• 321
    hayat ne garip lan sözlük, tahtırevanlar filan.

    mutlaka bizim cinsten çoğumuzun başına gelmiştir, benim de az önce geldi. elim ayağım titredi, beyin travması* geçirmiş bulundum.

    tee ortaokul dönemlerimde bu sıfatımla bana bakabilecek, bayağı aşk mektupları filan yazabilecek*, yanımı her boş gördüğünde oturabilecek, benden başka kimseye kafasını çevirip bakmayacak, sağa sola adımı yazabilecek yegane kızla karşılaşmıştım. ama hani kezban dedikleri bir hadise var ya, hah işte bu da tam olarak öyle. ama ne kezban. yani ne sen sor, ne ben anlatayım. benim de gözüm başkasında haliyle. arkadaş, kız da öyle böyle değil. aklıma düşünce karnıma ağrılar sokuyor. gözüm görmüyor hiçbir şeyi. kör kütük seviyorum. kız ''çok terledik ya.'' diyor, ben tutup da beni gördüğü yerde sopayla kovalayacak kantinciden sağ salim kola almaya çalışıyorum. ''acıktım ya.'' diyor, yine aynı kantinciden balık kraker almaya çalışıyorum. yakalattığı kopyaları üstleniyorum, çocuğun biri sesini yükseltti diye kavga çıkarıp müdür yardımcısından dayak diyorum, kalemini evde unuttu diye kalem çalıp getiriyorum, kendi kalemimi verip kalemim olmadığı için dersten atılıyorum, sırf izliyor diye sınıfın hightower'ına bilek güreşinde kafa tutup müdürün arabasıyla apar topar ortopediye götürülüyorum.* şu an aklıma gelmeyen daha neler neler. ama yok arkadaş. bakmıyor yüzüme. doğru dürüst konuşmuyor bile. ne yaptım, ne ettiysem olmuyor. bu arada tek talihlim olan kız kahroluyor, ağlıyor, biliyorum. ama benim de içimde ne fırtınalar kopuyor işte. bu olaylar ortaokulun sonuna kadar devam ediyor. kezban'ı en son orta üçün karne günü görüyorum, sonra bir daha da görmüyorum. o beni fırtınadan fırtınaya gark eden kızla evlerimiz yakın o dönem. lise dönemlerimde devamlı karşılaşıyoruz çarşıda pazarda, selamlaşıyoruz o kadar. üniversite zamanlarım geliyor. bu arada bu facebook hadisesine de eşin dostun da iteklemesiyle heves ediyorum.

    bu akşam birisi arkadaşlık isteği gönderiyor, bakıyorum ki benim kezban. yani isim soyisim ona ait ama fotoğraftaki o değil. değil yani. ulan kim bu acaba diyorum, bilgilerine bakmak için onaylıyorum. o an öyle bir hassiktir çekiyorum ki babam içerden çüş ulan çüş diye bağırıyor. allah'ım o nedir? nasıl olmuş o? nasıl öyle değişmiş? evrim diyorum bu, başka bir açıklaması olamaz. o kadar güzel olmuş ki, yahu nasıl anlatayım? anlatamam, dilim kısa kalır. gülüyorum, fotoğraflara bir daha bakıyorum, kendi kendime konuşuyorum filan. şoktayım lan, kafam bildiğin duruyor. eski defterlerimin, kitaplarımın, o yazdığı mektupların hatıralarına değer verdiğimden saklarım hepsini. çıkarıyorum yazdığı mektupları bazanın altından, okumaya başlıyorum. sonra kızın fotoğraflarına bir daha bakıyorum. allahım diyorum, nasıl olur yahu? kafam almıyor. yavaş yavaş kendime gelmeye başlayınca bor'a sürecek eşşeğim dahi olmadığını anımsıyorum. sonra bir merhaba dahi demeden allah sahibine bağışlasın nidaları eşliğinde siliyorum.

    karnıma ağrılar sokan kız mı? akrep nalan'dan bir beden daha küçük giyiyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın