resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 3351
    seni ali sami yen'de kulubede oturarak hayal etmek bile çok zordu benim için. açılandığında bile inanamamıştım "lan bidk nasıl olur böyle bişey" diye.

    seni baştacı da yaptık, yerin dibine de soktuk. ama sana söylediler frank. burası türkiye, burda senin gibiler kazanamaz.

    http://www.spordasondakika.com/...ustos-201-15886h.jpg

    özür dilerim frank. seni özlüyorum. benim gibi düşünenlerin de olduğunu biliyorum.
  • 3352
    kendisi hakkında ahmet çakır bugün çok güzel bir yazı kaleme almıştır.

    --- alıntı ---
    messi, rijkaard ve musa çağıran

    bu defter çoktan kapandı ama onunla ilgili yarayı kaşımaktan hoşlananlar hiç de az değil. messi, ödül kazandıktan sonra bir gazetemize verdiği demeçte 'galatasaray'ın rijkaard'a haksızlık ettiği' yolunda değerlendirmelerde bulunmuş.

    efendim, rijkaard aynı zamanda messi'yi dünya futboluna kazandıran, ona nasıl oynaması gerektiğini öğretip gelişiminde büyük katkısı bulunan bir hocaymış. bunu anlatan bir 'metni' de daha önce okumak zorunda kalmıştık.

    peki herr rijkaard türkiye'de bulunduğu süre içinde hangi genç futbolcunun bir adım ileri atmasına yardımcı olabildi? bizim bildiğimiz kadarıyla bunun tam tersi oldu. pas futbolu oynatacağım, diye galatasaray'ı futbol oynayamaz hale getirdi. takımın kimliğini ve karakterini öylesine yok etti ki sarı kırmızılı takım kendisinin 10'da 1 gücündeki takımlara bile kolaylıkla yenilir hale geldi.

    rijkaard'ın bu gibi konularda neyi nasıl yapması gerektiğini bilmediği, daha önce çalıştığı yerlerdeki yorumcular tarafından dile getirilmişti. adının büyüklüğüyle becerisinin sınırları arasındaki çelişki, yeri geldikçe anlatılıyor. bunun türkiye'deki en çarpıcı örneğini emre belözoğlu ile musa çağıran karşılaştırmasından rahatlıkla anlayabiliriz.

    emre için gs-fb mücadelesi daha o 12 yaşındayken başladı. 16,5 yaşında almanya'daki 4-1'lik dortmund maçında ilk 11'de sahaya çıktığında arkasında ciddi bir futbolculuk ve galatasaraylılık birikimi bulunuyordu.

    yine de emre o maçta ezildi. fatih terim'in sakatlıklar nedeniyle sahaya çıkaracak 11 adam bulamadığı ve bununla birlikte başka bir yığın nedenle oynamadan kaybedilmiş olan bu maçta 37. dakikada oyundan alındı.

    çünkü emre belözoğlu da olsanız sarı kırmızılı takımda oynamak kolay iş değildi. hem de bir devler ligi maçında...

    galatasaray geçen sezonun ortasında hiç de yabana atılmayacak bir bonservis bedeli ödeyip altay'dan musa çağıran'ı transfer etti. izleyen herkesin anlatmakla bitiremediği, hocalarının büyük övgüleriyle kesinlikle geleceğin büyük yıldızlarından biri olacak diye galatasaray'a uğurlanan musa'yı rijkaard yok etti!

    hayır, abartılı bir yargıda bulunmuyorum. elbette ki musa'nın daha söylenebilecek çok sözünün olacağına inanıyorum. ancak anlatmak istediğim konu başka. rijkaard'ın bu genci almanya'daki fenerbahçe maçının ilk 11'inde sahaya çıkartmış olması gibi bir felaketten söz ediyorum.

    'ne var bunda, genç futbolcuya şans vermiş!' diye düşünenler olabilir. musa'nın durumundaki bir gence verilecek şans, galatasaray'ın o gün sahaya en güçlü kadrosuyla çıkmasının yanında, ikinci yarıda rakibin de biraz yorulmasıyla oluşacak daha uygun ortamda oyuna alınması şeklinde olabilirdi.

    o gece sahaya çıkan 11'i internetten bulmakta zorlanmazsınız. birazı aklınızda kalmış olabileceği halde görünce şaşkına döneceğinizden eminim. o kadroya bakıp 'rijkaard, musa'yı en kısa yoldan yok etmeyi istese başka ne yapabilirdi?' diye sormanız gerektiğini kabul edeceksiniz.

    üstelik, daha 14. dakikada 10 kişi kalmış ezeli rakibe yenilmenin korkunç sonuçları olabileceğinin farkında bile değildi bizim uçamayan hollandalı! bazı okurlar gibi bunun herhangi bir hazırlık maçı olduğunu sanıyordu...

    fatih terim'in emre belözoğlu'nu nasıl hazırladığını anlatmaya yerim kalmadı. bilenler bilmeyenlere anlatsın. ingilizce, ispanyolca ve hollanda dilini bilen varsa rijkaard'a da aktarsınlar, belki işine yarar, sevinirim.

    --- alıntı ---
  • 3353
    ahmet çakır, frank rijkaard ve musa çağıran'la ilgili yazı kaleme alırken, keşke musa'ya hagi'nin de şans vermediğinden bahsetseymiş. hiç olaya musa tarafından bakmak aklınıza gelmiyor değil mi? aydın gibi, anıl gibi, emre çolak gibi oyuncular sürekli bir şekilde şans bulurken, musa'nın -teknik direktör farketmeksizin- şans bulamayışı, bence musa'nın bariz bir eksiği olduğunun göstergesi. saha içinde bunu görmek zor olabilir. ama demek ki futbolu dışında bir takım unsurlar -hocasının isteklerini uygulamıyor oluşu olabilir mesela, ilk aklıma gelen- forma şansı bulmasına engel oluyor.
  • 3354
    ahmet çakır'ın 21 ocak 2011 tarihli yazısını "peki herr rijkaard türkiye'de bulunduğu süre içinde hangi genç futbolcunun bir adım ileri atmasına yardımcı olabildi?" buradan sonra okumayı bıraktım. böyle sığ düşünce insanının yazısını okumak boşa vakit kaybıdır diyorum.

    rijkaard bir marangoz ustası değil ki kalasları şekle şemale sokup, kullanılır hale getirsin. rijkaard, mevcut yetenekli olan oyuncuları işleyerek onları star yapar.

    messi'yi messi yapan messi'nin doğal yetenekleridir fakat messi'nin bu kadar iyi olması rijkaard'ın ona kattığı pozisyon bilgisi, futbol bilgisidir. bugün messi doğru yerde doğru işler yapıyorsa bu rijkaard'ın ona kattığı bilgilerden dolayıdır.

    sen adamın eline emre çolak gibi kontra atağı 30 metreden şut atarak sonlandıran artist verirsen, emre'yi yıldız yapmasını beklemeyeceksin.
  • 3355
    deniyor ki rijkaard efendi, bugüne kadar futbolculara ne kattı, hangi futbolcunun gelişmesine katkı sağladı. ben yazayım kendimce.

    - arda turan: rijkaard öncesi, skibbe döneminde hatırlarsanız sadece sol kanatta oynayan bir arda turan vardı. skibbe döneminde etkin bir sağ kanat oyuncumuz olmadığından ya arda yada kewell sağ kanat oynamak zorunda kalıyordu. sol kanat için bu iki futbolcu adeta birbirleriyle yarışıyordu. maç içinde kanat değiştirdiklerinde sol kanada geçenin performansı artarken, sağ kanada geçen oyuncunun performansı gözle görülür şekilde azalıyordu.

    rijkaard döneminde ise hücumun her yerinde başarılı şekilde oynayan, oynadığı mevkinin hakkını veren bir arda turan gördük. rijkaard onu 10 numara oynattı uzun bir süre. 10 numara oynadığı zamanlarda asist patlaması yapmış, takım ise gol patlaması yaşamıştı. arda turan öyle ki bir maçta 1 asist ile yetinmiyor 3 asist bile yapıyordu. her kullandığı korner neredeyse gol oluyordu. şutları çok zayıf deniyordu ama rijkaard ile birlikte gözle görülür şekilde şutlarını geliştirdi. sağ kanat oynadığında yine başarılı bir performans sergiliyordu, sol kanat için söze gerek yok. her maç rakip sol bekler sarı kart görmek zorunda kalıyordu. takım olarak öyle bir noktaya gelmiştik ki arda, santrafor olarak oynamak zorunda kaldı. burada da gayet iyi oynadığını düşünüyorum. arkadaşlarına ömer üründül tabiriyle duvar oldu, top sakladı, pas dağıttı. ama arkadan ona destek verecek kimse olmadığından ileride tek kaldı ve doğal olarak rakip stoperler ona üstünlük kurdu. atletico madrid maçında keita ile birlikte çok başarılı oynamışlardı.

    sabri sarıoğlu: önce benim sabri sarıoğlu sevgimi sizlere yazayım. şu an için sabri hayranıyım ama önceden ise isminin "s" sini duyduğumda kalp basıncım düşürdi, tüylerim diken diken olurdu, kaskatı kasılırdım. öyle nefret ederdim. yahudilerin hitlere olan nefretinden bile daha fazlaydı.

    rijkaard sonrası sabri sarıoğlu ise benim gözdem durumunda, onsuz bir takım düşünemez hale geldim. rijkaard ona beynini kullanmayı öğretti. nerede duracağını, nasıl atak yapacağını, orta yapılırken kafasını kaldıracağını, defansta pozisyon almayı, vs.. öğretti. sabriye resmen çağ atlatmıştır. şimdi ise çoğunluğun değişmez ismi haline geldi. o dalga geçilen şutlarını bile geliştirdi, dan dun vurmuyor artık. hakeme itirazları ise artık yok denecek kadar azaldı. artık ortamı geren değil ortamı yatıştıran sabri var.

    rijkaard, bu iki futbolcuyu çok ileri götürmüştür bana göre. yabancı futbolcuların gelişmeye ihtiyacı yoktu. onlar her zaman istenileni vermişlerdir.

    geri kalan yerli futbolcuların bugünkü durumlarından 1 adım daha ileri gitmeyeceği gün gibi aşikar. servet, hakan, ayhan, barış, vs.. onların istediği tarzda bir hoca geldi, pasa dayalı oynatmayan, mücadeleye dayalı futbol oynatan bir hoca geldi durum değişmedi. onlar yine aynılar. bunların gelişmemesinde rijkaard'a kimse sorumluluk yükleyemez, yüklenmemelidir.

    gelelim biz taraftarlara. rijkaard bizlere de çok şey katmıştır. artık biz taraftarlar futbolculardan çağdaş futbolun gerekliliği olan pası, basit oynamayı, hızlı oynamayı istiyoruz. aslanım benim ne güzel şut attı, aslanım benim ne güzel tekme attı gibi çağdışı istekleri beynimizin en arka sıralarına attık. türk futboluna çağdaş futbol düşüncesin enjekte etmiştir. bugün herkes pas futbolu, göze hoş gelen total futbol oynama arzusundaysa bunda barcelona'nın katkısı olduğu gibi rijkaard'ın da katkısı vardır, gözardı edilemez.

    yazıma burada son veriyorum, lütfen hıncallaşıp "rijkaard hoca değil", ahmet çakarlaşıp "rijkaard adam değil" demeyin. rijkaard tüm dünyanın saygı duyduğu bir hocadır. bizler onu anlayamadık sadece. anlayanlar ise tüm dünya tarafından ağızlarından salyalar akarak seyrediliyor.
  • 3360
    bu arkadaşın ismini ikide bir sol frame'ye taşıyıp arkasından ağıt ve gözyaşı dökerek sağa sola laf sokmaya çalışanların bunun için 3 sebebi var mı acaba çok merak ediyorum.

    gidip rezil olmasını istemek için benim 3 sebebim var;

    1- malum, biz "galatasaray taraftarları" canımızı zor kurtardık ve takım hala kuyruğunu düzeltmeye çalışıyor.
    2- gereksiz yere trilyonlarımızı kaptı.
    3- bu eleman gittiği takımda çuvallayınca sözlüğün sol framesi rahat eder. taraftarlarının saçmalıklarından kurtuluruz.
  • 3362
    kendisinden nefret eden eziklere ne gibi bi zararı dokunduğunu merak ettiğim teknik direktör. senin takımında hakan, barış, aydın gibi adamlar oynuyor senelerdir; onlar dururken sen tutup hala, bugünkü dünyanın en über takımının kurulmasında büyük pay sahibi bir insan hakkında cahilce laflar söylüyosun. hadi diyelim ki hiç bilmiyosun, her şeyi fmdeki gibi zannediyosun, ben olsam ben de şampiyon yapardım barçayı diyosun; e be ezik düşünmeye çalışsana bi koskoca barcelona futbol kulübü bu adamı niye bu kadar görevlerle donatıp ilk başarısızlıklarına aylarca tahammül etti diye?

    dersin ki bu adam türkiye'de başarısız oldu, sonuçları şunlar şunlar... nedenlerine de bakma istersen zorlama saksıyı dümdüz düşün alıştığın gibi. e tamam kimse başarılı demiyor ki zaten. ön görürsün ki bu adam bir başka büyük takımla başarı falan elde edemez. e ona da eyvallah görüştür saygı duyulur, duyulmalıdır. ama sen kişisel kinini buraya kusup sözlüğü çöpe dönüştürürsen ahali de sinirlenir, laf da sokar... neyse.

    not: bu sözler kişilere değildir zihniyetedir. en önemlisi de anlayanadır.
  • 3364
    sözüm zihniyete değil kişilere: sevenden de sevmeyenden de ayrı ayrı başlayacam artık* yeter. susun. şu adamı rahat bırakın. zorunda mıyım lan ben sözlük'e her girdiğimde sinir krizi geçirmeye. nick altı küfre zorlamayın adamı. artık susun, herkes içinde yaşasın sevgisini de, özlemini de, kuyruk acısı ve kompleks dolu nefretini de.
  • 3368
    frank rijkaard hakkındaki tartışmanın ekseni tamamen kaymış durumda. mevzu frank rijkaard sevenlerle diğerleri arasında geçiyor artık. sonuçta hoca gitmiş, geriye bir takım bırakmış ve bu takım yeni hocasıyla yeni transferleriyle tamamen farklı bir biçim almış. bu açıdan bakıldığında üzerinde konuşulmaya gerek yok rijkaard hakkında. ama eksen kaydı bir kere.

    gittikçe lincoln mevzusuna dönmeye başladı. sevenleri ilan-ı aşk ettikçe diğerlerinden tepki gecikmiyor veya tam tersi. biri rijkaard’ı yeriyor (saydırma değil, eleştiri ) diğerleri anında tepkiyi koyuyor.

    benim sıkıntım şu. ben ne rijkaard sevenlerdenim ne de nefret edenlerden. sürekli analiz etmeye, anlamaya çalışıyorum ve eleştiriyorum.
    ama sevenleri tarafından diğerleriyle aynı tepkiyi görüyorum. ne okuyup anlamadığım kaldı, ne kimsenin takmadığı ihtiyarlığım, ne de rijkaard düşmanlığım. allah’a çok şükür bunların hiç biri değilim. çünkü rijkaard düşmanı olarak algılanıyormuşum. ama bu benim sorunum değil. çünkü takıntı bende değil böyle algılayanlarda. gözünü rijkaard aşkından daha çok kendine olan aşkı bürümüş olanlar dışında, bunu herkes biliyor.
    bakın burası önemli: rijkaard konusuna terbiyesizce yaklaşanların hiç biri için rijkaard önemli değil. bu tipler sadece kendi egolarını tatmin etmenin peşinde. her iki grupta da rijkaard takıntısı var. neden sevdiklerinin veya sevmediklerinin sebeplerini adam gibi anlatamayan herkes bu kategoridedir.
    salt sevenlere ya da sevmeyenlere sözüm yok. sevmek ya da sevmemek başka şey ama bunu bir takım verilere dayandırmaya çalışanlarla ilgili problemim var. mesela galatasaray sözlük’teki şu entry rijkaard sevgisini şahane anlatmış http://www.rerererarara.net/sozluk.php?id=469634 .”tezleri siktir ettim, tezler önemli değil ben bu adamı seviyorum” diyor, ben bunun üzerine ne diyebilirim ki.

    konu böyle saçma bir hal almışken son yazımı giriyorum frank rijkaard ile ilgili. çünkü artık sıkıldım. yazdığım her satırı okuyan adamların “takmıyoruz seni” demelerinden. ben yazdıkça sanıyorlar ki, “cevap bile veremiyorsunuz işte, hahaha” diyorum. halbuki bilerek cevap vermediklerini biliyorum. çünkü yazsalar benim söylediklerimi yazacaklar. ama işte kendini biriyle özdeşleştirdiğinde başına gelecek olan budur. işler sarpa sardığında ya kafanı öne eğersin ya da saldırganlaşırsın. şimdi adım gibi eminim ki, bu yazdıklarıma da “uykusuz” , “penguen” yazıları tadında, küfürlü, okuması eğlenceli ama içi boş cevaplar gelecek. bu işi, eğlenceli ve etkili yazmayı çok iyi biliyorlar nitekim, takdir ediyorum bu becerilerini.

    artık frank rijkaard’ın kalmasına neden gerek yoktu konusuna gelelim. neden kalmalıydı derken, elbette kalmamalıydı diyorum aslında. ama gerçek verilerle ikna olabilirim. ben dediğime bakmayın, bir çok kişi bunu merak ediyor.

    merak buyurmayınız, rijkaard’ın sadece rijkaard olmadığının farkındayım. mevzu, rijkaard’ın temsil ettikleri elbette. ama temsil ettiği iddia edilen şeyle rijkaard’a ne kadar uyar, bunu araştırıyorum.
    ille de, “yok abi sen böyle demiyorsun, şimdi kıvırtma” diyenler varsa diye bir alıntı yapayım eski yazdıklarımdan :

    “neden kalmalıydı diye bir dolu yazı okudum. hepsinin birleştiği bazı noktalar var. mesela rijkaard’ın nasıl kaliteli bir “insan” olduğu, nasıl hayattan keyif alan bir adam olduğu. biliyoruz zaten.
    ben karaktersiz dediğimi hatırlamıyorum. hatta demişim ki;
    “hoca, öyle rahat bir profil çiziyor ki benim gözümde; yani mesela basın toplantısında elano niye çıktı, gio'yu niye aldın, ligde 2 puan farkla lidersiniz şampiyon olacak mısınız falan gibi sorular sorulduğunda sıkılıyor gibi geliyor. her an
    "ya bırakın bunları, bunlar fani şeyler, bahar gelse de ayvalık'a gitsek, yaz olsa da mavi tur'a çıksak, en iyisi hadi boğaza gidip rakı balık yapalım" diyecek gibi geliyor.
    yürüyüşü, duruşu, konuşmaları ile "bu futbolu bu kadar ciddiye almayın artık" tavrı var. "3 puan neymiş, keyfimize bakalım" diyor bakışları. seviyorum bu hallerini.” http://www.rerererarara.net/sozluk.php?id=323163 gs sözlük – 26.şubat.2010

    yine başka bir yazıda demişim ki;
    “rijkaard, dünya beyefendisi, kibar bir adamdı. sivasspor yardımcı hocası ve geçen seneki atletico madrid maçında penaltıyı çalmayan hakem dışında kimseyle kapıştığı, bağırıştığını görmedim.
    futbolcularıyla, yardımcılarıyla, yöneticilerle, taraftarla, medyayla tartıştığını hiç duymadık. hatta sezon başı kampında adnan sezgin'le otururken masadan kalkması olay olmuştu.

    hep dedim ki, hoca ağırlığını koymalı, gerektiğinde yöneticiye postayı koymalı. ama o her şeyi kibarca halletmeye çalıştı. futbolcularına kamp yaptırmadı, izin isteyene izin verdi, kimseyi kadro dışı bırakmadı. belki çok yakın da değildi ama hiç değilse kimseye ters davranmadı. futbolcuların en çok sevdiği tipte şeker gibi bir hocaydı.
    galatasarayda başına ne geldiyse, insan yönleri işinden önce geldiği için geldi.
    böyle birine insanlığı eksik gibi bir ima nereden bakılsa en hafifinden haksızlık, ayıp.”
    http://www.rerererarara.net/sozluk.php?id=509532 gs sözlük – 27.ekim.2010

    yani ki; rijkaard’ı sevenlerin başımızın üstünde yeri var ama “rijkaard doğru adamdı” diyenlerle de meselemiz var.
    bu konuda da şöyle yazmışım zamanında :
    “tam burada rijkaard’a çok büyük destek veren, sabredilmesini isteyen, rijkaard’ın çok büyük bir teknik direktör olduğunu düşünen arkadaşlarımızın da hayal kırıklığına uğradığını zannederdim. ama onlarda bugünlerde daha çok öfke ve acıma var. rijkaardcı diye aşağılanmaya çalışılan dostlarımız bunu hiç hak etmiyorlar elbette. onlar, türkiye’de sadece bir futbol ekolü olmasını değil, aynı zamanda futbol ikliminin değişmesini de istiyorlar. ingiltere kadar olamasak da yine de batı avrupalı bir ülke olalım hiç değilse. güldünya’lar da ölmesin tabii ki. bu arkadaşların isteği bu işte. yöntemlerini, fikirlerini eleştirirsiniz belki, hatta çok sinirlenebilirsiniz de, ama niyetlerinden şüphe duymamak gerek. bence istekleri doğru ama istediklerini yapacak adam rijkaard değil. yanıldıkları nokta bu.” galatasaray'daki günahlar : http://gss.gs/DO captano blog - 20.ekim.2010
    hatırlatmak isterim, rijkaard bugüne kadar hiçbir takımda devrim yapmadı zaten.

    rijkaard kalmalıydı diyenlerin bahsettikleri bir diğer konu barcelona yılları. e, onu da biliyoruz zaten. ama rijkaard –barcelona konusunu iyi irdelemek lazım. mesela şöyle :

    “cruyff’un, maradona’nın kaptanlık yaptığı bir takımdan bahsediyoruz. demek ki neymiş, total futbol olmasa da çok sağlam bir futbol geleneği, temeli olan bir kulüpmüş barcelona.” captano blog – 26.ekim.2010

    bir de sabır ve kadronun iyileştirilmesi gerektiğinden bahsediliyor. doğrudur. bunun için ne kadar süre lazım, ne kadar sabretmemiz lazım: “total futbolun zorluğu nereden kaynaklanıyor kısaca anlatmak gerekirse ki gerekir; bütün futbolcuların ama hepsinin yani 23 kişilik kadro içinde zayıf halka bulunmasına tahammülü yoktur total futbolun, kaleciler dahil. ille de hepsi muhteşem oyuncular olmak zorunda değil, yanlış anlaşılmasın. ama dünya ölçeğinde muhteşem olmaları gerekmez. türkiye açısından bakıldığında muhteşem olurlar bu özellikteki futbolcular.
    istenen fundamentali eksiksiz futbolculardır. ille de xavi, fabregas, iniesta, alonso olmaları gerekmez ama en azından busquets kadar temeli sağlam olmalıdır. siz hiç busquets’in takımda sırıttığını gördünüz mü?” http://gss.gs/7x captano blog – 26.ekim.2010

    “kabaca bir hesap yapalım (şimdiki futbolcuların temel eğitimlerinin çok eksik olduğunu göz ardı etmeden). bir futbolcuya temel eğitimi vermeye başladığınız yaş maksimum 13 olmak zorunda. bu çocuklar 5 sene sonra 18 yaşında olacak. bütün takımı bu oyunculardan oluşturamayacağınıza göre, takımın oturması için 10 yıl gerek. bu süre içinde alttan oyuncu gelmeye de devam edecek. tabii bu sadece galatasaray’ın bir hamlesi olursa böyle, eğer tüm ülke toptan aynı fikri benimserse bu iş daha kolay. yoksa kısa zaman içinde total futbol oynamak istiyorsanız (ki 3 sene kısadır mesela) transfere çok para harcamanız gerekir. var mı böyle bir bütçe? yok.
    niye barcelona diyoruz, çünkü dünyada bu işin zirvesindeki takım, ve takımın bu hale gelmesinde rijkaard’ın da büyük payı var.” http://gss.gs/7x captano blog - 26.ekim.2010

    bir de yönetimin istediği futbolcuları almaması konusu var. elbette galatasaray yönetimi, hocanın istediklerini yapmamışsa büyük kabahatleri var. yine de, acaba hoca kimleri istedi bilmek lazım. asıl merak ettiğim 2 sezon başı ve bir devre arası transfer sezonu takımda olan rijkaard, istediği adamları aldıramadıysa takımın başında kalsaydı yine istekleri yerine getirilecek miydi? hiç sanmam. herhalde bahsedilen adamlar stancu, culio falan değildi ki alınmadı.

    hocayı sabote eden futbolcular olduğundan bahsediliyor. iyi de canım kardeşim bu adamları her hafta ilk 11’de hoca oynattı. sizin gördüğünüzü hoca göremediyse zaten galatasaray’da kalmasının anlamı yok. eğer bunu görüp de oynatmaya devam ettiyse benim söyleyecek bir şeyim yok, üzgünüm.
    sanırım artık okunmuştur. bu yukarıdakileri 3 ile 6 a4 safyasından oluşan bir dolu yazıdan seçtim, okunması kolay olsun diye. meraklısı şuradan bakabilir : http://gss.gs/FV

    benim bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.
  • 3369
    yazıyı okuyanlardan peşinen özür dilerim, eski entrylerimden alıntı yapamayacağım. bin defa alıntı yaparak yazdım, bu da alıntısız binbirinci olsun. isteyen eski entryleri bulur okur artık. zaten anlamak istenmedikten sonra ne yapılsa boş. adamın "berberi" başlıklı bir yazı yazdık ortalık sallandı. bir de yalan dolan çarpıtmalara muvazzaf kalıp üstümüze yapıştı yazı, "öhöreee bak berberine bile laf ediyor" diye. halbuki o yazıyı dikkatli okusa frank rijkaard'dan önce türkiye futbol iklimini eleştirdiğimizi anlar ama bazı şeyler gözlerini kör ediyor insanların. (bkz: türk futbol blogları/@zizonkovac) ile teşhir ettik bu kliği ve körlüğünü. bu konuyu tekrar açmaya gerek yok.

    ben de ne rijkaard'ı sevenlerdenim ne de nefret edenlerden. umrumda değil böyle şeyler. galatasaray'a bakarım ne durumda diye. ayrıca galatasaray'a rijkaard veya türevi bir adamın müdahil olup gereken futbol devrimini yapmasından yanayım ama bunun sahtekarca değil açık, dürüst ve düzgün bir biçimde yapılmasından yanayım.

    örneğin;
    rijkaard takımın başına teknik direktör olarak değil de, galatasaray'ın içine her hangi bir biçimde monte edilip önüne 5 yıl vade ve 300 milyon euro bütçe konsa idi bu olayın en büyük savunucu ben olurdum. haa! tabi rijkaard da bu duruma uygun bir biçimde bu ülkeye adapte olmaya çalışsaydı. rijkaard kendisine sunulan acziyeti kabul ettiği an bitti. amacının günlük başarı ve para olduğu ayan beyan ortaya çıktı o zaman. yok adam güzel insanmış ta, yok süfer kariyeri varmış, hepsi boş o andan itibaren. bana ne kıvırcık saçlarından, bana ne güzel insan olmasından. onunla evlenmeyi düşünmüyorum, oturup rakı içmiycem. güzel insan olsa ne olur!

    peki gelelim realiteye;
    adam bu ülkeye futbol devrimi yapılsın diye getirilmedi. bu rijkaard'ın önüne konan 25 milyon euroluk bütçe ile belliydi. kaldı ki bu 25 milyon euro'luk bu bütçenin büyük bir kısmı rijkaard ve ekibine gidecekti. kulübü yakından tanıyorum. içinde bulunduğu mali ve idari şartları biliyorum. galatasaray en az bir 5 sene günlük başarılara şampiyonluklara ve başta televizyon yayınları olmak üzere puan cetvelindeki yerine uygun federasyon ödemeleri dahil bir takım girdilere muhtaç bir kulüptür. benim günahım, bu anlatmaya çalıştığım nedenler ile rijkaard'ın sayın adnan polat'ın kongre oyunu ve kumar olduğunu ilk fark eden ve bunu topluma deklare eden insan olmam. nitekim adam başarılı olamadı. olması mucize idi zaten.

    rijkaard'dan futbol devrimi bekleyenler bunları benim kadar bilemeyebilirler ama yazdıklarımı anlamaya çalışarak bir durup düşünmek yerine terbiyesizce tepkiler vermeyi kendilerine şiar edindiler.

    gelelim tepkilere ve cevaplarına;
    bu toplumda insanlar ölçüsüz ve terbiyesizce tepkiler verir. toplumda olabilir ama sözlükte olması çok normal değil. galatasaraylıyım deyip, beni bırak kendisine büyük mutluluklar yaşatan futbolcularına, kaptanlarına bile "karaktersiz"e varan terbiyesizlikler yapılıyor ne yazık ki.
    kimse kusura bakmasın, normal karşılayamıyorum. karşılamayacağım da. allahtan metin oktay yaşamıyor. yaratılan metin oktay kültünden memnun olduğum için efsaneye halel gelsin istemiyorum ve bu nedenle olayı kurcalamıyorum ama rahmetlinin galatasaray'da ki son senelerini bilseler veya o yıllarda yaşamış olsalar şimdi taptıkları metin oktay'a bile hakaret ederdi bunlar. onu da geçtim, en büyük kupayı kazandırmış başkanlarına bile hakarete varan yazılar yazıyorlar. delirmemek işten değil. rahmetli ali sami yen bey'in bu kulüpte yaşadıklarını bilseler, hal nasıl olur düşünmek bile istemiyorum. eğer o dönem yaşamış olsalar ali sami yen bey'e bile sallayacaklarmış. tövbe yarabbi.

    iş bu nedenle;
    benim açımdan tartışmanın ana ekseni futbol'un yanı sıra bu terbiyesizlik durumuna kaymıştır. hal böyle devam ettiği müddetçe de bu konuda olduğu gibi başka konularda da hak edenler hak ettiği uslupta karşılığını bulacaktır.

    frank rijkaard başlığı altına girdiğim son entry olması dileği ile.
  • 3371
    su besiktas'i izlerken daha cok aklima geliyor.ah be rijkaard,schuster'e verilen firsatlar sana verilseydi,yonetim takim icindeki otoriteni saglamana yardim etseydi (en basit ornek fatih tekke-''olm imparator geliyomus imparator''cular olaylari) gercekten istedigin ortam yaratilsaydi eminim ki bugun herkesin dilindeki hucumsal futbol devrimini sen coktan yapmistin.sana yapilanlari dusundukce iyice soguyorum yonetimden.
  • 3374
    barış'ı, hakan balta'yı, servet'i, sarp'ı, aydın'ı, aykut'u, ayhan'ı büyük ısrarlar sonucu takıma kazandıran(!) teknik adam. içinde bulunduğumuz halin şüphesiz en büyük sorumlusu!!11!

    edit: ayrıca kendisine sunulan müthiş transfer olanaklarını, vaadedilen dünya yıldızlarını elinin tersiyle iterek takıma kazandırdığı(!) oyuncularla yola devam etmeyi tercih etmiştir.
  • 3375
    her maçtan sonra bu başlığı hortlatanları artık galatasaraylı olarak görmemekteyim. bu arkadaşları rijkaardçılar olarak değerlendiricem bundan sonra.

    sanki kendisinin döneminde üst düzey bir futbol anlayışı sergiliyomuşuz gibi sığınılan dal oluyor her seferinde. evet kadrosu kalitesizdi, peki o zaman neden kaliteli bir kadro oluşturamadı? bugün schuster dediğimiz adam bizzat kendi listesinden hazırladığı futbolcuları yönetime aldırırken, kendisi neden kapsamlı bir araştırma yaparak lige ve kadro yapısına uygun futbolcular bulamadı peki?

    kewell, keita, baros, neill gibi devamlılığı olan yıldız futbolculara sahipti. bunlara uygun takviyeri neden yapamadı? bırakın arkadaşlar artık bu boş rijkaard aşkını.
App Store'dan indirin Google Play'den alın