resim
Erman Toroğlu
Görev:Eski Hakem
Yaş:75
Uyruk:Türkiye
Görev Aldığı Maçlar
  • 103
    --- alinti ---

    geçen hafta ki maraton programında da erman toroğlu yaklaşık 10 kere kadar baros’tan bahsetti.
    emek hırsızı dedi.
    hakemleri kandırıyor dedi.
    üstüne basa basa hakemler bu adama dikkat edin dedi.
    yani açık hedef yaptı.
    dün akşam gene aynı söylemler devam etti.

    önümüzde bir beşiktaş maçı var.
    ve lig 2-3 hafta içinde digitürk yetkililerinin hiç istemeyeceği bir şekilde fenerbahçe-galatasaray arasına kalacak. diğer takımlar, özellikle de beşiktaş, haftaya bizden alacağı olası bir mağlubiyetle devre dışı kalacak. evet ligin henüz çok başı ama görünen köy kılavuz istemez.
    o zaman beşiktaş bizi yenmeli !
    ama nasıl ?

    10 kişi kalırsak belki yenerler !
    erman toroğlu ve buna çanak tutan maraton programı bunun zeminini 2 haftadır düzenledi.
    oklar, milan baros’un üzerinde olacak. hakem ilk hareketinde çekecek sarı kartı. bu o hale geldi artık.
    o yüzden, hem taraftralar olarak, hemde yönetim olarak erman toroğlu’na bir tepki göstermemiz ve baros’a bilenmeye başlayan hakemlerimize karşı bir duruş göstermenin zamanıdır.
    evet, baros’un faul olmayan, kendini yere bıraktığı posizyonlar var. bizde yok demiyoruz. ama 2 maçta 2 tane posizyon getirip, işte hedefiniz demek çok ayıp, ayıptan öte komplo…
    maça 2 hafta var ama erman toroğlu ve digitürk’ün bunu işlemeye devam edeceğini biliyoruz.

    o yüzden dikkat !!!

    --- alinti ---

    kaynak: scoutgs
  • 109
    bugünkü maraton programında tam anlamıyla sıçıp sıvamıştır. şöyle ki;

    12 eylul 2009 galatasaray besiktas macindaki serdar özkan'ın leo franco ile karşı karşıya kaldığı pozisyonu yorumluyor. kalecinin elle müdahelesinin ceza sahası dışında olduğunu söyleyip kırmızı kart gerekir diyor ve devam ediyor: "sevgili şansal şimdi kalecinin yerinde servet olsa, o da bu müdaheleyi yapsa bariz gol şansı olduğundan hem penaltı hem kırmızı kart gerekir."

    sayın toroğlu, defans oyuncusu müdahale yaptığında penaltı oluyorsa top nerededir? dur ben söyleyeyim: ceza sahası içinde. e peki bu benzetmede top ceza sahası içindeyse leo franco'nun elle oynaması neden yanlış oluyor?

    rica ediyorum saçmalamayın. korkudan dizleriniz titriyor tamam da bu kadarı da fazla yani.
  • 112
    ceza sahasında yapılan müdahalelerde isterse atlayabilir miydi isterse geçebilir miydi gibi inanılmaz saçma sorularla pozisyon yorumlayan eski hakem.fenerbahçe -manisa maçında bekir in, sürücüsü düşmüş motorsiklet gibi kayarak gelmesini bu şekilde yorumlamıştır.başka zamanlarda ceza sahası içine giren futbolcu, defans oyuncusunu esir alır o dokunulmazdır.diyerek olaya başka bir kapı açan kişi de kendisidir.
  • 121
    bu günkü yazısının okunması gerek. beğenmiyoruz genel olarak elbette, ama aziz yıldırımdan korkmadan yazan ender kişilerdendir.

    --- alinti ---

    bünyamin gezer, hürriyet’e konuşmuş. gazete açısından mükemmel bir iş. ama maalesef aynı cümleyi bünyamin ve türkiye futbol federasyonu için söyleyemeyeceğim. çünkü, konuştukça batmış.

    tüm röportajdan ben şu mesajı çıkardım. bünyamin, “ben bu maçı oynatmazdım. ama, eğer oynatmasaydım...” demiş ve korkmuş. buradaki ince nokta şu. “maçı oynatmazdım” cümlesini bünyamin hakem kimliğiyle söylemiş. fakat 10 saniye sonra bünyamin’in polis ruhu ve kimliği öne çıkmış. ölülerden, yaralılardan, olaylardan bahsetmiş.
    bünyamin polislik yaparken, hakemliği işine karıştırıyor musun? ankara emniyet müdürü’nün karşısında düdük çalıp, kırmızı ve sarı kart gösterebiliyor musun? içişleri bakanı’nın yanına gittiğinde hakem kıyafetiyle mi, polis kıyafetiyle mi gidiyorsun?
    fırsatı kaçırdın
    tarihi bir fırsatı kaçırdın bünyamin. bugünlere çalışarak geldin, allah da sana bu fırsatı altın tepside sundu ve sen onu elinin tersiyle ittin. belki de milat olacaktın. ama o milat da ortadan kalktı. “ahh, keşke” diyeceğin günler çok olacak ama sen bu maçı kaybettin bünyamin. neden mi?
    bak bünyamin kardeş. benim hakem olmama sebep hakemlerdi. neden biliyor musun? benim futbolculuğumda düdük çalan hakemler diyarbakır’da, ankara’da, izmir’de ve istanbul’da aynı düdüğü çalmazdı. ben de derdimki, “sen hakem olarak beni ezdiriyorsun. benim ağzımdaki lokmayı haketmediği halde karşımdakine veriyorsun. bir gün ben de hakem olacağım.”
    bünyamin, hangi düşüncedeydim biliyor musun? aynen şükrü saracoğlu stadı’ndaki keita’nın. çünkü, sen o maça çıkan galatasaraylı futbolcuların hak ve hukuklarını koruyacak hiçbir şey yapmadın. o galatasaraylı futbolcular bu atmosferin içinde ezilirlerken, sen buna çanak tuttun. gücünün yetmediğini sen de anladın, galatasaraylı futbolcular da anladı, fenerbahçeli futbolcular da anladı, seyirci zaten anlamıştı. sana yoklama macunu attılar bünyamin. sen de o macunu arda-baroni olayında yedin. diyelim ki pozisyonu görmedin. peki ondan sonraki arbedeyi niçin protokol tribününde maç seyreder gibi seyrettin bünyamin. daha oracıkta arda, baroni ve bilica’yı oyun harici yapabilirdin. yapamadın. o dakikadan sonra zaten senin yardımcının da kafası yarılmıştı. aslında kafası yarılan yardımcı değildi. o kan akan kafa türkiye futbol federasyonu’nun kafasıydı. sen onu çözemedin bünyamin. sonra ne oldu biliyor musun?

    hakemlik değil polislik yaptin

    keita’ya atılan maddede bu oyuncu tedavi gördü. ve o tedavi görürken şunları düşündü: “ben türkiye’ye geleli 3 ay oldu. böyle bir atmosferi de ilk defa görüyorum. şu ana kadar gördüklerimden sonra ne bu hakemin, ne de yardımcıların, ne de dördüncünün beni koruyacaklarına inanmıyorum. atılan maddeyi de alıyorum. topu da alıyorum. federasyon temsilcisine gidip malları önüne koyuyorum.”
    sen dönüp keita’ya sarı kart gösteriyorsun. bak bünyamin o ana kadar bir şey yapamadın ki keita’ya sarı kart gösteriyorsun. aslında keita’nın yaptığı hareket senin bu maçta ne kadar otoritersiz ve güçsüz olduğunun belirtisi. ne yapacaktın bünyamin? 4 hakem santraya gelecektiniz. temsilciyi çağıracaktın diyecektin ki, “maçın gidişatı kötü. anons mu yaptırırsın, yetkililerle konuşur musun. anlamam.”
    temsilci ne yapacaktı? gidecekti o maçın emniyetiyle sorumlu kimselerle konuşacaktı. fenerbahçe kulübü yetkilileriyle konuşacaktı. seyircilere teker teker telefon veya mail atamayacağına göre, anons yapılacaktı. seyirci ikaz edilecekti ve maç tekrar başlayacaktı. aynı hareket olunca da soyunma odasına gidilip, bir daha gelinmeyecekti.
    bunu çok iyi biliyordun. sen santraya gidip oturamadın. niye? temsilci yetkilileri çağıracaktı ve yetkililere anons yaptıracaktı. yani sen bombayı gereklilerin eline verecektin. ama yine sahaya bir şeyler atılacaktı ki atıldı, birinin kafasına da gelse soyunma odasına gidecektin. bunların hepsini yapamadın. neden? polisliğini düşündün. polis ruhuyla hareket ettin. o zaman polislik yapacaktın, hakemlik yapmayacaktın. şimdi yarın bir hakem senin yapmadıklarını uygularsa ne olacak? o da “tu kaka” olacak. yazık oldu bünyamin.

    sen maçi değil, maç seni idare etti

    futbolcular sana güvenmiyorlar. devre bitimine doğru dördüncü hakem tabelayı kaldırıyor, 2 dakika gösteriyorsun. bak bünyamin. saniye, saniye tutturdum. maç senin saniyenle 9 dakika durdu. bu 9 dakikayı oynatmaya mecburdun bünyamin. neden? o maça parayı veren ve tribünde olanlardan, yayıncı kuruluşa o parayı veren milyonlarca insandan, restaurantlara ve cafelere milyonlar bırakan insanların cebinden bu paraları almaya hakkın yok da ondan. 7 dakika çok uzun süre bünyamin. 2 gol galatasaray atabilirdi veya 3 gol fenerbahçe atabilirdi. o kimseyi ve seni ilgilendirmez. niye oynatamadın? sordun mu kendine? oynatamazdın.
    bünyamin maçı idare edemiyordun, maç seni idare ediyordu. 90 dakika bitiminde 4 dakika verdin. galatasaray 10 kişi, fenerbahçe 2-1 galip. 20’de verirdin 30’da. verdiğin dakikalarda fenerbahçe bir gol daha attı. sen ne yaptın? kolayı seçtin. kolayı herkes yapardı, sana büyük ikramiye geldi ama sen polis kaldın bünyamin. hakemlik yapamadın. bundan sonra ne yaparsın bilemem ama işin çok zor. allah yolunu açık etsin.
    uzun lafın kısası. pazar akşamı saraçoğlu’nda yaşananların benzeri yine aynı statta ama bir avrupa maçında yaşansaydı sonuç ne olurdu?
    not: bünyamin. şimdi bundan sonraki maçlarında bırak yardımcının kafasının yarılmasını, senin de kafan yarılsa dikiş attırıp maça devam etmeye mecbursun.

    --- alinti ---
  • 122
    tek kelimeyle helal olsun!!!

    ha bu yazdıklarından sonra bir şey değişir mi? tabii ki değişmez, çünkü burası azizin çöplüğü...

    -futbolcular sana güvenmiyorlar. devre bitimine doğru dördüncü hakem tabelayı kaldırıyor, 2 dakika gösteriyorsun. bak bünyamin. saniye, saniye tutturdum. maç senin saniyenle 9 dakika durdu. bu 9 dakikayı oynatmaya mecburdun bünyamin

    -fenerbahçe şükrü saraçoğlu stadı tribünlerinden herşey atıldı. lig tv kameramanının boynuna votka şişesi bile atıldı. bu votkayı tribünde portakal suyuyla mı içtiler, nar suyuyla mı içtiler, enerji içeceğiyle mi içtiler? onu bilemem. ne oldu? sahadaki görevliler atılan votka şişesini alıp yok etti.

    -özel güvenlikçilerin bazıları seyirciler tarafından dövüldüler. peki, türkiye’nin en modern stadında bütün bu atılan cisimler ve dövülmeler güvenlik kameraları tarafından kayıt edildi mi? edildi. 360 derece dönen ve adamın neredeyse burnundaki kılları bile zoomlayan bu kameraların görüntüleri ortaya çıkarılamaz mı? onu bilemem. onu, başkan aziz yıldırım ve istanbul valisi muammer güler bilir.
    peki, fenerbahçe şükrü saraçoğlu stadı’nda sahaya atılanlar ve sahaya sokulanlardan fenerbahçe yönetiminin haberi var mıdır, yok mudur? statlarında kayadan kuş uçsa, aziz yıldırım buna müsaade eder mi, etmez mi? bunları bilemem. sahaları kaç maç kapanır onu da bilemem. galatasaray’a 5 maç kapama vermişlerdi.
    güçleri yeter mi?
  • 123
    erman toroğlunun 30 ekim 2009 tarihli yazısı,ne kadar sevmesem de takdir edilesidir...
    --- alinti ---

    islak imzalı mektup

    fenerbahçe-galatasaray derbisi oynandı ve bitti. hem basında, hem de kamuoyunda ikilem var. oynansa mı doğru olurdu, oynanmamasa mı? ben kendi görüşlerim çerçevesinde fikir yürüttüm. hala da aynı fikirdeyim.

