106
furkan aldemir'in yokluğuna, maça hücumda çok kötü başlamamıza, maç boyunca faul problemi yaşamamıza, rakibin yüksek yüzdeyle üçlük bulmasına ve tüm bunların yanında son 10 dakikalık dilime 11 sayı geride girmemize rağmen kazandığımız maç olmuştur. gördün mü ibrahim, meğer ne engelleri aşmışız.
maç öncesi çekince vardı içimde, asseco prokom 2010-2011 sezonunda da ilk 5 haftayı galibiyetsiz geçmiş, ilk galibiyetini 6. haftada almıştı. tarih tekerrürden ibaret edebilirdi, maç ile ilgili korkularımı arttıran diğer nokta da rakibi küçümseyip farklı ve kolay bir galibiyet alacağımız beklentisi içerisine giren kitlenin oluşuydu.
fazlasıyla sancılı oldu, ömrümden 10 yıl falan gitti rahatlıkla. dün gece salonda bulunan binlerce taraftar da bu kadar zor ve stresli bir akşam yaşadıklarından dolayı şikayetçi değildir çünkü bu takım yüreğini koyuyor sahaya son saniyeye kadar. fark 14'e çıktığı anda tek ihtiyacımız olan şey ufak bir kıvılcımdı. bazen takım çakar bu kıvılcımı, bir üçlük, bir blok, bir smaç ile; bazen de taraftar. efes ve barcelona maçlarından sonra yine üzerimize düşeni yaptık ve tribün olarak itici güç olmayı başardık takımımıza. fark kapanmaya başladığı anlarda da denemediğim totem kalmadı desem yeridir. her rakip atağında ıslık, her atağımızda tezahürat yerine sonu gelmez dualar...
gordon'un skora dengeyi getiren üçlüğünde de top onun elinden çıktıktan sonra bakışlarımı tribünlere çevirdim, muazzam bir görüntü oluşuyor. uzatma dakikalarına ise psikolojik olarak üstün başlayan taraf bizdik, ne mutlu ki bu avantajımızı kullanarak geriden gelip kazandık.
maç sonrası tribünlerde kalıp oyuncular ile karşılıklı tezahürat yapmak, galibiyeti doyasıya kutlamak, maç boyunca çekilen sıkıntının, stresin kaybolduğu anlardı. zor oldu, sancılı oldu ama bu muhteşem takım, bu sezon ilk kez seyircisi önünde kazandı.
başta oktay mahmuti olmak üzere tüm takıma, her bir oyuncumuza helal olsun.
gurur duyuyoruz hepsiyle.
son olarak, bekle bizi top 16.
maç öncesi çekince vardı içimde, asseco prokom 2010-2011 sezonunda da ilk 5 haftayı galibiyetsiz geçmiş, ilk galibiyetini 6. haftada almıştı. tarih tekerrürden ibaret edebilirdi, maç ile ilgili korkularımı arttıran diğer nokta da rakibi küçümseyip farklı ve kolay bir galibiyet alacağımız beklentisi içerisine giren kitlenin oluşuydu.
fazlasıyla sancılı oldu, ömrümden 10 yıl falan gitti rahatlıkla. dün gece salonda bulunan binlerce taraftar da bu kadar zor ve stresli bir akşam yaşadıklarından dolayı şikayetçi değildir çünkü bu takım yüreğini koyuyor sahaya son saniyeye kadar. fark 14'e çıktığı anda tek ihtiyacımız olan şey ufak bir kıvılcımdı. bazen takım çakar bu kıvılcımı, bir üçlük, bir blok, bir smaç ile; bazen de taraftar. efes ve barcelona maçlarından sonra yine üzerimize düşeni yaptık ve tribün olarak itici güç olmayı başardık takımımıza. fark kapanmaya başladığı anlarda da denemediğim totem kalmadı desem yeridir. her rakip atağında ıslık, her atağımızda tezahürat yerine sonu gelmez dualar...
gordon'un skora dengeyi getiren üçlüğünde de top onun elinden çıktıktan sonra bakışlarımı tribünlere çevirdim, muazzam bir görüntü oluşuyor. uzatma dakikalarına ise psikolojik olarak üstün başlayan taraf bizdik, ne mutlu ki bu avantajımızı kullanarak geriden gelip kazandık.
maç sonrası tribünlerde kalıp oyuncular ile karşılıklı tezahürat yapmak, galibiyeti doyasıya kutlamak, maç boyunca çekilen sıkıntının, stresin kaybolduğu anlardı. zor oldu, sancılı oldu ama bu muhteşem takım, bu sezon ilk kez seyircisi önünde kazandı.
başta oktay mahmuti olmak üzere tüm takıma, her bir oyuncumuza helal olsun.
gurur duyuyoruz hepsiyle.
son olarak, bekle bizi top 16.