• 5
    --- alıntı ---

    ne de çabuk unutuldu otto bariç

    dünden bu yana kadıköy'de yedek kulübesine yağan yabancı maddelerden ötürü alnında açılma olan hasan şaş'ın yalan söylediği ileri sürülüyor. iddiaya göre, hasan şaş, elini kulübeye vuruyor ve kanıyor, o kanı da alnına sürüyor, kurbanlık koç misalı (!)

    salı günü, ali koç'un açıklamasıyla başlayan süreç, düğmeye basılmış gibi ilerliyor. neredeyse, "aslında sahaya hiçbir şey atılmadı, onları atanlar fenerbahçeli değil" bile denilecek. bu söylenirse de, şaşırmamak gerek, kieta'ya atılan suyun galatasaray tribünlerinden atıldığını da duymuştuk, sahanın ortasına fırlatılan bıçağın sumenaltı edildiğini de.

    fatih terim'in kaşındaki açılmaya ilişkin de, birtakım aklıevveller 3 gündür yara bandıyla dolaştığını ve olayın fazlasıyla büyütüldüğünü söylüyor. 30 yıldan fazla süre futbol izleyince, insan pek çok şeyi anımsayıveriyor.

    mesela, 1998 yılındaki bir türkiye kupası maçı akla geliveriyor. türkiye kupası'nda trabzonspor'la fenerbahçe'yi karşı karşıya getiren maçta, bordo-mavililer 1-0 öne geçiyor ve sarı-lacivertliler 10 kişi kalıyor.

    bu sırada trabzonspor tribünlerinden gelen bir madde, sırtına gelen dönemin fenerbahçe tiknik direktörü otto bariç, sırtına sanki meteor fırlatılmışcasına kendini yerden yere atıyor. bariç, ambulansla hastaneye kaldırılırken, fenerbahçe başkanı ali şen, güvenlik gerekçesiyle takımı sahadan çekiyor.

    o dönem otto bariç'in yardımcılığını ve tercümanlığını yapan cemşir muratoğlu o günü şöyle anlatıyor: "otto bariç orada rol yaptı. o durumdan dolayı utandım. ancak benim görevim söylenenleri tercüme etmekti. ben de konuşmalarını tercüme etmekle yetindim. fenerbahçe 1-0 mağlup durumdaydı ve sahada 10 kişi kalmıştı. bariç bu durumda rol yaparak sonucu lehine çevirebileceğini zannetti. takımın sahadan çekilme olayı da yönetimle birlikte aldığı karardı. belki hükmen galip ilan edilebileceklerini hesaba kattılar. ancak dönemin federasyon yönetimi çok sağduyulu davrandı ve bu oyuna gelmedi.''

    cumartesi gününden bu yana, ne fatih terim, ne hasan şaş konuyla ilgili tek bir açıklama bile yapmadı, ortamı daha fazla germemek adına. ancak üstüne 'sahtekâr' sıfatı yapıştırılan hasan şaş, bugün bir açıklama yapmak zorunda kaldı, basında çıkan haberlerden ötürü.

    kendi ayıbını, başkasını suçlamakla örteceğini sanan zihniyet; hangi renkten, hangi formadan olursa olsun önünde sonunda yenilmeye mahkûmtur. bu haberleri yazdıranlar ve yazanlar belki günü kurtardığını düşünüyor olabilir fakat herkesi kendileri gibi balık hafızalı saymaları en büyük hataları. bu ülkede neler yaşandı, kimler sahtekârlık yaptı, herkes gayet iyi biliyor.

    özür dilemek bu kadar zor olmamalı. yaşananları yok saymaya çalışmak, "ama, ama siz de 2 yıl önce atmıştınız" diyerek, türkiye'nin gözü önünde olan biteni olmamış gibi gösteremezsiniz. işadamı olabilirsiniz, avukat olabilirsiniz, gazeteci olabilirsiniz 'adam' olmak için başka meziyetler gerekir.

    freud'un dediği gibi: “özür dilemek, sizin haksız olduğunuz, karşı tarafın haklı olduğu manasına gelmez. karşınızdaki insana verdiğiniz değerin egonuzdan yüksek olduğunu ifade eder.”

    başkalarını sahtekârlıkla suçlarken, geçmişi unutmamak lazım...

    okura özel not: küfür ederek de, haklı olduğunuzu kanıtlayamazsınız.

    http://www.posta.com.tr/...htm?ArticleID=114101

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın