992
şehr-i istanbul’un kuruluşuna dair şöyle bir efsane anlatılmaktadır:
“eski yunanistan’daki megara kentinin halkı, savaşlarda yenilmiş ve yoksul düşmüş. kralları byzas, delfi tapınağı’nın kahinine ne yapmaları gerektiğini sormuş. kahin de onlara apollon’un buyruğunu bildirmiş; ‘gemilerinize binin, denizleri aşın, körler ülkesinin karşısına yer tutun.’ megara halkı da tanrılarının sözünü dinlemiş ve gelip sarayburnu’na yerleşmiş.
körler ülkesi olarak adlandırdıkları yer ise kadıköy, sebep ise ilk olarak onların gelmesine rağmen boğaz’ın güzel yakasını tercih etmemeleri.
spor kulüplerinin yaşadıkları şehrin tarihsel ve kültürel birikimleri üzerinden varlıklarını idame ettirdiklerine inanan biri olarak, bu efsaneyi öğrendikten sonra fenerbahçe sempatizanlarının şike davası sürecindeki kayıtsız şartsız desteklerini daha bir anlar oldum, zira onlar körü körüne hareket eden bir inancın takipçileriydiler. sorgulamadan itaat eden, imparator’un peşinde bilinçsizce kötü olanı tercih edebilen.
istanbul’un varoluşundan itibaren şehrin bir kültür medeniyeti olmasına doğru ilerleyen süreçte, bilen, üreten, sosyo-kültürel seviyesi yüksek bir kesimin himayesinde oluşturulan galatasaraylılık kimliği ise yine benzer bir birikimin tezahürüdür.
bulunduğu coğrafyada benzerine az rastlanacak bir biçimde, kendi örf ve ananelerine uygun davranmadığını düşündüğü başkanlarını bile azledebilen böylesine bir camianın, sahip oldukları dinamikler sebebiyle benzer etik kaygısına sahip olunan farklı olaylarda değişik refleksler ortaya koyduğu da ortadadır.
zannımca böyle durumlarda ise ortaya çıkması gereken taraf, galatasaray taraftarıdır. birikerek günümüze ulaşmış bizans kültürünün bir yansıması şeklinde ortaya çıkan iktidar kavgalarının ışığında, gerçekleşen çirkin hesapların önüne geçebilmek, ve değer verdikleri kişilerin kellerini koruyabilmek noktasında, galatasaray taraftarının verebildiği reaksiyonlar çok önemlidir.
açık konuşmak gerekirse, konuya ve kulübe birazcık vakıf olan hemen herkesin bildiği üzere, görev yaptığı iki sezon boyunca, galatasaray taraftarına tarifsiz sevinçler yaşatan oktay mahmuti, camia içerisindeki güç mücadelesinin bir sonucu olarak, farklı bahaneler eşliğinde maalesef ki kurban edilmiştir.
önce maddiyat, sonra da saygısızlık başlıkları altında itibarsızlaştırılmaya çalışılan mahmuti’nin üstünün çizilmesi noktasında, kendisi beyefendiliğinden ses çıkarmazken, galatasaray taraftarı ise organize tepki verme yetisini kaybettiği için hocasına sahip çıkma şansını kaybetmiştir.
bu tepkisizliğin sebepleri ve çözüm yolları başka bir yazının konusu olmakla beraber, önüne geçilmemesi durumunda, galatasaray kulübüne can veren büyük taraftarı, belki körler ülkesi değil ama, tepkisizler ülkesi olarak evrilmeye devam edecektir.
kanımca, sadece sayın mahmuti konusunda değil, kapalı kapılar ardında kendisinin istekleri gözetilmeden verilen tüm kararlara organize tepki verememe hususu, galatasaray taraftarının tarihindeki en büyük sınavıdır. bu durum böyle devam ettiği sürece ise "tam bağımsız galatasaray taraftarı" iddiası sadece pankartlardaki sempatik varlığını idame ettirebilecektir.
siz, siz olun, biz, siz olalım,
galatasaray’ımıza sahip çıkalım !
“eski yunanistan’daki megara kentinin halkı, savaşlarda yenilmiş ve yoksul düşmüş. kralları byzas, delfi tapınağı’nın kahinine ne yapmaları gerektiğini sormuş. kahin de onlara apollon’un buyruğunu bildirmiş; ‘gemilerinize binin, denizleri aşın, körler ülkesinin karşısına yer tutun.’ megara halkı da tanrılarının sözünü dinlemiş ve gelip sarayburnu’na yerleşmiş.
körler ülkesi olarak adlandırdıkları yer ise kadıköy, sebep ise ilk olarak onların gelmesine rağmen boğaz’ın güzel yakasını tercih etmemeleri.
spor kulüplerinin yaşadıkları şehrin tarihsel ve kültürel birikimleri üzerinden varlıklarını idame ettirdiklerine inanan biri olarak, bu efsaneyi öğrendikten sonra fenerbahçe sempatizanlarının şike davası sürecindeki kayıtsız şartsız desteklerini daha bir anlar oldum, zira onlar körü körüne hareket eden bir inancın takipçileriydiler. sorgulamadan itaat eden, imparator’un peşinde bilinçsizce kötü olanı tercih edebilen.
istanbul’un varoluşundan itibaren şehrin bir kültür medeniyeti olmasına doğru ilerleyen süreçte, bilen, üreten, sosyo-kültürel seviyesi yüksek bir kesimin himayesinde oluşturulan galatasaraylılık kimliği ise yine benzer bir birikimin tezahürüdür.
bulunduğu coğrafyada benzerine az rastlanacak bir biçimde, kendi örf ve ananelerine uygun davranmadığını düşündüğü başkanlarını bile azledebilen böylesine bir camianın, sahip oldukları dinamikler sebebiyle benzer etik kaygısına sahip olunan farklı olaylarda değişik refleksler ortaya koyduğu da ortadadır.
zannımca böyle durumlarda ise ortaya çıkması gereken taraf, galatasaray taraftarıdır. birikerek günümüze ulaşmış bizans kültürünün bir yansıması şeklinde ortaya çıkan iktidar kavgalarının ışığında, gerçekleşen çirkin hesapların önüne geçebilmek, ve değer verdikleri kişilerin kellerini koruyabilmek noktasında, galatasaray taraftarının verebildiği reaksiyonlar çok önemlidir.
açık konuşmak gerekirse, konuya ve kulübe birazcık vakıf olan hemen herkesin bildiği üzere, görev yaptığı iki sezon boyunca, galatasaray taraftarına tarifsiz sevinçler yaşatan oktay mahmuti, camia içerisindeki güç mücadelesinin bir sonucu olarak, farklı bahaneler eşliğinde maalesef ki kurban edilmiştir.
önce maddiyat, sonra da saygısızlık başlıkları altında itibarsızlaştırılmaya çalışılan mahmuti’nin üstünün çizilmesi noktasında, kendisi beyefendiliğinden ses çıkarmazken, galatasaray taraftarı ise organize tepki verme yetisini kaybettiği için hocasına sahip çıkma şansını kaybetmiştir.
bu tepkisizliğin sebepleri ve çözüm yolları başka bir yazının konusu olmakla beraber, önüne geçilmemesi durumunda, galatasaray kulübüne can veren büyük taraftarı, belki körler ülkesi değil ama, tepkisizler ülkesi olarak evrilmeye devam edecektir.
kanımca, sadece sayın mahmuti konusunda değil, kapalı kapılar ardında kendisinin istekleri gözetilmeden verilen tüm kararlara organize tepki verememe hususu, galatasaray taraftarının tarihindeki en büyük sınavıdır. bu durum böyle devam ettiği sürece ise "tam bağımsız galatasaray taraftarı" iddiası sadece pankartlardaki sempatik varlığını idame ettirebilecektir.
siz, siz olun, biz, siz olalım,
galatasaray’ımıza sahip çıkalım !