resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 24026
    hepimizin beklediği başarının fatih hocamla gelmesidir. içimizden biridir ve bize yaşattıkları asla unutulmaz. ama o da bugün yapması gerekeni yapmış benim için konu kapanmış demiştir. olması gereken de budur. sağlıklı ve takımım yararına eleştiri yapanları ayrı tutmalı ve terimciler-cengizciler gibi ayrımlar yapılmamalıdır. ne fatih hocamın yaptığı hataları ne de yönetimin yaptığı hataları iyiniyetle eleştirenlerin maksadı ayrım yapmak değil aslolan galatasaray gerekliliğindendir. birlik olup şu anki teknik ve yönetimsel yapımızla şampiyon olmak hepimizin dileğidir. #hedef23
  • 24027
    yaşayan efsanemizdir kendisi. bu senede kanatlıların hevesini kursağında bırakacaktır. istifa etsin yada kovulsun diye koç ve medyasının yapmadığı algı oyunu yok. en son arda ile karıştırmaya çalışıyorlar. bence arda’ da bilerek buna alet oluyor. hocadan nefret ettiğine eminim. bir şekilde onun zaaflarına oynayarak bizden koparmaya çalışıyorlar. ama bu sefer başaramayacaklar.
  • 24031
    (bkz: 26 ocak 2020 konyaspor galatasaray maçı)

    savunmasıyla ünlü aykut kocaman'ın takımına deplasmanda 3 gol atmış, donk ve ahmet çalık stoper tandemiyle çıkmak zorunda olduğu maçta çok az pozisyon vermiştir. hatta pozisyon vermedi dahi denilebilir.

    oyunumuz hala yavaş ve durağan. ama her maç ritim yükseltiyoruz. ve gittikçe ne yaptığımızı bilen bir takım haline geliyoruz. söz konusu gündemde arda takıntısı yüzünden aşırı derecede eleştirdim. eleştirmekten haklı olduğuma inanıyorum hala. gelmiş geçmiş en iyi türk teknik direktörün gereksiz kişiler yüzünden sahadan uzaklaşmasını istemiyorum çünkü. saha içine odaklanan bir terim, haddini bilmeyen burjuva çocuklarına ve onların paralı kalemlerine en iyi ayarı veriyor çünkü. kötülüğün vücut bulmuş halinin üstesinden sadece kendisinin teknik direktörlüğü gelebilir. geliyor da.

    böyle devam hocam. lütfen devam et.
  • 24032
    yaptığı basın toplantısında yönetimle olan anlaşmazlığını basın önünde uzatmayarak gerekeni yapmıştır. yine alttan alttan ayar vermeyi ihmal etmedi tabi ama bu gereksiz konuyu sonunda kapattık. bu zorlu sezonun sonunda benzersiz bir şampiyonluk var hocam. ite köpeğe en güzel cevabı nasıl vereceğimizi sen herkesten daha iyi biliyorsun zaten. hiç kaybetmedim umudumu, inanıyorum sezon sonunda o kupa gene senin ellerinde yükselecek.
  • 24033
    konya gibi bi takıma karşı deplasmanda üç golle galip gelmiş takımın, maç sonu basın toplantısında yüzü gülmeyen hocası. hala çok gergin. ama çözülecektir. eğer ben fatih terim'i tanımışsam, ona mustafa cengiz'in en çok yapılan transferler ve liderle arasındaki kadro değeri farkı hakkındaki sözleri koymuştur ki, zaten bugünkü basın toplantısında "ben o konuyu attığım twitle kapattım" demesine rağmen dayanamayıp "oyuncu aldık ama yarış ortasında da çok oyuncu sattık" demesinden de bunu anlıyoruz. ben bu takımı forvetsiz şampiyon yaptım diyor üstü kapalı. haklıdır da. bu gerginliğin geçeceğini ve başkanla sanılanın aksine sulh sağlanacağını, hatta başkanın bir dönem daha devam edeceğini düşünüyorum. hoca da elini vicdanına koysun her şeyden öte ilk defa bir galatasaray yönetiminin borç ödediğini görüyoruz. dön artık aramıza güzel hocam seni çok seviyoruz. kulübün sosyal medyada yarınki antrenman paylaşımlarında gülen yüzünü görmek istiyoruz.
  • 24034
    çok kaşındı, galatasaray başkanını çok zorladı ve 19/20 sezonu devre arasında arda turan transferi dolayısıyla çıkan gerginlikte en sonunda hakettiği cevabı aldı.

    26 ocak 2020 konyaspor galatasaray maçı sonrası fatih terim de "ben o konuyu attığım tweetle kapadım" açıklaması yaptı ki, aslında mustafa cengiz arda turan'ı almıyoruz açıklamasını yaptığı gün tweet falan atmadan konuyu kapaması gerekiyordu. neyse görünen o ki fatih terim doğruyu bulmuş.

    sıra taraftarda. biz de doğruyu bulup bu konuyu kapamalıyız. konuyu kapamadığımız, tartıştığımız her dakika galatasaray zarar görecek zira.

    şimdi fatih terim'i büyük bir sınav bekliyor. geçmişte sorun yaşadığı başkanlarla bir şekilde geçinemedi ve yolu ayrıldı. inşallah mustafa cengiz daha yıllar boyu galatasaray'ın başında kalacak. fatih terim - mustafa cengiz ilişkisi bana göre bu sezon sonu, yaz transfer döneminde belli olur. hoca bu travmayı geçmişte yaşadıklarının aksine atlatmalı. atlatıp atlatmadığını ise yeni sezona takımın başında olup olmamasından anlayacağız.
  • 24035
    galatasaray'dan büyük olmadığını anlayıp, bayrağı düşürmemekten başka görevinin olmadığını anlaması gereken teknik direktör.

    ne mustafa cengiz ne kendisi ne de x kişisi galatasaray'dan büyük değildir. kendileri yolcu galatasaray hancıdır. artık kişisel egolarını bir yere bırakıp hedefe odaklanmalıdır. önünde fenerbahçe maçına kadar çok iyi bir fikstür var. fenerbahçe maçına kadar üçte üc ile kadıköy'e giderse camiaya büyük bir moral olacak. fenerbahçe öyle ya da böyle puan kaybedecek ve biz kazandıkça strese girecektir.

    yapması gereken iç hesaplaşmaları bırakıp şampiyonluk modunu açmasıdır. elinde harika bir kadro var ve tek eksiği bir adet stoper. onu da en yakın zamanda takıma monte edebilirsek 23. şampiyonluğu elde etmemememiz için hiçbir engel yoktur.
  • 24037
    her ne kadar konuyu uzatmayıp, gerginliği tırmandırmasa da; arda turan yüzünden çıkardığı kriz yüzünden kendisine oldukça kızgınım. zira gerçekten çok sakin ve bugüne kadar hoca için tek kötü söz söylememiş olan başkanın üstüne çok gitti. özellikle "ben öyle demezdim" ve "galatasaray'a yakışmadı" gibi had bildirme çabasında cümleler "beni kovun" demekti. mustafa cengiz olabilecek en kibar şekilde durumu idare etse de maalesef kendisinin başkanlık makamı da sarsıldı. attığı tweet'e istinaden "ben burada taraftar için varım, yoksa siz umrumda değilsiniz" diyerek hala gönderme yapsa da sezon sonu bizi daha büyük bir krizin beklediğini görmek için alim olmaya gerek yok. muhtemelen bu dönemde arda turan bol bol galatasaray güzellemesi yapacak ve sezon sonunda tekrar benzer bir transfer çabası içine girilecektir.
  • 24038
    işine bakması gereken hocamız.

    taraftar zaten seni seviyor, kaos çıkartmaya ne gerek var kıymetli hocam? dünkü maçtan sonra da yönetime alttan dokunduru lakin sevgili hocam ortada fol yok yumurta yokken arda da arda diye tutturdun, yönetimle papaz oldun, taraftarda kısmi de olsa bölünmeye sebep oldun ve de bunlar takım futbol namına ortaya herhangi bir şey koyamazken gerçekleşti.

    senin ne işin var arda ile? arda denen herifin yapmadığı şey kalmamış, şimdi saymaya da gerek yok bunları. senin gelip elini öptü diye takıma istemek ne? haydi arda futbolcu olsaydı derdim ki yahu neyse gelip topunu oynar, unutulur her şey, ne de olsa taraftar başarı ile çoğu şeyi unutabilir ya da en azından sineye çekebilir. e bu arda topçuluğu bırakalı yıllar olmuş, arda'yı alıp takımın neresine sokacağız? zaten 19-20 sezonunun il yarısını çöpe attık, ikinci yarısını da mı atmak istiyoruz?

    hocam lütfen takıma odaklanıp oyunumuzu geliştir ve mayıs'ta 23. kez ipi önde göğüsleyip uçan varlıklara büyüklüğünü tekrar hatırlat. taraftar hep yanında, sen de taraftarın yanında ol, arda gibilerin değil.
  • 24039
    26 ocak 2020 konyaspor galatasaray maçında alınan 3 puanın hocanın da motivasyonunu ve konsantrasyonunu yükseltmesini umut ediyorum.

    konyaspor'un kompakt şekilde kapandığı, her zaman da bize sıkıntı çıkardığı deplasmanda doğru taktikle benzer goller bulmamız tesadüf değil.

    hoca dersini iyi çalışmış.

    zaten hoca sahada kaldığında dünya çapında bir hoca olduğunu biliyoruz.

    dilerim kalan maçlarda da aynı şekilde devam eder ve 9. şampiyonluğunu kazanır.

    önce 10 şampiyonlukla dalya diyecek, sonra da 5. yıldızı takacak.

    8 şampiyonluğu olmasına rağmen 3. yıldız ve 4. yıldız kendisine nasip olmamıştı. dilerim bu kez (5. yıldız) onun önderliğinde bu başarıyı yakalarız.
  • 24040
    kişiliğini sevmemekle beraber teknik direktörlüğüne ve galatasaraylılığına büyük saygı duyduğum tartışmasız en iyi türk teknik direktör.

    mustafa cengiz'le kendisi arasında ortaya çıkan gerginlikte haklı taraf bana göre şüphesiz mustafa cengiz'dir. geldiği günden beri bir dediğini iki etmeyen yönetim ilk defa arda konusundaki görüşüne haklı olarak katılmadı. hocamız bunu kaldıramadı, röportajlarında defalarca yönetime sataştı. sonuç olarak başkan da bir yere kadar sabredebildi ve olabilecek en güzel şekilde cevabını verdi.

    4.döneminde evet iki kez şampiyon olduk, ancak biz çok iyi olduğumuz için değil rakipler kötü olduğu için. geçtiğimiz iki sene oynadığımız futbol beni hiçbir zaman tatmin etmedi, nitekim avrupa'da yaşadığımız hüsran da iyi olmadığımızı kanıtladı. kısacası avrupa fatihi galatasaray'ı özledim ben. o fatih'i fatih hoca geri getirebilir mi? 2,5 senedir oynattığı futbolu düşününce... çok zor.
  • 24041
    mustafa cengiz ile olan tartışma konusuna girmeyeceğim ama bir konuda sürekli söylenen bir yanlışa değinmek istiyorum. o da mustafa cengiz yönetimi terim'in bir dediğini iki etmedi yalanı. yahu tamam burası türkiye insanların hafızası çok zayıf ama hafızamız yokmuş gibi de davranmayın.

    - fatih terim ozan'ı satmayın dedi, ozan satıldı.
    - gomis'i göndermeyin dedi, eğer gönderiyorsanız da önce yerine adam alın dedi, hem gomis gönderildi hem de yerine adam alınmadı. takım 6 ay forvetsiz şampiyonlar ligi ve lig maçlarına çıktı.
    - yine geçtiğimiz sezon transfer sezonunun bitimine 1 hafta kala yönetimden söz aldım en az 1 forvet ve hatta stoper alınacak dedi, tek bir transfer bile yapılamadı.
    - geçtiğimiz sezon devre arasında forvetsiz takım aylarca alan'ın peşinden koştu son gün zorunluluktan diagne alındı. oysa terim'in verdiği listede diagne yoktu.
    - yine bu sezon, yaşananlardan ve maliyetinde dolayı terim falcao'yu istemedi fakat yönetim prestij meselesine dönüştürdüğü için aldı.

    bu ve bunun gibi onlarca şey var daha. hiçbirinde de terim çıkıp yönetimi taraftarın önüne atmadı. şimdi terim'le cengiz anlaşamayabilir. bu gayet normal. ne büyük şirketlerde kimler anlaşamıyor. bu illa bir kaosa neden olmak zorunda değil. herkes işini iyi yaptığı sürece bir sıkıntı yok. ama lütfen insanları aptal yerine koyarak terim'in bir dediği iki edilmedi demeyin.
  • 24042
    maalesef hatalarından ders almamakta ölümüne inat eden hocamız.
    tamamen benim kuruntum olabilir şu an martin linnes'i bir punduna getirip takımdan göndermek istediğine adım gibi eminim, umarım aklının ucundan böyle bir şey geçmiyordur. mariano'nun bir maçlık vasat oyunundan* sonra büyülendiğine eminim, sene başındaki hatasını tekrar edecek gibi. sonuçta çoğu takımın sahada döküldüğü onlarca maçtan sonra çıkıp "takım çok iyi oynadı" diye demeç vermişliği var, konya maçındaki mariano gözüne cafu görünmüş olabilir.
    mariano tıpkı selçuk gibi futbol hayatının sonuna gelmiştir, takım bulamıyorsa alacakları verilip gönderilmeli. başka türlü elden çıkacağı yok, bitmiş adamlardan medet ummaktan vazgeçmeli artık. transfer süresinin bitmesine 3-4 gün kaldı, daha bir tane adam gönderemedik. mariano konusunda kimse topu yönetime atmasın, mariano ile vedalaşamayan kendisi. tıpkı 1 senedir kopamadığı belhanda gibi.

    gelelim savunulduğu garip argümanlara.
    • fatih terim, ozan'ı satmayın demiş, yönetim de fatih terim'e inat olsun diye değil, uefa'dan ceza yememek için zorunluluktan ozan kabak'ı satmıştır. geçiniz.
    • gomis meselesinde herkes sağdan soldan duyduklarıyla kendi işine gelecek şekilde yorumlar yaptığı için o konuda neyin ne olduğu belirsiz, o yüzden geçiniz. gomis'in yemekte ayrı oturduğu meselesi var ki bizzat fatih terim'in istemediği söylentisi var o hikayede de.
    • falcao'yu istememişmiş, hocaya kalsa sneijder'i de istemiyordu, drogba'yı da popescu'yu da. hocamızın transfer sicili pek iç açıcı değilken, ben yönetici olsam ipiyle kuyuya inmeden önce üç defa düşünürüm. oyuncu gelip başarısız olduktan sonra hep "ama hoca istemiyordu" hikayesi dönüyor. bir zahmet geçiniz.
    • haklı olduğu tek konu forvet meselesi. onda da yönetimin iş bilmezliği ve beceriksizliği var. sırf fatih terim'e inat olsun diye forvet alınmadı değil, tamamen vasıfsızlıktan.
    şurada saymaya kalkarsam futbolculuk döneminden günümüze fatih terim'in onlarca ofsaytını sayarım.
  • 24043
    çıkarmış olduğum “verkaç” isimli kitabın ikinci bölümünden alıntıdır.

    bahçıvan tipi liderlikle avrupa’nın en büyük kupasına

    bu yazı prof. dr. acar baltaş’ın “türk kültüründe yönetmek: yerel değerlerle küresel başarılar kazanmak” adlı kitabından esinlenerek yazılmıştır. her şeyin başı, her amir, her yönetici, birer bahçıvan olmalı. fatih terim, mükemmel bir bahçıvandır.
    bahçıvandan kastım şudur: bahçıvan her çiçeğe aynı şekilde değil, her bir çiçeğe olması gerektiği gibi onu en iyi haline gelmesini sağlayacak şekilde yaklaşır. her çiçeğin ihtiyacını bilir ve ona özel bir yaklaşımda bulunur. hangi çiçeğin hangi mevsimde, hangi ışıkta, hangi sıcaklıkta, hangi sulama yöntemi ile en güzel haline geleceğini bilir ve gereken zamanda gereken işi yaparak çiçekleri bir ayrı güzel yapar. her çiçek ile tek tek ilgilenir çünkü yönetici olmak bunu gerektirir. burada bir yöneticinin tüm özelliklerini sıralayıp anlatamam. çünkü işin uzmanı değilim. ilerledikçe türk bir yöneticinin ekibini yönetiş tarzını görecek, sonuca odaklılık ve ekip uyumu ne kadar yüksek olursa, başarının da bir şekilde geldiğini bir kez daha anlayacaksınız.

    lider bilir ki, başarı ekip işidir. hedefi lider gösterir, ekibi getirir. dolayısı ile lider tecrübelerinden ne yapması gerektiğini de bilir. başarı yolculuğunda ekibinin en iyi performanslarını ortaya koymaları için neye ihtiyaçları olduğunu belirler. fatih terim hiçbir zaman yetenek bakımından yetersiz ve motivasyon bakımından düşük olan isimler ile çalışmaz. yeteneği veya motivasyonunda eksiklik duyan her kim var ise de hepsine ayrı bir plan hazırlar ve her çiçeğini farklı zamanlarda, farklı şekilde sular. tıpkı yeteneği yüksek olsa da, bir yıl önce italya’da yılın bidonu seçilen felipe melo’yu kulübe kazandırıp, onunla çok büyük başarılar elde etmesi gibi. tıpkı altyapıdan as takıma kazandırdığı emre belözoğlu, sabri sarıoğlu veya as takıma çıksa da dikiş tutturmakta zorluk yaşayan semih kaya, emre çolak gibi...

    iş görüşmelerinde daima, “tecrübeniz nedir?” sorusu gelir. hâlbuki genç bireyler için önemli olan işe yaklaşım, iştah ve çalışma azmi olduğunu düşünüyorum. altı aylık bir uyum sürecinden sonra, şirket kültürü ve iş bilgisi yüklenen yeni mezunlar, şirket için bir değer yaratmaya başlar. bu noktada da tecrübeli yöneticinin rolü ön plana çıkar. iyi bir lider, yardımcılarında tecrübe ve iş bilgisi aramakta haklıdır ancak ünvanında, uzman, yönetici, müdür gibi sıfatlar bulunmayan çalışanlarında aradığı şeyler daha farklıdır. mevcut çalıştığım şirketin kültürü benim bu düşüncemi destekler şekilde olunca, aslında bu konudan daha emin oldum. şirketin uygulamaları belirli bir seviyede ve üstünde olunca, o tempo içerisinde öğrenmek isteyen her birey zaten öğrenecek ve istenilen seviyeye gelecektir. böylelikle şirketler ilk amacı para olan bireylerin kazandığı parayı düşünerek, 69 çalışmalarından ziyade kendisini geliştirmek ve göstermek isteyen bireylerin gençlik enerjilerinden daha fazla faydalanacaktır.

    genelleme yaparak yapılan yönetimler her zaman başarısız olur demek de bir genelleme olacaktır. ancak farklı kültür ve duygusal yapılardan oluşan insanlar, genel yaklaşımlarla değil bireysel yaklaşımlar ile daha iyi yönetilir. galatasaray’a geldiğinde henüz on sekiz yaşında olan bruma, belki haritada türkiye’nin yerini gösteremeyecekken, bir anda yüzünü terim’in avuçlarında buldu. bu duygusal anlarda bruma’ya. “ben senin teknik direktörün değil babanım.”’ diyen fatih terim, özellikle afrika ülkelerinde öne çıkan aileye bağlılığı, birbirlerine sevgisi ve saygısını iyi analiz edip, bu gencecik futbolcunun önce ayaklarını kulübe getirmiş, sonra da kalbini kulübe bağlamıştır. üniversiteyi bitirip başka bir şehirde çalışmaya başlayan yeni mezunlar gelmedi mi gözünüzün önüne? o pırlanta gibi beyinlerin hassasiyetleri iyi okunup, duygusal eksiklikleri tamamlandığında, şirketleri için gençlik enerjilerini sonuna kadar kullanır ve çoğunlukla da fahiş bir teklif olmadıkça maaş farkından ötürü de şirketini değiştirmez. 2017-2018 sezonunda fatih terim öncesinde ligde çıktığı on beş maçta, sadece bir gol atan ve üç asist yapan garry rodrigues, terim ile çıktığı on yedi maçta sekiz gol atıp, yedi asist yaptı. peki, bu performansın perde arkasını duymaya ne dersiniz? 70 fatih terim şunu çok iyi biliyor ki; çalışanın en iyisini ortaya koyması için mutlaka motivasyona ihtiyacı vardır. bu motivasyonu sağlayan araçlardan biri de yapılan konuşmalardır. garry rodrigues yaptığı açıklamada: “fatih terim galatasaray’a geldiğinde beni aldı ve ‘anahtar oyuncum olacaksın.’ dedi, bu durum bana çok güven verdi. bu beni çok gururlandırdı ve mutlu etti”. fatih hoca yine bir afrikalı futbolcuya önce kalbini kazanarak yaklaştı ve düşük motivasyon yüksek yeteneği, motivasyonu arttırarak durdurulamaz bir silah haline getirdi.

    fatih terim için avrupa kültüründen, eski futbolcularının yorumları: kaka kaladze (ac milan’ın eski futbolcusu, şimdinin tiflis belediye başkanı): “fatih terim’i buradan selamlamak ve ona büyük bir şekilde sarılmak istiyorum. fatih terim benim için büyük anlamlar taşıyan bir isim. o da bunu çok iyi biliyor. o, benim ve kariyerim için yaptıkları ve büyümeme yardımcı olduğu için hep kalbimde kalacak. fatih terim’e her zaman saygı duyacağım. çünkü o bunu sonuna kadar hak ediyor.”
    kuzey avrupalı insanlar genelde soğukkanlılıkları ve ilişkilerde daha sınırlı iletişimi tercih eden, türklere göre, toplum bilinci düşük, bireyselcilikleri yüksek insanlardır. ancak johan elmander, fatih terim’i anlatıyor: “sayın terim, birlikte çalıştığım en iyi teknik direktör. onu tanıdığım ve onunla çalıştığım için mutluyum. detayları çok iyi görür ve takımı hafta boyunca çok iyi hazırlar. ve maç günü hazırladığı konuşması, karakteri… soyunma odasına geldiğinde zaten herkes bunun önemli bir maç olduğunu bilir ve artık fazla söze gerek kalmaz. onda özel bir şeyler var ve herkes onun için savaşmak ister, çünkü o ‘özel biri.’”

    karpatların maradonası olarak anılan unutulmaz futbolcu georghe hagi’yi meksika’ya gidecekken vazgeçirip takıma kazandırdığında biliyordu ki kendisi bu takımın hem mental yönden hem de kişilik yönünden sahadaki ve soyunma odasındaki lideri olacaktı. kendisini özel hissetmesi gereken kişinin özel hissetmesi için para, övgü vs. gerekli değildi. ona verilmesi veya gösterilmesi gereken tek şey saygıydı ve hagi bu durumu şöyle aktarıyor: “fatih hoca’yla tek bir anım var o da dört yıl boyunca süren bir anı. kendisiyle çok iyi bir işbirliği içerisinde çalıştık. kendisine büyük saygım var. kendisi de bana aynı zamanda saygı göstermekteydi. ama bu iş birliği sonucunda başarıyı elde ettik, yani bu başarıya imza attık hep birlikte.”
    bu kadar fatih hoca’nın bahçıvanlığından konuştuktan sonra, asıl bu becerisini nasıl daha elle tutulur hale getirdiğinden bahsedelim. konuşmak, süreç hakkında her bilgiye sahip olmak bir lidere yetmez. lider sonuç insanıdır, sonuca erişmeden uyuyamayandır. lider kırk şarkı söylese kırkı da başarı üzerinedir. fatih terim 1999 yılı yazında tahminimce bir sabah uyandı, aynaya baktı. yüzündeki ciddiyeti bir tebessümle yumuşatıp, “hayat, neden olmasın?” dedi ve gözünü çok başka bir hayale dikti. bu hayalin ucunda üç yıldır kazandığı ulusal başarılar, şampiyonluklar değil, uluslararası bir başarı hayali vardı: avrupa’dan bir kupayı türkiye’ye getirmek.

    o sabah kahvaltıda yumurtasını soyarken bu yola kimle çıkılır diye düşünmedi. çünkü ekibini kurmuştu. lider, başarının ekip ile geleceğini bildiğinden, ekibini sonucun geleceği zaman değil, sonucu getirecek hazırlık aşamasında kurar. bu ekip oluşturma işi belirli bir hedefi ve hedefin tamamlanma süresi olan şirketlerde de benzer şekilde yapılır. fabrika müdürlerine baktığımızda, ekibini kendi vizyonuna uyan müdürler ile kurar. müdürlerine de ekibini kurma yetkisini verir. eğer ağacın gövdesi sağlam ve doğru ise dalları sağlıklı olur, o dallarda da en güzel meyveler ve çiçekler yetişir. kaliteye önem veren bir fabrika müdürü, hatalı ürüne göz yumacak bir üretim müdürü ile çalışmaz ya da asıl önemli olan kârlılık ise, şirkete en çok parayı getirecek ürüne öncelik verir ve üretimin de en kolay üreteceğini değil, müşterinin istediğini üretmesini ister.
    yetenek ve motivasyon tablosuna şöyle bir göz atalım:

    https://gss.gs/eeV.png

    ekibe katıldıkları sırada hedefteki başarı için bulundukları konumları kadrodaki futbolcular için şöyle düşünüyorum. 99 yılı yazında, galatasaray’ın kadrosuna bir bakalım.

    grup 1: motivasyon + yetenek + defansın sigortası barcelona’nın kaptanı popescu
    grup 2: motivasyon + yetenek – fatih terim’in uzattığı eli sıkıca tutup yükselen ümit davala, ergün penbe, bülent korkmaz, fatih akyel, hakan ünsal, okan buruk, suat kaya, emre belözoğlu, hasan şaş, hakan şükür, arif erdem, brezilya’da top koştururken kendini bir anda türkiye’de bulan arka direkte kendini unutturan capone
    grup 3: motivasyon - yetenek – (burası için yazacak çok da bir şey yok, o yıl ellinin üzerine maça çıkan takımda forma yüzü göremeyen takımın geri kalanı)
    grup 4: motivasyon - yetenek + takıma katılmadan önce çok da başarılı olmayan bir avrupa macerası yaşayıp, dört yıldır kendi ülkesinde oynayan ve transfer olduğu yaz dünya kupası’nı finalde kaybeden taffarel. görüldüğü üzere takımda yarın uefa kupası final maçına çıkacaksınız denilse, fatih terim ile yolları ilk kesiştikleri gün hiçbiri buna motivasyon ve yetenek bakımından hazır ve yeterli değildir.

    peki lider, elimdeki malzeme bu deyip geri mi çekilecekti? tabi ki hayır. önce, alt yapıdan çıkardığı emre belözoğlu’nu usta ayak hagi’ye emanet etti. usta-çırak ilişkisi ile emre belözoğlu beklenmeyen noktalara çıktı. hakan şükür’ü herkes uzun boyuyla hava toplarının hâkim ismi olarak tanımlarken o, hakan’ı rakip defanslar üzerine bitmek bilmeyen presi ile saldı. arif kanatlarda arı gibi çalışırken gölge forvet oldu. suat-emre-okan üçlüsü, hayali bile kurulamayacak bir orta saha üçlüsü oldu. sahaya gömmedikleri kalmadı. her maç bitiminde motivasyonlarının getirdiği fazladan enerji ile sanki bir doksan dakika daha oynayacakmış gibi gözüküyorlardı. lider hepsine ayrı yaklaşmış, hepsinden istediği verimi almıştı. kadrosundaki dindar isimlerin hassasiyetine saygı duydu. bunun son örneğini ise, 2013 nisan ayında karabük deplasmanına giderken, futbolcuların cuma namazına gitme talebi üzerine, cuma namazı saatine denk gelen karayolu yolculuğunu, namaz çıkışında gerçekleşecek şekilde havayoluna çevirmesidir. önce sırtı sıvazlanıp bireysel motivasyonu sağlandıktan sonra, onu en derin vadilerde bile takip edecek futbolcularını daima motive tuttu, forma şansı bulamayan futbolcularını rotasyonda değerlendirdi. o kadro elbet zamanı gelince dağıldı ve hiçbiri benzer başarı elde edemezken, çoğu tekrar galatasaray’a tekrar geri döndü.

    bahçıvan çiçeklerini eşit şekilde değil, gerektiği şekilde sulamıştı. güneş doğarken kimisini okşadı, rüzgârlı havalarda kimisine siper oldu. asla hiçbirini ötekileştirmedi. sonunda da beklenen sonuçlar geldi. o takım 2000 yılında uefa kupası’nı ve farklı hoca yönetiminde uefa süper kupası’nı kazandı. o kadronun iskeleti türk milli takımının da iskeleti oldu. 2000 yılında avrupa şampiyonasına katıldı, 2002 dünya kupası’nda üçüncü oldu. 75 başarı tesadüf değildi. başarı emekti, çabaydı. bazen fedakâr bir baba, bazen cefakâr bir hoca, bazen savaşın ortasında, “haydi aslanlarım!” diye bağıran komutandı. hatta öyle futbolcularla çalıştı ki, tamam artık bir daha eskisi gibi olamaz denilen futbolcuları neredeyse kariyerlerinin zirvesine taşıdı.
    sorunlu olarak anılan futbolcuları takımına monte etti ve halk arasında “fatih terim adam eder” cümlesinin öznesi oldu. üçüncü kez geldiği 2011-2012, 2012-2013 sezonlarında, daha önce içkili şekilde kulübünün tesislerinin yakınlarında bulunan engin baytar, büyük bir beklenti ile yeşil sahalara çıkan ancak beklenen patlamayı bir türlü yapamayıp fatih terim ile can bulan, kan bulan emre çolak, geçmişinde başarıları çok olsa da şampiyonlar ligi gibi bir organizasyonunda gol krallığına oynayan hırçın burak yılmaz. bence yaptığı en büyük etkilerden birisi de 2017’de dördüncü kez geldiği takımında, finansal yaptırımlar sonucu transfer yapmakta zorlanan takımda, genç takımla çalışmaya gönderilen ve taraftarlar tarafından gamsız, savruk, büyük takım topçusu değil denilen ryan donk’u dipten alıp, şampiyonluk kutlamalarında taraftarların onu görünce kendinden geçmelerine sebep olacakları bir futbolcu haline getirmesi idi.

    liderler değişime açık olmalı ve yeniliklere çabuk uyum sağlayabilmelidir. aynı zamanda çağın gerekliliğine göre de kişisel gelişim ve değişimini de unutmamalıdır. daima büyük egosundan bahsedilen fatih terim, daha önceleri “ben ders almam, ders veririm.” diyen fatih terim, artık basın toplantılarında asıl hata benim diyebilen birisine dönüştü. çünkü yeni dünya, artık ego- 76 lu, mutlak otorite bir yönetici değil, gücünü hissettirip bunu paylaşabilen, saygıyı sadece dış görüntüsü ve konuşmalarıyla sağlayanları değil, işine ve karşısındakilere saygısı olanları barındırıyor. liderlik rozetini onlara takıyor.
    teknoloji gelişiyor. 2010 yılında en çok rağbet gören on meslek 2004 yılında mevcut değildi. en basiti, sosyal medya hayatımızda bu kadar yer edinmemişti. 2017 yılında galatasaray’a dördüncü kez döndüğünde attığı “nerede kalmıştık... @galatasaraysk” tweeti, 169 bin retweet, 317 bin favoriye eklenme ile türk twitter tarihinin en çok etkileşim alan tweeti oldu.

    https://gss.gs/aZC.png

    fatih hoca sadece sosyal medyaya uyum sağlamadı. aynı zamanda çağdaş futbolun gerekliliklerini de iyi gözlemleyip uygulamaya başladı. galatasaray’ın başındaki ilk hocalık yıllarında (1996- 2000) avrupa’da yavaş yavaş yükselen üçlü defans ekolünü incelemiş, bek oyuncularını daha ilerde tutmuş, futbolcuların daha geniş kanat alanlarından sorumlu olması handikap gibi gözükse de, daha daralan göbek ve oyun alanında tam saha pres ile kendi tabiri olan “topun olduğu her yer pozisyon” anlayışı ile baskılı ve coşkulu bir futbolun temellerini atmış, dört sene sonra uefa kupası’nı türkiye’ye getirmiştir. galatasaray’ın başındaki üçüncü hocalık yıllarında (2011-2013) üçlü defans anlayışını değil, dörtlü defansı oturttu. bu sefer rakip alanda defansı yoracak forvetin arkasında klasik bir on numara değil, yetenekli ve gole yakınlığı daha yüksek orta saha oyuncularını tercih etti. o sezon, takımın en çok forma giyen üç forveti yirmi sekiz gol atarken, en çok forma giyen üç orta saha oyuncusu da “tesadüfen” yirmi sekiz gol atmıştı.

