• 144
    mersin idman yurdu – galatasaray : 1-3 …. kaçın sahibi geldi !

    başlığı galatasaray sözlükten arakladım, telif ödemek gerekirse öderim:)

    açıkçası maçtan önce farklı kazanacağımızı düşünmüştüm. sebebi de; hava ve saha şartlarını sormuştum, hepsinin güzel olduğunu söylediler. bu şartlarda miy’in galatasaray’a rakip olamayacağı belliydi. hımmm, eğer “ulan captano paçayı zor kurtardı takım” diyen varsa ki illa vardır, maçı skora bakmadan izle derim. izler mi, tabii ki hayır. neyse ya, ortaya çıkamayacak kıl tiplere laf yetiştirerek zamanınızı harcamayayım.

    maçın başında galatasaray rakip savunma üzerine baskı koydu. kaybettiği bir çok topu kazandı, atak başlattı. tvlerde, internette falan barcelona’yı gösteriyor ya, kaybettiği topu 6 saniyede geri alıyor diye bir şeyler gösteriyorlar ya, hah işte onlar. onlar var ya, fatih hoca bunları kendine meydan okuma olarak görüyordur. en yakınına bile söyleyemez, kimse de böyle bir soru soramaz ve kimse asla doğru cevabı öğrenemez. ama böyle bir şey olduğuna kalıbımı basarım.
    elbette fatih hoca elindeki bütçe ve kadroyla barcelona olamayacağını biliyordur yahu. ama elindekiyle maksimum bunu sağlamaya çalışacak. en azından minyatür bir barcelona. bakın yine karışmasın, topu kazanma ve hücuma çıkma anlamında, topu ayağında tutma anlamında diyorum.
    yine ilk yarı miy kendi sahasına kapandı ve kendi sahalarının ilk metrelerinde galatasaray’a baskı yaptı. nobre ile stoperleri arasındaki mesafe maksimum 30 metreydi. galatasaray bu sıralarda sabırla pas yaptı. yana oynadı, orta sahaya araya oynadı, savunma arasına pas denedi. pozisyon da buldu, daha ne yapsın. elmander sakatlanıp çıktıktan sonra sercan girdi. aslında sercan galatasaray’ın alanı daraltarak oynayan miy karşısında önemli bir silahı olabilirdi, olamadı. sercan normalde çok seri bir oyuncu, araya atılan toplarda iş yapabilirdi, yapamadı. valla böyle giderse yapamayacak da. bursa’dayken hakkında kolayca sallıyordum ama galatasaray’a gelince biraz daha insaflı davranıyorum. sercan hala galatasaray’a geldiğine inanamıyor gibi. hiç bilmiyorum ama şöyle bir tahmin yapayım sercan’ın nasıl profesyonel futbolcu olduğuyla ilgili. büyük ihtimalle hem yaşıtlarının takımlarında hem de a takımda aynı anda oynamıştır. çünkü gencecik yaşında gayet oturmuş bir fiziği ve gücü vardı. alt yaş grupları için fazla gelmiştir. türk futbolunun en büyük sorunu olan bu tip oyuncunun bir şey öğrenememesi sorunu sercan’da da ortaya çıkmıştır. hızı ve gücüyle a takıma yükselir, profesyonel sözleşme imzalar, bursa şampiyon olunca da zannedilir ki; hamdık, piştik, olduk.
    gelgelelim konu böyle değil işte. sercan, galatasaray’da alt yapıdan a takıma bir maçlık alınan, son 5 dakika oyuna girip kendini göstermek için topukları kıçına çarpan 17 yaşındaki topçular gibi oynuyor.

    galatasaray maç boyu çok sayıda pozisyon buldu. ilk yarı, ikinci yarı topa sahip olan, pas yapan, pozisyon bulan takımdı galatasaray.

    fatih hoca, baros’un yokluğunu necati transferi sayesinde kapattı. melo’nun yokluğunda ceyhun’a forma verdi. çolak’ı sağda, baytar’ı solda kullandı ama sahaya çıkarken. çolak da baytar da mümkün olan her seferinde içeri girdiler. özellikle çolak her geçen gün kuvvetleniyor, üstüne koyuyor. özellikle ilk devre çok etkiliydi. tam baytar daha fazla içeri girmeli, sorumluluk almalı diye twit attım necati’ye topu kesti golü attırdı. kesinlikle tesadüf.
    isimlerden bahsettiğime bakmayın, oyuncu tiplerinden bahsediyorum. fatih hocanın kullanmak istediği oyuncu tiplerinden bahsediyorum.

    necati tipik bir istatistik oyuncusu. oyun içinde hiçbir katkısı olmuyor neredeyse. ne savunmayı alıp götürdüğünü ne de presle top kazandığını görüyoruz ama gollerde ismi her zaman var. galatasaray’daki önceki döneminde de aynıydı. o zaman itibariyle çok tutmazdım ama şu kadroda işi bitirecek adama ihtiyaç var ve tam zamanında takıma katıldı. ben mi? tabii ki, maçın tamamında takıma katkı yapan santraforu her zaman tercih ederim. belirtmeye gerek var mı, oyuncu tipi açısından. bu arada attığı ikinci golde, boş kaleye topu vurdu, kaleci hakan arıkan kendisinden hiç beklenmeyecek hatta bir insan evladından beklenmeyecek şekilde uzadı (uzandı değil) topu çıkardı, hah işte o ikinci vuruşu yapabilecek beceri ve soğukkanlılıkta türkiye’de bir adam daha var, fazlası yok. ikinci adam fenerli alex, fenerliler adamın heykelini dikecek.
    şu anda türkiye’de gol vuruşunu en iyi yapan, nerede duracağını bilen en iyi adam necati. çok gol atan burak bu konunun dışında, burak katil golcü ekolünden. kimseye pas vermeyip kaleye vuran modellerden. nihat kahveci’nin başka bir versiyonu. allah devamını benzetsin ama sonunu benzetmesin.

    farklı bitmesi gereken ilk yarı 1-0 bitti. olur öyle, top bu.

    ikinci yarı miy biraz daha öne çıkarak başladı. link gitti, başka link bulana kadar miy’den adam atılmış ki, orta sahadaki önemli adamlardan barış ataş. ne var, korsan linkten izliyorum. galatasaray’ın kadrosunu aziz yıldırım’a bildiren ömer güvenç’in lig tv’sine para verecek değilim. iyi kıvırdım ha:)
    neyse efendim, galatasaray rakip eksik kalınca aynı trabzon maçında olduğu gibi vitesi boşa attı. yine az sayılmayacak pozisyonlar buldu. amma velakin bir kornerden miy beraberliği buldu. galatasaray kornerden gol yer mi, yer tabii. ama gel de 69 yaşındaki pedere anlat. pedere kalsa galatasaray hiç gol yememeli, hiç basket yememeli. terim, mahmuti kovulmalı. oha, o kadar da değil:)
    ve fakat, peder haklı çıkıyordu lan neredeyse. lan derken, valla size söylemiyorum, pedere zaten söylemem. bir öğrenci koçu olarak küfürü bırakmaya çalışıyorum, bir gün becereceğim inşallah.
    neyse efendim, ailevi mevzularla germeyeyim sizi, galatasaray kornerden gol atar ama gol yemez. bu kadar mevzuyu, peder falan buna yol yapmak için yazdım. galatasaray kornerden gol yemez ! fatih hoca beni arasın diye daha ne yapayım, anlamadım ki:)

    maç beraberliğe geldikten sonra galatasaray rakip sahada baskıyı kurdu, miy kapandı zaten. derken galatasaray penaltı buldu. aydın yılmaz topu zlatan’ın arsenal maçında taşıdığı gibi taşıdı ya, demek ki maçları izliyor. evladı uğurlu geldi sanırım, allah analı-babalı büyütsün.
    penaltı mıydı, değil miydi? ne fark eder ki? memleketin hakemleri hakkındaki görüşümüz değişecek mi? hatta dünya futbolundaki hakemler hakkındaki görüşümüz değişecek mi? kaç haftadır bunları yazıyorum. hakemler futbolu bilmiyor. bilmelerine de imkan yok zaten. üst düzey hakem olmak istiyorsan futbol oynuyorsan bile erkenden bırakmak zorundasın. fifa hakemi olma yaşı itibariyle futbolu adam gibi oynama, öğrenme süresi yok. hakem futbolu bilmek zorunda mı? yes !
    futbolun içinde olan herkes futbolu bilmek zorunda, hele karar verici konumundaysan. futbolcu, teknik direktör, hakem. geçen hafta marca’da mourinho’nun futbolculuk kariyerinden bahsetmişler, asparagas türk medyasında da yer aldı. hangi seviyede olmanızın önemi yok, o sahada o teri akıtmanız, soyunma odasında o naneli iğrenç kokuyu almanız lazım. erman toroğlu hem iyi hem de kötü örnektir bu konuda.
    kıvırmayalım, ben captano olarak necati’nin düşüşüne penaltıyı çalardım. inandınız mı? özkalfa, elmander’in ilk devredeki pozisyonuna nasıl penaltı çalmadıysa necati’nin pozisyonuna o yüzden penaltı çaldı.

    maçın sonları komediydi yahu. bildiğin halı saha maçı. maç kafa kafaya gibi, maçın sonları gelmiş, orta saha falan yok. topu alan koşarak rakip kaleye gidiyor. haaa, fatih hoca’nın cinliğini unutmayalım, orta saha boş olsa da, orta saha göbeği ve savunma komple yerinde bekliyordu. miy bu yüzden pozisyon bulamadı. ama galatasaray bolca pozisyon buldu. mesela 3-1’den sonra necati’nin kaçırdığı akıl almaz (nasıl bir akılsa bu) pozisyon.
    bunca yıllık futbol deneyimim de öğrendiğim şeylerden biri de “gol her türlü kaçar”dır.

    fatih hoca maç sonundaki röportajda “meşhur play-off” dedi. twit attım, kimse takmadı. hoca diyor ki; “bizim bu sene uzak ara şampiyon olacağımızı anladılar, play-off diye bir şey uydurdular”. anlaşıldı mı?
    şimdi, galatasaray’a tuzak mıdır, fenere kıyak mıdır, digiturk’e para kazandırmak mıdır nedir fark etmez. bu galatasaray play-offta karşısına kim çıkarsa (bizans oyunları olmazsa) çatır çatır yenecektir. (başka kelime var ama dediğim gibi küfürü bırakmaya çalışıyorum, akupunktura gidicem sonunda)

    maç yazısını fatih hoca’nın sözüyle bitireyim (mealen) ; “güzel olan haftayı galibiyetle kapatmak değil, haftaya cuma’dan galibiyetle başlamaktır”.
    hoca diyor ki; yesinler birbirlerini. kazandığı için kibar tabii, ben de öyle.
App Store'dan indirin Google Play'den alın