• 199
    özellikle ikinci yarıda yakaladığımız net gol pozisyonlarının kaçmasını üzülmektense, muslera'nın kurtardığı penaltıya ve nduka'nın boş kaleye direğe nişanladığı topa sevinmeyi tercih ediyorum. çünkü herkesin gördüğü bir gerçek var geçen sezonki galatasaray ile kıyaslama yaptığında; kazanma hırsı, azmi, arzusu, ne derseniz artık. güney tribünde yer almamdan ötürü maç esnasında net görememiş olsam da özetlerde dikkat ettiğim bir nokta var ki elmander golle bitiremediği bir pozisyon sonrası çimleri dövüyor, kendisine kızıyor. sezon başından beri yazılıyor zaten, fatih terim'in takımda sağladığı en büyük ve en önemli değişiklik budur diye. elmander'in çimleri dövmesi de bunun somut örneklerinden yalnızca birisi. önceki maçları hatırlarım, 90 dakika boyunca hop oturup hop kalkardık, maç boyunca sayısız gol pozisyonuna girerdik. hafızam beni yamultmuyorsa rijkaard'ın takımın başına geçtiği ilk sezonda da (ilk 10-12 hafta itibari ile sanırım) ligin en çok gol pozisyonuna giren takımı olmuştuk. yaratıcı oyuncu eksikliği diyoruz sürekli, bu sezonda bu kadar çok gol pozisyonuna girdiğimizi hatırlamıyorum ben. kazanmak hem bana güzel bir doğum günü hediyesi olurdu hem de tüm galatasaraylılar'a bayram hediyesi olurdu fakat olmadı, yapacak bir şey yok. sabri'nin yine orta sahada tercih edilmesine değinmek istemiyorum, orada oynayacak ayhan ve ceyhun vardı. grande, ayhan'ın kayseri maçının ardından yorgun olduğunu görmüş olabilir, ceyhun'a bakış açısını ise henüz net anlayabilmiş değiliz. selçuk ve melo önde, ceyhun ön liberoda kullanılabilirdi.

    adaşım semih kaya'nın performansı ise ayrıca gururlandırıyor bizleri. maç boyunca yine çok soğukkanlı ve akıllı oynadı. o bölgede eksikliğini hissettiğimiz zeki oyuncu ihtiyacını fazlasıyla gideriyor. yokluktan ötürü forma verdiğimiz gökhan zan'ı da kulübeye gönderdi şansı ve yeteneği ile. umarız böyle devam eder. sercan yıldırım hakkında da iki kelam edelim, bu sezon yalnızca 21 eylül 2011 kardemir karabükspor galatasaray maçında ilk 11 başlama fırsatı buldu. o maçın da ikinci yarı başında oyundan alınmıştı. sonradan oyuna dahil olduğu maçlarda da oyuna sürekli hareket getirmişliği var. kazım ve riera'nın efektif oynayamaması, engin'in yokluğu varken gözler onu ilk 11 olarak başlamasını görmek istiyor. çünkü bu çocuk gerçekten oynama arzusu içinde, ondan maksimum derecede faydalanmak lazım.

    maçı tribünden takip edenler görmüştür ki rakip savunma arkasına sürekli koşu yapan oyuncularımız var. yapamadığımız nokta ise o oyunculara topu atmayı denemek. bilmiyorum, acaba pasın isabetsiz olmasından çekinip garanti oynamayı mı tercih ediyoruz. fakat oyuncularımız durağan değil, sürekli yer değiştiriyor, rakip savunmanın dengesini bozuyor. bu maçta da önümdeki kaleye hücum ettiğimiz ilk yarıda 4-5 kere anlattığım koşuları yaptık, fakat devamı gelmedi. her maç, bir önceki maçtaki oyunumuzun üzerine koyarak gidiyoruz bana göre. o yüzden bu 90 dakikadan da olumlu şeyler elde ettiğimizi düşünmek en iyisi.

    the king'e ise buradan şu satırlarla seslenmek istiyorum;

    gönlüm hep seni arıyor,
    neredesin sen?
App Store'dan indirin Google Play'den alın