• 69
    football manager 2011...

    galatasaray'la yazdığım destanlar sonrası başına geçtiğim ingiltere milli takımıyla da güzel sonuçlar almaya ve ingiliz futbolseverlere dünya kupası öncesi umut saçmaya başlamıştım.

    ve 2014 dünya kupası gelip çatmıştı...

    takımdan beklentiler yüksek, ingiltere deyince akla gelen isimler ise yaşlıydı. 7 maçlık bir periyot olduğundan tecrübesine güvendiğim yaşlı oyuncuları kadroya almıştım. şimdiye kadarki turnuvalarda bekleneni veremeyen kaliteli futbolcular. gerard, lampard, terry, lescott, ashley cole... turnuva öncesi aldığım güzel sonuçlar sayesinde sezon sonunda emekliye ayrılacak ve sözleşmeleri biten free oyunculardan kurulu kadrom otoriteler tarafından eleştrilmiyordu fakat 39 yaşındaki david backham'ı kadroya almam çatlak seslerin artmasına neden olmuştu. bu yaşta bir futbolcunun kadroda ne işi vardı? ne işi olacak, en sevdiğim futbolculardan biri olan beckham'ın dünya kupası hayalini oyunda gerçekleştirmek istemiştim.

    gana, belarus ve iran'ın olduğu grupta tabi ki favoriydik ve gerekeni yaptık. beyin bedavaydı. kendimizi kasmadan 2 galibiyet ve gana beraberliğiyle ikinci tura lider olarak çıktık. rakibimiz kolay lokma japonya'ydı. grup maçlarından sonra beckham, terry gibi oyuncuları artık kenarda bekleteyim, zor rakipler gelecek diyordum ama japonya'dan sonra çeyrek finaldeki rakibimiz iskoçya'ydı. ama olsun yine de yaşlılar artık kenardaydı hehe. eh britanya rulez, tabi ki yıktık geçtik ipneleri: 4-0.

    adım adım yaklaştığımız kupa için savaşan 4 takım kalmıştı: ingiltere, fransa, arjantin ve güney afrika. afrika'nın gururu, taraftarın cimbomu* güney afrika yarı finalde beklenildiği gibi arjantin'e kaybedip kupaya veda ediyordu. messi'li arjantin artık finaldeki rakibini bekliyordu.

    bizim tarafta ise tedirginlik hakimdi. biten sezon öncesi futbolu bırakacaklarını açıklayan takımsız lampard ve beckham sezon bittiği halde kadroda duruyorlardı, her an bırakıp gidecekler diye tırsıyordum. özellikle lampard'dan. yaşına ve futbolu bırakacak olmasına rağmen takır takır top oynuyor, orta sahaya maestroluk ediyordu. lampard hakkındaki tedirgimin asıl sebebi ise maçtan 2 gün önce southampton kulübünün kendisine teknik direktörlük teklifinde bulunmasıydı. ulan deyyuslar, dünya kupasını kazanmaya şurda 2 maç kalmış, zamanı mı şimdi bu teklifin? işin kötü yanı lampard ertesi gün gazetelere "oooo abicim kabul etmez miyim ya, ayıbediyonuz" tandanslı demeçler vermişti.

    maç günü ise olan oldu: maça saatler kala lampard teknik direktörlük görevini kabul etti ve kadrodan ayrıldı. ulan bir hafta sonra mı ne ellerinde dünya kupası yükselecek, ne bu acele amına koyim? hayır sezon başına da daha yıllar var, neyin sabırsızlığı bu? pat diye çekti gitti eleman. yerine adam da alamıyoruz, kart sınırında olan oyuncularla falan bir şekil yaptık ve çıktık fransa'nın karşısına.

    harika bir sezon geçiren rooney, performansını bu kupaya da yansıtmıştı ve defoe ile birlikte oynayarak açık ara gol krallığına gidiyordu. ama bu maçta tek forvet darren bent'e güvenmiştim. güvenimi boşa çıkarmayan bent'in kariyerindeki tek milli takım golüyle fransa'yı 1-0 ile geçiyor ve finale gidiyorduk. rüyaların gerçek olmasına na şu kadar* kalmıştı.

    finalde acıklı bir maç bekliyordum ama yine bilindik 1-0'lık ingiliz galibiyeti şeklinde bitti. çaktık geçtik ehehe. golün sahibi turnuvanın en iyi oyuncusu ve gol kralı olan rooney'di ve son dakikalarda beckham'ı falan maça aldım ki bu duyguyu tatsın aslanlar. kupa ellerimizde yükselirken kupadan gelen 200 puanla hall of fame'de 4. sıraya yerleşiyordum ehemehehe.

    beckham ise ertesi gün gönül rahatlığıyla futbolu bırakıyordu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın