hakan şükür

milletvekili titriyle maraton programında yorumcu olmasını olağanüstü saçma bulduğum efsane futbolcumuz, kaptanımız.

bu entryde galatasaray için önemini yinelemeyip bir kenara bırakarak sadece milletvekilliği ve maraton yorumcusu olması durumunu değerlendirmek isterim.

bugun lig tv den kim memnun diye sorsalar, bir tek klüp taraftarı çıkıp, evet kardeşim bunlar tarafsız yayın yapıyorlar diyemez. digitürk ve lig tv karteli, bütün klüplere çiçek dağıtmak, omuz düşürmek ile meşgul. aman herkesin gönlü olsun, aman hoşnutluk bozulmasın... tarafsız olmaya çalışıp da bu kadar tarafa bölünen başka bir kurum bilmiyorum. ne rengi belli, ne saydamlığı, ne şeffaflığı, ne samimiyeti. hiçbir yorumcusunu dinlememekle birlikte, maçlar hariç izlemiyorum bile.

eski kaptanımızın, lig tv nin klasikleşen programına, amiyane tabirle "meze olmasından" hicap duydum. neden boyle bir şeye ihtiyaç duydu diye kendi kendime sordum. yüzünün eskimemesini mi istedi acaba? olabilir. milletvekili olmadan önce trt de rekor ücretle yorumculuk yapıyordu kaptanımız, belki bu ekonomik krizin de etkisiyle maddi olarak sıkışmış olabilir diye düşündüm sonrasında. ama ne alaka ya? dünya paralar kazandı vakti zamanında... ne biliyim belki de topluma soyal mesaj vermek, futbol üzerinden insan kazanmak, türk futbolunu, türk sporunu tartışmak adına böyle bir adım atmış olabilir mi diye düşündüm? bu hamleyi maraton programında yapmayacak kadar zeki çevik ve ahlaklı olduğuna karar verdim. hem zaten, bu misyona soyunmak, her konuşmasında bülbül gibi şakıyan*, uzun cümleleriyle ve vurgularıyla kalbimize akan* gönlümüze hitap eden* çok sevdiğimiz ve değer verdiğimiz sevgili akp milletvekili ve spor bakanımız suat kılıç beyefendinin misyonuna daha yakın değil midir? ne alaka ya hakan? ne alaka? ne alaka bu hamle?

kalkıp bana kimse, hakan futbola aşıktır ve kopamamıştır falan diye zırvalamasın. gerçekten polyannacığılına küfrederim. bugüne bugün milletvekili olmuş, yani milletimizin oylarıyla, milletimizce seçilen bir insanın, maraton gibi bi programda pozisyon penaltı mı değil mi, ofsayt mı yok mu gibi tartışmalara girmesi ve yorumculuk yapması abesle iştigal değil midir?

sen, ben, biz, vergilerimizi milletvekillerimiz milletimiz için çalışsın, toplumumuzun milletimizin ve devletimizin kalkınması için için çabalasın diye veriyoruz. maraton programına katılıp yorumcu olsun diye değil.

bakın bunun sonu yok. bir milletvekili düşünün, her hafta bir standup programı yapıcak olsun, aynı beyaz show gibi. bütün o tarz programları tenzih ederek söylüyorum, şaklabanlıkla, taklacılıkla, hokkabazlıkla inanları güldürecek falan olsun. bu hoşumuza gider mi? ne alaka milletvekilliği?

maraton programında yorumculukla, milletvekiliği ne alaka? kanımca maraton programının, konsept olarak farklı olsa dahi, eğlence programlarından farkı yok. biri hayat kültür ve sanat üzerine yapılırken, diğeri çoğunlukla futbol ve biraz da türk sporu üzerine yapılıyor. bu kadar. milletvekilliği ile alakasızlıkta yarışırlar.

kendi adıma, konuyu fazla dağıtmadan şunu söylemek istiyorum. hakan şükür, eğer futbolum içinde devam etmek istiyorsa, onu daha ciddi girişimlerde görmek isterim.

artık milletvekili olarak, gücünü daha farklı olaylarda kullanmalı. afaki konuşmayayım hadi, nerde kullansın hacım gibi sığ sorularla da muhatap olmadan, örnek vereyim.

bir futbolcu sendikasının oluşumuna yardımcı olabilir. futbolcuların kontratının esiri olmamasını sağlamak, onları bir "mal" gibi gören klüplere karşı savaşmak, ne biliyim haklarını korumak gibi..

menajerlik sistemiyle ilgili projeler üretebilir belki. her furbolcuyu gerçekten bu işi profesyonelce yapan menajerlik firmalarıyla anlaşmasını sağlayaiblir. en olmadı özel bir kuruluşun oluşumuna katkıda bulunabilir. böylece kimsenin dayısı amcası babası kendi menajeri olmaz, kaprisler son bulur, profesyonellik kazanır.

tabiki bu gibi örnekler çoğaltılır. üzerinde konuşulur. ama asıl olan hakan şükür'ün milletvekilliği titriyle uyuşmayan, şike içinden yüzen futbolun içinde kendine bir yer edinmesinin abesliğidir.