24
kendi başlığıma yazmak gibi bir yolu tercih ettiğim için çok özür dilerim.
öncelikle şunu söylemek isterim ki hakkımda yazılanları okumuyorum. daha doğrusu okuyamıyorum. (utangaçlık diyelim buna.)
bu nedenle bir savunma değil burada söylenecekler.
sadece naçizane niçin burada olduğumu biraz açıklamak istiyorum.
buradayım çünkü bunun ilk nedeni lig radyodaki gayın-sin günlerinden beri programı takip eden sevgili ünal arslan'ın beni sözlüğe davet etmesiydi.
her ne kadar ünal arslan'ı gerçek hayatta hiç tanımasam da çok değer verdiğim ve saygı duyduğum galatasaraylı kimliğiyle beni her zaman çok etkilemiştir.
ikinci neden ise "söz uçar yazı kalır"a fevkalade inanmam.
şöyle. dönemsel olarak yoğunluk dereceleri farklı olsa da hemen hemen 1994'ten bu yana galatasaray tarihi (galata sarayı acemioğlan mektebi, mekteb-i sultani, galatasaray lisesi ve galatasaray spor kulübü) en önemli hobim olageldi.
bu da ister istemez bir birikimin oluşmasına neden oldu.
mizaç olarak sadece akademik bir yayın yapabileceğim için bu birikimi bugüne dek kitaplaştırmam (henüz) mümkün olmadı.
düşüncem o ki, format olarak galatasaray sözlük bende hasbelkader oluşan bu birikimi yazıya dökmek için çok iyi bir mecra.
o nedenle buradayım ve kendi adımla buradayım.
bu arada belirtmek istediğim başka bir şey daha var.
tarihle yakından ilgilenenler tarihte mutlak doğru bir bilgi diye bir şey olamayacağını hemen öğrenirler.
bunu ben de öğrendim.
tarihe akademik olarak bakmak her şeyden önce dogmatik olanın (ki buna "bilgi" de dahildir) sorgulanmasını gerektiriyor.
ben de galatasaray tarihine bakarken ilk olarak önümüze konulan bilginin ne derecede doğru olduğunu sorgulamaya gayret ettim şimdiye dek.
söylemek istediğim şey aslında şu: mesele taraftarlık olunca elbette işin içine bir duygusallık karışıyor.
bu da tarihi anlamda lejander diyebileceğim efsane tarihçeler ortaya çıkarıyor.
ben bu ekolden değilim.
o nedenle bazı maddelerde o güne kadar bilinen birçok şeyin hilafına bir şeyler yazdığımı görürseniz sakın şaşırmayın.
(mesela kulaksızzade galip bey maddesi.)
amacım birilerinin söylediğine yanlış demek değil. sadece hakikatin ortaya çıkmasına biraz katkıda bulunmak.
bir de naçizane gelecek kuşaklara en saf bilginin miras bırakılmasını sağlamak gibi bir misyonumuz bulunduğunu da düşünüyorum.
sözümü tarih boyunca galatasaray'ın en temel değerleri olan üç karakterinin altını çizerek tamamlayım.
galatasaray'ın birinci özelliği dayanışmacı kültürüdür.
(bunun nedenleri hakkında bazı düşüncelerim var, ama bundan söz etmek için bu yazının amaçları dışında.)
galatasaray'ı galatasaray'ı kılan ikinci özellik ise ironi, ya da diğer deyişle kara mizâhtır.
en temel üçüncü karakterimiz ise kartezyen (descartes'tan hareketle) felsefedir.
yani rasyonalizm.
bunun anlamı her şeyi ve her bilgiyi önce sorgulamak, sonra analiz etmektir.
son zamanlarda maalesef galatasaray'ın son iki karakteri ihmal edilerek sadece dayanışmacı kültür ön plana çıkarılıyor.
bu ise net anlamda mikro milliyetçiliktir. bu milliyetçilik uzun vadede galatasaray'ın bütün değerlerine büyük zarar verir.
(unutulmaması gerekiyor ki fenerbahçe cumhuriyeti'ne uzanan yol da mikro milliyetçilikle başlamıştı.)
yazdıklarımı bu paradigma eşliğinde değerlendirirseniz çok mutlu olacağım.
öncelikle şunu söylemek isterim ki hakkımda yazılanları okumuyorum. daha doğrusu okuyamıyorum. (utangaçlık diyelim buna.)
bu nedenle bir savunma değil burada söylenecekler.
sadece naçizane niçin burada olduğumu biraz açıklamak istiyorum.
buradayım çünkü bunun ilk nedeni lig radyodaki gayın-sin günlerinden beri programı takip eden sevgili ünal arslan'ın beni sözlüğe davet etmesiydi.
her ne kadar ünal arslan'ı gerçek hayatta hiç tanımasam da çok değer verdiğim ve saygı duyduğum galatasaraylı kimliğiyle beni her zaman çok etkilemiştir.
ikinci neden ise "söz uçar yazı kalır"a fevkalade inanmam.
şöyle. dönemsel olarak yoğunluk dereceleri farklı olsa da hemen hemen 1994'ten bu yana galatasaray tarihi (galata sarayı acemioğlan mektebi, mekteb-i sultani, galatasaray lisesi ve galatasaray spor kulübü) en önemli hobim olageldi.
bu da ister istemez bir birikimin oluşmasına neden oldu.
mizaç olarak sadece akademik bir yayın yapabileceğim için bu birikimi bugüne dek kitaplaştırmam (henüz) mümkün olmadı.
düşüncem o ki, format olarak galatasaray sözlük bende hasbelkader oluşan bu birikimi yazıya dökmek için çok iyi bir mecra.
o nedenle buradayım ve kendi adımla buradayım.
bu arada belirtmek istediğim başka bir şey daha var.
tarihle yakından ilgilenenler tarihte mutlak doğru bir bilgi diye bir şey olamayacağını hemen öğrenirler.
bunu ben de öğrendim.
tarihe akademik olarak bakmak her şeyden önce dogmatik olanın (ki buna "bilgi" de dahildir) sorgulanmasını gerektiriyor.
ben de galatasaray tarihine bakarken ilk olarak önümüze konulan bilginin ne derecede doğru olduğunu sorgulamaya gayret ettim şimdiye dek.
söylemek istediğim şey aslında şu: mesele taraftarlık olunca elbette işin içine bir duygusallık karışıyor.
bu da tarihi anlamda lejander diyebileceğim efsane tarihçeler ortaya çıkarıyor.
ben bu ekolden değilim.
o nedenle bazı maddelerde o güne kadar bilinen birçok şeyin hilafına bir şeyler yazdığımı görürseniz sakın şaşırmayın.
(mesela kulaksızzade galip bey maddesi.)
amacım birilerinin söylediğine yanlış demek değil. sadece hakikatin ortaya çıkmasına biraz katkıda bulunmak.
bir de naçizane gelecek kuşaklara en saf bilginin miras bırakılmasını sağlamak gibi bir misyonumuz bulunduğunu da düşünüyorum.
sözümü tarih boyunca galatasaray'ın en temel değerleri olan üç karakterinin altını çizerek tamamlayım.
galatasaray'ın birinci özelliği dayanışmacı kültürüdür.
(bunun nedenleri hakkında bazı düşüncelerim var, ama bundan söz etmek için bu yazının amaçları dışında.)
galatasaray'ı galatasaray'ı kılan ikinci özellik ise ironi, ya da diğer deyişle kara mizâhtır.
en temel üçüncü karakterimiz ise kartezyen (descartes'tan hareketle) felsefedir.
yani rasyonalizm.
bunun anlamı her şeyi ve her bilgiyi önce sorgulamak, sonra analiz etmektir.
son zamanlarda maalesef galatasaray'ın son iki karakteri ihmal edilerek sadece dayanışmacı kültür ön plana çıkarılıyor.
bu ise net anlamda mikro milliyetçiliktir. bu milliyetçilik uzun vadede galatasaray'ın bütün değerlerine büyük zarar verir.
(unutulmaması gerekiyor ki fenerbahçe cumhuriyeti'ne uzanan yol da mikro milliyetçilikle başlamıştı.)
yazdıklarımı bu paradigma eşliğinde değerlendirirseniz çok mutlu olacağım.