resim
Fernando Carlos Redondo Neri
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Ön Libero
Yaş:55
Boy:1.86
Uyruk:Arjantin
  • 19
    real'de döktürürken milan'a niçin satıldığı konusunda çeşitli teoriler var:

    birincisi, florentino perez'in yapacağı transferleri finanse edebilmek için redondo'yu harcadığıyla ilgili bir tevatür. perez'in, 18 milyon avro için devrin en büyük dmc'sini satacağını mantığıma oturtamasam da o yaz figo için 60 milyon avroyu bastırdığını hesaba katmak gerek.

    ikincisi, real'in redondo'nun müzmin sakatlığını önceden keşfedip bir an evvel elden çıkarmak uğruna bu transferi onayladığı yönündeki teori. bu mevzuyla ilgili berlusconi bile suçlamıştı real'i. hatta sinirini alamayan berlu'nun bu transfer sonrası milanlab'i açtığı da anlatılır: (bkz: milanlab/#2086890)

    üçüncüsüne ise yeni duydum. redondo, 2000 yılındaki real başkanlık seçiminde perez'e karşı aleni şekilde zamanın mevcut başkanı lorenzo sanz'ı desteklemiş. sanz'a 3000 fark atarak başkan seçilen perez de bu olayı unutmamış tabii. ne kadar doğrudur bilemiyorum.

    milan'a transferi bir yana, kendisi çok naif bir kişiliğe sahiptir. transferini gazeteden öğrenmiş, takımı ve şehri bırakmak istemediğini defaatle belirtmiştir. giderayak sakatlanınca hicabından sezon ücretinin tamamını ve milan tarafından kendisine tahsis edilen evle arabayı iade etmek istemiş, galliani bunu reddetmiştir. bu hareketiyle 30 senelik direktörlüğü boyunca yüzlerce oyuncuyla tanış olan galliani'ye "onun gibi birisini kariyerim boyunca hiç görmedim, fernando inanılmaz bir insan." dedirtmeyi de başarmıştır. real taraftarı arasındaysa 2003'te milan formasıyla ayak bastığı bernabeu'da "tanrı, cennetine döndü." pankartıyla karşılanacak kadar sevilmiş ve unutulmamıştır.

    bir de bu real madrid çok değişik bir vakıa. 2000 senesinde tüm avrupa'yı sürklase eden redondo'yu sepetliyorlar, "aha sıçtılar" diyorsun ama 2 sene sonra gene şl'yi alıyorlar. üstüne bu defa da makelele'ye yol veriyor perez denen şorolo. veya ne bileyim, mesut'la di maria'yı göndermeleri... "sırf yakışıklı değil diye bu gariplerimi yollayıp yerlerine james'le bale'i aldınız, burnunuzdan fitir fitir gelecek" diyorsun, gidip üstüne 2 şl daha alıyorlar filan... bir bok olmuyor adamlara. raul ile casillas'a yaptıklarını da unutmayalım elbet. demek ki deveye diken, futbola real madrid yaranıyor.
  • 4
    not: bu yazıyı sözlüğe aktarmak için tam 2 saattir uğraşıyorum. tek istediğim bu başlığa tıklayan her insanın aşağıdaki yazıyı sonuna kadar okuması. o zaman belki futbolu neden bu kadar sevdiğimizi, ancak şu anda neden futbolun can çekiştiğini anlayabiliriz.

    not2: yazı oldukça uzun olduğu için yazım hataları yapmış olabilirim. kusuruma bakmayın.

    not3: bu yazı 23 kasım 2007 tarihli f dergisinden alıntıdır.

    "...sonradan barça'ya kaptan olan luis enrique dışında bir zamanlar real madrid formasını giyen bir oyuncu asla madrid kralcılarının can düşmanları barcelona'lılar tarafından bu kadar sevilmedi. futbolun yavaş yavaş güzel bir oyun olmaktan çıkıp dünyanın silah ticareti ile birlikte en büyük endüstrisine dönüşmesinin en sancılı sürecinde olacak iş değildi bu, ama oldu. eğer fernando redondo, la liga'nın 1991-1992 ve 1992-1993 sezonlarında ligin son haftasında tenerife formasıyla real madrid'i iki kez yenip şampiyonluğu sol ayağında hayat bulan altın tepside barcelona'ya hediye etmeseydi de bu kadar sevilir miydi ?

    sevilirdi, çünkü teknik direktörü valdano ile birlikte madrid'in kralcılarına tarihlerinin en büyük şoklarını yaşattıktan sonra real formasını giydiği 6 sezonda barcelona'ya defalarca kök söktürmesine rağmen bir gün olsun diğer real'li süper yıldızlar gibi yuhalanmadı. hatta birçok kez barçalılar redondo'yu oyun kuralları dahilinde durduramayıp italyanvari tekmeler savurduklarında barcelonalılar'ın bile içi cız etti. nasıl etmezdi ki ? 1990'lı yıllarda hiçbir orta saha oyuncusu bu kadar güzel, bu kadar ateşli değildi; ondan başka hiç kimse sakatken oynayamadığı için kulübünün ödediği maaşı reddetmedi. ondan sonra hiçbir ön libero futbolu bu kadar güzelleştirmedi.

    cruyff'tan dolayı babamızın hatırına barçalıydık. büyüyüp barça'nın bir futbol kulübünün çok daha ötesinde dünya düzenine karşı alınan en şık tavırlardan biri olduğunu öğrenip fanatikleştiğimizde bile redondo'yu sevmeye devam ettik. hala da severiz, özleriz, laf ettirmeyiz... 1991-1994 yılları arasında cruyff'un yarattığı barcelona gelmiş geçmiş en güzel takımsa, o yıllarda barça'da oynamasını istediğimiz tek real madrid'li de redondo'nun ta kendisidir. yollar hiç kesişmedi, çünkü redondo real madrid'i sevmişti bir kere. figo gibi yapamaz, para için dinini değiştiremezdi.

    ilk defa 16 yaşındayken 17 yaş altı güney amerika kupası'nda karşımıza çıktı. nestor rossi, antonio rattin, sergio batista'nın mihenk taşları olduğu arjantinli 5 numara geleneğinin en büyük mirasçısıydı. arjantin'de 5 numara stoper ya da liberolara değil, savunmanın hemen önünde beckenbauer çağında libero, endüstriyel futbol çağında ise defansif orta saha ya da ön libero olarak tanımlanan pozisyondaki oyunculara verilirdi. ama arjantin'de ön libero, avrupa'da sadece rakibin ataklarını ne pahasına olursa olsun kesip, topu tekniği çok daha iyi olan 10 numaraya veren piyon vasıflı oyuncudan ibaret değildi. 5 numara, orta sahanın mutlak hakimi, iki ceza alanı içerisinde sürekli mekik dokuyan, atakları ateşleyen, sürekli hücumu düşünen güzel futbol anlayışının veziriydi.

    redondo, henüz 16 yaşında güney amerika kupası'nda arjantin ile şampiyon olduğunda dünyanın dört bir yanından gelen televizyonlar maçtan sonra sadece onun yüzünü yayınladılar. ağlıyor, sesi titriyordu. o gün tüm dünyada o habere rast gelen, futbolun f'sinden bile habersiz genç kızlar bu manet tablosunu andıran androjen yüze öyle bir vuruldular ki, bir daha kayıtsız kalamadılar. 1994 dünya kupası'nda arjantin kupaya erken veda ettiğinde, mahalledeki tüm kızlar yas tutacak, bir daha da redondo oynamayacağı için hiçbir dünya kupasına o günkü ilgiyi göstermeyeceklerdi.

    o, brigitte bardot ile alain delon'un çocuğuymuş kadar güzel yüzdeki gözlerden bambaşka bir futbol ateşi yayılıyor, hepimizin zihnini esir alıyordu. arjantin önce 1992 yazında konfederasyon kupası'nı, bir sonraki yaz da copa america'yı kazandığında, futbolun peygamberi hazreti maradona, halefini gururla ilan etmişti: "sergio batista, mükemmel bir orta saha oyuncusuydu ama batista bile orta sahada hem bu kadar yıkıcı hem de yapıcı oynamak bağlamında redondo'nun gerisinde kalır. bir anda rakip takım boğucu bir baskı kurduğunda, tek bir hareket ile o baskıyı yıkıp alana yıkmayı başaran, oyunun her iki yönünde de eşit biçimde bu kadar etkili olan başka bir arjantinli görmedim. redondo için arjantin hücumları, rakip takım onun üzerine doğru geldiği anda başlıyor. eğer 1990'da oynasaydı, italyan mafyası ve onun en büyük ortağı fifa bile bizi durduramazdı."

    1990'da oynasaydı... oynayabilirdi... kimine göre bilardo onu maradona'nın baskısı ile kadroya davet etmiş ama redondo, bilardo'nun aşırı defansif oyun anlayışına uymadığı için yedek kalacağını düşünerek italya'ya gelmek istememişti. redondo'nun ailesi ise, bilardo'nun ona açık açık yedek kalacağını belirttiği için redondo'nun üniversite eğitimini seçtiğini ileri sürdü. redondo ise bu konu hakkında tek söz etmedi, çünkü sonraları arjantin forması ile arasına öyle kara kediler girecekti ki, 1990 yılının gizli gerçeği, redondo-arjantin tarihinde yalnızca bir virgülden ibaret kalacaktı. ama 1990'da sakat sakat oynamak zorunda kalan maradona çoğu zaman olduğu gibi haklıydı, orta sahadaki tüm yaratıcı yük onun sırtına binecek, caniggia'nın kart cezalısı olduğu final maçında tek bir tehlikeli pozisyon bile yaratamayacaklardı.

    1994 dünya kupası'nda bilardo'nun halefi basile'nin bebek yüzlü asiyi ilk on birde oynatmaktan başka şansı yoktu, çünkü ikinci kez tenerife formasıyla son haftada real madrid'i yıktıktan sonra artık teknik direktörü valdano ile beraber madrid'e transfer olmuştu ve uzun bir aradan sonra sonsuzuncu kez yeniden doğan maradona yanına o zamanlar dünyanın en iyi ligi olan la liga'nın en iyi 5 numarasını istiyordu. maradona, doping skandalından sonra kupadan ihraç edildiğinde, redondo hayatının şokunu yaşadı. ikinci turda maradona'sız arjantin, romanya'ya elendiğinde kupanın en başarılı arjantinlisi açık ara farkla redondo'ydu.

    90'lı yılların en iyi defansif orta sahası real madrid'de dünyaları kazansa da, basile'den sonra bir daha arjantin forması giyme şansını pek bulamadı. çünkü arjantin'i, eski bir hesap uğruna maradona ve kalıntılarından temizlemek isteyen passarella böyle buyurmuştu: "hippi kılıklı, uzun saçlı, küpeli, arjantinli erkeklere değil de amerikalı kadınlara benzeyen uzun saçlılar bir daha asla o kutsal formayı giyemeyecekler çünkü bu formaya yakışmıyorlar."

    redondo'nun cevabı oldukça net ve manidardı: "passarella, o formayı alsın, münasip bir yerine soksun." bu milli formayı önemsememek veya vatan hainliği değildi, bir vatan haini varsa o da passarella'nın ta kendisiydi. futbolcuyken 1986 dünya kupası'nda maradona'yı kıskanan ve oyuncular arasına nifak sokmaya çalışıp başaramadıktan sonra kadro dışı kalan passarella, arjantin'i çalıştırırken oyuncuları form durumlarına göre değil de, saçlarının uzunluğuna göre ayıracak, aslında maradona'nın en yakın arkadaşları olan formunun zirvesindeki caniggia ve redondo'yu kadroya almayarak arjantin'in ayağına kurşun sıkacaktı. veron parlak elmas küpesi, batistuta ise redondo'dan çok daha uzun saçlarıyla 1998 dünya kupası'nda arjantin'in en iyi isimleri olurken, sadece tükürdüğünü yalayacak ama redondo'yu bizlerden mahrum bırakarak en başta kadınlar olmak üzere hepimizin haklı nefretini kazanacaktı.

    passarella, arjantin'i kişisel hesapları uğruna batırıp kovulduktan sonra bielsa, redondo'yu yeniden milli takıma çağırdı. redondo'lu arjantin 1999 yılında brezilya'yı 2-0'lık net bir skorla yenerken, o gün rivaldo'yu sahadan silen redondo, maçın adamı seçildi. ama artık bir kez arjantin formasından soğutulmuş, bir daha da ısınamamıştı. 1994-2000 yılları arasında bernabeu'da roberto carlosvari bir azizin mertebesindeydi ve o sadece futbol oynamak istiyordu. sadece kendisi istediği için saçlarını kesmiş, passarella'nın provokasyonu ile ikiye bölünen arjantin tribünleri için tartışmalı bir isim olmaktansa kendisine tapan bernabeu ahalisine daha fazla layık olmayı tercih ederek milli takımı bıraktı.

    onun kendisini keşfeden valdano ile beraber tenerife'den real madrid'e geçmesiyle barcelona sultası biraz olsun yıkıldı. tenerife forması ile r.madrid'e yaşattığı ilk şokta takımının son maçta kümede kalmasını sağlamıştı. 1993'te ise tenerife'ye uefa kupası yolunu açmış, sonunda bir zamanlar f.bahçe'nin yaptığını yapan r.madrid, kendisine karşı bu kadar iyi performans gösteren arjantinli'yi valdano ile beraber renklerine bağlamıştı.

    redondo'dan önce real tarihiyle eş anlamlı olan sanchis ve hierro değişmeli olarak ön liberoda oynuyorlardı. sanchis, oyunun savunma yönünde, hierro ise hücum yönünde daha etkiliydi. ama valdano, ikisinin toplamının yaptığı işi redondo'nun tek başına yapabileceğini bildiği için, hiç tereddüt etmeden redondo'yu onların yerine monte etti. bu değişiklik hierro ve sanchis ikilisinin savunmanın ortasına çekilerek yeniden doğmalarını sağlarken 1995 ve 1997'de r.madrid nihayet barcelona'yı geçerek şampiyon olacak, şampiyonlar ligi'nde de yeni bir r.madrid efsanesi doğacaktı.

    real, önce 1997-98 sezonunda, sonra da 2000 yılında şampiyonlar ligi'nde şampiyon olurken finalde her iki takım arasındaki farkı redondo belirliyordu. rakipler ikişer ön libero iler orta sahada üstünlük kurmaya çalışırken, oyunun her iki yönünü de aynı ustalıkla oynayabilen redondo doksan dakika boyunca oyunun ritmini dikte ederek, hem roberto carlos'un sol kanatta sonsuz hücum hünerlerini sergilemesini sağlıyor, hem de zidane'ın ikili mücadelelerde yıpranmasını engelliyordu. valdano'dan sonra 1997'de la liga şampiyonluğunu kazandığı teknik direktörü capello, redondo'yu yere göğe sığdıramıyor: "ön liberoyu milan'dayken desailly'yi orta sahada savunmanın hemen önünde oynatmaya başladığım için benim başlattığım söylenir. belki de doğrudur. ama benim için sahada kırmızı çizgilerle ayrılmış alanlar yoktur. önemli olan savunmanız ile forvet hattınız arasındaki mesafeyi kısaltmak, hatlar arasında yakın bir bağlantı kurmaktır. milan'dayken desailly'yi bu işi yapması için saatlerce çalıştırmıştım. ama real'e geldiğimde hazıra kondum. çünkü redondo, oyunun ritmini belirlemede, hatlar arası bağlantıyı kurmada eşsiz bir yeteneğe sahipti. ona hiçbir şey söylemem gerek yoktu, o zaten küçüklüğünden beri böyle oynuyordu. sadece kendisi gibi oynadı, bu bize yetti de arttı."

    2000 yılında r.madrid, şampiyonlar ligi şampiyonu olduğunda yılın en iyi oyuncusu ne zidane ne roberto carlos seçildi. nihayet, şampiyonlar ligi ödüllerini verenler, yıllardır bernabeu'dan yükselen arjantin çığlığına kayıtsız kalmadılar. redondo yılın oyuncusu ödülüne layık görülürken, çeyrek finalde manchester united karşısında yağtığı asistle tüm dünyadaki futbolseverlerin kalbinde asla silinmeyecek bir iz bırakmıştı. her iki maçta da o zamanlar dünyanın en iyi defansid orta sahası olarak görülen roy keane'i adeta sahadan silen redondo, oyunun rölantide olduğu anlarda birden sol kanattan marc overmars'ı andıran bir hızla ileri çıktı. sol açıkta karşısına çıkan berg, o ana kadar sahanın en iyi oyuncularında biriydi ama redondo, ona öyle bir çalım attı ki bir daha berg'den haber bile alamadık. redondo berg'i karşısına aldı ve bir anda sol ayak topuğu ile topa bilardo oynanan ıstakalarla bile verilemeyecek bir falso verdi, berg her yerde topu ararken, saçlarını düzelten redondo çizgiye inmiş, topu boş kaleye yuvarlayacak olan raul'un önüne al da at dercesine bırakmıştı. bir zamanlar barçalılar'ın yaptığı gibi, böylesine bir futbol güzelliği karşısında old trafford'u tıklım tıklım dolduran manchester united taraftarları sadece ayağa kalkıp alkışlıyorlardı.

    ama sonrada makelele gibi bir abideye bile aynı haksız muameleyi yapacak olan başkan perez alkışlamıyor, birkaç hafta sonra ilk icraati olarak "defansif bir oyuncuyu italyanlara on sekiz milyon euro'ya sattım" diyerek böbürleniyordu. aynı günlerde binlerce real madrid'li bernabeu'nun çevresinde toplanıp başkanlığının henüz birinci ayındaki perez'i istifaya davet etti. kulübü basmakla ve perez'in evini yakmakla tehdit eden taraftarlar, bir sabah gazeteyi açtıklarında redondo'nun milan formasıyla resmini gördüklerinde, bernabeu'ya şu pankartı astılar: "redondo'yu satan real'i satar"

    redondo gibi doksan dakika boyunca her şeylerini ortaya koyan oyuncularla gelen başarılardan sonra perez'in parasını aklamanın en kestirme yolu olarak kurduğu "süper yıldızlar topluluğu" taşa vurdukça, taraftarlar sık sık perez'i protesto etmek için 5 numaralı redondo formalarını tribünlere astılar. bu maçlardan biri de 2002-2003 sezonu şampiyonlar ligi karşılaşmasında redondo'nun milan formasıyla bernabeu'ya döndüğü gündü. milan'a gittikten sonra iki sezon boyunca sakatlığı yüzünden hiç forma giyemeyen redondo, o gün kendisini daha ispanya'ya gelmeden önce futbola başladığı argentinos juniors'la sahaya çıktığı ilk günkü gibi hissediyordu: "ayaklarım titriyordu, bayılacak gibi olmuştum. ben artık real madrid'de oynamıyordum ama kafamı her kaldırdığımda tribünlerin her yerinde redondo yazan 5 numaralı r.madrid formasını görüyordum. halbuki üstümde sakatlanmama rağmen benden hala umudu kesmeyen ve bir hayat borçlu olduğum milan'ın forması vardı. yine de ayağıma gelen bütün topları o gün rakibim olan bir zamanların en iyi arkadaşlarıma atmamak için kendimi zor tuttum. biz zaten gruptan çıkmayı garantilemiştik, o yüzden onların kazanmasını istiyor ama bu yüzden kendimden utanıyordum."

    tüm bunları hisseden ancelotti, redondo'yu oyundan aldığında asıl kıyamet koptu. ilk kez rakip takımda oynayan bir futbolcu için bütün bernabeu ayağa kalkmış, kendilerine maçı kazandırmışçasına alkışlıyordu. real madrid'i yavaş yavaş batıran perez, redondo'yu para için satmıştı. ama redondo milan'a para için gitmemişti. redondo'nun değerlerinde para perez için olduğu gibi ilk sırada olsaydı, milan'da sakatlanıp iki sezon boyunca hiç forma giymediğinde kendisine ödenen maaşı reddetmezdi. redondo'nun bu önerisi karşısında galliani çok şaşırmış, ne yapacağını bilememişti ama redondo'nun ısrarları karşısında bu daha önce rastlanmamış teklifi kabul etmek zorunda kaldı. yine de redondo'nun ısrarla geri vermek istediği araba ve evi geri almayı kabul etmedi. bu eşsiz davranışı karşısında, iki yıl sonra sahalara döndüğünde hemen sözleşmesi uzatılan ve maaşına zam yapılan redondo, her ne kadar real formasıyla özdeşleşse de milan'ın da o büyük kalbinde bambaşka bir yeri oldu: "milan, çürük redondo'yu baş tacı yapmıştı, tabii ki o hiç hak etmediğim parayı alamazdım, onlara hayat borçluydum. komada yatarken, bir an bile gözünü kırpmadan bekleyen bir sevgili gibi milan."

    bir başka futbolcu olsa, iki yıl boyunca sahalardan uzak kalmasına sebep olacak ağırlıkta bir sakatlıktan sonra hiç düşünmeden futbolu bırakırdı. ama doktorlara göre bir daha oynaması imkansızken redondo'yu futbola döndüren de milan'a karşı hissettiği vefa duygusuydu. başka türlü bir insandı redondo. saha içinde nasılsa saha dışında da öyleydi. onun için hayatın her anı, bernabeu kadar devasa bir futbol sahasıydı. aynı futbol çağındaki diğer meslektaşları için futbol ne pahasına olursa olsun bir kazanma endüstrisiyken, redondo için bir sanat biçimiydi. beckham'ın endüstriyel, kozmetik ve plastik güzelliği, redondo'nun dünya güzeli yüzünden sol ayağına yansıyan kozmik güzelliğinin yanında beş para etmez. barçalılar bir daha asla bir realli'yi bu kadar sevemezler. redondo'dan başka hiç kimse yıllık 5 milyon euro'luk maaşından ölse bile kolay kolay vazgeçemez.

    2006'da düzenlenmesine maddi manevi büyük katkılar sağladığı evsizler dünya kupası'nda redondo'yu izlerken, sevgilim onu unutmamıştı: "bu çocuk o değil mi, hani senin karşı takımında oynarken tekme attıklarında ayağa kalkıp kızdığın bebek yüzlü çocuk ?" evet, ta kendisi, fernando redondo, hayatını galatasaray lisesi futbol takımına adayan göksel hoca'nın "kız olsaydı, hemen yarın evlenirdim" dediği, futbol dünyasının en güzel yüzü, en güzel ruhu..."
App Store'dan indirin Google Play'den alın