resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 3327
    kendisi hakkında aylar önce "neden galatasaray'da kalmalıydı" temalı teknik sorularıma hiç kimse tarafından henüz cevap verilmemiş, çok sayıda futbol başarısı olan eski teknik direktörümüz.

    edit edeyim de, sonra bazı münafıklar cevap verdik, sen okumuşsun ama anlamamışsın takozluğu yapmasın. teknik sorulara romantik cevapları kabul etmiyorum.
  • 3329
    aylar sonra bile "sorulara zaten cevap verildi" denilerek aslında soruların hiç okunmadığını görmemizi sağladı. soruları bilmezsen cevapları nasıl verceksin diye sorarlar adama.

    üzgünüm ama 1 tek tane elle tutulur cevap yok "rijkaard neden kalmalıydı?" sorusuna 2 a4 sayfası süren cevap entrysinde.

    ha, bir de şöyle bir şey var, bu cevap verdiğini sananlar hagi geldikten 6 hafta sonra, "rijkaard'ı çok eleştiriyordunuz hagi'ye niye bir şey söylemiyorsunuz" diyenlerdir.

    oldu, 6 hafta > 1,5 yıl sbt:(
  • 3335
    iki üç senedir yanlış üstüne yanlış yapan ve bir kurum nasıl yanlış yönetilir adlı doktora tezi için üniversite öğrencilerine başvuru kaynağı olabilecek derecede ustalaşan bir yönetim varken kendisi ve hagi hakkında yapılacak yorumların sığ, girişilen kavgaların gereksiz yere kalplerin kırılmasından başka bir boka yaramayacağını düşündüğüm eski teknik direktörümüz. ne kendisini başarılı bulanlar efsanelere bok atma peşinde olmalıdır, ne de efsaneler uğruna rijkaard'a sidik torbası yağdırılmalıdır.

    rijkaard takımda kalmamalıydı. çünkü ortada takım nanıma bir şey kalmamıştı. bizim futbolcularımız biraz duygusal olduğundan ötürü ya gaz yüklemesiyle çalışır yada babacan tavırlarla. rijkaard aslında canayakın bir ahvale sahipti ama batı'ya özgü o disiplini elden bırakmayan müşfiklik, soğukluk olarak algılandı muhtemelen. rijkaard'ın başarısı yada başarısızlığını savunan her iki taraf ta işin tekniğine dair kilometrelerce yazı döşese, yine de kimse tatmin olmayacaktır. çünkü derinlerde bir yerde hiç kimseye söylemediğimiz, olmadığını lanse ettiğimiz ama atan nabız gibi farkında olduğumuz bir ego ve haklılık dürtüsü var.

    frank rijkaard'ın bilgi yada birikimini sadece futbolla sınırlandırmak ta pek doğru değil. zira salt futbol cephesinden olaya bakan bir kişi 'türk futbolunda herşeyden biraz var ama hiçbirşey tam değil' gibi muhteşem bir tespite imza atamaz. bu sözü politakaya da vursan, sanata da vursan, bana da vursan girer abicim.

    rijkaard'ın hatası bence herkesin sandığı gibi para değil de azimden kaynaklanan bir devam kararıydı. yönetim rijkaard'ın listesi değil de kendi listesiyle transfer girişiminde bulunuyordu. adnan polat katıldığı bir programda bu minvalde sorulan soruya şöyle cevap vermiştir: 'biz birkaç isimle görüşüyoruz. sonra rijkaard' veriyoruz isimleri, onun belirlediklerini alıyoruz'. arkadaş bu nasıl bir sistemdir? pazardan karpuz mu alıyorsun? teknik adam liste verir, sen gider alırsın yada almazsın. yani kopukluklar çok derinlerde, hagi rijkaard falan hikaye. haldun üstünel'in vaat ettiği galatasaray ile adnan polat'ın realize ettiği galatasaray arasındaki çarklarda sıkışıp kalmış ve hareket edememiştir rijkaard. çünkü bir mourinho yada fatih terim kadar erol taş değildir kendisi. biraz münir özkul mülayimliği, biraz hulusi kentmen alicenaplığı vardır kendisinde. 'ee madem kendi transfer yapmadı, niye bırakmadı takımı?' sorusu ise klişeleşmiştir artık. arkadaşım adam buna rağmen bir şeyler başarma sevdasına kaldı. öyle paragöz bir aragones değildir rijkaard. rijkaard ilk geldiğinde paragöz desek herkesin üstümüze çullanacağı aşikâr, yalan yok. rijkaard'ı geçtik peki. neeskens de mi adam değildi be abicim? o da mı futbol özürlüydü? neymiş futbolcular küsmüş. neymiş iyi geçinmemiş futbolcularla. kimle iyi geçinecek? servet, mustafa sarp, ayhan akman, hakan balta, barış özbek gibi adamlarla iyi geçinsen bu adamlar terry, xavi, iniesta olarak metamorfoza mı uğrayacak? anadolu kulüpleri pek kaliteli olmadığında bu adamlardan bazıları götürüyordu itekaka. ama pazar payı çoğaldı. artık onlar da güçlendi. büyük takımların evinde oynadığı maçlarda kimse orgazm olmuyor, aksine son dakikaya kadar spazm yaşıyor. işte bu vakitten sonra, mızrak çuvala sığmaz oldu. tüm kaypaklıklar, tüm kazmalıklar, tüm yetersizlikler ortaya çıktı. barış özbek'le şampiyon olduk, hakan balta şunu yaptı falan fişmekan. bunlar hikaye abicim. hakan balta yine aynı hakan balta idi. adamın ileri çıktığını gördüğüm gün kendimi koç niyetine keseceğim. ama o vakitler karşılarında doğru dürüst topçular yoktu. ama şimdi popov var analarını ağlatan, emenike var, varoğluvar. küsmüş amcazadeler. olm siz küsseniz ne olur küsmeseniz ne olur? geçiniz. bu adamları rijkaard'a layık gören yada rijkaard'ı bu adamlara layık gören zihniyetin damına koymak lazım aslında.

    hagi ise gönlümüzün fatihidir adeta. her iki dönemde de enkaz alıp yürümek istemiştir. gerçek bir galatasaray sevdalısıdır. peki yönetim aynı niyette mi? değil. bülent korkmaz gibi arkasındalar. michael skibbe gibi arkasındalar. onlar hep herkesin arkasındalar. ama arkalarında durmak için değil söylendiği gibi. arkalarından zikmek için. hagi'ye de aynısını yapacak bunlar. inşallah başarılı olur da efsane, bu sinsi ve kalleş adamların elinde oyuncak olmaz. taraftarın olası sabotajını engellemek için kullanılan bir kamuflajdır hagi onların gözünde. misimovic olayı bile hagi'nin değil yönetimin meselesi bence.

    neyse saçmalıyorum, sizler gibi teknik analizlere giremiyorum abicim. ama birşeyler söyledik işte.

    ne rijkaard gitmemeliydi, ne hagi gelmeliydi. bu yönetim hepten defolup gitmeliydi. ondan sonra ben bile gelsem farketmez.

    suya bakanlar yanılırlar. kimi bulanık der, kimi duru. ve suyu konuşur dururlar. ya peki kaynak? biraz da kaynağa gel abicim. musluğun başını tutanlara.
  • 3336
    kendisi hakkında artık temcit pilavına dönmüş olan "rijkaard neden kalmalıydı" sorularının hala merak edildiğini görüyorum. doğrudur, sözlüğe yeni gelen arkadaşlarımız var, bütün entryleri okuyamamışlardır elbette.
    siparişler verdim, bazı cevaplar aldım ama sorduğum soruların cevapları değildi, en azından eksikleri vardı. ykaraca ve canselmo muhteşem yazılar yazdılar. hayatım boyunca tek bir yazı yazmaya kendimi adasam, yıllarca üstünde çalışsam bile onların yazdığı gibi yazamam.
    genellikle rijkaard'ın adam olduğunu anlatan entryler okuyorum. hee, biliyoruz zaten. kesinlikle karakter olarak müthiş bir adam. mesela geçen sene nonda ıslıklandığında oyundan çıkarmaması teknik direktörlüğü hakkında fikir vermez ama adamlığı hakkında fikir verir. bunu teknik direktörlüğüne bağlamak abesle iştigaldir.

    bir de türlü çeşitli kelime oyunlarıyla, muhteşem yazı yetenekleriyle aklı sıra laf sokan, aşağılamaya çalışan arkadaşlar var.
    soruları en net bilenler olmalarına rağmen bir tık ötesine geçtiklerinde hakarete gidecek yazılarından fazlasını yazamıyorlar. yazıları gayet kalabalık, gayet sarsıcı ama içi boş ne yazık ki. benim bir kulağımın arkası kaldı arkadaşlar, ben bu numaraları yutmam. bir de destekçileri var ki, ah canlarım benim.

    bir açıklama daha yapmak lazım, beni rijkaard düşmanı olarak görenler var ki, bunlar aslında rijkaard hakkında neler yazdığımı, neler düşündüğümü en iyi bilenler. ama işte rijkaard'ın taraftarı olunca oradan öyle anlaşılıyor demek ki. yapacak bir şey yok, el-insaf demekten başka.

    neyse, sorulara geçelim. sorularımız rijkaard ayrılmadan önceki döneme veya rijkaard'ın ne barcelona ne rotterdam dönemine yönelik değil, rijkaard kalsaydı gelecekte galatasaray'da neler yapacağı, kulübe neler kazandıracağına yöneliktir. ama elbette cevaplar içinde geçmişten örnekler vererek fikri desteklemek mümkündür, bunda sıkıntı yok.

    1- rijkaard kalsaydı, bize ne tür bir futbol oynatacaktı? rijkaard bundan bahsetti mi, bahsetmesi gerekir miydi? yani bizim takımın nasıl bir futbol oynayacağını bilmemiz gerekir miydi, gerekmez miydi? rijkaard bize açıklama yapmadıysa ve böyle bir gereklilik yoksa biz ne konuşuyoruz ki?
    2- yukarıdaki soruya verilecek cevaba istinaden, bu futbol şeklini hangi kadroyla oynatacaktı? 23 kişilik bir kadro ve 6+2+2 yabancı sınırlaması olan bir türkiye'de, rijkaard'ın oynatmak istediği futbolu maliyeti ne kadar olan bir kadro oynayabilir? galatasaray spor kulübünün bu kadar parası var mı? alınacak oyuncuların takıma cuk diye oturacağını biliyor muyuz?
    3- bu kadronun oluşturulması için altyapının katkısının maliyetleri düşürmek açısından çok önemli olduğu açık. peki, altyapıdaki gençleri a takımda ilk 11 düzeyine getirmek için gereken bir zaman var. bu süre ne kadardır? ve maliyeti nedir?
    4- iyi futbol, iyi futbolcularla oynanır düsturuna itiraz edeni döveceğimize göre, altyapı takviyeli bu kadronun oluşturulması ve bu takımın 1.soruda sorulan souya verilecek cevaba göre oynanacak futbolu takıma oturtması için toplamda ne kadar süre sabretmek gerekli?
    5- rijkaard, ben ve bir kaç kişi hariç genelde inanıldığı şekliyle takımda kendisini sabote eden futbolcuların varlığını farkedememiş, bunları yönetememişken gitmeyip devam etseydi, futbolcuları yönetmeyi nasıl başaracaktı?
    6- galatasaray'da 3 transfer dönemi geçirmiş olmasına rağmen hiç yapamadığı şeyi, yani istediği futbolcuları nasıl aldırmayı planlıyordu?

    cevapları gayet teknik, demir gibi soğuk gerçekler olarak istiyorum. eğer gerçekten cevap vermek istiyorsanız, sorular açık değilse, kafanızda soru işaretleri varsa istediğiniz soruyu mesajla sorabilirsiniz. her zaman olduğu gibi bütün mesajlara cevap vereceğim. ama rica edeceğim, açıklamaları mesajla yapmayın, sözlüğe yazın ki herkes yararlansın.
  • 3337
    neden kalması gerektiği ile ilgili uzun uzuna yazmaya gerek yok,böyle futboldan anlamayan bir yönetim varken rijkaardın kalmasına gerek yoktu burası doğru.
    *yalnız, rijkaardın oynatmak istediği futbol yapısına uygun oyuncuları (bunların alt yapı seviyesinde olacak 14 15 yaşında çocuklar) bulup getirecek,rijkaardla sürekli iletişim içinde kalıcak bir scout ekibi kurulsaydı.
    *alt yapıdaki hoca tugay yerine o sistemin emektarlarından yeni emekli olmuş bir barcelona oyuncusu olsaydı.
    *altyapıdan gelicek futbolcuların olgunlaşması sürecinde daha doğrusu yatırımın meyvelerinin olmasını beklerkende ligden ve avrupadan kopmamak için rijkaardın istediği oyuncular alınsaydı (misimovic klasik 10 numara forvet arkası pozisyonunda oynayan bir futbolcudur,göbekte oynamasi o yaştan sonra çok zor deco bile zar zor adapte olmuştur o bölgeye)
    *taraftarlara bu organizasyondan bahsedip ''sabırlı olun arkadaşlar '' diyip onlarında gazını alsalardı
    bunlar yönetim içerisinde olmadığımdan aklıma gelen mantıklı ve başarıyı getirecek hamleler,sağlıklı ve futbolu bilen bir yönetimin böylesine bir organizasyonla rijkaarda ipleri bıraktıktan sonra sabırla illaki başarı gelirdi,çünkü barcelonada bu başarıyı yakalamıştır kendisi.
    asıl icraati budur rijkaardın,ve bu yüzden sağlıklı bir organizasyonda başarılı olacak hocalardan birisidir.

    captano gibi birinin ''neden kalmalıydı'' sorusunun altında, rijkaardın klübede kalsaydıda bu yönetimle gelecekte başarısız olcağını görüyor olmasıdır.kendisinin haklı olması,sorusuyla ilgili verilen her cevabın anlamsız olması anlamına gelir.

    neden kalmalıydı sorusuna benim verebilceğim cevap gerçek hayata dayanır bir gerçeklilik barındırmaz, hayalden öteye gitmeyecek o cevap ise ; kendisi kalmalıydı,yönetimin değişmesini bekleyip adnan polat yönetiminden sonra gelecek olan futbolu bilen,sabırlı bir yönetimle ve taraftarla başarıya ulaşacağıdır.
  • 3338
    captano abimiz sormuş. yanıtlamaya çalıştım dilimin döndüğünce:

    1- rijkaard kalsaydı, bize ne tür bir futbol oynatacaktı? rijkaard bundan bahsetti mi, bahsetmesi gerekir miydi? yani bizim takımın nasıl bir futbol oynayacağını bilmemiz gerekir miydi, gerekmez miydi? rijkaard bize açıklama yapmadıysa ve böyle bir gereklilik yoksa biz ne konuşuyoruz ki?

    rijkaard zaten çok konuşan bir adam değildir. barcelona’dayken de çok konuşmamıştı. jose mourinho barcelona ve rijkaard hakkında uzun uzun sallarken, rijkaard, mourinho’ya “bu onun görüşleri, kendisini ilgilendirir” gibi bir yanıt verirdi en fazla. rijkaard konuşmadı çok. ama rijkaard’ın “nasıl bir futbol oynayacağız?” sorusuna yanıt vermediğini söylemek hata olur. rijkaard’ın seçimlerine bakmak gerek bunun için.

    özellikle 2009-10 sezonunun son maçlarına. savunmanın göbeğinde hakan balta – neill ikilisinin, orta sahanın göbeğinde de mehmet topal – elano ikilisinin oynama nedenlerine, nonda’nın gönderilip yerine jô’nun alınma nedenlerine bakılmalı. mehmet batdal’ın niçin birinci planda düşülmediğine.

    nonda’nın sprinter olmaması onun gitmesinin ilk nedeniydi. topla birlikte ceza sahasına giremiyordu ve çok yönlü değildi. bakın rijkaard’ın ve daha sonrasında hagi’nin ileri uç oyuncusu tercihlerine. jô, pino, kewell, baros, cem sultan’ı geçip a takıma çıkan anıl dilaver’e… hepsi kanatlarda oynayabilen oyuncular. jô, baros döndüğünde sol kanatta (left wing forward) oynadı, pino, kewell, zaten temelde kanat oyuncuları. baros'un da sağ açık oynama becerisi var. skibbe benfica maçında sağ kanatta oynattı baros'u. geçen sezon panathinakos maçında elano'ya ve beşiktaş maçında arda'ya attırdığı golleri de düşünün bir. bir sağ kanat gibi açılmış, topu içeri vermişti. anıl dilaver’se iki kanatta da oynayabiliyor. konyaspor maçında etkili olduğu pozisyonlara bakın. kewell’a verdiği gol pasında sağ kanattan 40 metrelik driplingi var. gol attığı pozisyonda da sol kanattan giriyor ceza sahasına. nonda, batdal bunları yapamıyor.

    servet çetin yerine hakan balta’nın, barış özbek, sarp yerine elano, topal ikilisinin oynama nedenleri de çok açık sanırım. topal ayağında top tutmayan, atak yönünü çabuk değiştiren bir oyuncuydu. dikine oynamaya çalışıyordu. elano’yu ise yazmamıza gerek yok. orta sahadaki pas organizasyonunu sağlamak için kullanıyordu. rijkaard’ın nasıl oyuncular istediği ve nasıl oyuncular istemediği çok açık bence. nasıl bir futbol oynatacağını da bunların üzerinde okuyabiliriz.

    2- yukarıdaki soruya verilecek cevaba istinaden, bu futbol şeklini hangi kadroyla oynatacaktı? 23 kişilik bir kadro ve 6+2+2 yabancı sınırlaması olan bir türkiye'de, rijkaard'ın oynatmak istediği futbolu maliyeti ne kadar olan bir kadro oynayabilir? galatasaray spor kulübünün bu kadar parası var mı? alınacak oyuncuların takıma cuk diye oturacağını biliyor muyuz?

    illa ki büyük maliyetlere gerek yok. türkiye standartlarında rijkaard’a uygun bir kadro oluşturulabilirdi. culio sezon başında alınsaydı, kayserispor’la ali turan yerine serdar kesimal için kavga edilseydi kadronun önemli parçaları tamamlanabilirdi. eskişehirspor pele’yi buluyor, ne bileyim bursaspor ivan ergic’i bulabiliyor. trabzonspor selçuk inan’ı bulabiliyor, colman’ı bulabiliyor. bunların hiçbiri büyük maliyetli oyuncular değil. biz niçin iyi bir orta saha bulmak için 3-4 yıl bekledik? bence bunun sorumlusu direkt eski futbol şube sorumlumuz haldun üstünel’dir.

    3- bu kadronun oluşturulması için altyapının katkısının maliyetleri düşürmek açısından çok önemli olduğu açık. peki, altyapıdaki gençleri a takımda ilk 11 düzeyine getirmek için gereken bir zaman var. bu süre ne kadardır? ve maliyeti nedir?

    bunun yanıtını en iyi jean derks verir sanırım.

    4- iyi futbol, iyi futbolcularla oynanır düsturuna itiraz edeni döveceğimize göre, altyapı takviyeli bu kadronun oluşturulması ve bu takımın 1.soruda sorulan souya verilecek cevaba göre oynanacak futbolu takıma oturtması için toplamda ne kadar süre sabretmek gerekli?

    bu takımın projesinin uygulanabilirliğine göre değişir. ve galatasaray futbol şubesi sorumlusu haldun üstünel’in bu planları uygulamada ne kadar yeterli olacağı önemli soru işaretiydi. haldun üstünel iyi oyuncular transfer etti, ama parlak kanat oyuncularımız vardı sadece. orta sahamız ne durumdaydı? sarp, barış özbek, ayhan akman... sürekli sakatlanan mehmet topal, güçsüz elano. yeterli miydi? yetmedi. üstünel ayrıldıktan sonra yapılan yerli oyuncu transferleri de tam anlamıyla fiyaskodur. misimovic transferi de fiyaskodur. rijkaard bütün kadro denemelerini orta sahanın ve savunmanın ortasında yaparken hiç de sorunumuz olmayan forvet arkasına oyuncu transfer etmek açıkça iletişim eksikliğidir. ledesma'yı alamayıp da misimovic'i almak mantıksızlıktır.

    2009-10 sezonun başında tam kadroyken oynayabiliyorsak iyi bir yedek kulübemiz olması hâlinde yine oynayabilirdik. ya da orta sahamız bu kadar zayıf olmasaydı. bizi ayakta tutan şey savunma ve hücum bölgesiydi. orta sahamız değildi. hücum da çökünce bir tek savunma oyuncularının kalitesiyle bir şey yapamadık.

    altyapı dediğimiz şey çok uzun süreli bir çalışmanın işi. barcelona bu maceraya 1979'da başlıyor. tabii onların bulduğu yöntemler yolu da kısaltacaktır. ama galatasaray altyapısından çıkan son ilk 11 oyuncusunun arda turan olması bizi altyapı konusunda karamsar olmaya itiyor biraz.

    5- rijkaard, ben ve bir kaç kişi hariç genelde inanıldığı şekliyle takımda kendisini sabote eden futbolcuların varlığını farkedememiş, bunları yönetememişken gitmeyip devam etseydi, futbolcuları yönetmeyi nasıl başaracaktı?

    sorun sabotaj değil. sabotajcı olduğu söylenen servet çetin aynı hataları sürekli yapıyor. hâlâ da yapmaya devam ediyor. ama sorumluluk servet çetin’den önce orta saha organizasyonsuzluğundadır. galatasaray futbol yönetimi konusundaki organizasyonsuzluğudur. bu organizasyonsuzluğun birinci dereceden sorumlusu da taraftarın çok sevdiği eski futbol şube sorumlumuz haldun üstünel'dir.

    6- galatasaray'da 3 transfer dönemi geçirmiş olmasına rağmen hiç yapamadığı şeyi, yani istediği futbolcuları nasıl aldırmayı planlıyordu?

    rijkaard düzenli memleket insanı. onun geldiği yerlerde teknik direktör sportif direktöre listesini verir ya da planını anlatır, sportif direktör de gider transfer yapardı. galatasaray’da ise sportif direktörlük denen şey rijkaard gittikten sonra hayata geçti. rijkaard kalsaydı eminim birkaç transfer yine olacaktı. ama rijkaard'ın bu memleketle, meleket düşüncesiyle genel bir iletişim sorunu olduğu açıktı. bu rijkaard'ın suçu değil. transfer dediğimiz bütçe, planlama işi. bu da tek başına rijkaard'ın sorumluluğunda olan bir şey değil. ilk sezonundaki transferler nasıl yapıldıysa sonraki dönemlerde de öyle yapılacaktı. ama göremedik o günleri.
  • 3340
    belirli bir sistemin başına gelmemiş, sistemini oturtması için de zaman verilmemiş teknik adam. biz ondan fatih terim gibi takımı toplayıp, toparlayıp üzerine bir de taktik kurmasını istedik. malesef o dönemler çok geride kaldı. şimdi sistemini kurup o sisteme en uygun hoca ile götüreceksin gittiği yere kadar. biz biraz geriden takip ediyoruz malesef dünyayı.
  • 3341
    tek ihtimalli ülkede üç ihtimalli bir oyun

    john maynard keynes’in en meshur sozudur: “uzun vadede hepimiz oluyuz” modern ekonominin mihenk tasi olan bu soz, sadece ulkelerin ekonomik politikalarini degil, hepimizin algisini da degistirmistir. uzun donemli dusunmek yerine hepimiz, gunluk yasamaya, planlarimizi kisa vadeli yapmaya alistirmistir. bu yazi da bu anlayisin futbol uzerindeki etkilerine kritik bir bakis acisidir.

    daha once ki yazilar da bahsettigim gibi, halk olarak yenilmeyi ve yenilgiden olumlu dersler cikartmayi bilmiyoruz. surekli maglubiyetin faturalarini birilerine kesiyoruz. kimse cikip, arkadas futbolun icinde yenmek kadar yenilmek de var, biz planlarimiz dogrultusunda ilerliyoruz demiyor, tak bakiyorsun ki teknik direktor kovulmus, ya da takima ceza kesilmis vb vb

    elimizdeki ilk guncel ornek; 5-2 biten kocaelispor macindan sonra gorevine son verilen skibbe. 2008-2009 sezonunda basa geldigi zaman, sifati leverkusen ile bize 5 tane atan teknik direktordu. benim asil ilgimi ceken avrupa’da bilinen lakabiydi. bundesliga’nin en genc teknik direktoru. 1965 dogumlu skibbe, dortmund’un basina gectigi zaman sadece 32 yasindaydi.

    bu arada klubun basindayken surekli tecrubesiz deniliyordu hakkinda; skibbe futbola basladiktan sonraki 2 senede 3 kere capraz baglarini koparttigi icin futbolu birakti. schalke alt yapisinda koc olarak ise basladigi zaman yasi sadece 22ydi. “tecrubesiz” skibbe daha sonra sirasiyla, dortmund’da once teknik direktor yardimciligi sonra da teknik direktorluk yapti, alman milli takimindan teklif geldigi zaman bu gorevi birakip, 2000 yilinda alman milli takiminin basina gecti, ama o zaman da takimda kararlarin cogunu rudi voller aliyordu, ve almanya 2004 avrupa sampiyonasinda ilk turda elendikten sonra ikisi de istifa etti. toparlayalim, tecrubesiz falan degildi, bugun mustafa denizli ve fatih terim’i saymazsak, bu kadar parlak cvli bir teknik direktor ligde yok.

    neyse konumuza donelim; skibbe geldigi sene takim lige super kupa sampiyonu olarak basladi. sampiyonlar liginden bugun hala utanmadan kalede duran aykut’un malligi yuzunden elendik, ali sami yen’de yeni acikta maci izledim. hala bazen aykut adini duydugum zaman yaptigi hatalar gozumun onune gelir, yuregim burkulur. buna ragmen takim, avrupa ligi’nde cok iyi isler yapiyordu. ama nedense bizim fenerbahce odakli taraftara yaranamadi, daha ekim ayinda “gitsin bir sikim bilmiyor” bu diye yazmaya basladi futbolun ulemalari.

    sonra kocaelispor maci geldi, 3-2 giden macta, baskili oynayan galatasaraydi. baros 80. dakikada penalti kacirdi, ben daha kendime gelemeden mac 5-2 oldu. aklima gelen ilk sey yarraa yedik, skibbe’yi kovacaklar oldu, ve yonetim beni sasirtmayarak, 23 subatta skibbe’nin gorevine son verdi. skibbe gitti; yerine “buyuk kaptan” ama “kucuk teknik direktor” bulent korkmaz getirildi. ve ben 2002den beri ilk 3-2 biten hamburg macindan sonra agladim.

    bugun o “skib birakti” skibbe frankfurt’a altin gunlerine yasatiyor. ileride goreceksiniz, bugunun low’u gibi olacak. biz lig ve futbol anlayisi olarak, yerimizde sayiyorken, kendisi buyuk basarilara imza atacak. biz de anca arkasindan zamaninda kovduk bunu ha nereden nereye heheheheh diyecegiz.

    bu sadece galatasaray’a ozgu bir olgu degil, yazinin basinda da soyledim; halk olarak yenilmeyi bilmiyoruz. baska bir ornek de kadikoy’den verelim. evet yanlis tahmin etmediniz daum.

    adam takimi iki kere son haftaya kadar sampiyonluk potasinda goturdu. ulan futbol bu, bazen bu soktugumun topu girmedigi zaman girmiyor. denizli macinda appiah’in sutu gol olsa, omuzlarda tasinacak adam, top 10 cm farkla auta gitti diye tasla sopayla kovalandi.

    daum olayina daha genis bir perspektifle baktigin zaman, gordugun manzara biraz daha farkli aslinda. iki defa, son haftaya sampiyonluk sansiyla girmis, ve futbol ilahlari yuzunden kaybedilmis sampiyonluk. ortada bana sorarsaniz, bir teknik direktor hatasi yok, o iki macta da. neden kimse oyunculara kizmiyor? neden kimse oyunculari gondermiyor da fatura daum’a kesiliyor?

    nedeni basit; yenilmeyi bilmiyoruz, her hezimette kelle istiyoruz, ve 2 yillik secilen yonetimler, takimin uzun vadede kalici basarisi icin degil, kisa vadede kendi cikarlari ve bir donem daha secilmek icin hamle yapiyorlar. bu yazida 2 tane antrenorden bahsedilmesinin tek sebebi, guncel olmasidir. yoksa burada low’den, yenikoy kasabi del bosque’ye, tigana’dan, aragones’e kadar onlarca isim sayabiliriz ve hepsinde hikaye ayni. buyuk umutlarla baslanan lig, ellerindeki kadro icin ligin en iyisi sifatiyla sisirilmis beklentiler, ilk maglubiyette yasli, kasap, tecrubesiz gibi hakaretler ve sene sonunu goremeden kovulan teknik direktor.

    aaaa buraya kadar hikaye ne kadar rijkaard’in hikayesine benziyor degil mi? icinde baris’in, ayhan’in, sarp’in, servet’in bulundugu son yillarin en iyi kadrosu, kesin kupalar bizim blablabla seklinde baslanan sezon ve gene ilk maglubiyette baslayan elestiriler hakaretler….

    neyse herkesin bildigi hikayeyi tekrar anlatmaya gerek yok. gelmek istedigim noktaya geleyim, gene bu aralar gene rijkaard neden kalmalidiydi? soruyorum soruyorum cevap alamiyorum diyorlar. ben kendimce onu cevaplamak istiyorum; buraya kadar girisi yazmamin sebebi de bu soru zaten.

    daha once kac kere cevapladik, kac kere derdimizi anlatmaya calistik, ama siz sormaktan sikilmadikca ben de cevaplamaya calismaktan sikilmayacagim. rijkaard bu takimin basinda, yukarida bahsettigim duzenin degismesi icin kalmaliydi. bize yeni bir perspektif, yeni bir futbol anlayisi yerlestirecegi icin kalmaliydi. bizi temellerimizden degistirecegi icin kalmaliydi. ama dogru, bu sistem degisse, sizin ne ulemaliginiz kalir, ne de size takan. bu sistemin cocuklari oldugunuz icin sistemi bu kadar destekliyorsunuz. biz “hedef avrupa’da kupa”, “futbolcuya yoneticiye dayali sistem degil, sisteme dayali futbolcu” dedikce, “fener’e koyalim yeter hafiz bana fener macinda ne yapmis onunla geleceksin” diye cikisiyorsunuz. frank rijkaard aslinda sadece bize futbolun 3 ihtimalli bir oyun oldugunu, yenmek kadar yenilmenin de oldugunu ama onemli olanin uzun vadede kazandiginin oldugunu anlatmak istedigi icin kalmaliydi.

    al gore’un dedigi gibi “kaybetmek ne kadar zor da olsa; yenilgi en az zafer kadar ruhu sekillendirir ve basariyi getirir”

    http://www.soroscuaslanlar.com/...imalli-bir-oyun.html
  • 3343
    türk futbolcusunu profosyonel sanan,kampa sokmayıp insan gibi davranan, bam üçlüsüyle 4-3-3 oynamaya calısan ve akabindede bi tarafına teneke bağlanarak gönderilen teknik direktör.sevgili rijkaard burasını avrupa sandı anlaşılan.bizde öyle futbolcu yok hoca.bizimkiler profosyonel yaşayamaz. azcık saldın mı ipleri senide saymaz taktiğinide.kendini gece alemlerine atar,calışmaz.ama bunları alaydın hergün kampa, köle gibi yaşatsaydın ,sert davranaydın taviz vermeseydin 4-3-3 oynamayacağını kabullenseydin belkide bugün 2. şampiyonluğuna 5-10 puan farkla koşuyor olacaktın.yazık oldu sanada galatasarayımada.
  • 3346
    bugün, sana yapılan yanlıştı dediğim eski hocamızdır. madem ki burada ki renktaşlarımın çoğunluğu bir şekilde onu sevmiş ve inanmışsa bende üzerine bir daha muhalefet yazısı yazmam arkadaş. sizin canınız sağolsun. sizi üzmem arkadaş ben. berabermişiz meğerse bu yolda canı gönülden.

    yaşasın galatasaray...!!!

    yaşasın onurlu galatasaray taraftarı...!!!
  • 3348
    bu sistemin adamı değildi.. sistem error verdi ve kendinden olmayanı johann neeskens ile birlikte dışarı attı. iyide oldu gittiği. layık değildi çünkü böyle bir adama ne galatasaray ne de türkiye.

    başkanından, yöneticisine, taraftar oluşumundan, takım kaptanına, sahada topa vurmayı bilmeyen futbolculardan, kendisini sabote eden futbolcularına kadar ne yaptığı belli olmayan bu tuhaf takımdan ; siyasetçisinden, gazetecisine, yorumcusundan, kulüp idarecisine, federasyonundan, hakemine kadar ağzından çıkanı kulağı duymayan insanların olduğu bir ülkeden kaçıp gitmiş, kurtarmıştır kendisini. yolun açık olsun frank rijkaard. çok üzülmüştüm gittiğine ama şimdi üzülmüyorum, iyi yapmışsın diyorum. sen buraların adamı değildin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın