6780
kendisi gittiği günden beri o kadar huzurluyum ki anlatamam. 90'larda 10'lu yaşlarında çocuk ve o şaşalı fatih terim'li dönemde ergen biri olarak; o dönemi yaşayanlar da bilirler, bizler hagi'ye, popescu'ya ve taffarel'e sahip olmamıza rağmen kişileri değil galatasaray futbol takımı'nı konuşurduk. takımda her birey işini yapar, çıkar futbolunu oynardı. o dönemde paparazzi'ler şimdikinden daha çok popülerdi. öyleki televole ismi bir marka olmuştu ve hemen hemen her kanalın kendi televole'si vardı. şimdinin dizi furyası neyse 90'lı yılların sonlarında televole oydu. buna rağmen galatasaray takımının futbolcularından hemen hemen hiç birinin adı televole'lerde anılmazdı. çok nadir 15-20 saniyelik klipler ve alpay özalan*'ın yazın tatilde attığı taklalar dışında bizler futbolcuların özel hayatlarını bilmezdik.yani uzun lafın kısası, futbolcuların bireysel hayatlarından çok takımlar konuşulurdu.
arda turan'ın döneminde ise galatasaray'ı bırakıp arda'nın günlük ne yaptığından, yediği içtiği her şeye kadar haberdar olduk. her gazetede, her internet sitesine, her sosyal platformda arda vardı. arda aşağı arda yukarı. onun haricinde bir kaç sevilen sempatik futbolcu hariç hiç kimse takım olgusunu gündeme getirmez ve ilgilenmez olmuştu.
arda'nın gidişiyle rahatlamış olan takım psikolojisi ve düşen ego sayesinde 10-15 yıldır özlediğim, o takımı bir bütün olarak konuşma şansını elde etmiş olduk. şimdi açıp bakıyorum gazetelerde bir kişi değil, galatasaray futbol takımı konuşuluyor. sözlüklerde her maç sonrası arda turan başlığına 10'larca entry girmek yerine, kaleci muslera'dan tut yedek bekleyen ve hatta a2 takımından a takıma çıkmasını sabırsızlıkla beklediğimiz gençlerimize kadar hepsine entry giriliyor. işte o çok meşhur 2000 ruhu denilen olay bu sevgili sözlük. sakat futbolcularımız bile sabırsızlıkla bekleniyor ise işte takım ruhu ve benim gibi düşünen taraftarın özlediği de budur.
dolayısıyla, arda turan muhteşem bir yetenek olmasına rağmen, sahip olduğu kişisel egosu ve takım üstüne çıkma psikolojisi takımı bozan en büyük etkenlerden biriydi. gidişi, büyük resmi görmeye çalışırsak eğer, maddiyattan ziyade manevi olarak takıma çok büyük bir katkı sağlamıştır.
arda turan'ın döneminde ise galatasaray'ı bırakıp arda'nın günlük ne yaptığından, yediği içtiği her şeye kadar haberdar olduk. her gazetede, her internet sitesine, her sosyal platformda arda vardı. arda aşağı arda yukarı. onun haricinde bir kaç sevilen sempatik futbolcu hariç hiç kimse takım olgusunu gündeme getirmez ve ilgilenmez olmuştu.
arda'nın gidişiyle rahatlamış olan takım psikolojisi ve düşen ego sayesinde 10-15 yıldır özlediğim, o takımı bir bütün olarak konuşma şansını elde etmiş olduk. şimdi açıp bakıyorum gazetelerde bir kişi değil, galatasaray futbol takımı konuşuluyor. sözlüklerde her maç sonrası arda turan başlığına 10'larca entry girmek yerine, kaleci muslera'dan tut yedek bekleyen ve hatta a2 takımından a takıma çıkmasını sabırsızlıkla beklediğimiz gençlerimize kadar hepsine entry giriliyor. işte o çok meşhur 2000 ruhu denilen olay bu sevgili sözlük. sakat futbolcularımız bile sabırsızlıkla bekleniyor ise işte takım ruhu ve benim gibi düşünen taraftarın özlediği de budur.
dolayısıyla, arda turan muhteşem bir yetenek olmasına rağmen, sahip olduğu kişisel egosu ve takım üstüne çıkma psikolojisi takımı bozan en büyük etkenlerden biriydi. gidişi, büyük resmi görmeye çalışırsak eğer, maddiyattan ziyade manevi olarak takıma çok büyük bir katkı sağlamıştır.