varmış.
aslında gözümüzün de önündeymiş. adam geldiğinden beri stratejisi baya baya barizmiş aslında. şöyle ki;
biliyorsunuz erden bey maneviyata çok değer veren, hayatını resmen belirlediği belli manevi değerlere göre yaşayan bir insan. realist bir birey olarak çok anladığımı iddia edemeyeceğim bu olgu, kendisinin galatasaray içerisinde süre aldığı her dakikaya işlemiş durumda. deprem zamanı yaptıkları olsun, bu güne kadar oyuncularla ilgili söyledikleri olsun, her zaman belli bir çizgide oldu kendisi. genel hayata bakış açısını da aslında transferlere de yansıtmış bir isim erden timur. yaptığımız transferler ile ilgili bir karakter analizi muhabbeti var malum. aslında bu karakter analizinin anladığım kadarıyla en temel kıstası ise bildiğimiz başke bir kavram,
floryanın suyupeki ne bu floryanın suyu? bu aslında kulübümüzün yıllardır geliştirdiği bir yetenek. belli zamanlarda o suyun kuraklıklarla boğuştuğu olsa bile, o su her zaman orada. o suyu içenler space jam filmindeki gibi birden özel güçlere sahip olsa da, aslında sonradan ortaya çıktığı gibi , sadece sıradan bir su bu floryanın suyu. ama içinde özel bir madde var. o da insanlara verilen değer ve hayatlarında daha önce hissetmedikleri aidiyet duygusunu ortaya çıkarıyor.
zamanında fatih terim'in suya kattığı bu özel maddeyi, şimdi de erden timur boca ediyor.
türkiye'ye gelen yabancı topçuların fatih terim'in baba figüründen, karizmasından etkilendikleri yadsınamaz bir gerçek. erden timur ise bunu okan hoca'nın da desteği ile, biraz daha farklı bir yolla, oyunculara değer göstererek, onların sevildiğini hissedilmesini sağlayarak yapıyor. ve bu sayede yolu buraya düşmez dediğimiz, düşse bile yatar dediğimiz her isim bu takıma ve bu armaya katkı sağlıyor. bakın size bir paralel evren senaryosu çizeyim erden bey'in aldığı oyuncularla ilgili. bu oyuncular galatasaraya gelmiş ve floryanın suyunu içmemiş olsalar ne olurdu;
- icardi : türkiye'ye gelmiş , ilk sezonunda wanda ile olan problemlerini çözememiş ve şu an arabistanda olurdu
-zaniolo : en başından galatasaraya gelmez , romadan şu an west ham'a gitmiş olurdu.
-mata : bütün sezon bir maça bile çıkmamış, emekli ikramiyesini yemiş , devre arası ilk uçakla gitmiş olurdu. şimdiki gibi her ilgilenilen oyuncuya elçilik yapmazdı adımıza.
- boey-nelsson , sezon biter bitmez marcao gibi resti çekip takımdan cüzi miktarlara ayrılmış olurdu.
bu adamların her birinin açıkçası olması beklenen sonuçları buydu arkadaşlar. bu farkı yaratan erden timur hayatında uyguladığı standartları bu adamlara işlemeyi başardı. bu adamlar değer verildiğini hissettiler, daha önce hayatlarında yaşamadıkları bir his tattılar ve bizim için aslında imkansız gözüken şeyler yaşattılar. şimdi bu sezon transferlirne bakalım;
-angelino : kulübünden yapılan son açıklama, anglino sanki hayatı boyunca bu teklifi bekler gibiydi, başka bir takımla görüşmeyi bile kabul etmedi oldu.
-zaha: kendisiyle ilgilenen diğer kulüplere göre çok daha cüzi şartlara kulübümüze geldi.
sonrasında aldığımız isimler ise ziyech , ndombele ve sanchez. bu üç oyuncu için yazılan herşeyi okuyun. üçünün tek ortak noktası var. üç oyuncu için de söylenen tek şey, kendilerini bir yere ait hissetme ihtiyaçları var ve bu olursa sizin için olağanüstü işler yapabilirler. yani bu 3 oyuncunun da alınmasında en büyük etken erden timur'un bir bildiğinin olması. erden timur biliyor ki, bu adamlar icardi'nin , angelino'nun , zaniolo'nun içtikleri sudan bir yudum alırsa , onlar gibi çok ama çok fazla şeyi başarabilecek, eskiden oldukları canavarlara evrilebilecek adamlar. yani bu tamamen random gözüken transferlerin tamamı aslında bir plan dahilinde olmuş gibi gözüküyor. bizim de yapmamız gereken bu adamlara gerekli sevgiyi gösterip, o suyun iyi hazmedilmesini sağlamak.
madem bir plan var, o zaman söylenecek tek şey var.
plana güven.