    dördüncü kez galatasaray’ın başına geldiğinde (2017’den beri hala takımın başındadır.) ise, bu sefer kendi kurmadığı kadroya illa benim dediğim olacak demedi. herkesin en verimli olabileceği taktiği buldu ve bu sefer, beklenmeyenleri yapmaya başladı. daha önceden oyuncu değişikliklerini geç yapmasıyla eleştirilen hoca, uygunsuzlukları gördüğünde anında değiştirme yolunu seçti. tek başına maç alabilen orta saha oyuncularını değil, toplu oyunlarda ve topsuz oyunlarda istediğini yapabilen orta sahalar ile dengeli ve baskılı futbolunu sahaya yansıtarak yine şampiyon oldu.
    ilk kez 1997 yılında şampiyon olmuştu. en son 2019 yılında da şampiyon oldu. yirmi üç yılda galatasaray’ın başında toplamda dört farklı dönemde on bir sezona başladı. dokuz sezonu baştan sona takımıyla tamamladı. 2004’te ligin son haftalarında, 2013’te de ligin beşinci maçından sonra takımından ayrıldı. sekiz kere şampiyon oldu. değişimleri kaçırmadı. çift forvet oynadı, uefa kupası şampiyonu oldu. tek forvet oynadı, lig şampiyonu oldu. üçlü defansla da oynadı, dörtlü defansla da. her şeyi yaptı, her şekilde de başardı.

    şimdi de yeni dönem üretim müdürleri, direktörleri, yöneticileri aslında üretim modellerinin zamanla nasıl değiştiğinin farkına varıyor ve her geçen gün yeni tekniği ve yöntemi üretim hatlarına yerleştirmeye çalışıyor. henry ford seri üretim yöntemini t model arabaların imalatında gösterdi. şimdi ise tek parça akıştan, d tipi çalışma alanına birçok model görülebilmekte. 5s konuşulurken, yeni erp programları sisteme entegre ediliyor.

    değişimi ve gelişimi yakalayamayan her şirket ise, yarıştan ve pazardan çekilmekte. nokia microsoft’a devir olduğunda ceo’su, “biz hiçbir şeyi yanlış yapmadık.”diye ağlıyordu ancak kaçırdığı bir şey vardı. insanlar artık polifonik ses tonu dinlemek ve kalın tuşlara basmak değil, güçlü işlemcili telefonlarla dünyanın diğer ucundaki insanlarla görüntülü konuşma yapmak istiyordu. eskiden beşe iki pas çalışması ile idman yapan takımlar, artık teknolojinin ve bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu verilerle idman programları hazırlamakta, “senseball” denilen yöntemle ipe bağlı topla tek başına paslaşma ve top kontrolü yapılmakta. bir alanda etrafı küçük karelerden oluşan futbolcu, ışık yanan kareyi görüp topu oraya göndermeye çalışacağı sistemlerle artık, geçen yıllarda emsali görülmeyen ve psikomotor güçlerine kadar geliştiren yeni yöntemlerle hazırlıklarını yapmaktadır.

    dünya değişiyor, değişmeyen düşüyor.

    yakın zamanda da fatih hoca hakkında 4. dönemi ve özellikle 2019-2020 sezonu hakkındaki görüşlerimi yazacağım.
  • 24044
    dün bu entryi yazmıştım hoca hakkında 1996-2019 mayısı arasındaki düşüncelerim için: (bkz: #2854778)

    evet hoca için bu sezon düşündüklerimi de yazdım. belki okur, belki duyar.
    hocam seni seviyorum ama maalesef bu sezon için eleştirmemiz lazım.

    fatih hocayı ne kadar sevdiğimi, yazılarımı, sosyal medya hesaplarımı takip edenler gayet iyi bilirler. yalnız onu bu kadar sevmek, eleştirmemeyi getirmiyor. en nihayetinde galatasaraylıyız ve galatasarayın menfaatlerini emsallerinden üstün tutarız.

    kadro yapısı ve transferler

    2017 aralığında 4. kez geldiği teknik direktörlük pozisyonunda ilk 1.5 senesinde 2 şampiyonluk elde etti hoca. bunu yaparken de kadronun temel taşları önceden transfer edilmiş, yüklü sözleşmelere sahip oyuncular idi. ekonomik sıkıntılar ve ffp krizinden ötürü hoca da oyunu onlarla oynarken, hepsinin maksimum verim alabilme yoluna gitti.

    kadroya yaptığı nokta atışlar isabetli oldu. nagatomo ve onyekuru. bu iki oyuncu da oyunu tempolu oynamayı seven oyuncu tipi. rakip sahada başlayan presi tüm sahada devam ettirebilecek oyuncular.

    2 şampiyonlukta da kanat oyuncularının büyük katkıları dikkat çekti. özellikle 18-19 sezonu şampiyonluğunda pek hakkı verilmese de diagne ve allahın sevdiği kulu feghouli en çok katkı veren 2 oyuncu gibi gözükse de bence onyekuru ikisinin arasında idi.

    evet, takım yine kanatlardan hızlıca sarkan, rakip sahada basan, gerektiğinde sahada kaos yaratıp bundan faydalanabilecek mental yapıda oyunculardan kuruluydu ve bir şekilde hep kazandılar.

    fatih terim bildiğimiz fatih terimdi. bu sefer daha kalıcı olabilmek adına başkanla da iyi iletişim kuruyor, sürekli ortak hedeflerden bahsediyordu.

    2019 yazı.

    çok zor bir geri dönüşten sonra 8 puanlık fark kapanmış, şampiyon olunmuş ve yaz kampı başlıyordu. kamp öyle böyle geçti. kamp boyunca takıma seri, lemina ve nzonzi gibi merkez orta sahalar, babel gibi bir kanat oyuncusu geldi. forvete ise kolombiya karteli falcao.

    hoca kanatlardan yaldır yaldır giden takımı pas oyununa çevirmeye çalıştı. olmadı. olmadıkça denedi. bu denemelerde takım ritim bulamadı. linnes yabancı sınırından ötürü kadroda tutulmazken taraftarların uçak biletini alıp göndermek istedikleri mariano çoğu maçta rakip kanatları en yakın yerden izledi.

    kaybedilen puanlardan sonra genç futbolcuların oynatılacağını vurguladı, emin bayram’ın türkiye kupasındaki tuzlaspor maçı dışında gençler pek de şans bulamadı. en azından taylan’ı istedi taraftar, o bile bir lütuf gibi haftalar sonra oldu.

    kadrolar sosyal medyada maçlardan önce paylaşıldığında, herkes her hafta homurdandı. çünkü bir önceki hafta iyi oynadığı düşünülen isimler kesilirken her hafta belhanda ve mariano bir şekilde forma giyiyordu.

    babel konusu. babel “ben neden burdayım ki?” futbolu oynarken, hoca inatla kadroda tuttu çünkü ona büyük bir transfer kaynağı harcattı. bu transferin başarısız olmasını istemiyordu. 32 yaşında birisine bu kadar yüksek kontrat verilirse, işte olacağı buydu.

    bazı arkadaşlar son şanslarını iyi değerlendiremedi dedi, hiçbir yaptırım göremedik. taraftarla tartışan hatta küfür eden belhanda haftalarca rezalet performans gösterirken, hoca tarafından daima övüldü ve kadroda tutuldu.
    ve bu sefer söylentiler başladı. 2019-2020 sezonunun ilk devresinde bu takım hiçbir derbi ya da şampiyonlar ligi maçını kazanamadı.

    bu süreçte transferler hakkında istediğim oyuncular gelmiyor gibi açıklama geldi hocadan. bir iki defa başkanla sürtüşmesi yansıdı medyaya.

    teknik direktörlüğün bir tık üstü, başkanlığın bir tık altı

    sahadaki başarısızlık esnasında ligin tepesindeki takımlar da süpersonik futbol oynamasalar da, bizim üstümüzdeydi. bu takımlardan birinin ahlak dışı bir görüşmesini “zorlu” kelimesi ile ilişkilendirerek twitterda paylaştı. burada şunu düşünüyorum. önce kendi işimizi doğru yapalım, hak edelim, eğer hak ettiğimizi alamıyorsak o zaman çıkışalım. bu açıklamaları kulüp başkanı, yönetim kurulu, basın sözcüsü yapsa daha şık olurdu ama hoca, galatasaraylı fatih terim olmanın getirdiği bir sorumluluk duygusuyla bir çıkışta bulundu.
    evet, medyada fatih hoca hakkımızı yerde koymuyor ama büyük maçların hepsinde takım boynu bükük ayrılıyor. hepsinde yenilmedik diyebilirsiniz ancak beraberlikler de tatmin etmez, mesela brugge karşısında son dakika yenilen goldeki gibi.

    geldik zurnanın zırt dediği yere.

    arda turan transferi

    hoca inceden rengini belli etti, yönetim veto etti. hoca bir daha belli etti, yönetim yine veto etti ve bu sefer her iki taraf imalı şekilde basına açıklamalarda bulundu. hocam, arda gerçekten bu takıma faydalı olabilecek miydi? buna kalben inandın mı? yoksa yıllar önce seni hayal kırıklığına uğratan o çocuk elini öptü diye için mi ürperdi?

    olmadı hocam, bu çocuk için başkanla sürtüşmene değmedi, bizleri şaşırtmana değmedi.
    arda transferi dua et ki olmadı. eğer transfer tamamlanıp arda bildiğimiz ardalığını yapsaydı, bu sefer ne arda kalırdı, ne de sen.

    sadece seni izlemek için bile yüzlerce kilometre yol gelenler olduğunu,
    iş yerinde duvarında, masasında senin resmini bulunduranlar olduğunu unutma.

    sen belki de tek adam olmak istiyorsun takımda, sadece senin sözün geçsin. ancak bu olmaz bu kulüpte. senin sözün diğerlerine nazaran elbet ağırdır ancak biz bu tek adamlığı bugün bir kişiye iyi niyeti olduğunu düşünüp verirsek, yarın ki kötü niyetli “benim de hakkım” diyebilir ve bu sefer ne farkımız kalır bazı kulüplerden?
  • 24050
    semih kaya'yı alarak neyi planladığı merak ettiğim teknik direktör.

    donk ve marcao'ya bir şey olunca semih mi oynayacak? peki ahmet oynasa ne fark ederdi?

    donk, marcao, ahmet oynarken semih mi kulübede oturacak? emin otursa ne fark ederdi?

    geçen sene semih'i aldık 5 ay için 700 bin euro para verdik. o parayı luyindama, marcao ve onyekuru bile almazken. ne yaptı semih?

    şu transferi yapmak yerine yapmamayı seçse çok daha iyi olurdu. madem her seferinde başımıza bela edecek kadar seviyo bu adamı o zaman yarın öbür gün bana stoper almadılar diye söylenmeye hakkı yok hocanın. semih'i beğenmiyorsan onay vermeseydin. o zaman stoper alamadılar diye yönetime eleştride bulunma hakkın olurdu belki hocam. bu evlatçılığın bitmeden o çok istediğin hayalinin yanından bile geçemezsin.

    edit: weah hatırlatmış sağolsun. semih geçen yıl 231 dakika oynamış. 231 dakika oynayan adama 700 bin euro verilir mi? sanırım kendisi de bu durumdan şikayetçi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın