https://youtu.be/9_GG_cngZv4 bundan aşağı yukarı 10 yıl evvel bile oldukça genç görünüyor. zamanın yenemediği, bitiremediği hiçbir şey yok. kim olursa olsun zamanın acımasız koridorundan geçtiğinde harap oluyor.
geçmişe dönüp bakıyorum, 1996'dan beri tam olarak 25 senenin tamamında fatih terim'in ya kendisi ya gölgesi var. 1996'dan önce galatasaraylı olmuştum. o efsane şampiyon kulüpler kupası yarı finaline dair kafamda tek bir an var. onun dışında esip gürleyen beşiktaş, türkiye'nin en çok şampiyon olmuş takımı fenerbahçe ve arada bir yerde galatasaray hatırlıyorum. benim neslimden olan her galatasaraylı için fatih terim-galatasaray ikilisinin bir çocuğun masum iç dünyasındaki yeri bellidir. ergenliğe yeni yeni adım attığımız çağlar, bazı şeylerin nasıl ise hep öyle gideceğine dair kafada oluşan yanılgılar derken fatih terim-galatasaray ikilisi bir araya geldiğinde asla yenilmezdi bizim için. o dört senelik periyodu ilk ergenliğinde veya o civarlarda yaşamış olan herkes için bu durum böyledir. zaten 90'larda en mutlu çocukluğu da br şekilde galatasaraylı çocuklar geçirmiştir. çünkü bizim "fatih terim"imiz ve "hagi"miz vardı, onların yoktu. bizim fatih hocamıza aziz yıldırım dünyaları teklif etmişti de fatih hocamız elinin tersiyle itmişti. ne kadar zora düşersek düşelim, ne kadar geri kalırsak kalalım fatih hoca bir şekilde üstesinden gelir, bir şekilde geri dönüp noktayı koyardı. defalarca yaptı da. ne zaman geri düşse bir şekilde topladı. bu adam futbolu hayatının parçası yapmış milyonlarca galatasaraylı gence o kadar umutlu bir gençlik yaşattı ki bunun bir muadili yok.
ben lucescu'yu da çok sevmiştim. o mütevazı adamın o 2001 yılında ellerinden çalınan şampiyonluğunu, o 2002 yılında toplama takımla kazandığı şampiyonluğu ve liverpool-barcelona-roma grubunda son maçta ofsayttan yediğimiz golle elenmesini görünce luce'yi de çok sevmiştim. özhan canaydın "tüm galatasaraylıların gönlündeki hocayı getireceğim" dediğinde lucescu'nun sırtından hançerlendiğini düşünüp çok üzülmüştüm. gelen isim fatih terim değil de başkası olsaydı belki o yaşımda galatasaray'la arama mesafe girecekti ama sonuçta geri gelen fatih terim'di. ben sırf fatih terim için fiorentinalı oldum, hala da elimden geldiğince takip ederim viola'yı. orhan erdemir'e düşman olmuştum sırf fatih terim yüzünden. türkiye'de en beğendiğim hakemdi öncesinde. cecchi gori kankam oldu, berlusconi hocayı kovdu diye nefret ettim, hâlâ efsane 11'lerimin değişilmez adamı olan filippo inzaghi'ye karşı bilendim. bütün bunları iki sene boyunca bir gence yaptıran adam, bir araya geldiğimizde yenilmemizin mümkün olmadığı adam geri gelmişti ve luce'ye ne kadar üzülsem de fatih terim'e kızamamıştım, hatta sevinmiştim.
berbat bir ikinci dönem geçirdi. fenerbahçe'nin elindeki en büyük kozu onlara verdi. saçma sapan bir transfer sirkülasyonu oldu hattâ, sayısız topçu geldi gitti, bir şeye derman olamadı. fatih terim'in gittiği günü hatırlıyorum. özhan canaydın baskılara dayanamamış ve görevine son vermişti. o kadar berbat durumdaydık, adeta yerlerde sürünüyorduk ama bana koyan fatih terim'in gitmesi olmuştu. çünkü o gidiş, "yenilmezliğin" de son bulduğunun kabulü gibi gelmişti. fatih terim bile yenilmişti, o zaman biz nasıl kazanabilirdik ki artık? (allah gerets'ten razı olsun.)
sonra hocamız milli takımı avrupa üçüncüsü yaptı. çünkü o düşse de kalkardı, bocalasa da bir yolunu bulur, tepeye çıkardı. çıktı da. 2011 yılında ünal aysal'ın fatih terim'i açıkladığı zamanı hatırlıyorum. hayatımda aşık olduğum tek kadını da tam o sıralarda tanımıştım. fatih terim geri gelmiş, hem de artık eskisinden de dolu, eskisinden de tecrübeliydi; ben ise aşıktım, bundan daha iyi bir kombo olabilir miydi? 2013'e kadar hem ligde hem avrupa'da kazanılanlarla beraber fatih terim yine imparator tahtına oturmuştu. ama hayat bu, çatışmalar kaçınılmaz. benim için kaderin bir cilvesi mi bilmem, fatih terim'i yıldırım demirören'le yan yana güle oynaya poz verirken görmemle aşık olduğum o kadını son kez görmem aynı döneme denk geldi. ikisinde de yıkılmıştım. ondan sonra da hiç o kadar burnum sızlamadı zaten.
derken dördüncü dönemi geldi çattı. artık ilk gençlik geride kalmış, hayatta bazı şeyler görülüp geçirilmişti. "nerede kalmıştık" tweetini gördüğümde sadece bir tebessüm ettim. hoca ile beraber dursun ağa faciasından da kurtulmuştuk aynı dönemde. sonrasında iki sene üst üste şampiyonluk geldi, sonrasında sansasyonel transferler derken 2019-2020 geldi. kötü oyun zaten rahatsız ediyordu ama hocanın mustafa cengiz'e karşı takındığı tavır beni gitgide soğutmaya başladı. her seferinde ha düzeldi ha düzelecek diye bekliyordum ama ne takımda bir gelişme oluyordu ne başkan-hoca arasında. maalesef etrafını çeviren goygoycuların çok gazına geldi hoca. hele merhum başkanın hastalığı sonrasında olanları yazmak dahi istemiyorum. o zamanlarda yapılanları hoca değil de bir başkası yapsa, şu sözlükte argoyu bile bir iki kere belki kullanmış olan ben, ceza yiyecek giriler girebilirdim. ama işte sonuçta fatih terim'di, sadece ağır eleştirmekle yetindim. çünkü artık ne kadar duygusal olursam olayım aklımın o duygusallığı alt edeceği yaşlardaydım. sonrasında hocanın desteklediği burak elmas'ın başımıza bela oluşunu zaten canlı olarak yaşıyoruz.
elhasıl fatih terim'in gönderilmesi beni iki türlü rahatlattı: birincisi, artık hocanın galatasaray'a verebileceği hiçbir şey kalmamıştı çünkü herkes gibi o da zaman tünelinde artık sona doğru adımlarını atıyordu, yıpranmış ve yaşlanmış, zamana yenilmişti. ikincisi, son döneminde olanları da yoksayarak, bir nesil galatasaraylıya mutlu ve en önemlisi geleceğe dair umutlu bir gençlik yaşatmış, hayatımızın mutlu anlarında bir şekilde her zaman yüzü ve sesi olan bu adamı artık anılarımdaki o efsane figür olarak anmaya devam edebilecektim.
topçuluğunu bilmiyorum, iyi bir başkan olacağını düşünüyorum. ancak hatasıyla günahıyla, defolarıyla bir efsane teknik direktör fatih terim, 25 yılı devirip gelip geçti tarihimizden. zaman değişti, devir değişti, bir daha gelmez öylesi. zaten son dönemi bile o eski kendisi değildi. biz şanslı nesildik, bu efsaneyi her zerremizle gördük, yaşadık. ölene kadar da o mutlu zamanlarımızda yüzü hep aklımıza gelecek, sesi hep kulaklarımızda olacak.
inşaallah bundan sonra sadece "galatasaray sk başkanı fatih terim" olarak görürüz. çünkü başka türlüsü çok şeyin değerini kaybettirir.