203
milli maç arasından sonra galatasaray’ı zorlu bir fikstürün beklediğini daha önce dile getirmiştik. karşısında, senelerdir aynı teknik adam ile çalışan, takım olmayı (bu sezon oynadığı takımlara nazaran) başarabilmiş bir bursaspor vardı. bu verilere rağmen, ilk yarı galatasaray için fazlasıyla olumluydu.
türk telekom arena’daki kötü zemine rağmen, rakibini ilk yarı boyunca baskı altında tutmayı başardı galatasaray. fatih hoca bu maçta da kazanan 11′i bozmadı. bu davranış aslında gayet mantıklıydı şöyle ki; yeni kurulan bir takım olması, galatasaray’ın en büyük dezavantajı. takım içerisinde kimse kimseyi tanımıyor ve zaman zaman oyun içerisinde anlaşmazlıklar olabiliyor. 3 hafta üst üste aynı takımın sahada olması, onların aynı dili konuşabilmeleri açısından önemliydi.
geçmiş yıllara oranla kat be kat daha iyi bir fizik güce sahip galatasaray. zeminin kötü olması sahada güzel futboldan ziyade, fizik güce dayalı futbol görmemize sebep oldu. arena’da oynamanın avantajını, sahip olduğu fizik güç ile birleştirince; dinamik bir takım görüntüsü sergiledi galatasaray. ancak rakip kalede baskı kurmasına rağmen, gol pozisyonu bakımından sıkıntı çekti sarı-kırmızılılar. ankaragücü ve eskişehir maçlarına nazaran, oyunun kilidi selçuk’un kullandığı duran top ile açılamadı. burada devreye bireysel yetenekler girmeliydi. bu şekilde bakarsak engin, galatasaray’ın can simidi oldu.
gelen gol ve taraftar desteği ile ilk yarı galatasaray’ın hakimiyetinde geçti. galatasaray’ın ilk yarıda eksik yaptığı şey, bir gol daha bulmamasıydı. zira ilk beş hafta 60-70’lere kadar onları ayakta tutan kondisyonları bursaspor’a karşı bu kadar süre dayanamayabilirdi. bundaki en büyük pay da, hiç kuşkusuz zemine ait. diğer etken de, bursaspor’un en az galatasaray kadar hazır bir takım olması.
ilk yarıda galatasaray için söylediklerimizin benzerini ikinci yarıda bursaspor için söyleyebiliriz. ikinci yarının mutlak hakimiydiler. ilk yarıda felipe melo, batalla’yı çok iyi kilitledi. ikinci yarı, nispeten biraz daha hareketliydi batalla ancak bu da bursaspor’un golü bulması için yeterli olmadı.
insua ve tagoe değişiklikleri, bursaspor’u daha tehlikeli bir hale getirdi. fatih terim’in bu hamlelere karşılık verme şansı çok azdı çünkü elinde olmayan nedenlerle değişiklik yapmak zorunda kalmıştı. enteresan bir pozisyonun ardından bursaspor golü buldu. enteresan diyorum, çünkü hem sercan’ın topu centilmenlik olsun diye taç yerine kornere atması hem de bu kullanılan kornerin gol olması, daha önce futbol sınırları içerisinde gördüğümüz bir şey değildi.
galatasaray ikinci yarıda ileride top tutamadı. selçuk bunun için çok çabaladı fakat yeterli olmadı. elmander'in dayanıklılığına eşlik edecek bir ikinci adam çıkmayınca, galatasaray kendi yarı sahasında oyunu kabullenmek zorunda kaldı. maç içerisinde fatih terim’in sık sık ‘’ileriye gidin’’ tarzında hareketler yaptığını gördük oyuncularına. özellikle de bursaspor’un gelen golünden hemen sonra. bu hareket ile hem oyuncularını yeniden oyun için motive etmeyi hem de takımın rakip yarı alanda daha fazla zaman geçirmesini amaçladı fatih hoca.
eboue galatasaray’da şu an için beklentileri karşılayamıyor. hem yavaş hem de attığı pasların birçoğu yerini bulmuyor. fatih hoca’nın eboue’den nasıl yararlanacağını, ondan neler beklediğini açıkçası çok merak ediyorum. maç içerisindeki tek olumlu hareketi, doksan artılı dakikalarda aldığı fauldü. onun dışında çok önemli bir iki pozisyonu başlarken yok etti.
fatih terim’in milan baros hamlesi bana semih şentürk’ü hatırlattı. hepimizin bildiği üzere, oyuna sonradan girip nöbetçi golcülük yapmasıyla meşhur kendisi. baros da aynen bu şekilde bir role soyundu galatasaray’da. bundandır ki fatih terim kendisini oyuna sonradan alıyor.
galatasaray’ın bulduğu ikinci golü iyi analiz etmeliyiz. fatih terim geldiğinden beri en çok üzerinde durduğumuz konu, galatasaray’ın hızlı oyun felsefesi. bunu bir çok kez gösterdi takım. en son örneği de ankaragücü maçıydı. orada kontra ataktan gelen gol, galatasaray’ın hızlı oynadığında ne kadar tehlikeli olabileceğini kanıtıydı. bugün bulunan ikinci gol de, galatasaraylı oyuncuların seri hareketleri sonucu geldi. saha zemininden ötürü bu maç için hızlı oynayamamak mazur görülebilir fakat galatasaray’ın en büyük silahının ‘’hızlı oyun’’ olduğu unutulmamalı.
türk telekom arena’daki kötü zemine rağmen, rakibini ilk yarı boyunca baskı altında tutmayı başardı galatasaray. fatih hoca bu maçta da kazanan 11′i bozmadı. bu davranış aslında gayet mantıklıydı şöyle ki; yeni kurulan bir takım olması, galatasaray’ın en büyük dezavantajı. takım içerisinde kimse kimseyi tanımıyor ve zaman zaman oyun içerisinde anlaşmazlıklar olabiliyor. 3 hafta üst üste aynı takımın sahada olması, onların aynı dili konuşabilmeleri açısından önemliydi.
geçmiş yıllara oranla kat be kat daha iyi bir fizik güce sahip galatasaray. zeminin kötü olması sahada güzel futboldan ziyade, fizik güce dayalı futbol görmemize sebep oldu. arena’da oynamanın avantajını, sahip olduğu fizik güç ile birleştirince; dinamik bir takım görüntüsü sergiledi galatasaray. ancak rakip kalede baskı kurmasına rağmen, gol pozisyonu bakımından sıkıntı çekti sarı-kırmızılılar. ankaragücü ve eskişehir maçlarına nazaran, oyunun kilidi selçuk’un kullandığı duran top ile açılamadı. burada devreye bireysel yetenekler girmeliydi. bu şekilde bakarsak engin, galatasaray’ın can simidi oldu.
gelen gol ve taraftar desteği ile ilk yarı galatasaray’ın hakimiyetinde geçti. galatasaray’ın ilk yarıda eksik yaptığı şey, bir gol daha bulmamasıydı. zira ilk beş hafta 60-70’lere kadar onları ayakta tutan kondisyonları bursaspor’a karşı bu kadar süre dayanamayabilirdi. bundaki en büyük pay da, hiç kuşkusuz zemine ait. diğer etken de, bursaspor’un en az galatasaray kadar hazır bir takım olması.
ilk yarıda galatasaray için söylediklerimizin benzerini ikinci yarıda bursaspor için söyleyebiliriz. ikinci yarının mutlak hakimiydiler. ilk yarıda felipe melo, batalla’yı çok iyi kilitledi. ikinci yarı, nispeten biraz daha hareketliydi batalla ancak bu da bursaspor’un golü bulması için yeterli olmadı.
insua ve tagoe değişiklikleri, bursaspor’u daha tehlikeli bir hale getirdi. fatih terim’in bu hamlelere karşılık verme şansı çok azdı çünkü elinde olmayan nedenlerle değişiklik yapmak zorunda kalmıştı. enteresan bir pozisyonun ardından bursaspor golü buldu. enteresan diyorum, çünkü hem sercan’ın topu centilmenlik olsun diye taç yerine kornere atması hem de bu kullanılan kornerin gol olması, daha önce futbol sınırları içerisinde gördüğümüz bir şey değildi.
galatasaray ikinci yarıda ileride top tutamadı. selçuk bunun için çok çabaladı fakat yeterli olmadı. elmander'in dayanıklılığına eşlik edecek bir ikinci adam çıkmayınca, galatasaray kendi yarı sahasında oyunu kabullenmek zorunda kaldı. maç içerisinde fatih terim’in sık sık ‘’ileriye gidin’’ tarzında hareketler yaptığını gördük oyuncularına. özellikle de bursaspor’un gelen golünden hemen sonra. bu hareket ile hem oyuncularını yeniden oyun için motive etmeyi hem de takımın rakip yarı alanda daha fazla zaman geçirmesini amaçladı fatih hoca.
eboue galatasaray’da şu an için beklentileri karşılayamıyor. hem yavaş hem de attığı pasların birçoğu yerini bulmuyor. fatih hoca’nın eboue’den nasıl yararlanacağını, ondan neler beklediğini açıkçası çok merak ediyorum. maç içerisindeki tek olumlu hareketi, doksan artılı dakikalarda aldığı fauldü. onun dışında çok önemli bir iki pozisyonu başlarken yok etti.
fatih terim’in milan baros hamlesi bana semih şentürk’ü hatırlattı. hepimizin bildiği üzere, oyuna sonradan girip nöbetçi golcülük yapmasıyla meşhur kendisi. baros da aynen bu şekilde bir role soyundu galatasaray’da. bundandır ki fatih terim kendisini oyuna sonradan alıyor.
galatasaray’ın bulduğu ikinci golü iyi analiz etmeliyiz. fatih terim geldiğinden beri en çok üzerinde durduğumuz konu, galatasaray’ın hızlı oyun felsefesi. bunu bir çok kez gösterdi takım. en son örneği de ankaragücü maçıydı. orada kontra ataktan gelen gol, galatasaray’ın hızlı oynadığında ne kadar tehlikeli olabileceğini kanıtıydı. bugün bulunan ikinci gol de, galatasaraylı oyuncuların seri hareketleri sonucu geldi. saha zemininden ötürü bu maç için hızlı oynayamamak mazur görülebilir fakat galatasaray’ın en büyük silahının ‘’hızlı oyun’’ olduğu unutulmamalı.