• 257
    bayrampaşaspor ile 3. sezonuma devam ettiğim oyun. takımın başına ilk geçtiğimde taraftar gurubu tarafından "çapsız" diye eleştirildim. taraftar grubu dediğim de 8 kişilik bi grup. zaten toplamda 17 tane taraftarı var 7'sinin passoligi yok. beni çapsız diye eleştirenlere bak amk. bi gün derbi maçında "bu maçta taraftarlarımıza çok ihtiyacımız var, stadı doldurmalarını bekliyorum." dedim maça 4 kişi geldi. bi tanesinin de son anda işi çıktı, gitti. resmen stada biz taraftarı desteklemeye gidiyoruz.

    ilk sezonumda playoff'lara kalıp 2. turda elendim. ikinci sezonumda ligi lider bitirerek ptt 1. lig'e yükseldim. tabi bu yükseliş kulübe ekonomik anlamda da büyük katkı sağladı. tam 3 adet forma sattık. bi tane de futbolcularla aramızda para toplayıp biz aldık. küme yükselme hediyesi olarak futbolcularıma 1 hafta fazladan izin verdim. takımın en önemli oyuncusu, defansın bel kemiği mahmut boz tatil dönüşü 90 kiloydu. bu kadar profesyonel futbolculara sahip olduğum için tanrıya bir kez daha şükredip mahmut'un mideye kelepçe taktırdık. tabi bu para da transfer bütçesinden gitti. transfer bütçesi dediğim de kredi puanı en yüksek olan asistan menejerimiz özel bi bankadan 3 bin tl para çekti. her ay 90-90 ödüyoruz.

    ptt 1. lig performansımız ise tam anlamıyla rüya gibi. namağlup olarak 20. haftaya girdik. tabi bunda sezon başında yaptığımız etkili transferler önemli rol oynadı. 21 yaş altından gelen kemalata döner, takımdan ayrılan geçen sezonun gol kralı semih türe'yi hiç aratmadı ve 18 maçta 19 gol atarak ligde gol krallığında liderliğini sürdürüyor. kayserispor'dan transfer ettiğim okay yokuşlu takıma adapte olma konusunda hiç sıkıntı çekmedi ve ortasahanın vazgeçilmezlerinden oldu. sol beke transfer ettiğim batuhan işçiler tam anlamıyla istediğim performansı gösteremese de vasatın altına hiç düşmedi. batuhan'ın yaşının 17 olduğunu da söylemem gerek. zira uzak deplasmanlara annesi izin vermediği için götüremiyoruz.

    sene sonunda %90 ihtimalle süper lig'e çıkacağız. fakat süper lig'de takımın başında ben olur muyum bilmiyorum. daha büyük hedeflerim var. bu arada ziraat türkiye kupası'nda gruplara kalarak fenerbahçe, sivasspor ve kasımpaşaspor'la eşleştim. 5 maçta 1 mağlubiyet* alarak 1 maç kala grupta da liderliğimi sürdürüyorum. fenerbahçe'ye kadıköy'de yenilmemize rağmen evimizde rövanşı aldık. maç sonu fenerbahçe teknik direktörü ertuğrul sağlam yenilginin sorumluluğunu üstleneceğine faturayı saha zeminine kesti. neymiş bu zeminde top mu oynanırmış. klasik fenerli işte. şıklarda "yav he he" seçeneği olmadığından "biz başka zeminde mi oynadık amuagoduğum" seçeneğini işaretleyerek kendisine gerekli cevabı verdim.

    hedefim tabi ki çocukluğumdan beri hayalini kurduğum galatasaray'ın başına geçmek. umarım bir gün bu fırsat karşıma çıkar. arada hamza hoca'yla telefonda görüşüyoruz. o da ilerde beni galatasaray'ın başında görmek istediğini söyledi. "e bıraksana takımı o zaman ak" diyemedim, "inşallah hocam" dedim :(
  • 326
    italya'da genelde palermo alırım hep ama gönlümdeki takım milandır. fm'de süper güç asla alıp oynamadım şu güne kadar. ta ki milan çöpleşip eski günlerini arar olana kadar. milan'la oyun açmak için güzel bahane oldu. çok çok keyifli bir kariyer oldu ve çok güzel bir yerde bıraktım.

    ilk sezon olan 2014-2015'te öyle kalabalık bir kadro vardı ki, kimseyi gönderemiyordum ve bu karambol içerisinde transfer yapmayıp (sadece 1 milyona potansiyeline inandığım stoper jesus vallejo'yu aldım), bu sezon takımı güzelce değerlendirip sene sonu büyük bir çöp ayıklama operasyonuna girmeye karar verdim. kadroda gerçekten çok gereksiz oyuncular ve yaşı ve zamanı geçmiş adamlar vardı. (essien, muntari, pazzini) ilk 11'imi kalede diego lopez defansta mattia de sciglio, adil rami, alex, pablo armero ortasahada nigel de jong, andrea poli, giacomo bonaventura, keisuke honda, jeremy menez, forvette mattia destro olarak kurmuştum. rotasyon oyucuları stephan el sharraway, philippe mexes, alessio cerci ve ricardo montolivo oluyordu.

    4-2-3-1 taktiğiyle lige istikrarsız bir başlangıç yaptım. neredeyse ocak ayına kadar böyle oynadım takımın alışmasını bekledim ama özellikle keisuke honda'dan arasıra sıkıştırdığı frikikler dışında verim alamıyordum. radikal bir kararla 4-4-2 taktiğine döndüm. forvette mattia destro'nun yanında değişmeli stephan el sharraway veya alessio cerci kullanıyordum. bu tercih işleri değiştirdi ve büyük bir yükselişe geçtim. ligdeki büyük dev juventus'u tabi ki durdurmak mümkün değildi. içeride dışarıda beni yendiler ve 100 puanla şampiyon oldular. en yakın takipçisi milan (ben) 76 puanla 2. oldum. ligde en etkili oyuncularım 14 gol 13 asistle giacomo bonaventura ve 11 gol 13 asistle jeremy menez'di.

    yaz transfer döneminde çok keyifli bir temizlik operasyonuna girdim. yüklü maaş alan ve yetersiz oyuncuları satarak klübe 60 milyon euro gelir ve hesaplamadığım bir maaş bütçesi rahatlığı getirdim. keisuke honda'yı tereddütsüz 7 milyona sattım. stephan el sharraway 30 milyon euroya chelsea'nin yolunu tuttu.

    klübün finansal olarak rahatlamasıyla transfer olayına girdim. kiralık forvetim mattia destro ligde 13 gol attı ve pek memnun değildim. daha iyisini almak için onu klübüne geri gönderdim ve 15 milyona alexandre lacazette'i getirdim. yedeğine simone zaza'yı aldım 4'e. 20 milyon euro'ya geoffrey kondogbia, 13 milyona andriy yarmolenko, 12 milyon euro'ya stoper antonio rudiger, 4 milyon euro'ya real'den lucas silva, 4 milyon euro'ya genç regen stoper dellanoy ve çok kötü transferim ispanyol sol bek alberto de la bellageldi. 70 milyon civarı bir harcama yapmıştım 60 milyonluk gelirin yanına.

    2015-2016 sezonunda kadromu hemen 4-3-3'e çevirdim. kalede yine diego lopez defansta mattia de sciglio, adil rami, antonio rudiger(alex'i tabi kesti) , pablo armero(de la bella patates çıkınca yedek kaldı genelde)- ortasaham lucas silva, geoffrey kondogbia, nigel de jong, kanatlarda andriy yarmolenko(aslında menez'in yedeği olarak düşünmüştüm ama dişiyle tırnağıyla formayı kaptı.), giacomo bonaventurave forvette alexandre lacazette olacaktı. bu kadroya önceki seneden yedekten poli, alex, menez ve yeni transfer zaza gibi isimler epey katkı verdi.

    iyi bir başlangıçla ligde harika gitsem de şampiyonlar ligi'nde manchester city , schalke 04, kopenhag'lı grupta sadece 5 puan alarak 3. bitirdim ve uefa'ya gittim. uefa'da gerçekten çok enteresan bir serüven yaşadım. spartak moskova'yla eşleştim. evimde 3-0 kaybettiğim maçın rövanşında 3-0 aldım ve maçı uzatıp penaltılarda moskova ekibini eledim. 2. turda bu sefer bir başka rus zenit'le eşleştim. yine evimde kazanamayıp 0-0 berabere kaldım ve rövanşta flaş bir skorla 5-0 yenip koca bir ulusu 2 uefa eşleşmesinde ağlatmayı başardım. çeyrek finalde hamburg'u bu sefer evimde yenebilmeyi başardım 2-0 ve rövanşta deplasmanda 2-1 kaybetmeme rağmen yarı finale adımı yazdırdım. yarı finalde monaco'ya da hamburg'a benzer bir tarifeyle bye bye dedim. (2-1, 2-0). finalde rakibim chelsea'ydi. tüm bunlarına yanında juventus'la bir maçım vardır ki kendi evimde unutamam. tam kafa kafaya gidiyorduk ve o maça heyecanlı çıkmıştım. maça hızlı başladım ve giacomo bonaventura'nın 4. dakikada attığı golle 1-0 öne geçtim. o golden sonra ataklarımı sıklaştırdım ve gol üstüne gol kaçırdım juve'nin kalesinde. gol kaçırdıkça iyice strese giriyordum çünkü juve 1 kere de gelse atardı. ben kaçırdıkça çıldırdım, juve nadiren geldikçe ecel terleri döktüm ve büyük stresle o maçı kazandım. ilk defa juve'yi yenmiştim ve bu bir şeylerin habercisi gibiydi.

    mayıs ayının 1'ine girdiğimde juventus'la italya kupası finaline çıkıyordum. hala şampiyonlukta çok önemli bir iddiam vardı ve uefa kupası finali de oynayacaktım. 3 kupayı da alabilirdim, veya bir kaç gün içerisinde hepsinden olabilirdim. italya kupası finalinde juve'ye 2-1 boyun eğdim. lakin, onu takip eden 2 lig maçını kazanarak 98 puanla 2. senemde şampiyonluğumu ilan ettim. (juventus 95 puan almıştı..). milan şampiyondu ama son bir finali kalmıştı.

    uefa finali'ne de hızlı başladım. stoperim antonio rudiger ile öne geçtim fakat 78. dakikaya kadar önde götürdüğüm maç remy'nin bana attığı golüyle uzatmaya gitti. 99. dakikada ise eden hazard'ın golü hayallerimi yıktı ve finali kaybettim. 3 kupanın 1'ini almıştım. (3'ün 1'i :( ). şampiyon olmanın verdiği moralle yaz transfer sezonuna girdim. bu arada şampiyon olduğum bu sezonla ilgili enteresan bir bilgi de paylaşayım. ligde sadece 2 mağlubiyet aldım ve 2 mağlubiyet de beni içeride-dışarıda yenen cagliari'ye karşıydı. hayat cidden garip. insan gider juve'ye inter'e roma'ya falan yenilir değil mi?

    sezona sürpriz bir hamleyle juventus'la sözleşmesi biten andrea pirlo'yla 1 sene kontrat imzaladım. 800k'ya bana büyük katkı sağlayacak 18'lik sergio diaz'ı aldım. yaşlanan kaleye 8 milyon euro'ya alman file bekçisi timo horn'u aldım. 8.5 milyon'a orta sahaya yine bir alman panzeri genç joshua kimmich'i aldım. 9 milyon euro'yu basıp ilk senemden beri çözemediğim sol bek sorununu domenico criscito ile çözdüm. kanat rotasyonuna bir türlü adam bulamadım ve paraya kıyıp 30 milyon'a gerard deulofeu'yu renklerime bağladım. yine kiradan dönen çöpler ve takımda misyonunu tamamlayan oyunculardan 20 milyon euro gibi bir gelir elde ettim.

    2016-2017 sezonuna girdiğimde gerçekten çok beğendiğim bir kadrom oluştu. 23 kişilik kadroda 1 tane bile sevmediğim ve göndermek isteyeceğim adam yoktu. herkesin iyi bir yedeği vardı. sezon genelinde ilk 11'im yine önceki sene kurduğum iskelete benzeyen (4-3-3) kalede: timo horn defansta mattia de sciglio, adil rami, antonio rudiger, domenico criscito orta sahada andrea pirlo, joshua kimmich, geoffrey kondogbia, kanatlarda yine andriy yarmolenkove giacomo bonaventurave forvette yine alexandre lacazette

    sezon başı uzatmalar dahil muhteşem bir maçta juventus'u 6-5 yenerek super kupaya uzandım. artık ligde juventus'u hegamonyası son erdiğinin kanıtıydı bu maç. şampiyonlar ligi'nde çok ironik bir gruba düştüm.. atletico madrid , benfica ve vittoria plzenvardı. galatasaray'ımıza nazire yaparcasına gruptan hiç zorlanmadan 13 puanla lider çıktım. ligde gümbür gümbür gitmeye devam ederken italya kupası çeyrek finalinde bir kaza yaşadım ve napoliye elendim.

    şampiyonlar ligi'nin geri kalan serüveni gerçekten çok enteresandı lütfen dikkatle okuyun. ilk turunda önceki senenin hüsran grubunda eşleştiğim schalke 04'ü içeride dışarıda yenerek eledim. çeyrek final'de adeta sinir bozarcasına önceki senenin hüsran grubundaki bir diğer takım manchester city'i ilk maçta deplasmanda 2-1 yenilsem de evimde 3-1 kazanarak yarı finalde eledim. yarı finalde yine sinirlerimi yıpratırcasına önceki senenin hüsran uefa finalinde yenildiğim chelsea ile eşleştim. içeride dışarıda koyarak finale adımı yazdırdım. bu sırada ligde o kadar rahat gidiyordum ki puan farkı juventus'la açılmıştı ve bu sayede şampiyonlar ligine güzel konsantre olabiliyordu takımım.

    2. tur yolunda ardı ardına intikamlarımı alarak finale kadar gelmiştim ve finalist rakibimi bekliyordum. diğer yarı finalistler real madridve yakından tanıdığım juventus'tu. şaşırtıcı bir şekilde juve karşıma çıktı. şampiyonlar ligi finali 3 haziran'daydı ve ben bu maçtan neredeyse 1 ay önce 2 sene üstüste olacak şampiyonluğumu ilan etmiştim. ligin skor yükünü çeken kahramanlarım benim adıma giacomo bonaventura, alexandre lacazette, andriy yarmolenko ve yaşına inatla üst düzey top oynayan, yeri geldiğinde dinlendirdiğim ama ne zaman oynatsam iyi performans gösteren başbakan andrea pirloydu.

    final maçına çıktım. kadromda maalesef sakatlığı henüz düzelmemiş geoffrey kondogbiayer almayacaktı. kalede: timo horn defansta mattia de sciglio, adil rami, antonio rudiger, domenico criscito orta sahada andrea pirlo, joshua kimmich, lucas silva, kanatlarda yine andriy yarmolenkove giacomo bonaventurave forvette yine alexandre lacazette ile maça çıktım. andrea pirlobir duran top organizasyonunda ortayı açtı ve yine bir önceki senenin hüsran finalinde olduğu gibi 18. dakikada ve yine önceki senenin hüsran finalinde olduğu gibi antonio rudiger'in attığı golle 1-0 öne geçtim. maçın geri kalanı kıran kırana geçti. çok ortadaydı ve juventus fierro ile beraberliği yakaladı. 80. dakikada joshua kimmich yerine taze kan olacak nigel de jong'u soktum. o maça kadar cristiano ronaldo ile aynı gol sayısına sahip olan 9 şampiyonlar ligi maçında 12 gol atmış alexandre lacazette finalde ruh gibiydi. kötü oynuyordu ve 90 dakika bitmek üzereyken onu oyundan almaya kıyamıyordum. onun yerine oyundan andriy yarmolenko'yu alıp yerine genç sergio diaz'ı soktum. onu forvete alıp alexandre lacazette'i sağ kanada çektim. maç uzatmalara gitti. uzatmalar temposuz geçiyordu. derken oyundan 2. sarıdan arturo vidal atıldı. 10 dakika sonra oyuna sonradan soktuğum nigel de jong'un arapasında sağ kanattan ceza sahasına giren alexandre lacazette asamoah tarafından hayvanca yere indirildi ve hakem 74 bin italyan'ın önünde tereddütsüz penaltıyı çaldı. dakikalar 120+1'i gösteriyordu. topun başına normalde penaltıcım olmayan alexandre lacazette geçti ve net bir vuruşla çatala lamba gibi astı. 13 golle gol krallığını ilan etmişti ama aynı zamanda milan'a şampiyonlar ligi kupasını getirmişti.

    3. sezonum sona erdiğinde; kötü kadroyla ama büyük isimle başlayan milan'la 2 şampiyonluk 1 şampiyonlar ligi ve 1 adet italya süper kupası kazandıktan sonra oyunu bırakmaya karar verdim. başta da dediğim gibi şu ana kadar aldığım en güçlü takım galatasaray'dı fm tarihim boyunca ve bu seneye eski günlerini arayan milan'la veda etmek istedim ve bunca senedir oynadığım kariyerler arasında en keyifli olanlardan biriydi. bir daha böyle bir şey yapmam ve yine ingiltere, almanya, türkiye alt ligleri kovalamaya devam ederim ama milan'dan o kadar keyif aldım ki bu upuzun yazıyı yazmak çok içimden geldi, yazarken de ayrı keyif aldım. umarım okuyanlar keyif almıştır.

    edit: düzeltmeler
  • 92
    galatasaray kariyerimde ilk sezonda sene basinda 62 milyon euro maaş bütçesi harcaniyorken yıl sonuna kadar sozlesmeleri revize ede ede bunu 42 milyon euroya dusurdum ve 2. sezon başlangıcında ünal aysal tarafından 45 milyon transfer butcesi ve 69 milyon maaş butcesiyle odullendirildim. yani anlayacaginiz sene boyunca menemen yili diye bana 100bin euro bile transfer bütçesi vermeyen klup sene sonu şampiyon oldum diye neredeyse bir real madrid kadar bütçe verdi. kısaca ya beta versiyon olduğu için oyun kafayı yedi ya da ünal rivayi satti...
  • 272
    bu entryde kariyerimi mi yoksa garibanlık anımı mı anlatacağım henüz bilemiyorum. ön bilgi vererek başlamak istiyorum. bu fm-cm serisi 2boyutlu olarak ilk çıktığından beri oynarım. mümkün olduğu elimdeki kadroyu bozmamaya dikkat eder senede bir iki transfer ya yaparım ya yapmam. takımın beyni olan futbolcu emekli olana kadar benle kalır son senesinde de darlarım gel koç ol yardımcım ol diye yapışırım bırakmam.

    şimdi biz ne anlıyoruz bu oyundan diye soran bi güruh var malumunuz. hele bi de ben hala noktalarla oynadığım için grafikmiş kar mı yağıyomuş tribünde meşale mi varmış hiç görmedim anca screenşat yaparsanız haberim oluyor. yine böyle bi gün boş boş ulan kornerden çok gol atıyorum hiç gerçekçi olmuyor diye mevcut sistemi bozarken (japon ligindeydim koniçivalar minicikler) arkadaşım geldi -futbolu da sever anlar- düzgün bi takım al da öğret şunu bana neymiş ne değilmiş diye.

    oluuuuuur dedim geçtim galatasarayın başına. ulan adama intibak eğitimi veriyorum şu şöyle bak burada finans maaşlar bak bu geçmişte ne kadar sakatlanmış antrenörler burda bak çaycı falan diye öğretiyorum arada da alışkanlık hala hazırlık maçlarını da oynatıyorum comprehensive modda. sıkıldı haliyle çocuk 3. lig takımına gol yağdırmamdan her maçı da 15 dakka izlemekten. ya dedim şimdi burada izliyorum ya abi bu takımın pas bağlantılarını en iyilemeye çalışıyorum, kim koşacak kim duracak kim nerede olacak kim topu bomba mumalesi kim sevgilisiymiş gibi davranacak falan anlatıyorum güzelce. yok sarmadı herifi lige başla bilmemne başladık highlightı da key yaptık tıkır tıkır geçiyoruz. 18 hafta oldu yenilmiyorum resmen. şampiyonlar liginde gruptan 16 puanla çıktım hayırdır yani? çaktırmıyorum ama. easyde mi bu falan soruyo bana. heralde öyle ya diyorum. yaklaşık o gel bana öğret dediğinden 12 saat sonra biz şampiyonlar ligi finaline geldik ligde namağlup şampiyon olduk şaka gibi şeyler oluyor. artık iş öyle bi raddeye geldi ki ya aslında bu oyun böyle bi şey değil falan demeye başladım. şu gördüklerini unut dicem böyle bi şey bi daha asla yaşanmayacak. çocuk da haklı sonuçta bu oyun olur yani herkes bu olan olayı yapar diye düşünüyo haliyle ama işte öyle değil oğlum ya ne demek şampiyonlar ligi finali amk ya psg'yi 2-0 yenilirken 2-4 yenmek ne demek deplasmanda anlatamıyorum içim içime sığmıyor.

    finalde chelsea geldi mata tamı tamına 4 gol atıp yıldızlarımıza selam çaktı. maç bitti bi sessizlik bizde. eee noldu şimdi diyo. nolcak lan işte yenildik bitti bu kadardı peri masalı dedim. çocuk böyle bi ihtimalin olacağını düşünmemiş bile yani o kupa alınacakmış kodlanmış şartlanmış yani. ee dedi almayacak mıyız kupayı. bak o dediğin şeyi yapmak çok kolay dedim her maçtan sonra ya da önce save yapıyosun balıkesirsporla 2. sene sonra dünyanın en iyi kulübü oluyosun falan. 2 hafta sonra yanıma gelip newcastlada reserve takımında messiyi oynatırken gördükten sonra hımmmmmsssssss yaptım. kötü örnek olmuşuz çocuğa yani bu oyunun kaderinin başarmak üzerine kurulu olduğunu düşündürtmüşüz.

    neyse işte genel de böyle oynuyor sonuçta. geleceğin yıldızları full liste. geçilemez taktikler indir. ya abi napıyosunuz fıstık gibi oyunun anasını sikmişsiniz ya. kapatın amına koyim. arada böyle tüm enerjimle falan insanlarla konuşuyorum falan nadiren. hevesle de bi futbolu konuşuyorum zaten bana gelip diyo ki fm oynuyorum ben. bununla oyna sen. işine bak ya ben fm falan oynamıyorum abi o zaman.

    uf giriş yapmadım ha daha kariyer falan anlatmadım abooov çok uzayacak bıraksam mı? amaaan ya benim zamanım bol bi kahve yapayım da yazayım. cidden kahve yaptım geldim. şimdi de ne yazmışım onu okuyayım en baştan. hmmmm evet bi şey anlatmamışım hala çok güzel. başlayayım öyleyse.

    şimdi abi bildiğimiz sevdiğimiz büyük liglerin en alt liglerine kadar açtım. yani fransa almanya ispanya ingiltere hollanda belçika ve hırvatistan liglerini. sonra gelelim profil oluşturmaya dedim ki ben yarı profesyonel futbolcu oldum mu? oldum öyle yapalım o zaman dedim. lisans olayını da hiç almasam mı? sonra az-biraz biliyoruz ya hayat okulundan mezunuz diyerek national b'yi seçtim geçtim ekranın karşısına takımsız başladım abi.

    ilk aylar böyle şampiyonşip takımlarına falan boştaki koltuklarına salça oluyorum herifler bana gülüyorlar. ulan kimse pas vermiyor inanılmaz. görüşmeye bile çağırmıyorlar çıldırıcam. elbet dedim birisi gelir konuşur en azından hal hatır sorar diye ama yok kime gitsem güldüler. bi iki boktan takımda çağırdı mülakat yaptılar geri dönmediler onlar görüştüklerini bile sakladılar yani utanç verici. en son tatile çıktım işte herkese fax çekiyorum ama beni alın diye. bi gün hiç umudum yokken belçika ikinci liginden lommel united*-isme bak yani sıkıntılı- takımı mülakata çağırdı. her kelimeyi falan zevkle okuyorum biraz da tırsıyorum yanlış bi şey der miyim acaba diye adam masadan kalkar kalkmaz teklifi yaptı lan geç takımın başına diye dünyalar benim oldu o mutluluk anlatılmaz abi. neyse parasında falan değilim direk imzayı koydum bi baktım kulüp yarı profesyonel. haydaaa. yani haftada 3 gün antreman yapıyosun sadece. olsun dedim ya hallederiz nedir yani. takımla tanıştım ilk gözüme çarpan şey izbandut gibi adamlarım var. 185den kısa olanı takıma almamışlar meseleyi yanlış anlamış sanırım şehir kulüp iri olsun güçlü olsun diye tüm esnafı toplamış takıma koymuşlar. zaten pas yerini bulunca ben çıldırıyorum sevinçten düşün yani. o zaman dedim tek taktiğimiz var. şut falan çekiyoruz korner yaptırıyoruz yere falan düşüyoruz topla koşuyoruz serbest vuruş alıyoruz başka da bi şey yok koşun amk. mantık basit. harbiden de işledi inanılmaz yani her şey o kadar yolunda ki sonuncu aldığım takım orta sıralara dayandı. bi de bilgi vericem belçika alt liginde sahalar bildiğin enlemesine dar boylamasına uzun. öyle kanat organizasyonu falan çok çok çok zor. hızlı adam da olmayınca o sahada daha da dezavantajlıydı takımım ama harika mücadeleyle ligi 13 bitirdik.

    ya dedim kendimi ıspatladım artık kesin dedim güzel bi takım teklif eder falan tokalaştık helalleştik abi ben ayrıldım takımdan şehirden. bi hüzün var ama büyük adam olunca falan diyorum bu kulübe bi güzellik yapar bi futbolcusunu alırım diyorum verrim parayı falan. ayrıldık öylece lommelciğimle. bekliyoruz bu sefer daha cool davranıyoruz ama ağlamayana meme yok ya. bu kızlar da böyle abi siz öyle uzaktan kesmeyi platonik takılmayı bırakın gidin diyin böyle böyle ben seni istiyorum ulan diye. valla talep etmeyince bakmazlar abi bak maz lar.

    birden inanılmaz şeyler oluyor ve hiç beklemeden yaklaşık 3 ay sonra sky bet 1. liginden fleetwood'un başına geçiyorum. şaka gibi. yine çok mutluyuz bu sefer takıma bakıyorum stafflarıma bi ben bi başkan var. masör bile yok. transfer bütçesi zaten yok. benim maaşım bile ticket üzerinden. ama sonuçta artık ingilteredeyiz. ordan burdan bi kaç yardımcı alıyorum haftanın her günü antremana gidiyorum ne güzel. hiç mızmızlanmıyorum. pas falan da yapıyoruz hatta hızlı oyuncum bile var. forvetin forvet olduğu belli defansın defans olduğu da aynı şekilde. vay be diyorum daha komplike düşünmenin zamanı geldi. kontra yakışır bu takıma diyorum kalecimiz de iyi sayılır yani ayağı falan müsait oyun başlatmaya. aynen öyle yapıyoruz. türlü sıkıntılarla 16 yasındaki sol bek oyuncumu forvete koyarak falan maçlara çıkıyoruz kesin düşer bu takım denilen takımı 15. yapıp ligde tutuyoruz. takribi iki haftamı almıştır bu fleetwood maceram ama her anına değerdi. ben yine diyorum ki oğlum sen inanılmazsın. sen futbol dehasısın seni alan takım ne güzel takımdır falan methiyeler düzüyorum kendime ve yeniden istifa dilekçemi verip ve büyük bi hevesle yeni işlere göz atıyorum. bu arada lisans için kursa falan da parasızlıktan gidemiyorum hala kulüpte para olmadığından dolayı.

    işte bu saatten sonra her şey boka sarıyor gençler. kimse yüzüme bakmamaya devam ediyor. belçika ikinci ligine gitmem diye tutturuyorum sadece onlar istiyor beni. ingiltere de durucam banane derken bi sene boyunca boşta kalıyorum :( ulan database zaten yogun 1 gün atlarken 5 dakika bekliyorum o bi sezon boyunca sadece öyle dönen bekleme simgesine bakıp durdum. psikolojim bozuldu. en son sky bet 2 de crawley çağırınca düşünmeden gittim. verin abi bana top verin koşun bakayım dur rapor nerde falan çocuk gibi geziniyorum sahada. * ama takımım leş. yani futbolcu demeye bin şahit ister. yani hallaç pamuğuna çevirirler bizi şehre gelemeyiz utançtan. napsam napsam diye düşünüyorum. azıcık top oynayan ya bak azıcık diyorum bize 3 atıyor 5 atıyor. delirmemek elde değil. inatla da duruyorum ama artık yani o işsizliğin verdiği baskıdan dolayı da iyice çöküyorum. utana sıkıla istifamı veriyorum. bi daha da böyle takıma gelirsem siksinler aha buraya da yazıyorum diyorum şehri terkederken o oluyor.

    artık sıradan bi teknik direktör olduğumu anlamaya başlıyorum yavaştan. yani yok diyorum ya elin britanyalısı yedirir mi adanalı teknik direktöre takımını falan. sigaraya başlıyorum tekrardan. seviye giderek düşüyo hap koko her şeye alışıyorum boşluktan hollandaya göz kırpıyorum. futbolla aram açılmış sadece şehir gezip ya ben aslında teknik direktörüm bakmayın bu müptezel halime diyerekten dilekçemi bırakıp aramayacaklarını bilerek uzaklaşıyorum. en sonunda belçika1. liginden lierse gel amk ya diyo gel erkan bey gel nolmuş size diyo. bi hamama götürüyorlar önce beni takım elbise falan derken sıfırdan başlıyoruz heyecanlıyız ama o da ne. takımdaki bütün kaleciler sakat. kaleci yok. transfer sezonu bitmiş en erken gelecek olan 2 ay sonra geçecek kaleye. ulan yedirirler mi bana. gelen gol giden gol. iki hafta dayanamıyorum aldığım transfer ücretiyle de iyi enayi tokatladım lan kerizler diyip istifamı verip 2bin doları çatır çatır yiyorum. böyle bi pislik bi adam yapıyor beni bu boşluk.

    bundan sonra gideceğim yer artık hollanda başka yolu yok yani bu kadar düştükten sonra illa da hollanda diyorum. ve dediğim gibi jupiler liginde * helmond sport gel diye tekrar elimden tutuyor ama olmuyor arkadaşlar olmuyor. artık ne zaman emekli olsam falan diye düşünürken bolton teklif yapıyor bana. davet zarfına sarılarak yatıyorum o gece. bildiğimiz bolton lan evet o aklına gelen ilk gelen bolton hakiki öz bolton. yeni bi sayfa açıyorum. yeminler ediyorum ya diyorum ölene kadar burdayım artık 70 yaşına kadar boltondayım bolton sana canım feda falan yardırıyorum. şampiyonşipin bi altındayız mali krizdeyiz ama sıkıntı yok diyorum hallederiz. beklenti de takımı düşürme yeter diyorlar. yaş ortalaması 19. emir komuta bende yani antremanda çiş izni istiyo çocuklar o derece kreş havası. olsun diyorum her şey harika sıkıntı yok başkanım saolun falan bi hürmetler. benim yuvam burası ya diyorum ayrılmam asla diyorum. ilk sene ucu ucuna ligde kalıyoruz. ikinci sene başlarken mali konularda işin içinden çıkamıyoruz. tüm oyuncuların kontratları bitiyor kulüp maaş vermiyor transfer ücretinden hiç bahsetmiyorum. tekrar diyorum sözleşme imzalayalım ben maaşımı düşürcem o da yetmiyor. elimde kala kala 12 futbolcu kalıyor. kiralık falan kimse de gelmiyor. sıkıntılar sıkıntılar derken ilk yarının ardında ya yeter be diyorum. bu dünyanın kahrını hep ben mi çekicem orospu çocukları diyip ana bacı küfrederek terk ediyorum ingiltereyi. amına kodumun kendini beğenmişleri ya. ne kadar ekmek o kadar köfte ulan bundan sonra diyerek inzivaya çekiliyorum. ingiltereden gelen teklifleri okumuyorum bile şort terlik geziniyorum bi süre evin içinde maillerime bile bakmıyorum.

    hırvat ligi cezbediyor bi yandan ama baktıkça midem bulanıyor artık yeteneksiz futbolcu görmek istemiyorum diyorum. dediğim gibi de yapıyorum. teklif gelen takımların önce kadrosuna bakıyorum küme düşme adayıysa gitmiyorum. 10-20 tane teklifi reddediyorum ve beni baştan yaratacak teklif önüme geliyor. fransa 2. liginden grenoble foot 38 nam-ı diğer gf38. abi para var huzur var ya. adamlar bana 3 milyon avro transfer bütçesi verdiler daha ne diyeyim. lige yeni çıkmışlar bunlarda da staff namına bi şey yok. hallediyorum her şeyi. takımın maaş bütçesi bile yarısında şaka gibi. ilk kez oyuncu transfer ediyorum lan yok böyle bi zevk. bu arada seneyi 2020 yapıyorum. ligde tutunalım denilen takımı orta sıranın demirbaşı yapıyorum. bi maçta iki kalecimin sakatlanmasıyla bu kaydın büyülü olduğuna inanmaya başlıyorum. yani olamaz böyle bi şey olamaz. kalecisiz maçlara çıkamam bu şaka olmalı hayır falan diye sayıklarken istifa da etmiyorum amk emekliye ayrılıyorum. şimdi valla kafam rahat ya baştan liverpool'u aldım. miss gibi oynuyorum ligi de ilk 2de bitirirsek oh ne ala ya. herkes işine baksın abi. bunu okuyana da yazık lan. sağlam işsizsin hayatta başarılar dilerim kardeşim.

    bitirmeden önce kitabın son sayfasını okuyanlar için not: okumayın bunu abi.
    ikinci not: en güzel zamanlarımın katilisin sega games.

    edit: ulan birinizde demedi japon ligi mi? diye.
  • 95
    daha önceden yazdığım incelemeye devam etmek istediğim oyun. bu sefer daha bilgi verici olabilecektir.

    öncelikle (bkz: #1592933) okumanızda fayda görüyorum.

    nihayet maç yapmaya başladım. premier lig'de arsenal ile oynuyorum. şampiyonlar ligi ön elemesinde 2 maç, premier lig'de 3 maç ve community shield'da 1 maç oynadım. yani toplamda hazırlık maçları hariç 6 maç.

    öncelikle arayüze alışmaya başladım. ama hala hantal olduğunu düşünüyorum ve tema hala yorucu geliyor.

    oyun içi incelemelere başlıyorum.

    ilk olarak gözlemcilik olayına değinmek istiyorum.
    gözlemci raporları oyuncu hakkında en ince detayına kadar sizi doyuruyor.
    sakatlanma eğilimi ne durumda?
    maliyeti ne olur?
    takıma adapte olabilir mi? dil sorunu çeker mi?
    sürüdürülebilir maç formu nedir? basit maçlarda nasıl güçlü takımlara karşı nasıl oynar?
    rolleri önemli özellikleri ve maça etki eden özellikleri nelerdir gibi bilgileri son derece doyurucu olarak size anlatıyor gözlemci.

    geçmiş oyunlarda, transfer etmek istediğiniz futbolcu sizin takımınıza gelmek istemiyorsa, bonservis bedelininde anlaşsanız bile müzakerelere gelmiyordu. football manager 2015'te müzakerelere gelmeden önce oyuncu sizinle konuşmak istiyor.

    örneğin marco reus. dortmund'da çok mutluyum kulübümü seviyorum ve arsenal'e gelmek istemiyorum. beni ikna et diyor. ve ikna etmeye çalışıyorsunuz. eğer ikna edebilirseniz normal fiyatlarda bir sözleşme imzalayabiliyorsunuz. eğer ikna edemezseniz, size zlatan ibrahimovic'in psg'den aldığı maaş'a yakın bir maaş istiyor. bu da ayrıca hoşuma giden bir özellik.

    yine oyuncu moralleri ve oyuna etkisi üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.
    yavaş stoper sevmediğim için mertesacker'i sattım. bu gelişmenin üzerine mesut özil odama geldi ve tartıştık. ona sabırlı olmasını ve korkacak bir şeyi olmadığını anlattım. nitekim mertesacker arsenal için çok önemli futbolcu. mesut'un bu moralsizliği takımda 4 oyuncuyu direk etkiledi. bu durumda sadece o 4 futbolcuyu içeren bir toplantı yapabildim. bu da yeni bir özellik ve benim hoşuma gitti. ardından balanta ve papastathopoulos'u transfer ettim ve mesut "haklısınız boşuna endişelendim" minvalinde bir açıklama ile tekrardan morallendi.

    gelelim maçlara. maç yorumları takım seçimi falan yaptıktan sonra maça giriyorsunuz. bu sırada tıpkı koridorda yürüyen hocaya soru soran basın mensubu ile karşılaşıyorsunuz. çat bir soru. bu soru mesut'un son moralsizliği de olabilir, veya formdaki ramsey'in neden o gün kadroda olmadığı ile ilgili de olabilir. cevap verip maça çıkıyorsunuz. aynı şekilde bu maç sonu da geçerli. bunun ardından basın toplantısına gidebilirsiniz.

    maç motorunu şahsen çok beğendim. görsellik ön planda. standyum ayrıntıları daha belirgin ve göze hoş gelen şeyler. yedek kulübesinde ısınan futbolcular çok keyifli. bazen sahanın kenarına kadar geliyorlar bazen de rakıp takım kulübesine dönüyorlar ve o sırada rakip takım kulübesinden de bir kaç futbolcu çıkıyor ufak bir tartışma falan.

    oyun esnasında oyuncalara seslenebiliyorsunuz. bireysel veya takımsal olarak onları motive edebiliyorsunuz.

    kontratak oynamayı seven bir oyuncu olarak bu yeni oyunda ki kontraya çıkış sistemi ise beni benden aldı. geçmiş oyunlarda 4'e 2 kontraya kalktınız. rüzgar gibi gidiyorsunuz ama topu alan oyuncunuz 50 metre top sürüyor ve savunma geri dönüyor. "laaaaan sağ kanada topu at" diye çırpınıyorsunuz ama o top bir türlü o kanada geçmiyor. hayır. football manager 15 işte bu sorunu dibine kadar çözmüş. ani bir pres veya duran top dönüşü rakibi geride 2 kişi yakaladınız. takımınız o kadar güzel paslarla rakip kaleye öyle bir gidiyor ki, işte bu diyorsunuz. arsenal, dortmund, real madrid nasıl topu birden sol kanada, oradan tekrar sağ kanada, oradan da arka direğe kesilen ortayla tak diye 10 saniyede golü buluyorsa bunu sizin de yapabilmeniz mümkün.

    yalnız geçmiş oyunlarda olan olay bunda da var. yiyeceğim golü resmen önceden tahmin edebiliyorum. kalecim mal mal topu bekletiyor, stoper salak salak topu dürtüklüyorsa, evet doğru tahmin ediyorsunuz o top kaptırılacak ve gol olacak. veya durupdururken yanlış pas ile top taca çıkıyorsa o top yine gol olacak. iyi oyuncular ne demek istediğimi anlamışlardır.

    yine maç motorunda önceki serilerde atılması çok nadir olan golleri görebiliyorsunuz. gözünüzün önüne sneijder'in ayıyı avladığı 2 pozisyonu da getirin. işte o golleri sneijder fm serisinde atmıyordu. uzaktan atılan goller ya ani bir top sekmesi ya da gelen pasa gelişine vurulan şutlar ile oluyordu. football manager 2015'te sneijder her iki golü de rahat rahat atabilir. gerek topu uzunca bir süre sürüp, kaleyi ölçüp biçip zbaaaaan diye yapıştırıyor. gerekse uygun açıda pası alıp, iki dürtüp düzeltip yine aynı güzellikte gol atıyor.

    kaleye sert çekilen şutlarda, top fileye çarpıp öyle bir çıkıyor ki orgazmın dorukları. gözünüzün önüne, seken topu önünde bulmuş ve hayvan gibi kaleye yapıştırmış yaya toure gelsin. işte o.

    ipucu: arka direğe orta kestirin :)

    gelelim görselliğe.

    grafikler bilgisayarınızın performansına göre ayarlayabilir ve güzel bir görsellik sağlayabilirsiniz. ben 2d izliyorum maçları. gollerin tekrarını 3d izliyorum. klasik 2d bildiğimiz 2d. diğer 2d ise bana biraz uzak geldi. görüntü çok tepeden. ama alışkanlıktan yine bu görüntüyle oynuyorum.

    3d ise futbolcu hareketleri ise çok daha iyi bir seviyeye çekilmiş. kalecilerin hareketleri de daha gerçekçi.

    güncellemeler ile oyun da pek sorun kalmayacağını düşünüyorum.

    sonuç. 70 lira veya araştırıp daha ucuza almaya değer. elbette malum ortamlardan da edinebilirsiniz. ancak football manager online oynanmayınca bilemedim bana hitap etmiyor.

    edit: imla
  • 315
    arkadaşımla birlikte oynarken ac milan'ın mesut hoşcan tarafından alındığı oyun. milan önce konsorsiyuma devredildi, sonrasında da başına mesut hoşcan geçti. arkadaşla ikimiz de dumur olmuş durumdayız.

    ekran görüntüleri:
    http://images.akamai.steamusercontent.com/...A855FD0E46AE8A19CF7/
    http://images.akamai.steamusercontent.com/...5EEE7051D73838AE73D/

    koskoca berlusconi'nin yerine mesut hoşcan geçti lan. *
  • 181
    bombastik galatasaray kariyeriyle başladığım oyundur. tabiki de oyuna başladığım anda ilk yaptığım şey umut gündoğan, gökhan zan, yekta, furkan, yiğit gibi oyuncuları sağa sola okutmak oldu. flaş bir kararla emre çolakı deportivo'ya kiraladım çünkü o sezon sanki çok fazla oynatamayakmışım gibime geldi. emre deportivo'da 36 maça çıkıp asistlerle katkı verdi. veysel'den 750k kazanarak öpüp başıma koydum. koray'ı karabük'e kiraladım. takıma herhangi bir transfer takviyesinde bulunmadım.

    lig biraz çalkantılı başladı ve oyuna adapte olayım derken garip sonuçlar aldım. süper kupayı fener'i 2-0 yenerek alsam, lige galibiyetle başlasam da kötü günler geliyordu. şampiyonlar ligi'nde çok zor bir grup çektim. bayern, roma ve basel beni korkuttu. beşiktaş ve bayern mağlubiyetlerinin ardından kendi sahamda 7-0'lık kasımpaşa mağlubiyeti (evet yanlış okumadınız) beni baya sarstı. su yüzüne çıkmak için yine garip bazı sonuçlar aldım. roma'yla deplasmanda son dakika golüyle 4-4 berabere kalıp sonra rize'ye 5 çekince ve deplasmanda son dakika golüyle basel'i 1-0 yenince az da olsa rahatladım. yakın zamanda fenerbahçe'yi arena'da bir kez daha yendim. yavaş yavaş yukarı doğru tırmanıyordum. ocak ayına yaklaştığımızda ligde liderliğe zor da olsa ulaşmıştım ama şampiyonlar ligi'nde 5 puan toplayabildim ve uefa'nın yolunu tuttum. futbolcu istatistiklerini en son vereceğim. bazı flaş skorlar var.

    devre arasında transfer hareketleri olmadı. uefa kupası'nda monaco ile eşleştim. yine zor bir kura çekmiştim ama 3-0 ve 1-1 skorlarıyla monakoduk. sonraki rakibim lokomotiv moskovaydı. içerde 1-1 berabere kalarak uyuz bir skor elde ettim ama deplasmanda 4-3 yenerek adımı çeyrek finale yazdırdım. arsenal'le eşleştim ve bir kez daha lanet olsun dedim. o sırada türkiye kupası'nda gruplardan çıkıp önce beşiktaş sonra trabzon sonra da fenerbahçe'yi eliyordum. arsenali içerde sezonun hayvan oğlu hayvanı burak yılmazın golüyle 1-0 yendim. rövanş çok dramatikti. 90. dakika'ya 3-2 geride girmiştim. bu skor beni yarı finale taşıyordu. ceza sahasında aurelien chedjou rakibini indirdi ve podolski penaltı'dan turu arsenal'e getirdi. uefa yolculuğum sona ermişti fakat ben sezonu hem lig şampiyonu hem de türkiye kupası şampiyonu olarak bitirdim.

    burak yılmaz ligde 30 golle gol kralı olurken toplamda 41 gol attı. wesley sneijder ligde 7 gol 12 asistle oynadı. toplamda 11 gol 20 asist falan yaptı. olcan adın ligde 8 gol 4 asist, bruma totalde 9 gol 12 asist, selçuk inan totalde 8 gol 8 asist yaptı. bu arada goran pandev totalde 15 gol falan attı ve çift forvette oynatınca asist sıçıyor adeta. çok işime yaradı ama çok maaş aldığı ve yaşlı olduğu için kontrat yenilemedim, takımdan ayrıldı.

    yeni sezonda blerim dzemailiyi büyük vurgun yaparak 5 milyon euro'ya sattım. aydın, eboue ayrıldı. kiradan dönen amrabat, ontivero, dany'den para kazandırarak kurtulmaya çalışıyorum. bu sırada 300k'ya sinan bolat'ı satın aldım. 3 milyon'a ozan tufan'ı satın aldım. 600k'ya gurbetçi kenan karaman'ı satın aldım. çok genç ve yedekte tutacağım. potansiyeli çok yüksek görünüyor. 3 milyon'a ortasahaya tolgay arslan ile takviye yaptım. emre çolak'ın kiradan taş gibi dönüşüyle ortasahada iyi bir rotasyon gücü oluştu. satın alma opsiyonu 5 milyon euro'yla joel campbellı kiraladım. evet beyler burada gerçekleşti :(

    yaz dönemi devam ediyor. update etmeye devam edeceğim. değişik kadro şekillenmeleri planlıyorum. şu entry'i yazarken epey keyif aldım. bu ara o kadar boşum ki siz düşünün.
  • 292
    daha önce yazan oldu mu bilmiyorum ama ben şöyle bir taktik geliştirdim : dört, dört buçuk yıldız sahibi oyunculardan satılık listesinde, kulübünde mutsuz ya da 1 yıllık kontratı kalmış futbolculara bonservis bedeli olarak 1m - 2m arası fiyat veriyorum. sonra 50 maç forma giyme bonusu olarak yardırıyorum. (60 milyon - 70 milyon) adamı bana satıyolar*. 50 maç dolmadan adamı süper fiyata okutuyorum. gidip sonra o paraya öküz alıyorum. örneğin isco ve diego costa'yı böyle satın almıştım. birini 50 milyona diğerini de 40 milyona sattım.

    (bkz: bu da böyle bir anı)
  • 191
    biraz daha oynasaydım bana bilgisayarı kırdıracak oyundu. sildim rahatladım. silin rahatlayın beyler. sigarayı bırakmak gibi bi şey.
    android işletim sistemli telefonuma candy crush yükledim, hayat gözüme daha güzel gözüküyor artık.

    edit: oyunu yaldır yaldır oynamaya devam edip burada ballandıra ballandıra anlatan arkadaşlara da teessüf ederim :(
  • 287
    13 senedir serie a özlemi çeken venedik şehri takımı venezia ile ilk sezonumu bitirdim. adeta türk gibi başla alman gibi bitir sözüne tepki olarak mükemmel bir başlangıç yapıp rezil rüsva bir lig sonu oynadık. bir ara lider bassano'nun 2 puan arkasında liderlik kovalarken üst üste aldığımız kötü sonuçlardan sonra hem zirveyle aramız açıldı, hem de 8-10 puan fark attığımız arka tarafa geçildik. veneziamız için imkansız diye bir kelime yok :(

    bakın çok enteresan,
    ligde son 10 maç => 2g - 1b - 7y
    içeride oynadığımız son 9 maç ise => 1g - 1b - 7y

    7000 küsür seyirci kapasiteli stadımda ortalama 1040 seyirciye oynuyordum ki bu rezil tablodan sonra onlar da gelmeyi bıraktı zaten. fakat buna rağmen sezon başında takımımızın media prediction'ı 8.lik olmasından mütevellit, başkan beni her gördüğünde sırtıma vurup takdirlerini esirgemedi. ben de başkanın bu desteğine, son haftada playoff potasını kaçırarak karşılık verdim. başganım :(

    lig sonu fikstürü
    http://i.hizliresim.com/vEv5Rv.jpg

    36. hafta maçında, daha önceden şampiyonluğunu garantilemiş sarı kırmızı renklere sahip bassano'yu evimizde 3-0 yenerek umudumuzu son 2 haftaya taşımıştık. yapmamız gereken tek şey 2 maç 6 puandı. kazanırsak arkamızdaki albinoleffe'nin alacağı sonuçları umursamayacaktık. lakin 37. hafta maçında ligde 20. sırada (yazı ile yirminci) bulunan lumezzane'ye konuk olduk. kazanmayı veya puan almayı geçtim, o haftaya kadar 72689 gol yemiş takıma gol bile atamadan maçı bitirdik. albinolar da o hafta kazanınca 1 puan önüme geçti (62-61).

    son hafta denizli faciası vol 2 olur muydu? biz kendi sahamızda iddiasız erminio'yu konuk edecektik. albinolar da yine evinde real vicenza ile oynayacaktı. önceki haftaki yenilgi takımın moralini bozmuş olsa da şansımız vardı hala. ama biz ne yaptık? iddiasız erminio'ya da gol atamadan yenildik. fakat o da neydi? albinolar da evinde yenilmişti. resmen altın tepside sunulan playoff şansını geri itmiştik. böyle bir yıkım olamaz sayın seyirciler. 15 dk yerimden kalkamadım amk :(

    http://i.hizliresim.com/XvrkB6.jpg

    silkelenip kendimize geldikten ve başgan da sağ olsun benimle devam etmek isteyip yeni kontrat imzalattıktan sonra yeni sezon çalışmalarına başladım. kulüp müthiş bir darboğazda olmasından dolayı başganın teklif ettiği haftalık 12.500 euro'yu redderek 10.000 euro istedim. başgan da "sen bu kulübün evladısın, sen ne istersen o" diyerekten kabul etti. görüldüğü üzere sözleşme imzalamam 5 dakikamı aldı.

    transferlerde ise 0k'lık bütçemden dolayı hem oyuncu satmaya çalıştım, hem de ücretsiz kiralık oyuncu almaya çalıştım. sonuç itibariyle de atalanta, juventus ve inter'i sömürme yoluna gittim, u20 kadrolarındaki sağlam oyunculardan seçim toplam 9-10 tane kiralık oyuncu kadroma kattım. hepsi de umutlu olduğum oyuncular. özellikle atalanta ile kontratı biten almici müthiş bir sağ bek. imza parası ve menejer payı konularında gözümü karartıp almici'yi kadroma kattım. imzayı atar atmaz da değeri 750 k oldu. şimdiden gelecekte yapacağım satışı düşündükçe gözlerimden euro işaretleri çıkıyor :(

    transferler de burada:
    http://i.hizliresim.com/zA754j.jpg

    bu sezondan çok umutluyum sözlük.

    ps: bu arada sezon başında bende de galatasaray sneijder'i manu'ya sattı, yerine lassa schöne'yi aldı. satış tutarı da 6.25 milyon euro :(
  • 171
    galatasaray'la ikinci sezonuma başladığım oyun.

    ilk sezonda takıma hiç bir takviye yapmadım. malum finansal durum ve yabancı kısıtlamasından dolayı, eldekilerden maksimum verimi almaya çalıştım. oyun tabiriyle "4-1-2-3 dos geniş alan" bizim tabirimizle "4-5-1" taktiğini takıma benimsetmeye çalıştım. sezona fırtına gibi başladık. süper kupayı aldık önce fener'den. şampiyonlar ligi'nde de real madrid, zenit ve sparta prag'ın bulunduğu grupta önce zenit'i sahamızda 2-0'la geçtik. 2. maçta sparta prag'ı sparta'da 1-0 yenerek 2'de 2 yaptık ve real madrid maçlarını düşünmeye başladık.

    real madrid karşısında ilk maç sami yen'deydi. sahamızda da olsak, ofansif bir anlayış benimsemedim. taktikten ödün vermeden, kanatlara açılacak uzun toplarla ve kontra ataklarla real madrid'e karşı gol bulmayı hedefledim. henüz 1. dakikada olcan muhteşem sol ayağıylan yabıştırdı ve 1-0 öne geçtik. real madrid afallamıştı. toparlanmalarına fırsat vermeden kornerden gelen yan topla semih kaya'nın boşta kalan topu tamamlamasıyla 2-0'ı bulduk. bu sefer ben afalladım. real karşısında 11 dakikada 2-0 yapmak rüya gibiydi. bir yandan da korkmaya başladım, ulan bunlar sağlı sollu gelir bir anda 2-2 filan olur mu diye. takıma yürekli oynamaları talimatını verdim. inanır mısınız real pozisyon bulamadı. ronaldo topu aldığı an hayvani prese maruz kalıyordu. bunun üzerine bale sakatlandığında her ne kadar "oh" çekecek olduysam da yerine james rodriguez girince hevesim kursağımda kaldı.

    ikinci yarıya da ilk yarıdaki düzenle çıktık. real başlarda çok bastırdı ancak 55. dakikada yine kanatlara açılan uzun topta, bruma rakiplerini çalımlayarak girdi ceza sahasına, attı golünü. 3-0 oldu. sahada oyuncular, tribünde taraftarlar, bilgisayar başında ben mutluluktan halay çekiyoruz. real madrid de moralman çöktü. artık oyunun kontrolü tamamen bizdeydi. maçı uzun bir süre zafer marşları eşliğinde rölantide oynadık. son dakikalarda ceza sahasına doldurulan topta burak yerde kalınca alman hakem verdi penaltıyı. selçuk geldi topun başına, skor tabelasına 4-0 yazdırdı. maç bu skorla bitti. ben mutluluktan ağlama noktasına geldim. ancak maç sonrası ancelotti'nin "onlarla madrid'de hesaplaşacağız" demesi altıma sıçmama sebep oldu.

    her neyse, rövanşta real madrid'in 38, bizim 14 şut çektiğimiz maçta 7-3 mağlup olduk. zenit'e deplasmanda yenilip, son maçta sparta prag'ı sami yen'de yenince bir üst tur vizesi aldık. rakibimiz juventus oldu. juventus karşısına, melo, sneijder, pandev, muslera ve yasin öztekin'den (kendisi 10 numara bir yedek olup inanılmaz faydalı olduğu için yazıyorum) yoksun çıktık. sahamızda bu kadar eksiğe rağmen 1-1 berabere kalabildik. rövanştaysa juventus bizi evire çevire tokatladı, 4-2 mağlup ayrıldık sahadan. zaten o juventus, şampiyonlar ligi finali'nde bayern'i de tokatladı ve şampiyonlar şampiyonu oldu.

    ligdeyse, juventus karşısındaki sakatların olmadığı dönemde çok büyük puan kayıpları yaşadık. bu süreçte fenerbahçe'nin 6 puan gerisine düştük. ama yılmadık. 33. haftada maç saraçoğlu'ndaydı çünkü. fark 3'e düşsün, saraçoğlu'nda bunları tokatlayıp şampiyon oluruz hesapları yapıyordum. nitekim fark 31. haftada 3 puandı da. ancak ne olduysa 32. haftada oldu. rize karşısında oyunu domine etmişken, 10 kişi kaldık. 1-0 öndeydik. son dakikaya kadar da taşıdık üstünlüğümüzü. ancak son dakikada yediğimiz golle maç 1-1 tamamlandı. puan farkı 5 oldu. yani kadıköy'de galibiyet almamız da yetmeyecekti bize. moraller bozuldu. basın üzerimize oynadı. kadıköy'de çıkıp aslanlar gibi topumuzu oynadık. 3 topumuzun direkten döndüğü maçta fenerbahçe balı sayesinde 2-2'lik beraberliği kurtardı ve şampiyonluğunu ilan etti. buna rağmen ünal başganımız bana maçın ertesi günü yeni sözleşme teklif ederek medya maymunlarının ağzını kapatmayı da bildi.

    2. sezonda takımın genel yapısını korumaya çalıştım. dany ve amrabat'ı 1,3 ve 1,9 milyon euro'ya sattım. alex telles'e ac milan'dan 8 milyon euroluk bir teklif geldi ve reddedemedim. bunların yanı sıra eray işcan ve umut gündoğan'ı da mutsuz oldukları için yolladım. pandev, sabri ve engin baytar'ı da sözleşmeleri bitince yolladım.

    takıma ise 3 transfer yaptım. bunların ilki, alex telles'in yerine bonservisi elinde olan urby emmanuelson'u almak oldu. ikinci olarak sinan bolat'ı bonservisiyle 650k euro'ya aldım. son olarak da forvet hattını sadece umut ve burak'a emanet etmek istemediğimden, sampdoria'dan 4,5 milyon euro'ya stefano okaka'yı aldım. sezona şampiyonlar ligi ilk eleme turundaki 2-0'lık slovan liberec galibiyetleriyle başladık. bir üst tur play-off'unda rakibimiz dnipro. bakalım neler olacak.

    dipnot: bir önceki sezon şampiyonlar liginde aldığım puanlar dolayısıyla kulübün avrupadaki puanı 77,... küsürdü. bu sayede 76,.... küsür puanı olan ajax'ı geride bırakarak play-off kurasına seri başı olarak katılabildik. hani olur da 2014-2015 sezonunu 2. kapatırsak ve ön eleme oynama durumunda kalırsak, prandelli'nin kulaklarını çınlatmamız için bir sebep daha olsun diye söylüyorum.
  • 178
    oyun ile ilgili çok güzel bir taktik rehberi mevcuttur.

    http://dosya.turksportal.net/...beri_Turksportal.htm

    inernetten hazır taktik indirmek istemeyen veya hile yapıp oyunun tüm zevkini yok etmek istemeyenler bir göz atsın derim. rehbere bakarak takımı oynatmak istediğiniz anlayışa, felsefeye göre tamamen kendinize özgü taktikler kurabilirsiniz.

    şahsen ben bu rehberin çıktısını aldım (10 sayfa) ve bilgisayarın başında elimde kağıt tugay kerimoğlu gibi saha kenarından oyunu izliyorum. çok zevkli lan.
  • 298
    ilk defa orjinal oynadığım fm üyesi ve laflar hazırladım.

    aga zaten transfer bütçesi yok eyvallah, para olsun yabancı azalsın diye chedjou'yu satayım diyorum, takip eden takımlar var, lan diyorum alın bonservisi neyse ona vericem (4.5 milyon euro) hadi fazlasında gözüm yok diyorum, hiçbiri teklif yapmıyor. kafayı yedim. fiyat düşe düşe 2.7 liraya kadar indim porto'ya sattım. satar satmaz adamın bonservisi 8.7 gözüktü. sikerler böyle işi. millete bakıyorum 7.5'tan falan okutmuş nasıl oluyor bu iş anlamadım her gün kulüplere önerdim 100k ine ine bu fiyata alıcı geldi aq. transferden gelen para da transfer bütçesine gitmedi 300k'lık adamı alırken transfer ertelemek zorunda kaldım koskoca galatasarayız aq yakışıyor mu diyemedim başkana. artık elimizdeki kadroyla şampiyon olacaz nabalım.
  • 294
    serie c ekibi venezia ile geçirdiğimiz ilk sezon maceramız şuradaydı: (bkz: #1742904)

    2. sezonumuz ise tam manasıyla efsane bir sona sahne oldu. sezona güzel başlayıp, kendimize yukarılarda yer edinmeye çalışmakla geçirdiğimiz ilk haftalardan sonra playoff potasında tutunmuş ve arkamızdaki bölümle de arayı açmıştık. ocak ortasına kadar da performansımız düşmemişti.

    lakin aşağıdaki fikstürden de görüleceği üzere ocak ortası - mart ortasını çok kötü geçirdik. bu dönemde oynadığımız 9 maç var ve 2g - 5b - 2y yapabildik. bir önceki sezondan edindiğim ve yeni sezonda da sürdürdüğüm alışkanlığım gereği düşme hattında olan takımlara evimde puan kaybettim (perdonone ve pro patria), yine evimde oynadığım ve iki farklı öne geçtiğim como maçını 3-1'den verdim 3-3 bitti, zirve için kapıştığım albinoleffe deplasmanında 1-0 öne geçmiş olmama rağmen ilk yarının uzatma bölümünde talihsiz gol yiyerek 1-1 bitirdim vs vs. yine sinir krizleri eşiğine getirdi takım beni sağ olsun. bu form düşüklüğüne girdiğim haftalarda da ister istemez aklıma "yine mi olmayacak" sorusu çok geldi.

    ama bu kötü gidiş elbet bitecekti, venedik semalarına da bahar gelecekti. istediğimiz, aradığımız, beklediğimiz güzel günler de nihayet 31. haftadaki galibiyet ile başlıyordu. kalan haftaları da 1b ve 1y dışında şahane geçtik.

    müsaadenizle lig sonuna dair genel bir özet geçeyim:

    32. hafta itibariyle yarış tüm hızıyla sürüyordu. kötü gidişimizi bitirmemizin ardından bu hafta bizim için çok kritikti. çünkü hemen ensemizdeki renate'ye konuk olacaktık. lakin çok temiz bir oyunla 2-1'lik galibiyetle ayrıldık ve zirve takibini sürdürdük.
    http://i.hizliresim.com/NqMMDN.jpg

    34. haftada arezzo'nun konuğu olduk. bir önceki hafta evimizde monza'ya puan kaybettiğimiz için bu hafta kritikti. arezzo'yu geçip zirveyle farkı 1'e indirmiştik.
    http://i.hizliresim.com/rQPP5B.jpg

    35. haftada albinolar'ın puan kaybı sonrası ise zirveyi ele geçirmiştik. evet, son düzlüğe girerken artık her şey bizim elimizdeydi.
    http://i.hizliresim.com/d5YYvL.jpg

    36. hafta mantova deplasmanındaydık, her ne kadar o güne kadar mantova ile oynadığımız 3 maçı kazanmış olsak da bizim için çok kritik bir dönemeçti. basın toplantısında da onu sordular zaten, "efendim mantova size kolay gelen bir rakip, bugün de rahat bir galibiyet bekleyebilir miyiz?" gibisinden. yine rahat kazanırız desem kesin bir bokluk olacağını bildiğimden, mantova küçümsenmemesi gereken bir takım, zor bir maç bizi bekliyor ayağı yaptım. neyse ki mantova'nın kocalığı görevimizi aksatmayarak 2-0 geçtik de kaza bela olmadı. evet, artık sadece 2 maç kalmıştı. hatta düğüm 37. haftada çözülebilirdi :(
    http://i.hizliresim.com/YBzzQz.jpg

    37. hafta evimizde piacenza'yı konuk ediyorduk. ilk maçta da deplasmanda yenmişti beni ibneler. ama takım akıyordu adeta, üstelik şampiyonluk bizim elimizdeyken puan kaybetmek olmazdı. o derece emindim galibiyetten. lakin işler hiç umduğumuz gibi başlamadı, 13 dk.'da yediğimiz golle geriye düştük. yalnız takımın formuna o kadar güveniyorum ki "çeviririz yeeaa" modundayım ben. dakikalar geçtikçe de stres ve panik olmaya başladı haliyle. 90 dakika sonucunda da skoru değiştiremedik, adamların kalecisi çılgın bir maç oynadı ve elimiz boş ayrıldık. bitime 1 hafta kala da liderlik koltuğunu albinolar'a verdik. (73-71, oysa şurada en kötü 1 puan alsak elimiz daha rahat olabilirdi)
    http://i.hizliresim.com/l7nnQk.jpg

    38. hafta dananın kuyruğunun kopacağı haftaydı. ben açıkçası bir önceki haftaki kayıptan sonra yıkılmıştım. çünkü son haftaya 2 puan geride girmek demek, şampiyonluğun sadece tek 1 ihtimale kalması demek. o da rakibin kaybetmesi ve sizin kazanmanız. albinoleffe, erminio deplasmanındaydı. bir umut kaybedebilirdi. biz de feralpisalo'ya konuk oluyorduk. maç öncesi hem team meeting, hem basın toplantısında "şampiyonluğu kovalamaya devam edeceğiz" mesajları verdim. oysa kendim bile inanmıyordum. belki %1 ihtimal vardı ve onun gerçekleşmesini bekleyecektik.

    maçlar başladı, biz 1-2 pozisyona girmiştik ama adeta cömertçe harcamıştık. derken erminio'dan gol geldi. albinolar geriye düşmüştü ve yapmamız gereken tek şey feralpisalo'yu yenmekti. ilk yarının son bölümlerinde ise sağdan conti'nin yardırması ve ortalaması sonrası bocalon ön direkte ayağı koyuyor ve takımımızı öne geçiriyordu. adeta tanrı bizim almamızı istiyordu. ilk yarı biterkenki skorlar tam olarak bizim istediğimiz türdendi. ikinci yarılar da aynı şekilde devam etti. biz peşpeşe bulduğumuz gollerle 4-0 kazandık. erminio'dan ise 2 kez daha gol haberi geldi. son haftaya lider giren albinoleffe, beraberlik halinde şampiyon olacak albinoleffe, ermino deplasmanında 3-0 dağılmıştı.

    ve evet, inanılmaz bir mucize sonrası şampiyonluk venedik'e gelmişti.
    http://i.hizliresim.com/La99v1.jpg

    2. yarı fikstür: http://i.hizliresim.com/4g66pQ.jpg

    yalnız erminio resmen büyük rol oynuyor 2 senedir. geçen sezonun son haftasında beni yendiler ve playoffa albinoleffe'yi gönderdiler. bu sene ise son haftada onları yenip bizi şampiyon yaptılar.

    gelecek sezon serie b'deyiz ama ben ne bok yiyeceğimi bilmiyorum. başkan da mid-table finish hedefini totem yaptı sanırım, aynı hedefi serie b için de koydu. mecbur kabul ettik fakat lige tutunmayı başarırsak bizim için başarıdır. neyse ki forvetim ricardo bocalon, solbekim luca barlocco, ön liberom simone pasa'yı falan yine kiralık olarak kadroda tuttum da takımı koruyabildim. hedefte bir sağlam orta saha ve taş gibi bir stoper var. hakkımızda hayırlısı :(
  • 188
    bölgesel amatör lig grup 7'den bodrum belediyespor ile kariyere başladığım oyun. ilk defa bu kadar alt ligden başlıyorum. ne kadar saracak bakalım. bir ara ingiltere blue square'den başlamışlığım var ama bal daha amatör bir lig.

    edit: daha düne kadar man city'yi yönetiyordum, şimdi denizli il özel idaresi spor maçını bekliyor ve tehlikeli futbolcularına önlem alıyorum. hayat garip işte.
  • 72
    bjk ile devam ediyorum oyuna baktım benim yardımcı eşek yüküyle para kazanıyor uzatmadım sözleşmesini gittim dünyanın en iyi 5 stoperinden biri olan emre aşık'ı milli takımdan alıp yardımcım yaptım. olayda bundan sonra başladı maç öncesi rakip talimatlarını emre'ye bıraktım , bi baktım rakip topçuları 6-7 'sine topa müdahaleyi sert olarak işaretlemiş aşağı yukarı her maç rakipten birilerini sakatlıyorum emre çok büyük adamsın lan.
  • 251
    beyler 2015'de gerçekten galatasaray'la aynı başarıyı yakalamak imkansız gibi bir şey. ama 2016 olduktan sonra işler hayli değişiyor.

    dip not : 10 senedir arka arkaya şampiyonum. 2 avrupa ligi 2 süper kupa 6 türkiye kupası 9 türkiye süper kupası
    hollanda ile 1 dünya 1 avrupa 1 konfederasyon kupası 1 avrupa milletler ligi kupası.

    bir tek cl alamadım amk :(
  • 316
    fm scout sitesinde yapılan son transfer güncellemelerinden sonra başladığım galatasaray kariyerimin 2. sezonunun başında arka arkaya aldığım mağlubiyetler ve puan kayıpları sonrası istifa ederek 1 sezonunu boş geçirdiğim oyundur. boş geçen 1 sezonun sonunda hocasını kovan trabzonsporun başına geçtim ama o da ne? maaş bütçesi haftalık 500.000 tl transfer bütçesi de 1.5 milyon tl. mali durum çok kötü anlayacağınız. zaten maaş bakiyesi eksilere geçmiş mutlaka oyuncu satmam gerekiyor derken bir sürprizle daha karşılaştım. yönetim mali durumun kötü olmasından dolayı gelirlerden transfer bütçesine aktarılacak olan oranı %0 a indirmiş haliyle sattığım oyunculardan hem transfer bütçesi oluşturamadım hem de maaş bütçesini ancak denkleştirebildim. bütün oyuncuları gönderdim diyebilirim. douglas, cavanda, m'bia, erkan zenin, n'doye gibi kilit oyuncuları satmak zorunda kaldım. yerlerine ise kiralama bedeli istemeyen ve genie scout programı vasıtasıyla bulduğum imza ve menejer ücreti istemeyen boşta oyunculara imza attırarak kadromu tamamladım. o kadroyla ligi 2. bitirdim. yatabare'nin attığı 26 golün etkisi 1. etkendi ancak devre arasında interden yine bedelsiz kiraladığım diego laxalt ile sezon başında boca'dan franco fragapane nin müthiş katkıları da var. laxalt 15 maçta 5 gol 6 asist ile, fragapane 9 gol 12 asist ile oynadılar. ligin sonunda biraz da şansımın yardımıyla ligler sıralamasında tepeye çıkan tsl sayesinde galatasaray ile beraber cl gruplarına gittim. cl'de tek galibiyetim evimdeki açılış maçında olympiakos'a karşı 4-1 lik skorla oldu. cl'den elendikten sonra tamamen lige konsantre olmuştum uzun süre lider götürdüğüm 2. sezonumda ligin 2. devresinde yaşadığım bir beraberlikteki puan kaybından sonra fenerbahçe'ye geçildim o sezonun sonunda 2 puan farkla şampiyonluğu kaçırdım. bonus olarak beşiktaş da küme düştü.(bkz: https://twitter.com/...427778605634368) transfer dönemi başladığında borussia dortmund'dan teklif geldi ve tereddütsüz kabul ettim. hazırlık maçlarım çok parlak geçmese de şuan bundesliga'da 7 maçta 18 puan +19 averaj ile liderim.

    not: ilerleme kaydedildikçe eklemeler yapılacaktır.

    ekleme: evet arkadaşlar bundesliga'da mutlu sona ulaştım ve ilk sezonumda borussia dortmund ile şampiyon oldum. şimdi sizlerle şampiyonlar liginde grup etabındaki maçlarımın verilerini ve özetlerini paylaşacağım ve izlediğim taktikleri, antrenman sistemimi, oyuncu seçimi yaparken dikkat edilmesi gerekenleri anlatacağım.

    aşağıdaki linkte puan durumu, öne çıkan oyuncularımın sezon içindeki performans verileri yer almaktadır.

    https://drive.google.com/...qMWc&usp=sharing

    maç özetleri

    bate borisov : 1 - borussia dortmund : 4----------- https://www.youtube.com/watch?v=yu2ipv3Uu9A

    borussia dortmund: 4 - juventus fc: 1 ------------ https://www.youtube.com/watch?v=_MOhWM0knr4

    borussia dortmund: 5 - sporting lizbon: 3------------ https://www.youtube.com/watch?v=Zoj9VZUNEIo

    borussia dortmund: 6 - bate borisov: 0------------ https://www.youtube.com/watch?v=cStIH-wJ6nQ

    juventus fc: 0 - borussia dortmund: 1 ------------ https://www.youtube.com/watch?v=Jje9O7tJdIg

    sporting lizbon: 4 - borussia dortmund: 1-------------- https://www.youtube.com/watch?v=HaBTkLRiLww

    gelelim uyguladığım sistem ve taktiğe öncelikle bütün staff'ı elden geçirerek işe başlıyor, eğer adam dandikse neyse parası tazminatını verip kovuyorum. ilk etapta kondüsyon antrenörlerinizin mükemmel olması lazım en az 4.5 yıldızlık katlı sağlamalı eğitime. teknik antrenmanlarda emin olun hücum ve savunmadan çok top kontrol antrenörü önemli çünkü topu kontrol edemeyen oyuncularınız olursa çıkışlarda baskıyla karşılaşıp bir çok kontra golü görebilirsiniz kalenizde özellikle şampiyonlar liginde. bir diğer husus ise iş yükü. nedir iş yükü? eğitimde iş yükünün "ağır" olması antrenör başına çok fazla oyuncu düşmesi ve yeterli yoğunlukta antrenman yapılamaması demektir. buna bağlı olarak oyuncular antrenman yükünden mutsuz olabilirler. bir de tesisleriniz yeterli seviyede değilse (en az 4 yıldız) oyuncularınız maçlara hazırlanamıyor, mutsuz oluyor ve bunlara bağlı olarak çabuk sakatlanabiliyorlar. bu dengeyi iyi kurarsanız çok ekstrem durumlar dışında sakatlık problemi yaşamazsınız.

    kullandığım taktiğe gelecek olursak; ben dizilişte tutarlı olmayı, dar rotasyonu ve hücumu seven birisiyim. 4-2-3-1 diziliminde oynayıp hücum merkezini forvet arkasında oynatığım ofansif ortasahaya oyun kurucu görevi vererek şekillendiriyorum. presle rakibi çıkarken baskı altına alıyorum. kanatlarda çok hızlı,içeri kat edebilen, biraz da bitiriciliği olan oyuncularla oynuyorum. ama oyundaki kritik bölge ortasahanın göbeğindeki 2'li. en az birisi canavar, ciğersiz diye tabir ettiğimiz savaşçı ortasaha olmalı. diğeri de teknik ve aynı zamanda box2box oynayabilen, dikine top sürebilen, pas özelliği gelişmiş bir ortasaha oyuncusu olmalı. forvet mevkisinde ise skoru tek oyuncuya yüklemeyi sevmediğimden ve totalizasyondan yana olduğum için nokta santrfordan çok hareketli, teknik, zihinsel özellikleri yüksek forvet kullanıyorum. ona rağmen bu sezonda gol kralı benden çıktı. normalde yönettiğim takımlarda forvet oyuncusu çok hayvani bişey değilse gol krallığında yarışa girmez. bende daha çok kanatlar skorerdir. bekler ise mutlaka pozisyon alma özelliği yüksek oyuncular olmalıdır. hücum tercihinize göre ikiyönlü, standart veya çakılı oynatmak size kalmış ama pozisyon alma özelliği emin olun top kapmadan daha önemli. benim aktaracaklarım bu kadar umarım faydalı olur. iyi oyunlar. :)

    ekleme 2: ben trabzondan ayrılınca yerime tolunay kafkas'ı getirdiler. kurduğum kadro şampiyon olmuş :)
App Store'dan indirin Google Play'den alın