• 782
    3 temmuz'dan bu yana türk futbolunun içinde bulunduğu durum kuşkusuz hiç kimseyi memnun etmiyor. durumdan herkes şikayetçi, herkes bu kaosun bir an önce son bulmasını istiyor. fakat bu durumun içinden nasıl çıkılabileceği konusundaki farklı yaklaşımlar, biraraya gelemeyecek kadar birbirinden kopuk noktalarda olduğu için, doğru olanın yapılması dışında yapılacak pek de bir şey kalmıyor sanki.

    şike soruşturmasının başlamasıyla birlikte mehmet ali aydınlar yönetimindeki türkiye futbol federasyonu, gösterebileceği en yanlış yaklaşımlardan biriyle çıktı yola; ertelemeler. önce turkcell süper lig başlangıç tarihinin ve süper kupa maçlarının ertelenmesiyle başladık işe. (sahi bi süper kupa vardı nooldu o?) aslında bu ertelemelerin sonunda sorumluların cezalarını bulacağını umut ettik hep beraber... fakat olmadı, sanki gündemin değişmesi için bekleniyordu. hatta durumun kabullenilmesi bekleniyordu belki.

    kuşkusuz bu süreçte fenerbahçe'nin konumu önemli. öncelikle fenerbahçe'nin duruşuna bakalım.

    en başta fenerbahçe, olayların bu denli medyada yer almasına büyük tepki gösterdi. aslında türk medyasını düşündüğümüzde, bu tutumun fenerbahçe'yle ilgili olmadığını anlamak çok zor olmasa gerek. böyle önemli bir kitleye hitap eden bir dalda böyle bir haber yakalarsanız, bu haberi her şekilde kamuoyuyla paylaşırsınız. fenerbahçe'nin tepkisi yersiz denemez belki, kulübün de kendini koruma hakkı var sonuçta. fakat ileriki zamanlarda türkiye gibi bir ülkede "yaşıyor" olmamızın bu denli faydasını görecek olan bir kurumun, türkiye'deki medyaya bu denli tepki vermeye ne kadar hakkı var tartışılır.

    medyaya karşı tutumu geçtikten sonra, fenerbahçe'nin isteklerinden bahsedelim. aslında sürecin içinde neler geçtiğini, kimlerden ne emirler çıktığını pek bilemiyoruz fakat; ben baştan beri fenerbahçe'nin yanlış savunma taktiği içinde olduğunu düşünüyorum. önce şike yapmadık, bizi küme düşüremezsiniz dediler. sonra baktılar ki sezon ortasında gelecek bir küme düşürme kararı iki seneye mâl olacak, küme düşürün bizi diye feryat figan ettiler. şike yapmayan bir kulübün bu denli ağır bir cezaya razı olması da enteresan bir tartışma konusu tabii...

    bunlar sezon başında olan şeyler, sezon ortasında ise 58. madde değisin diye ferman buyurdular. fakat yıldırım demirören'in "şikeye teşebbüs" edene ceza vermeyelim fikri üzerine, biz yanacağız da siz yanmayacak mısınız diyerek, bir u dönüşüyle 58. madde değişmesin dediler.

    şimdi bunları neden anlatıyorum? hepimiz gördük aslında bu süreci, fakat sorun şurda; fenerbahçe taraftarı hiç düşünüyor mu ki, aziz yıldırım yönetimi fenerbahçe gibi asırlık, türkiye'nin en büyük ikinci futbol kulübü sayılabilecek bir kulübü şike gibi namusun, şerefin, onurun olmadığı adi ötesi bir pisliğin içine bulaştırmış olabilir. böyle bir "ihtimal" bile olsa mevcutken, fenerbahçe taraftarının bu denli aziz yıldırımsporculuk yapmasını anlayamıyorum. geçen yıl, adnan polat yönetimi galatasaray'ı utandıracak davranışlar içinde olduğu için taraftar tarafından dışlanmışken, özhan canaydın yönetimi çok başarısız olmasına karşın sadece efendiliğinden, galatasaray örf adetlerine uyan şekilde hareket ettiğinden başkanlığından sonra bile olsa bu denli onore edilmişken, fenerbahçe taraftarının "canlarından çok sevdikleri" takımlarına bu "şerefsizliğin" bulaşabilme ihtimali üzerinde hiç durmamaları beni düşündürüyor.

    galatasaray demişken, galatasaray'ın duruşuna bir bakalım... fenerbahçe'nin medya tepkisine karşı galatasaray başkanı ünal aysal en başta bir deklarasyon yayınlamıştı; galatasaray'ın hiçbir medya organında bu konuyla alakalı haberler yer almayacak diye. fakat galatasaray, hedefleri olan bir futbol kulübü olarak, tabiidir ki bu hedeflere yönelecek her türlü tehdide karşı durmak zorundaydı. bu yüzden, gelişmelere bağlı olarak, galatasaray'ın yerinde ve zamanında yapılmış açıklamalarını takip ettik. aslında fenerbahçe'nin yapması gerekeni galatasaray yaptı, ve bu süreç boyunca hiç duruşlarını değiştirmediler. olay şuydu; galatasaray'ın en büyük hedefi olan avrupa'da düzenlenmiş organizasyonlara zeval vermeyin de, ne yaparsanız yapın dedi galatasaray hep.

    konuyu toparlayalım, aylardır masallar dinliyoruz, fenerbahçe suçlu mu, suçsuz mu, sözlü savunma hakkı, mahkemenin sonuçlanması falan filan. uefa genel sekreteri iki gün önce suçun itham edilebilmesi için bakılan deliller yeterli görünüyor minvalinde bir açıklama yaptı. bu her şeyin özeti. başbakan ise bugün, aziz yıldırım'ın suçu ise aziz yıldırım ceza çeksin, fenerbahçe'ye cezaya gerek yok dedi. bu bile şike yapıldığının en açık kanıtı aslında...

    şimdi, bu ülkeden kaçarak uzaklaşmamak için gerekenler;

    spor müsabakalarında verilecek cezalar diğer kulüpleri de etkileyeceği için, cezayı mahkeme süresince falan bekletemezsiniz, federasyon'un yetkili kurumları delillere bakar, kararını verir,
    sözlü savunma hakkı verilebilir, tamam, ama bu kötüye kullanılmamalı,
    aziz yıldırım'ın işlediği suç sadece kendisine yarar sağlamışsa sadece ona ceza verin, ama görüyoruz ki aziz yıldırım'ın suçu bir yandan fenerbahçe'ye yarar sağlarken bir yandan diğer kulüplerin hakkını yemek oluyor,
    uefa'dan türkiye'ye verilecek en ufak cezaya göz yumamazsınız, kimse suçluların cezasını çekmek zorunda değil...

    lütfen, yetkililer artık yapmaları gerekeni yapsınlar. artık bu enkaz o kadar büyüyor ki, eğer yanlış bir karar verirlerse çıkacak gürültünün ardından herkes bu enkazın altında kalır. fenerbahçe'siz lig yıkım falan olmaz, kimse merak etmesin...

    http://gayinvesin.wordpress.com/2012/03/22/50/
App Store'dan indirin Google Play'den alın