iyisiyle, kötüsüyle, günahıyla, sevabıyla galatasaray'a 4. gelişini noktalamış efsanemiz.
sözlük tabiriyle, sözlüğün terimistalarından, yada fatih terimcilerinden biri olduğum için gerçekten çok üzüldüm. üzülmemim sebebi de gerçekten haksızlık yaptığımızı düşündüğüm için. bu haksızlık durumu kişiden kişiye farklılık gösterir, bu farklılıklar güzeldir ve kişilerinde düşüncelerine ket vuramayacağımız için de en iyisi kendi düşünceleri açıklamaktır.
kimse fatih terim'i kara kaşı kara gözü sevmiyor. bu adamı sevme nedenim galatasaray'a yaptığı hizmetlerdendir. şimdiye kadar galatasaray'a galatasaray gibi muamelesi eden, kendisi kadar galatasaray'ı benimsemiş ve hizmet etmiş birini bulmak gerçekten çok zor. başkanı, yöneticisi sürekli birileri geldi geçti bu kulüpten fakat fatih terim kadar sadece kulübünü düşünen, zarar vermemeye çalışan başka bir kişi bulmak yok denecek kadar az . fatih terim bize
aslolan galatasaraydır sözünü yaşayarak gösterdi. yani terimista olmamızın sebebi de kişi ya da kişiler değil, galatasaray.
peki gerçekten bu ayrılık galatasaray için doğru bir hamle miydi, hatta kimilerine göre geç kalmış bir ayrılık mıydı, yoksa daha da sabır gösterilmeli miydi? ben sabır gösterilmesi gerektiğini düşünen taraftaydım ve sürekli bunu dile getirdim. niye öyle düşündüğümü de açıklayayım.
fatih terim 4. defa galatasaray'ın başına geldiğinde aslında burada anlatıldığı gibi çok iyi bir takım almadı. tudor'dan aldığı takım çok büyük maliyetle kurulmuş, geri dönüşü neredeyse hiç olmayan ve yıllık giderleri çok fazla olan bir takımdı. üstelik geriye doğru gitmeye hızla devam eden, derbilerde bırakın puan almayı 3-0 yenildiğimize dua ettiğimiz, başakşehir'den 5 yediğimiz bir takımdı. tabii ki sonuçlar her zaman iyi olacak değil ama futbolcuların net bir şekilde hocayı istemediği hatta maicon'un soyunma odasında tudor hoca'ya saldıracak duruma geldiğini hepimiz biliyoruz. yani bu takıma fatih terim gelmese de mutlaka birisinin gelmesi gerekiyordu. gelmeseydi ya da fatih terim gelmeseydi muhtemelen galatasaray'ın maddi olarak geri dönüşü olmayan yola girdiği görürdük. fatih terim o takımı aldı ve orta sahadaki en önemli oyuncularından birini kaybetti. buna rağmen kadro dışı donk'u orta saha oynatarak, derbi kazanamayan takımı derbilerde fark yiyen takımı derbilerde ve büyük maçlarda kazanarak şampiyon yaptı. eğer o sene şampiyon olunmasaydı şampiyonlar ligi gelirinden mahrum kalacak takımın oyuncu maliyetlerini ödemesi çok da mümkün olmayacaktı.
bununla beraber bu 3,5 senelik mustafa cengiz yönetiminde ffp kısıtlamasıyla uğraştı. bu kısıtlama hem yönetimin hem hocanın elini kolunu o kadar bağladı ki, özellikle ellerinde buldukları kadro bu bağlamayı kör düğüm yaptı. ellerinde satabilecekleri çok değerli oyuncu olmayınca, gelişmek için elinde iş yapan oyuncuları satmak zorunda kaldı. fernando- gomis- rodrigues gibi takımın önemli parçaları biraz da mecburiyetten satıldı. çünkü satılmasa kimse alınamayacaktı. bu 3 senelik dönem bu döngü içerisinde geçti ve bu döngüyü oluşturan oyuncular biraz mecburiyetten biraz iş bitirememeden hep kiralık oyuncular oldu. yani fatih hoca şu kadar transfer yaptı hala elde bir şey yok demek biraz ezbere karalama yapmak demek. bu 3,5 sene boyunca da mali olarak takım transfer al-satta kardaydı. tabi bu kadar kiralık oyuncuyla oturmuş oyunlar oynamak imkansızdı. yani burada hangi hoca olsa bu kadar sirkülasyonun olduğu yerde en fazla bu kadar başarılı olabilirdi. dediğim gibi bu sirkülasyonun fazla olmasında en günahsız kişi belki de hocaydı. hatta kötü miras alan yönetimdi. buna rağmen hoca elinden geldiği kadar yönetime hareket alanı oluşturmaya çalıştı ama bu sefer de beceriksizlikten bu dönüşümü yapamadık.
bu 3,5 sene sonunda galatasaray 2 kere şampiyon olup, bir kere 6. bir kere de 2. oldu. 2. olduğumuz 2020-2021 sezonu averajla 2. olduk. aslında şampiyon olduğumuz sezonlarda da sürek aleyhimize olan hakem hataları şampiyon olamadığımız sezonlarda daha da şiddetliydi. mesela şampiyon olduğumuz sezonda biz var kayıtları açıklansın dedik, hakemler düdük assın dedik, ali palabıyık maçımızı yönetmesin dedik ama rakiplerimiz bildiri yayınlayıp ağlama emojisi attılar. yani oyun olarak yapamadığımız şey, şampiyon olamadığımız 2 sezonda tff'yi de yenememek oldu. hatta 2019-2020 sezonunda oynadığımız oyun son 10 yılın en dominant ilk 3 performansından biriydi. bilerek oyuncularının sakatlandığı, penaltılarının verilmediği, 6 saniye kuralının hatırlanıldığı maçlardan sonra forvette akbaba defansta emin bayram ile maçlara çıkmak zorunda kaldık. tabii bunlar unutuldu, lig sıralamamız kaldı. bu sezonlar fatih hoca'nın da söylediği profesyonel kötülüğün çok iyi çalıştığı zamanlardı.
rahmetli başkan mustafa cengiz başkan adayı olmayıp seçim yapıldıktan sonra burak elmas başkan oldu ve fatih terimle devam edeceğini söyledi.
aslında bu döneme 4. dönemin devamı değil de fatih terim'in 5. dönemi demek daha olurdu. çünkü fatih hoca bu 4 sene içerisinde ilk defa elindeki assetleri satmadan yenilerini koyabileceği, işleyen çarkları bozmadan, işlemeyenleri değiştirebileceği, yani yeniden yapılanabileceği bir takım inşa etme şansı elde etti. çünkü bu dönemde daha önceki dönemlerde çektiği ffp sıkıntısını yaşamayacaktı. yani bu dönemde fatih hoca'ya takımın başına yeni gelmiş hoca muamelesi yapılması gerekiyordu. baştan takım kurulacak, sabır edilecek, genç ve oynayan oyuncular alınıp bunlardan kar elde edip, önümüzdeki seneler bu proje avrupa'da ve alt liglerde oynattığımız alt yapı oyuncularımız takıma monte edilmesiyle devam edilecekti. bu proje taraftar, yönetici, blogger, youtuber vb. bütün herkesin hoşuna gitti. projenin akıl babası kimdi bilmiyorum fakat sürdürülebilir bir başarı olması bu yola girmek biraz da mecburiydi. biz de bu yola fatih hoca'yla girmeyi istedik ve aslında güzel de tepkiler oldu. gençsaray, ajaxsaray gibi söylemler çok sık kullanılmaya başlandı. tabi bu projenin başarılı olması için gerekli en önemli husus sabırdı. peki bu sabır için geçen süre ne kadar?
şimdi fatih hoca'nın bu 2021-2022 sezonunu 4. sezonu olarak görürsek sabır göstermemek ya da direk başarı beklemek normal karşılanabilir fakat bunu hoca'nın 1. yılıymış gibi kabul etmemiz gerekiyordu. çünkü bu 2021-2022 sezonu projenin ilk yılıydı. zaten dünya'nın en büyük ve en başarılı teknik adamlarına baktığınızda çok fazla imkanlara rağmen ilk 2-3 yılında başarılı olamadığını görürüz. buraya kloop'un liverpool- dortmund , ferguson'un manchester kariyerlerini örnek olarak gösterebiliriz ve örnekler çoğaltılabilir. hangi takım güvendiği hocaya sabır gösterdiyse başarıya ulaştığını da görebiliriz.
hoca'da kendisinde bu krediyi alacağını düşünmüş olacak ki, kariyerini de riske atıp, sergen'in, vitor'un yaptığı hoyratlığı yapma imkanı olmasına rağmen yapmadı. çünkü denildiği gibi şimdi ghezzal'i almak belki daha fazla puan kazandıracaktı ama morutan 3 sene içinde hem para kazandırıp hem de maç kazandırabilecekti. hoca kendisinin de dediği gibi miras bırakma yolunu, galatasaray'ın geleceğini düşünmeyi tercih etti. bunu yaparken de uefa avrupa liginin en zorlu gruplarından birinden namağlup lider çıktı. aslında işler çok kötü gitmezken türkiye süper liginde gücü tff'ye yetmiyordu. işte genç takım olmasının en büyük eksiğini burada yaşadı. daha tecrübeli takımlarla hakemi de yenebilirken genç takım bununla başa çıkamamaya başladı. eskiden 2 golümüz iptal edilince 3. için baskı yapan tecrübeli oyuncular bu sene yoktu. o yüzden gol atınca gol yememek için oyundan düşüldü, golümüz verilmeyince ya gol kaçırınca aşırı tedirginlik başladı. aslında oyuncuların geriye gitmesi de bu dönemde başladı. çünkü skor almak için baskı oluşmuştu ve bu baskıyla hakem baskısı birleşince oynanan oyun sonuca yansımadı. fatih hoca'da buna çözüm olması için ileride daha fazla kişi olmayı tercih etti ve doğru oyun yerine skor odaklı oyun oynatmaya çalıştı ki bence bu dönemde yaptığı en büyük hata buydu. aslında bu domino etkisi takımın bu hale gelmesine sebep oldu. yani takım daha kötü oynamaya başladı. sezon başında oynayıp skor alamayan takım, oynayamaya da başladı. bu da aslında medyanın, tff'nin , karşıt taraftarın beklediği ve istediği şeydi. hatta istatistik bilimine bile savaş açıldı bu uğurda. bu durumla beraber istedikleri, tff'nin istediği oldu ve hoca görevinden alındı.
yani fatih hoca'ya taraftar ve yönetim tarafından verilen sabır sözü tutulmadı. peki bu sözün tutulmaması ne kadar önemli? aslolan galatasaray diyen taraf için çok çok önemli. fatih terim pandemi sonrası 2019-2020 sezonundan sonra görevinden alınsa böyle bir şey yazmazdım, yada sabır gerekirdi demezdim fakat bu süreçte görevden alınması gerçekten galatasaray adına çok çok önemli ve bu önem negatif yönde.
şimdi fatih hoca genç takım kurduktan sonra 6 ay içinde gönderildi. bundan sonra hiç bir hoca böyle bir planlamaya girişemez. belki görevi sonradan kabul edip, ligde şansımız kalmayınca genç oyunculara yer verir fakat bu oyuncular üzerine oyun inşa etmeye çalışmaz ki çalışırsa da sonunun ne olacağını bilir. bu da bizim hoca bulamamamıza sebep olur. ali koç 4 yılın neredeyse 1 yılını hocasız geçirdi ve hala hoca bulamıyor ki fenerbahçe ve ali koç bize göre daha fazla maddi imkanlara sahip takım. yani bulamama sebebi sadece türkiye ligi değil, kariyerlerini riske atmak istememeleri. işte burada yine bir paradoks çıkıyor karşımıza. iyi hocalar sabır gösterilmediği için gelmek istemiyor, kariyer kaygısı olmayan hocalar da yetersiz cv ve başarıdan dolayı çabuk harcanıyor. bu ikilem içinde kalındığı sürece de başarı gelmiyor. belki anlık başarı gelebilir ama sürekli gelmesi için bu sarmaldan çıkılması şart. fenerbahçe 4 yıldır bu sarmalın içindeydi, biz de artık bu sarmala koşa koşa bağıra bağıra girdik.
ben şahsen kişisel olarak hoca'ya hakkım varsa helal olsun, umarım hoca da bizlere hakkını helal eder.
demek istediğim son söz de şu. lütfen fatih terim'i sevenleri ithamlardan kaçının. çünkü fatih terim'i seven biri şunu da net olarak biliyordur ki fatih terim galatasaray mutlu olduğunda mutlu olan bir insandır. yani
aslolan galatasaraydır.