141
fatih terim-hiddink değişikliği ile türk futbolu’nun bir makine edasıyla işleyeceğini, türk futbolu’nda bazı şeylerin değişeceğini düşünenler 11.11.11. tarihinde yanıldıklarını ciddi biçimde anladılar.
fatih terim’in milli takımdan aldığı parayı meclise taşıyanlar, bugün hiddink onlarca milyon doları cebine indirip, türkiye’nin bir avrupa şampiyonası’nı daha evde geçirmesine sebep olurken neredeler? aslında o kişiler buradalar ve 2008 yılında, o çok eleştirdikleri fatih terim’in milli takımını özlemle anıyorlar.
türkiye’nin yetiştirmiş olduğu ender hocalar var. mustafa denizli var, şenol güneş var. ama en önemlisi fatih terim var. bu ülke futbolunun kazanmış olduğu en önemli başarılarda bu üç teknik direktörün ismi var.
şenol güneş türkiye’yi dünya üçüncüsü yaptı bir sonraki avrupa şampiyonası’na sokamadı diye yollandı. fatih terim, türkiye’yi avrupa’da yarı final oynattı ama dünya kupası’na sokamadı diye yollandı.
fatih terim’e ”tek artısı motivatör oluşu” diye eleştiride bulundular bu ülkede. ama onun ne denli büyük bir taktisyen olduğunu göremediler, görmek istemediler. ve onun ayrılışından sonra dönemin federasyon başkanı mahmut özgener, 10 ay türk milli takımı’nı teknik direktörsüz bırakmak uğruna hiddink’i bekledi ve onu takımın başına geçirdi. başka birini geçirme şansı yoktu, çünkü getireceği isim fatih terim’in yerine gelecekti.
yukarıda saydığım isimler gelip geçti ama bir kişi oradan hiç ayrılmadı, oğuz çetin. hiddink, türkiye’ye gelmeye dahi tenezzül etmeyip, hollanda’da içkisini yudumlarken, demirbaş oğuz, milli takım aday kadrosunu belirledi. ne kadar formsuz adam varsa, hepsini milli takıma doluşturdu. hiddink’te bu adamlara 4-3-3 oynatmaya çalıştı.
bizim ülke sınırlarımız içerisinde bu futbol oynanmıyor. bunu anlamamız için daha neyin olması gerekiyor gerçekten merak ediyorum. rijkaard’ta denemeye çalıştı fakat olmadı.
takım mağlup duruma düşüyor, sistem değişmiyor. takımın için gerekirse sistemini değiştirmeyi bileceksin, risk alacaksın. biz bu riskleri alabilen insanlar ile büyüdük. fatih terim’i gördük, mustafa denizli’yi gördük. ama hiddink bunu yapamadı ve üstüne üstlük bizi duygusal olmakla suçladı. birisinin hiddink’e hatırlatması lazım, burası milli takım, kulüp takımı değil. bu takım hırvatistan’ı, isviçre’yi, çek cumhuriyeti’ni geriden gelerek yenerken, sistemden, disiplinden çok duygularıyla hareket ederek yendi. ben realistim diyerek, futbolcuların insan olduğunu, onların duygu sahibi kişilikler olduğunu yok sayamazsın. eğer sayarsan, bugün 52.000 kişilik stadyumda istifa tezahüratını yersin.
bu ülke zor zamanlar geçiriyor. depremler oluyor, şehitler veriliyor oluyor da oluyor. bu insanların biraz olsun teselli bulabileceği yegane nokta futboldu, ancak bunu bile çok gördüler. birisinin bizim futbolcularımıza sahada konuşmak ile futbol oynamanın farklı şeyler olduğunu da hatırlatması lazım. kamera karşısında milliyetçilik yapmak ile avrupa şampiyonası’na gidilmiyor malesef. fatih terim, söylemlerini eylemlere dökebildiği için türkiye’nin en büyük antrenörlerinden biri oldu.
yabancı düşmanı, yerli sempatizanı diye keskin ayrımlarda bulunan bir insan değilim. rijkaard’ı ne kadar çok sevdiysem, skibbe’yi de o kadar çok eleştirmiş bir türk vatandaşıyım. ve böyle bir insan olarak diyorum ki, türk milli takımı’nın başına yerli bir teknik adam getirin. hoş, şöyle bir ortamda milli takımı yeniden ayağa kaldıracak isim fatih terim ya da mustafa denizli’den başkası olamaz. ancak, gerek fatih hoca’nın galatasaray’ın başında olması gerekse de mustafa denizli’yi federasyonun düşüneceğini sanmamam, bizi farklı alternatiflere götürüyor. tabi yerli teknik adam getireceğim diye de, yanlış tercihlere gitmenin alemi yok. ertuğrul sağlam ismi geçiyor ki aman diyeyim.
futbol bu, türk milli takımı gidip hırvatistan’a 4 tane atıp, eleyebilirde ama bu, gerçekleri konuşmamızı engellememeli. bunca zamandır hatalarımızdan ders çıkaramadık, belki bu sefer çıkarırız. ne dersiniz?
fatih terim’in milli takımdan aldığı parayı meclise taşıyanlar, bugün hiddink onlarca milyon doları cebine indirip, türkiye’nin bir avrupa şampiyonası’nı daha evde geçirmesine sebep olurken neredeler? aslında o kişiler buradalar ve 2008 yılında, o çok eleştirdikleri fatih terim’in milli takımını özlemle anıyorlar.
türkiye’nin yetiştirmiş olduğu ender hocalar var. mustafa denizli var, şenol güneş var. ama en önemlisi fatih terim var. bu ülke futbolunun kazanmış olduğu en önemli başarılarda bu üç teknik direktörün ismi var.
şenol güneş türkiye’yi dünya üçüncüsü yaptı bir sonraki avrupa şampiyonası’na sokamadı diye yollandı. fatih terim, türkiye’yi avrupa’da yarı final oynattı ama dünya kupası’na sokamadı diye yollandı.
fatih terim’e ”tek artısı motivatör oluşu” diye eleştiride bulundular bu ülkede. ama onun ne denli büyük bir taktisyen olduğunu göremediler, görmek istemediler. ve onun ayrılışından sonra dönemin federasyon başkanı mahmut özgener, 10 ay türk milli takımı’nı teknik direktörsüz bırakmak uğruna hiddink’i bekledi ve onu takımın başına geçirdi. başka birini geçirme şansı yoktu, çünkü getireceği isim fatih terim’in yerine gelecekti.
yukarıda saydığım isimler gelip geçti ama bir kişi oradan hiç ayrılmadı, oğuz çetin. hiddink, türkiye’ye gelmeye dahi tenezzül etmeyip, hollanda’da içkisini yudumlarken, demirbaş oğuz, milli takım aday kadrosunu belirledi. ne kadar formsuz adam varsa, hepsini milli takıma doluşturdu. hiddink’te bu adamlara 4-3-3 oynatmaya çalıştı.
bizim ülke sınırlarımız içerisinde bu futbol oynanmıyor. bunu anlamamız için daha neyin olması gerekiyor gerçekten merak ediyorum. rijkaard’ta denemeye çalıştı fakat olmadı.
takım mağlup duruma düşüyor, sistem değişmiyor. takımın için gerekirse sistemini değiştirmeyi bileceksin, risk alacaksın. biz bu riskleri alabilen insanlar ile büyüdük. fatih terim’i gördük, mustafa denizli’yi gördük. ama hiddink bunu yapamadı ve üstüne üstlük bizi duygusal olmakla suçladı. birisinin hiddink’e hatırlatması lazım, burası milli takım, kulüp takımı değil. bu takım hırvatistan’ı, isviçre’yi, çek cumhuriyeti’ni geriden gelerek yenerken, sistemden, disiplinden çok duygularıyla hareket ederek yendi. ben realistim diyerek, futbolcuların insan olduğunu, onların duygu sahibi kişilikler olduğunu yok sayamazsın. eğer sayarsan, bugün 52.000 kişilik stadyumda istifa tezahüratını yersin.
bu ülke zor zamanlar geçiriyor. depremler oluyor, şehitler veriliyor oluyor da oluyor. bu insanların biraz olsun teselli bulabileceği yegane nokta futboldu, ancak bunu bile çok gördüler. birisinin bizim futbolcularımıza sahada konuşmak ile futbol oynamanın farklı şeyler olduğunu da hatırlatması lazım. kamera karşısında milliyetçilik yapmak ile avrupa şampiyonası’na gidilmiyor malesef. fatih terim, söylemlerini eylemlere dökebildiği için türkiye’nin en büyük antrenörlerinden biri oldu.
yabancı düşmanı, yerli sempatizanı diye keskin ayrımlarda bulunan bir insan değilim. rijkaard’ı ne kadar çok sevdiysem, skibbe’yi de o kadar çok eleştirmiş bir türk vatandaşıyım. ve böyle bir insan olarak diyorum ki, türk milli takımı’nın başına yerli bir teknik adam getirin. hoş, şöyle bir ortamda milli takımı yeniden ayağa kaldıracak isim fatih terim ya da mustafa denizli’den başkası olamaz. ancak, gerek fatih hoca’nın galatasaray’ın başında olması gerekse de mustafa denizli’yi federasyonun düşüneceğini sanmamam, bizi farklı alternatiflere götürüyor. tabi yerli teknik adam getireceğim diye de, yanlış tercihlere gitmenin alemi yok. ertuğrul sağlam ismi geçiyor ki aman diyeyim.
futbol bu, türk milli takımı gidip hırvatistan’a 4 tane atıp, eleyebilirde ama bu, gerçekleri konuşmamızı engellememeli. bunca zamandır hatalarımızdan ders çıkaramadık, belki bu sefer çıkarırız. ne dersiniz?