148
08.12.2011 tarihli milliyet gazetesindeki yazısı
--- alıntı ---
büyük elmander
“büyük maçları büyük oyuncular kazanır” derler, galiba dün de gelenek değişmedi: elmander belki kariyeri boyunca kupa biriktiremedi, belki dünya çapında bir büyük yıldız efekti yapamadı. ama futbol oynadığı her yıl üstüne koydu, her yıl gelişti. ve bence efsane hakan şükür’ün tribünde olduğu bir günde aynen onun gibi 30 yaşında gelişmeyi sürdüren bir halef olarak selefinin anma törenini daha anlamlı hale getirdi.
galatasaray açısından bu anma gününü şölene dönüştüren bir diğer isim de terim’di tabii... fatih hoca bu maçı oynamaya aslında ankara’da başladı. sivas karşısında iyi işleyen 4-4-2’yi ankara’da (elmander cezalı diye) bozmadı; takımın formasyona olan alışkanlığının artmasını sağladı. elinde de 4-4-2 oynayan her hocanın hayalini kuracağı bir “defansif santrfor” elmander olduğu için çok şanslı. isveçli, orta saha-baros pas bağlantısını sağlıyor, degajları indiriyor, alıyor-veriyor, asist yapıyor, gol atıyor. düzenine ve ona güvenen hocasını da mahcup etmiyor.
aykut kocaman’sa terim’in aksine takımının melekeleştirdiği, gözü kapalı yaptığı bazı işleri hiçe saydı. bu sezon sadece skoru bulduğu maçların son bölümlerinde denediği 4-3-3’le müsabakaya başladı. kocaman’ın düzenini eleştirmiyorum, 34’lük alex’ten pekala bir totti çıkabilir; kariyerinin sonunda golcü gibi dolaşan santrfora dönüşebilir. ama bu düzeni 14’üncü haftada bir derbide kullanacaksanız; geride en az 5-6 maçlık bir alışkanlık biriktirmeniz gerekirdi.
kocaman’ın bir diğer kritik tercihi, neticeye neredeyse elmander kadar tesir eden bilica oldu. bilica hem bireysel hatalarıyla iki gole neden oldu; hem de yabancı kontenjanını doldurduğu için stoch kulübede kaldı. oysa kocaman madem 4-3-3’le kontratak anlayışı benimseyecekti, bu düşünceye herhalde en fazla uyacak adam stoch olurdu. üstelik de slovak oyuncu, geçen hafta “stoch noktası”ndan (ceza alanı yayının hafif solundan) yakaladığı iki fırsatı gol yapmıştı. bu maçta da orda bulduğu ilk fırsatı direğe vurdu. yani kapanan fenerbahçe’nin kahraman aradığı bir günde formda stoch, bu tanıma uygun adam olabilirdi.
* * *
bir takım kazandı, bir takım kaybetti. ve ne mutlu ki, bugün futbol konuşabiliyoruz. bu temiz güne imza atan her iki takım futbolcularına, 7’nci dakikada ilk karşılaştıklarında tokalaşan terim-alex’e, 11’de yerdeki baros’un sağlığını önemseyen volkan’a, hocalara ve hakemlere binlerce teşekkürler. iyi ki varsınız.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
büyük elmander
“büyük maçları büyük oyuncular kazanır” derler, galiba dün de gelenek değişmedi: elmander belki kariyeri boyunca kupa biriktiremedi, belki dünya çapında bir büyük yıldız efekti yapamadı. ama futbol oynadığı her yıl üstüne koydu, her yıl gelişti. ve bence efsane hakan şükür’ün tribünde olduğu bir günde aynen onun gibi 30 yaşında gelişmeyi sürdüren bir halef olarak selefinin anma törenini daha anlamlı hale getirdi.
galatasaray açısından bu anma gününü şölene dönüştüren bir diğer isim de terim’di tabii... fatih hoca bu maçı oynamaya aslında ankara’da başladı. sivas karşısında iyi işleyen 4-4-2’yi ankara’da (elmander cezalı diye) bozmadı; takımın formasyona olan alışkanlığının artmasını sağladı. elinde de 4-4-2 oynayan her hocanın hayalini kuracağı bir “defansif santrfor” elmander olduğu için çok şanslı. isveçli, orta saha-baros pas bağlantısını sağlıyor, degajları indiriyor, alıyor-veriyor, asist yapıyor, gol atıyor. düzenine ve ona güvenen hocasını da mahcup etmiyor.
aykut kocaman’sa terim’in aksine takımının melekeleştirdiği, gözü kapalı yaptığı bazı işleri hiçe saydı. bu sezon sadece skoru bulduğu maçların son bölümlerinde denediği 4-3-3’le müsabakaya başladı. kocaman’ın düzenini eleştirmiyorum, 34’lük alex’ten pekala bir totti çıkabilir; kariyerinin sonunda golcü gibi dolaşan santrfora dönüşebilir. ama bu düzeni 14’üncü haftada bir derbide kullanacaksanız; geride en az 5-6 maçlık bir alışkanlık biriktirmeniz gerekirdi.
kocaman’ın bir diğer kritik tercihi, neticeye neredeyse elmander kadar tesir eden bilica oldu. bilica hem bireysel hatalarıyla iki gole neden oldu; hem de yabancı kontenjanını doldurduğu için stoch kulübede kaldı. oysa kocaman madem 4-3-3’le kontratak anlayışı benimseyecekti, bu düşünceye herhalde en fazla uyacak adam stoch olurdu. üstelik de slovak oyuncu, geçen hafta “stoch noktası”ndan (ceza alanı yayının hafif solundan) yakaladığı iki fırsatı gol yapmıştı. bu maçta da orda bulduğu ilk fırsatı direğe vurdu. yani kapanan fenerbahçe’nin kahraman aradığı bir günde formda stoch, bu tanıma uygun adam olabilirdi.
* * *
bir takım kazandı, bir takım kaybetti. ve ne mutlu ki, bugün futbol konuşabiliyoruz. bu temiz güne imza atan her iki takım futbolcularına, 7’nci dakikada ilk karşılaştıklarında tokalaşan terim-alex’e, 11’de yerdeki baros’un sağlığını önemseyen volkan’a, hocalara ve hakemlere binlerce teşekkürler. iyi ki varsınız.
--- alıntı ---