabilecek bir kadroya sahibiz. tecrübeli bir hocamız var.çok büyük bir sorun yok. güvensizlik mi diyeyim,her sezon olağan şekilde devam eden haksız eleştiri kültürü mü diyeyim,bunlar bitmiyor.başarılar rijkaard.
  • 1062
    rijkaard: "şampiyon olacağız"

    teknik direktörümüz frank rijkaard, galatasaray televizyonu’nda yayınlanan avea kamp günlüğü programının konuğu oldu

    frank rijkaard'la birlikte gündemi ve kampı değerlendireceğiz. hocamıza hoşgeldin diyoruz. nasıl gidiyor kamp? kampla ilgili genel bir değerlendirmeyle başlayalım..

    tabiki bir aradan sonra tekrar beraber olmak, birlikte çalışabilmek çok güzel birşey. çok güzel bir tesiste çalıştığımızı düşünüyorum. antrenman sahalarımız çok güzel, onun haricinde yemekler çok güzel. şu anda çok güzel bir ortam var. yaptığımız antrenmanlar hakkında yorum yapmak gerekirse ki büyük ihtimal sayın neeskens ve sayın alberto'da bu konulara değinmiştir. çok iyi çalışıyoruz. takım olarak mantalitemiz bir anda yükleme yapmak değil. antrenmanlarımızın temposunu yavaş yavaş arttırıyoruz. önümüzde önemli bir orduspor maçı var. onun haricinde tabi üzücü birkaç durum yaşandı. bazı sakatlıklarımız oldu. emre güngör'ün ve aydın'ın sakatlığı oldu. topal bir sakatlık yaşadı. bunlar üzücü durumlar oldu ama onun haricinde takım olarak iyi çalışıyoruz.

    bu süreci hazırlık karşılaşmasından ziyade resmi maçta oynayacak olması galatasaray'ın nasıl değerlendirilebilir?

    mutlaka böyle bir kısa aradan sonra resmi maç yapmak çok kolay olmayacak. çünkü tecrübelerimin bana öğrettiği birşey var bu tip maçlar hiçbir zaman kolay olmaz. orduspor'a bakıyorsunuz belki bank asya ligi'nde oynuyorlar ama bu tip karşılaşmalar her zaman çok zor geçmiştir. çünkü hazırlık maçları yaptığınızda hazırlık maçlarının atmosferi tamamen değişik, normal bir antrenman gibi düşünebilirsiniz o tip maçları. önemli ve zor bir maç bizi bekliyor ama mutlaka iyi çalışan bir takımımız var. ama kolay olmayacak kesinlikle.

    maça girmişken, orduspor maçı hem oyuncu anlamında hem diziliş anlamında yeni denemelerin yapılacağı bir karşılaşmamı olacak? yoksa takım normal bildiğimiz ideal düzenlemi yer alacak?

    2009'da 4-3-3 sitemini de denedik onun haricinde 4-2-2 de oynadık, çift forvetin arkasında bir on numara forvet arkası gibi bir oyuncuyla da oynadık. bu tip şeyleri denedik, tabi 2010'da da orduspor'a karşı bir maç yapacağız. yine genel olarak aynı olacaktır. çok çok büyük farklılık yaşanacağını düşünmüyorum.

    kamp hocamıza da çok yaradı. otelin personeliyle yapılan maçta hocamızı izlemeye doyamadık. o maçı da biraz konuşalım. çok keyifli bir maçtı, 3 tanede gol attı hocamız..

    bizim için çok güzel, çok önemli bir maçtı. onun haricinde dünya çapında yetenekler arıyoruz meğersem asıl yetenek yanı başımızdaymış, farkına varmamışız. mert gayet güzel bir gol attı, çok iyi performans gösterdi. ve büyük ihtimalle onunla mukavele imzalayacağız... gayet güzel maçtı.

    nezih hoca'yı ve carlos hoca'yı nasıl buldu?

    tabiki dostluk maçıydı. sonuçta eğlenmemiz için yapılan bir maçtı. ama nezih hoca'nın da, carlos'un da performansından çok memnunum. aynı zamanda gizli bir yeteneğimiz, gizli bir kahramanımız daha var. idari menajerimiz cenk ergün o da son golü atarak maça son noktayı koydu. ama güzel bir maç oldu genelde..

    evet biz de izlemeye doyamamıştık. peki taraftarlarımızın sorularına geçelim. bazen ilk yarıda galatasaray iyi performans sergileyemiyor ve ikinci yarıya çıktığı zaman başka bir enerjiyle sahada yer alıyor ve maçı çevirebiliyor. teknik direktör frank rijkaard böyle durumlarda oyuncularını motive etmeyi nasıl başarabiliyor diye soru sormuş taraftarımız.

    bu tip durumlar tabiki futbol içinde yaşanabilir. o yüzden eğer ilk yarıda kötü oynayıp, ikinci yarıda performansımızı daha iyi noktaya getirebiliyorsak ben buradan futbolcularıma tekrardan teşekkür ediyorum. çünkü bu tamamen futbolcuların yapabileceği birşey.. mutlaka ilk 45 dakikadan sonra, devre arasında soyunma odasına girdiğimiz zaman ekibimle beraber sayın neeskens, alberto, carlos ve nezih hocamızla beraber bişeyleri masaya yatırıyoruz. nerede yanlış yapmışız, nerede eksik yapmışız veya futbolcularımızla nasıl bir konuşma yapmamız gerekiyor, neleri daha iyi yapmamız gerekiyor diye bir konuşma yapıyoruz. ama burada ben şöyle kendimi çok şanslı hissediyorum. çünkü çok yetenekli fubolcularımız var, çok kabiliyetli futbolcularımız var ki ilk yarı sizinde dediğiniz gibi kötü giden bir takımı bu şeklide çevirebiliyorlar. o yüzden futbolcularıma teşekkür ediyorum..

    sezon başında çok gol bulduğumuz frikiklerde, son haftalarda skor üretememizi neye bağlıyorsunuz? ilk maçlarımızda taçlarımızda bile organize durumlar görüyorduk ama ilk yarının son haftalarında bunu pek fazla göremedik sanki demiş taraftarımız..

    ligin ilk başında taraftarımızın da dediği gibi bu tip organizasyonlardan birçok gol bulduk. bunu şöyle değerlendirebiliriz. çünkü ligin ilk yarısında çok iyi başladık, futbolcularımız istediklerimize çok iyi cevap verdi. kondisyon olarak da çok iyidik. ve mesela örneğin taçlarda, duran toplarda, kornerlerde, frikiklerde futbolcularımız üzerine düşen görevleri en iyi şekilde yaptılar. bir organizasyonda örneğin bir duran top örneği kimin nereye gideceğini herkes biliyordu. zamanlama çok önemli. doğru zamanda doğru yerlerde bulundu futbolcularımız.. ondan sonra formumuzda bir düşüş oldu. sadece duran toplar bazında değil, genel olarakta formumuzda bir düşüş oldu. bu tip organizasyonları yapabilmeniz için mental olarak da kendinizi iyi hazırlamanız lazım. hem fizik olarak, hem kondisyon olarak iyi hazırlamanız lazım, onun haricinde mental olarakta iyi hazırlamanız lazım. biz de bunun farkındayız mutlaka bir düşüş olmuş olabilir. ama ben ve ekibim bunu biliyoruz, futbolcularımızda biliyor ve bunu çalışıyoruz. çünkü ligin ilk yarısında dediğiniz gibi bu organizasyonları herkes doğru zamanda doğru yerlerde bulundu fakat sonlara doğru biraz kopukluklar oldu bu organizasyonlarda. ama bunun farkında olduğumuzu herkes bilsin ve çalışıyoruz bu tip şeyleri.

    bir başka taraftarımız baros döndüken sonra nasıl bir sistem kurulacak, teknik heyetin çok tatlı bir telaşı olacak herhalde diyede eklemiş..

    baros'un sakatlıktan geri dönüşü bizi çok mutlu edecek, bizim için çok mükemmel bir olay olacak. çünkü biliyorsunuz kendisi gol atma konusunda uzman bir futbolcu.. sakatlığından önce de bize bunu zaten kanıtladı. sistemle ilgili soruya gelince, herhangi bir değişiklik olacakmı sorusuna gelince bir değişiklik olacağını düşünmüyorum. çünkü demin ki sorumuzda da buna devap verdik biliyorsunuz. 4-4-3 ve 4-4-2 sistemiyle oynadık 2009 ylında. 4-4-3 sisteminde forvet arkasında bir on numara koyduk, üç tane orta saha oyuncusuyla oynadık. yani bu sistemin baros döndükten sonra değişecek gibi yorumlar yapılmasının anlamı yok. birşey değişeceğini zannetmiyorum çünkü sistem birazcık oynadığınız rakiple alakalı veya eksikleriniz olabilir örneğin çok iyi bir kanat oyuncunuz olmayabilir, o anda sakat olup oynamayabilir. bu tip şeylerle sistemde bazı değişiklikler olabilir. karşılaştığınız rakibe görede bir sistem olabilir. ama baros döndükten sonra yine aynı şekilde oynadığımız gibi genelde 4-3-3 sistemiyle veya 4-4-2 sistemiyle oynayacaz.

    burada zannediyorum taraftarımız hangi oyuncu dışarıda kalacak şeklinde bir soru sormuş ama onu tabiki antrenmandaki performansları belirleyecek. bir taraftarımız ilk yarıyı birinci bitirememizin temel sebebi ne olabilir demiş? varmı böyle temel bir sebep?

    bu taraftarımızın sorusuna şöyle cevap verelim. bunun ana sebebi kaybettiğimiz bazı puanlar. şöyle değerlendirebiliriz örneğin manisa maçı biliyorsunuz 1-0 önde götürürken yediğimiz bir gol var. belediye maçında son dakikada yenilen bir gol var. bu tip maçlarda yenilen gollerle lig'i ikinci sırada bitirdik. genel olarak takımın performansından memnunum ama bitirdiğimiz yerden çok memnun değilim ama çokfazla abartılacak, çok fazla büyütülecek fark yok. lider takımla aramızda şu an bir puan fark var. bizim burada en önemli öğrenmemiz gereken şey önde götürdüğümüz maçı o şekilde sonuçlandırabilmek, o şekilde bitirebilmek ve bunuda elimizden geldiği kadar yapacağımızı düşünüyorum. ama genel olarak bunun ana sebebi bazı maçlarda kaybedilen gereksiz puan kayıpları..

    bir taraftarımız şöyle bir soru yöneltmiş. frank rijkaard barcelona'da motivasyon için takım otobüsünde cold play çalıyordu. galatasaray'da farklı müzik zevki olan insanlar var, müzik etkileşimi oldumu?

    genelde bu hep böyle olmuştur. mesela bana sormuşlardır ne tip müzikleri dinliyorsunuz, cold play dinliyormusunuz diye.. ben de evet demişimdir. oradan bir hikaye çıkmıştır ortaya. kendim bireysel olarak cold play dinliyorum. her zaman olmasa da bazı zamanlarda dinliyorum. fakat takım otobüsünde barcelona'da çalışırken böyle bir müzik dinleme alışkanlığımız yok en azından cold play dinleme alışkanlığımız yoktu. bizim genelde yaptığımız barcelona'da diğer futbolcularımız kendi cdlerini veya kendi kaset çalarlarıyla birşeyler dinliyorlardı. özellikle ronaldinho devamlı bizi eğlendiren kişiydi. takım otobüsünde genelde brezilya müzikleri dinliyorduk ama cold play dinlemiyorduk.

    o zaman sorusunun ikinci kısmına yanıt arayalım. farklı müzik zevki olan insanlar var. mesela türk müziğini dinliyormu? futbolcularla böyle müzik etkileşimi söz konusumu şu anda?

    bence türkiye ülke olarak müziği çok seven bir ülke.. ve çok değerli, çok önemli sanatçıların olduğunu düşünüyorum. televizyon seyrederken bazen denk geliyorum bu tip şarkılara, türk şarkılarına ve dinliyorum. hoşuma da gidiyor.

    bir taraftarımız frank rijkaard 40 yaşını geçmesine rağmen genç olmasını neye bağlıyor, halen 30 yaşındaki biri gibi gözüküyor demiş taraftarımız..

    böye bir düşüncesi olduğu için taraftarımıza teşekkür ediyorum.. umarım ki bu doğrudur, o şekilde görünüyorumdur.

    hatta şöyle söyleyen de var şu an kendisini nasıl hissediyor, takımın oyuncu sıkıntısı çektiği durumlarda kendisi sahaya dönebilirmi demiş. o derecede genç gösteren bir hocamız var.

    tabiki çok gerçekçi değil. biraz geçmişte kalan bir durum artık. ana yine de insanların bu şekilde görmesi, bu şekilde düşünmesi gerçekten mutlu etti beni. teşekkür ediyorum..

    peki şöyle bir soru gelmiş.. sayın rijkaard hiç tanımadığınız on binlerce insan bir melodi eşliğinde isminizi bir sevgili aşkını haykırır gibi haykırıyorken ali sami yen'de neler hissediyorsunuz demiş..

    taraftarlarımızın bu şekilde bana destek olması, benim arkamda olması, sadece benim değil teknik ekibimiz carlos'un, alberto'nun, neeskens'in, nezih'in bu şekilde arkamızda olması çok güzel bir duygu. çünkü bizim taraftarımızın çok iyi şeyleri hakettiğini düşünüyorum ben. ve özellikle maçtan önce, maç boyunca hep bunlara konsantre oluyorum, onlara iyi birşey yaşatabilmek için, onları en azından mutlu bir şekilde evlerine gönderebilmek için, mutlu bir şekilde günlerini geçirmeleri için kesinlikle başarıya, özellikle güzel oyuna ve galibiyete odaklanmış durumdayız. ama tabiki bu tip desteklerin gelmesi süper bir olay. bizi de motive ediyor, bizide gururlandırıyor. o yüzden tarifi mümkün olmayan bir duygu..

    peki günün sorusuna geçelim. taraftarımız demişki biz taraftarlar için galatasaray sadece spor kulübü değildir. kimimiz için hayallerin başlangıçı kimimiz içinse tek mutlu olduğu anlardır. yürekleri ümitle doldurmak için bir sözünüz varmı demiş taraftarımız..

    taraftarlarımıza ben buradan güzel mesaj vermek istiyorum. öncelikle arkadaşımızın dediği gibi ümitler çok önemli.. mutlaka ümitlerin, mutlaka beklentilerin olması lazım. mutlaka bu tip şeylere inanmanız gerekiyor. en başta herşeyin başı bence inanmak. taraftarlarımızn buna inandığını görmek, bu tip mesajlar almak çok güzel. ama kafalarında bir soru işareti olmasın. onlar kadar inanıyoruz çünkü inandıktan sonra, birşeyi kafaya koyduktan sonra mutlaka o zaman kaliteler devreye girecektir. biz de buna hem teknik ekip olarak, hem takım olarak inanıyoruz ve sezon sonunda onları çok mutlu edeceğimizi, şampiyon olacağımızı düşünüyorum. onların da bir şüphesi olmasın..

    kaynak: galatasaray.org
  • 1065
    futbolculuğu da teknik direktörlüğü de muhteşem olan, şu an galatasaray futbol takımını çalıştıran, ayak topunun yaşayan efsanesi. ismi bu kadar önemli çok az futbol adamı geldi türkiye'ye. frank rijkaard... isminden kalite akan, futbolun seyir zevkini yükseltmeyi iyi bilen, yaptığı işten keyif alan ve aldıran büyük futbol dahisi. barcelona'daki kariyeriyle başladı teknik direktörlüğüne olan hayranlığım. rıdvan'ın deyimiyle uzay futbolu oynayan barcelona'nın temellerini atan bu büyük usta, şimdi galatasarayım için harcıyor emeğini. birkaç yıl önce "frank rijkaard galatasaray'ın teknik direktörü olacak" deseydi biri, "hayali bile güzel" der geçerdim. kim inanırdı böyle bir ismin ali sami yen çimlerine basacağına? kim inanırdı kalitesi her geçen gün düşen ligde böyle bir ismi göreceğine? barcelona'yı baştan yaratan, bugün salyalar akıtarak izlediğimiz messi'yi, iniesta'yı bulup çıkaran bu adam; galatasaray teknik direktörü olarak florya'da idman yaptırıyor.

    çok eleştirileceksin hocam. oynattığın oyun eleştirilecek, yaptığın oyuncu değişiklikleri eleştirilecek, sistemdeki ısrarın eleştirilecek, kadro dışı bıraktığın oyuncular eleştirilecek, pantolonun gömleğin eleştirilecek, giydiğin kazak eleştirilecek, taktığın atkı eleştirilecek, golden sonraki sevincin eleştirilecek, iyi şeyler yapma hevesin eleştirilecek, günü kurtarma amacında olmayışın eleştirilecek, futbolcularınla şakalaşman eleştirilecek, beyefendiliğin eleştirilecek... futboldan anlamayan satılmış medya tarafından eleştirileceksin hocam, en komik yanı da bu. birileri çıkıp "rijkaard bilmiyor bu işi, bırakıp gitmeli" diyecek, birilerine yalakalık yapmak için. bir başkası çıkıp "galatasaray teknik direktörü mor kazak giymez" diyecek. biri çıkıp "bu kadronun başına x'i getirseniz rijkaard'dan çok daha iyi sonuçlar alırdı" diyecek. hiç bitmeyecek bu eleştiriler hocam. aklı kıt spor basını eleştirecek seni ve ekibini. yetmeyecek, satılmış medyanın galeyana getirdiği taraftarın eleştirecek. protesto edecek seni tribünden, belki daha büyük çirkinlikler yapacak. her şey muhteşem olsa bile, eleştirilecek bir şeyin bulunacak hocam. saç kesimin eleştirilecek, maçı izleyişin eleştirilecek... bir şeyler hep söylenecek.

    hiçbirini duyma hocam, bildiğin yoldan şaşma. biz alışmışız bir şeylerin önünde engel durmaya. senin futbol bilgini sorgulayacak kadar şuursuzlaşmış kimileri. sen bildiğin doğruları yap hocam. doğruları yap ki birileri utansın sonunda. bugün hakkında atıp tutanların, günü geldiğinde rezil oluşunu görelim biz de. hiçbirini duyma hocam... duyma ki, sen de erken gidenlerden olma. üzerindeki sarı-kırmızı montla görelim seni uzunca süre. mor atkınla yedek kulübesine doğru yürüyüşünü izleyelim doya doya. gol sonrası bizim gibi sevinişini görelim hocam, ikiye katlansın sevincimiz. türk telekom arena'da senin sisteminle beraber sarı-kırmızı bir cennet yaratalım kendimize; rakipler için cehennemden farksız olan. yıllar boyu sarı-kırmızı kal hocam...
  • 1073
    medyada saçmalayan yazar parçalarının aksine, galatasarayımıza çok yakışan, uzun yıllar kalması gereken teknik adamdır. yardımcıları ile beraber bir sistem oturtmaya çalışmaktadır kendisi. bu yüzden skor gazeteciliği yapmak yerine bekleyip görmek en iyisidir. seneye şampiyonlar liginde bizi yeni başarılara taşıyacak teknik direktördür aynı zamanda.
App Store'dan indirin Google Play'den alın