47
yıllar önce beşiktaşlı bir lise arkadaşımla kahvede galatasaray-beşiktaş maçını izliyorduk. sanırım süleyman seba yeni gitmişti ve gitmesi konusunda o ve diğer beşiktaşlı arkadaşlarımla aynı görüşte olmadığımdan dahası arkadaşın beşiktaşlı olan babasının da benim gibi süleyman seba'nın o şekilde gönderilmemesi gerektiğini düşündüğünü bildiğimden ötürü "baban ne yapıyor, izliyor mu maçı?" diye sormuştum. arkadaş da o zamanlar 60 yaşlarında olan babasının kalbinde biraz sıkıntı olduğunu ve artık çok heyecanlandığını o yüzden maçı evde radyodan takip ettiğini söylemişti. ben de "ne yaptın abi, radyodan dinlerken sağlam adam kalpten gider." diye espri yapmıştım.
işte radyodan maç dinlemek böyle bir şeydir, kalbiniz sağlamsa bile risklidir ya da kalbin sağlamlığını test etme mekanizmasıdır. öyle bir anlatırlar ki sanırsın -hele de çocukken öyle sanırdık- maçta inanılmaz bir tempo, her dakika ayrı bir aksiyon, akşam özetleri izlersin futbol tarihinin en tırt maçı oynanmış. tabii ki bu biraz da radyoda maç anlatanların görsellik açığını daha fazla tasvirle kapama alışkanlığından kanaklanıyor, onu da not etmekte yarar var.
işte radyodan maç dinlemek böyle bir şeydir, kalbiniz sağlamsa bile risklidir ya da kalbin sağlamlığını test etme mekanizmasıdır. öyle bir anlatırlar ki sanırsın -hele de çocukken öyle sanırdık- maçta inanılmaz bir tempo, her dakika ayrı bir aksiyon, akşam özetleri izlersin futbol tarihinin en tırt maçı oynanmış. tabii ki bu biraz da radyoda maç anlatanların görsellik açığını daha fazla tasvirle kapama alışkanlığından kanaklanıyor, onu da not etmekte yarar var.