    oynatılmamalıydı. çünkü, türkiye’nin en üst maçı, en üst zorluktaki maçı. eğer burada bir uygulama yapılsaydı, diğer bütün maçlar kurtulacaktı. belki de milat olacaktı, olmadı.
    şimdi burada herkesin gözünden kaçan bir ayrıntı var. hadi gözlemcilerin, temsilcilerin kaçıyor, kaçabilir. hakemlerin gözünden kaçmaması gerekir. ama hakemler susuyorlar. bakın neden?
    bu tartışılan konuda hiç tartışılmayacak net bir olay oldu. hakemler bunu çok iyi biliyorlar. sevgili ercan saatçi, benimle aynı fikirde olmadığını dün hürriyet’teki yazısında 12 madde halinde sıralamış. sevgili ercan, ahmet güvener adında birisi var. ben iyi tanırım. zaman zaman tartışmamız olmuştur, zaman zaman konuşmuşuzdur. ama, ahmet güvener’e soyadı gibi güvenirim. “galatasaraylı” derler ama bir gün işine karıştırmamıştır. daha da önemlisi ahmet güvener zaten kilolu bir adamdır. espri bir yana onun yüzünden değil, kişilik olarak kıvırtamaz. “dan” diye söyler sözünü. peki bu ahmet güvener kim ve görevi ne? ahmet güvener şu anda futbol federasyonu genel sekreteri.
    tek tek anlatıyor
    ahmet güvener önce izmir’e gidiyor. temsilcilere ve gözlemcilere. maçların öncesinde ve sonrasında neler yapılması gerektiğini teker teker anlatıyor. diyor ki, “sevgili arkadaşlarım, buradan silivri’ye gideceğim. orada da hakem arkadaşlarıma bunları anlatacağım. çünkü, aynı şeyleri duyun ki aynı şekilde hareket edin. herkes koordineli çalışsın.”
    ahmet güvener ne diyor hakem ve gözlemcilere? “maçtan önce, maçın içinde ve maçtan sonra hakemlere yapılacak fiili tecavüzde maçı oynatmayın.” bu yumruk olur, şişe olur, para da olur. maraton’da yardımcı hakemin kan akan başını gösteriyorum, şansal büyüka diyor ki, “erman hocam lütfen oynatma rtük’ten kapatma veya uyarı alacağız.” işte benim hakemimin durumu. başında kanlar akıyor, ekranda göstersek rtük eylem yapacak, ama benim hakemlerim bu eylemi yapamıyorlar. temsilci ve gözlemciler de bu işe çanak tutuyorlar. futbol federasyonu’nun sezon başında temsilci, gözlemci ve hakemlere söylediği bu ikazın yani tebligatın nedeni şu. geçen seneki van-eyüp maçındaki olaylar. anormal olaylarla gelişen maç normalmiş gibi bitti. fakat federasyon çok doğru bir karar vererek ve geriye doğru giderek hukuki yönden bazı sakıncaları olmasına rağmen cesaretli bir karar aldı. aynı zamanda da uyguladı. hatta bu olaydan dolayı ben bayağı tehdit aldım. yazı yazdım diye tehdit de edildim. federasyonun verdiği talimatı bünyamin gezer, derbide uygulamamıştır. sebebi de hakemlik yapma sevdası.
    gezer uygulamadı
    hakem kardeşlerim şunu hiçbir gün unutmayın. “benim çıkacağım her maç son maçım olabilir” diye sahaya çıkarsan hakem olabilirsin, yoksa olamazsın. ama hakemliğe yapışırsan ve hakemlik bir yaşam biçiminse, bunu yapamazsın. bünyamin, yetkili olmasına rağmen ve herşeyi bilmesine rağmen uygulayamadı. ahmet güvener’in bu talimatları söylediği salonda o da vardı. bundan sonra hakemler güvener’in verdiği bu talimatları uygulamaya kalkarlarsa ne olur? ben fenerbahçeli, galatasaraylı veya beşiktaşlı değilim. bu maçı fenerbahçe, galatasaray veya beşiktaş gözüyle de yorumlamıyorum. keita’ya gelen cisim galatasaray tribününden atılmış. beni bağlamaz. hangi tribünden atılırsa atılsın o oraya nasıl girmiş? o beni bağlar. dünyanın her yerinde statlarda sular açık karton bardaklarda satılıyor. insanlar kilotlarına kadar aranıyorlar. peki o paralar nasıl giriyor? seyircilerin bazıları eski telefonlarıyla geliyorlar. su doldurdukları balonların içine o eski telefonlarını, hatta kullanmadıkları şarj aletlerini koyarak sahaya fırlatıyorlar.
    maçı başlatan bünyamin, futbolcu yaralandığında santraya dört hakemiyle gelip, temsilciyi çağırıp anons yaptırmıyor. bu da benim fikrim ve yorumum değil. futbol federasyonu’nun talimatı. peki, o zaman bu işler nasıl düzelecek. çok zor. yavuz karaozan, derbinin gözlemcisi. ben olsam onu bu maça vermezdim. neden verildiğini de verdiği puandan anlıyorsunuz. bu maçtan çıkan ders şudur. hakem bünyamin gezer, futbol federasyonu genel sekreteri ahmet güvener’in bağıra bağıra söylediği talimatları yerine getirmemiştir.
    görüntüler ortada
    gördün mü bak bünyamin. kavga edenleri atmaya yüreğin yetmedi. sonradan, “o kavgayı görmedim” dedin. ama sonra ne oldu? tv görüntüleri var. yapılan kavgayı oluduğu gibi seyrediyorsun. “yardımcımı tedavi ettiriyordum” demişsin, yardımcının kafasına madde kavga sonrası geliyor.
    sevgili bünyamin, nasıl iş bu? ahmet güvener konuşurken duymuyorsun, futbolcular kavga ederken görmüyorsun, küfür edilirken kulağın kapalı. nasıl oluyor? üç maymunu oynuyorsun. görüntülerde bilica’nın vurduğu ve senin de seyrettiğin kanıtlanırsa sambacı ceza yemez. fenerbahçe burada haklı. kara kaplı defter diyor ki, “hakemin görmediği yerde yayıncı kuruluşun görüntüleri ile ceza verebilirsin.”
    türk futbolu ve senin adına inanılmaz bir fırsat ayağına geldi bünyamin. cesaretle yapacaktın. ya kafana bin tane şey geldi, ya da bazı kişiler aklını karıştırdılar. o seninle allah aranda bir olay. ne demek istediğimi hakemlik yapacağın ileriki yıllarda daha net göreceksin. bak hiç penaltı, faul, el, kol anlatıyor muyuz? çünkü olur. bin tane penaltı vermezsin, bin tane yanlış penaltı ve karar verirsin. hiç önemli değil. bir bu kararı verseydin yeterdi ve türk futbolu kurtulurdu.
    not 1: sevgili ercan saatçi. ahmet güvener’e ulaşıp konuşursan sana çok daha faydalı şeyler anlatacaktır.
    not 2: farkında mısınız, rijkaard geldiği günden beri bu maça kadar ağzını açmadı. ama baktı ki türkiye’de futbol onun oynadığı avrupa ülkelerindeki gibi değil. bunu anladı ve başladı konuşmaya.
    not 3: futbol federasyonu başkanı sayın mahmut özgener, son zamanların moda tabiriyle ıslak imzalı mektuplardan birini de bülent yavuz’un dünkü akşam gazetesindeki yazısından sonra tahmin ediyorum gazetenin genel yayın müdürü’ne veya sahibine de yollayacaktır.
    not 4: eğer ligde şampiyonluk yarışında ve düşme hattında kopma olmazsa bu yazıyı saklayın. ileride çok lazım olacak. “derbi ne kadar iyi oldu da oynandı” diyenler de yazılarını saklasınlar. bakalım hangimiz o gazeteleri yiyeceğiz.

    erman toroğlu / hürriyet
    --- alinti ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın