• 538
    bu stad olayı konusunda sağda solda o kadar çok şey yazdım ki (1), ama yazdıklarım anlatmak istediklerimin, duygu ve düşüncelerimin yarısını ifade eder mi diye sorsanız pek emin değilim, hatta hiç değilim, çeyreğini ifade edebilmişsem bu da bi'şeydir. bundan sonra artık ne desek boş. bi'şeyler söylemenin ya da yazmanın hiç bir anlamı yok çünkü. artık bazı şeyler yapılması gerekiyor ve ne yazık ki bizler -en azından ben şahsi olarak- elinden hiçbir şey gelmeyen taraftarlarız. elimizden gelen tek şey yazmaktı ama ne yazarsan yaz aslında bu sadece, yapılan haksızlıkara, kahpeliklere ve şerefsizliklere karşı, insan sabrının dayanamadağı durumlarda haklı olarak yaşadığımız öfke patlamalarından kaynaklanan doğal reflekslerdi. bir nebze de olsa kendimizi rahatlatmaktan öte gidemeyeceğini bildiğimiz halde, yine de bir taraftar olarak kulübüne yapılan bunca haksızlık karşısında elinden geleni yapmaya çalışan herkes gibi ben de bunları yaptım. davut, kendini avut moduna geçip, "neyse en azında tarihe not düşmüş olduk" diyerek kendimi mi avutsam acaba, evet en güzeli öyle yapmak. dediğim gibi, elim(iz)den gelen başka bir şey yoktu. artık van münüt aga, daha da yazmam ben boşa (!)
    (1) : yazdıklarımı tekrar etmeye gerek yok. arayıp bulmaya da mecalim yok, arzu edenler arar, olmadı aslan arar ya da funda arar * bulur.

    netice itibarı ile bu saatten sonrada; "açıkça söylüyorum" resmen kandırılıp ve kazıklanarak yapılan bu operasyon (mecidiyeköy'ü verip seyrantepe'ye gidiş) sonucunda, üstelik bir de bize ulufe gibi sunulan, her fırsatta başımıza kakılan ve ne yazık ki diyetini kolu kesip atmadığımız sürece ömr-ü billah ödeyemeyeceğimiz bu stad için psikopata bağlayıp, gidip stadın tepesine çıktıktan sonra, üstüme benzin döküp, bir elimdeki döner bıçağını yanımda götürdüğüm küçük bir bebenin (çocuğum yok, olsa onu götürürdüm zaar) gırtlağına dayadıktan sonra, diğer elimdeki çakmakla "yaklaşmayın, yaklaşmayın hüleeaayn, çocuğumu keserim, kendimi de alayınızı da yakarım a* m* k *" gibi bir eylemde bulunma fikri bile ancak böyle kötü bir espri malzemesi olmaktan başka bir şey ifade etmez.

    bu stadın ortak kullanılmasına filan gerek yok, nasıl ki kendisine fenerbahçe ile ilgili olarak, "siz de bir fenerbahçe taraftarısınız, x konuda ne düşünüyorsunuz veya hafta sonu fener'in maçı var, ne olur sonuç?" gibi sorulara bir milisaniyeden kısa sürede tepki vererek (bu arada ibm dünyanın en hızlı bilgisayarını geliştirdi ve dünyada bu alandaki liderliği geri aldı. rakipleri ise japonya ve çin, tabi yarış devam ediyor ama şu an lider ibm dolayısıyla usa, bu alakasız bir bilgiydi tabii ama okuyucuyu sıkmamak, aynı konuda bunaltmamak, daraltmamak lazım demişti bizim mahalledeki kahvenin çaycısı suat, namı-ı diğer kılıç suat, zira çok iyi kılıç oynar ki zaten müşterinin kerizi kahveciyle kumar oynayandır diyen de oydu bana, sağolsun baya zarardan kurtardı beni, o nedenle) nerede kalmıştık, hah kendisine siz de bir fenerbahçe taraftarısınız cümlesiyle soru sorma girişiminde bulunan gazetecilere; "ben sadece taraftar değilim, aynı zamanda kongre üyesiyim" şeklinde uyarıcı nitelikte cevaplar veren, şehir içinde stadyum istemeyen, ama kaçak yapana da ses etmeyen ülkemizin adil ve vicdanlı ve de fenerli (sadece taraftar değil ama kongre üyesi) kralı her şeye karar veriyor ve kararı da vermiş bu konuda. hal böyleyken; dostluk, centilmenlik, spor, sevgi, barış, ezeli rekabet, ebedi hedede hödödö geyikleri gibi senelerdir milete yedirilen dolmaları güzel birer argüman olarak kullanıp stadın komple beşiktaş'a verilmesini talep eden bir yönetici çıksa gider elini öperim, omuzlarda taşırım kendisini.

    mecidiyeköy'deki eski stadımızın yerinde şu an derin bir çukur kazılmış halde, aynen bu şekli ile ülkenin en yeni ve modern stadı arena'yı beşiktaşlı dostlarımıza verip mecidiyeköy'deki boş alanı bu çukur haliyle geri verin desin yönetim, "biz gider olimpiyat stadında'da oynarız, üstelik ezeli rakibimiz, ebedi dostumuz...(!) -öeeeeh biliyosunuz işte gerisini-, beşiktaş maddi anlamda zor günler geçiriyor, hem de bir stad arıyorlar dolayısıyla onların bu stada bizden daha çok ihtiyaçları olduğunu düşünerek galatasaray kulübü olarak bu büyük fedakarlığı göstermeyi, ülkemize ve ülke sporuna olan borcumuzmuş gibi telakki ediyor ve arena stadı'nı, tabii çok kıymetli (!) devlet büyüklerimizin de takdiri ile (yine geliyor) ezeli rakibimiz, edebi dostumuz, falan, filan, şöyle de böyle... (gerisi malum) beşiktaş'a hediye etmek istiyoruz, bize mecidiyeköy'deki yeri geri verin biz oraya derme çatma, gerekirse portatif tribünden filan bir saha yapar, orada kendi aramızda oynarız, hadi çüüs, görüşücüüüz" diyecek başkan, yönetici veya yönetim benim gözümde efsanelerin de efsanesi, kendilerine laf edene de öfkem büyük olur.

    artık birileri, şairin de dediği gibi demiyorum ama en azından centilmenlere yakışır bir şekilde "al atını, buyur kardeş bu da tımarın (!)" demedikçe bu iş bitmez, bu diyet ödenmez. ödenmeyeceğini de gördük.

    bunlar yüzünden futboldan soğumayı geç, nefret eder hale geldim, kötü mü oldu peki? elbette hayır. sanat, edebiyat, fikriyat, düşünce dünyası gibi güzelliklere ayıracak daha çok zamanım oldu sayenizde.

    ve tabii ki neyzen tevfik çok kral adam aga;

    --- alıntı ---

    ağlamam ben, ben erkeğim erkek,
    hayli güçtür bana cefâ etmek,
    minnet etmem bu ömre de felek,
    atını al, tımarını ...eyim!

    --- alıntı ---

    http://gss.gs/8X1
App Store'dan indirin Google Play'den alın