türk insanının basketbol ile, daha da önemlisi büyük turnuvalar ile imtihanı şeklinde de özetlenebilecek olan efsanevi turnuva. seksenli yılları her alanda olduğu gibi sporda da sıkıntılı geçiren, şerefli beraberliklerle, yenildik ama ezilmediklerle avunan bir türkiye vardı. 1988-89 sezonunda meşhur neuchatel xamax maçındaki geri dönüş türk sporunun uluslararası arenadaki makus talihine vurulan ilk darbeydi. doksanlı yıllarda yavaş yavaş kabuğunu kırmaya çalışan, sınırlarının ötesindeki dünyaya her anlamda adapte olmaya çalışan bir türkiye vardı bu sefer. futbolda galatasaray, basketbolda efes pilsen, voleybolda ise eczacıbaşı çıtayı yükseğe koymaya başlamıştı. galatasaray'ın şampiyonlar ligi logosundaki 8 yıldızdan biri oluşu, doksanların ikinci yarısında türkiye ligini domine ederken avrupa'da da yavaş yavaş üstüne koyup en sonunda uefa kupasını kaldırması, efes pilsen'in koraç kupasını kaldırıp 2 sene kapısından döndükten sonra euroleague'de f4 yapması, her ne kadar hezimet olarak hatırlansa da o tarihten 5 sene önce hayal olan kara perşembe, eczacıbaşı'nın o zaman ki adıyla top teams kupasını kaldırması... bu başarılar bir yandan türk sporcusunun ufkunu açarken türk halkının da yıllardır süren manevi boşluğunu doldurmaya başlamıştı. o heyecanın ve sevinçlerin tadını alan türk halkının hevesi ve algısı da azami düzeydeydi.
işte tam böyle bir dönemde mükemmel zamanlama ile ülkemizde düzenlenmiş bir turnuva idi. altın jenerasyon sayılabilecek bir ekiple turnuvada yer alacaktık, hevesli ve aç bir taraftar kitlesi de arkamızda olacaktı. sokaklarda
kanka senle bir kez daha şampiyon olacağız diye bağrışan çocukların taştan kale yerine derme çatma potalar yapıp basketbol oynamaya çalıştığı fantastik bir hava yaratmıştı. buna ek olarak ülkemizde düzenlenen ilk büyük şampiyona olmasının da verdiği ilave bir açlık ve ilgi vardı.
netice itibarı ile spor sergi'nin istanbu halkında yaptığı etkinin benzerini türkiye çapına yaymış efsane bir turnuva olmuştur. bugün yirmili yaşlarında olup basketbolu takip eden türk vatandaşlarının önemli bir kısmının ruhuna bu zehir o günlerde bulaşmıştır ki bugünün hemen hemen tüm türk basketbolcuları da bu tasnife dahildir. üzerinden 17 sene geçti. engelsiz aslanlar'ın leblebi gibi topladığı kupaları da dahil edersek 15 civarı avrupa ve dünya kupası kaldırdı türk basketbolu. artık belli bir derecenin altını ciddi anlamda başarısızlık kabul edebilecek konuma ulaştı. kıtasının ve hatta dünyanın üst seviye milli takımları arasına girmeyi başardı pek çok dönemde.
bir daha öyle büyük heyecan yaratıp hepimizi bir araya toplayıp bir rüzgar yaratılmasına sebep olacak bir olay sanırım yaşayamayız...
en basit sebep o günlerde bir dünya starı ülkemizde maça çıksa hayran hayran izleyip bişeyler kapmaya çalışacak olanlar çoğunlukta olurdu.
bugün ise adamcağızın/kadıncağızın yüzüne bakıp "senin oynayacağın topu sikeyim" diye bağıranlar...