• 187
    öncelikle, klişe olacak biliyorum ama, "fenerbahçe puan kaybedince galatasaray da puan kaybeder" hastalığı ne zaman son bulacak? gerçekten merak ediyorum. hayır yani, madem böyle, fenerbahçe puan kaybettiğinde biz de yenilmiş sayılalım sahaya çıkmadan. olmuyor arkadaş, fenerbahçe türkiye kupası'nı ne kadar seyrek kazanıyorsa, galatasaray da fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftada o kadar seyrek kazanıyor..

    bugünkü top, beşiktaş - dynamo maçındaki top sanırım. veya aynı familyadan falan geliyorlar. girmeyince girmiyor işte arkadaş, yapacak bir şey olmuyor bazen. şahsen, ilk 45 dakikadaki, 10 kişi galatasaray'ın ortaya koyduğu futbolu beğendim. bol pozisyon, istekli futbol. daha ne, zaten bunu istemiyor muyduk biz de? 'puan kaybedeceksek böyle kaybedelim' denilebilecek bir maçtı. he böylesi de ayrı koyuyor adama, yazık oldu gerçekten, o ayrı. fenerbahçe'nin kaybettiği haftada, şu futbolla gelecek 3 puan, güzel olurdu tabi.

    muslera'nın, ikinci yarıda mersin'in üst direkten dönen topundan sonra elini öpüp direğe dokundurması da enteresan bir an oldu. muslera demişken, adam baya baya kaleci beyler..

    birisi "10 kişi ne alaka be?" dedi oradan sanki? evet, 10 kişi. tahmin edeceğiniz gibi, riera. yokları oynadı yine, hatta yokları bile oynamadı. eksilerdeydi. şu kadar ağır söyleyeyim, emre çolak > riera, hatta ve hatta aydın yılmaz > riera. riera için, 6 ekim'deki "albert riera; yeni heinz? ya kewell?" yazım duruyor. demiştim ki, riera yeni heinz. onu demekle heinz'e hata ettiğimi anladım. bi' carrusca diyelim riera için. biraz daha pasifi.

    maçı kale arkasından izleyenlerin boynu tutulmuştur sadece sağ kanatı izlemekten..

    ilk yarının sonunda, kornerdeki pozisyona güney'in tepkisi, haftanın yaran pozisyonlarında kafaya oynar. selçuk korneri kullanmaya giderken riera da yöneldi korner köşesine doğru, muhtemelen pas istedi selçuk'tan. o sırada güney tribünü'nün tepkisi.. cidden görülmeye değerdi. resmen tribün, riera'yı ceza sahasına yolladı tıpış tıpış.

    bir daha riera'nın kolay kolay şans bulacağını sanmıyorum, bulmasın da, emre çolak oynasın, aydın oynasın, gerekirse sabri oynasın orada riera oynamasın. ayrıca, sercan ile elmander'i aynı an'da sahaya sürseydi fatih terim daha iyi olurdu sanki. sabri demişken, orta sahada olmuyor, 1465874. kez gördük. eboue de önceki maçlara nazaran biraz daha iyiydi yine sanki.

    son dakikalara yaklaştıkça, maçtaki "acaba okunmuş çim mi serdiler ki lan?", "çimler değiştirilirken bir şey gömdüler bence" muhabbetleri de ciddi ciddi düşünülmeye başlandı artık. yapmadık totem bırakmadık. şapka takmak mı dersin, yer değiştirmek mi dersin.. gerçi, beşiktaş taraftarlarının zaman zaman söylediği bir tezahürat vardı; "yallah cinler yallah, kışkış cinler kışkış" diye, belki o tezahürattı maçı çevirtecek tezahürat?

    geçen sene 14 kasım'da, yine kurban bayramı'na denk gelen zamanda manisa'ya kaybetmiştik sami yen'de 2-0. ters geliyor kurban bayramı'na denk gelen maçlar demek ki.

    bu arada maçta 33 bin küsür kişi var yazısı geçti skorboard'a da, harbiden ebesinin şeyi ali sami.. şu kadar söyleyim, değil 33 bin, 40 binden fazla kişi vardı statta.

    maçtan sonra, önce mersin'li futbolcuları, sonra mersin taraftarını alkışlaya alkışlaya giden 'fair play' taraftarı da vardı, maçın başından sonuna kadar zaman geçiren mersin'li futbolcuları alkışlamak neden? hadi moritz'i ayrı tutalım. twitter mesajları yeter.

    neyse, şimdi bu şike iddialarıyla birlikte düşecek takımlardan birisi olarak gösterilen mersin düşerse kalan 2 puan daha gelir.

    şey çok komik olmuş yalnız, karşı kale arkasında seyircilere doğru giden top, diğer kale arkasından seçilemeyen ağlara çarpıp durunca, fifa 95 oynuyormuş hissine kapılıyorsun. gizli, görünmeyen bir duvar var sanki orada.

    ayrıca, ağ olayı çok saçma olmuş be..

    unutmadan, servet bir daha formayı.. alır alır. almasın da. gökhan zan da almasın. formanın yeni, ve inşallah uzun yıllar boyuncaki sahibi belli, semih kaya. aslansın, kaplansın, maşallah maşallah, tütütü. bir ara güney tribün inledi 'semih' diye. çok iyiydi gerçekten. nobre'yi bezdirdi, almadık hava topu bırakmadı, attığı paslar muazzam.. ama lütfen, bu adamı da popescu'yla karşılaştırmayalım. kimi karşılaştırsak, karşılaştırdığımız adam bozuluyor.

    maçtan sonra, metroya binerkenki an'ları anlatmak gerekirse, her seferinde, gidecek delik arayan su gibi hissediyorsun kendini. arkadan birileri ittiriyor, boş yere kendiliğinden yerleştiriyor sanki seni, kaçacak yerin yok. inene kadar oradasın.

    mecidiyeköy metro - evet, yürüyen merdiven her zamanki gibi yine duruyordu - içinde "those were the days" çalan arkadaş ve maçtan önce, amigolar için yapılan sete çıkan çekirdekçi abinin çektirdiği üçlü, günün güldürenleriydi.

    metrodan çıktıktan sonraki, o "yerin dibinden çıkmış gibi" hissi inanılmaz bir şey bu arada. oksijenin değerini anlıyorsun her seferinde.

    karamsar senaryolar üretmeyelim. gerek yok. takım iyi gidiyor.

    haydin iyi bayramlar hepinize..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...sin-idman-yurdu.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın