6087
--- alıntı ---
“galatasaray’a bana kazandirdiklari için binlerce teşekkürler”
arda öncelikle senden röportaj sözünü aldıktan sonra medyaspor’un twitter ve facebook adreslerinden, okurlarımıza bir duyuru yaptım; arda ile röportaj yapacağız, sorularınız varsa kendisine iletmek istiyoruz dedim. birkaç saat içinde onlarca mesaj geldi. galatasaray’dan ayrılmana kırılanı var üzüleni var, özleyeni var. hatta birisi senin için şöyle yazmış: “avrupa hevesini aldıysa artık dönsün.” bu mesajlar bana baba gündüz’ün metin oktay için yazdığı mektubu hatırlattı. sen ne düşünüyorsun?
özlem bizim hayatımızda her zaman olacak…
öncelikle medyaspor takipçilerine buradan teşekkür ediyorum. inşallah bu röportajda onlarla güzel bir beraberlik yaşayacağız…
benim için özlem hayatımın her anında olacak galatasaray’a karşı… tabii ki kırgınlıklar, üzüntüler olabilir aileler arasında… ben zaten hiçbir zaman galatasaray kulübü ve galatasaray taraftarı beni yüceltirken, beni zor zamanda desteklerken, bana bunları kazandırırken hiç birine nankörlük etmedim. tüm bunlar için her zaman binlerce kez teşekkür ediyorum. ben her zaman galatasaraylıyım, galatasaray’ı çok seviyorum. ben sadece yaşadığım üzüntülerden, sıkıntılardan yola çıkarak, yukarıda olan futbolcu arkadaşlarımızın ortam gerilmesin diye söylemek istemediği bütün sorunlar üzerinden konuştum ve kendi yaşadıklarımdan örnek verdim; bunlar bunlar olmasaydı çok daha iyi olurdu diye… insanlar bence kırılırken şunu da düşünmeli. bir yerden bir yere gittikten sonra bu kadar “ben galatasaraylıyım, ben galatasaray’ı çok seviyorum” diyen başka bir insan daha var mı?
bir de şu var: arda çok konuşuyor, arda sürekli röportaj yapıyor deniliyor. siz buradasınız biraz gördünüz, o kadar çok röportaj talebi var ki insanları kırmak istemiyorum, insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum. yoksa ben de odamda yatıp, kapatmasını bilirim telefonumu… ki yani bunu yaptığımız zamanlar da oluyor ama o kadar çok talep ve o kadar çok kıramayacağımız insan var ki. biz de onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.
“biz de asgari ücretle geçindik”
siz bir sporcusunuz aynı zamanda… yani sanatçılar ve sporcuların zaten sık sık konuşmaları gerekiyor mu?
ben de öyle düşünüyorum. toplumun gözü önündeki insanlarız, fikirlerimizi ve sorunlar hakkındaki düşüncelerimizi söylememiz lazım. hatta her konuda bilgisiz olduğum falan söyleniyor. hayır, ben çok okuyan birisiyim. birçok konu hakkında da fikir ediniyorum. kendime göre de fikirlerim var ve bunları söylemekte de özgürüm, bunlardan dolayı hiçbir zaman da çekinmedim, sadece bazı sözlerim yanlış anlaşılmış bu son verdiğim röportajla ilgili… “ben sekiz ay para alamayıp, yabancılar aldığı zaman olmuyor” dedim. o zaman tabii insanlar da diyor ki asgari ücretle geçinenler de var! böyle bir edebiyat yapmamak lazım, sebebi ise şu: ben de öyle bir aileden geliyorum. benim babam da ailemi asgari ücretle geçindiriyordu, biz de bir sürü sıkıntılar yaşadık ama biz her zaman herkesin yaptığı işe saygı duyduk. ben sekiz ay maaşını alamıyorken, yabancı oyuncular oynamadığı halde maaşını takır takır alıyorlardı. ve biz bunları sorun olarak yansıtmıyorduk, bunun üzerine bunları yaşamak üzücü dedim. bunda kötü bir şey yok. ben sekiz ay para alamıyorken belki birinden borç aldım veya birisine bir iş için para ödemek adına söz verdim? yakışır mı büyük takım futbolcusuna verdiği sözü tutamamak. ben bu yüzden, bu sıkıntılar yaşandığı için bunları anlattım. yoksa galatasaray taraftarı beni yüceltti, galatasaray kulübü beni bu günlere getirdi… arda olmamı sağladı. edindiğim bütün maddi ve manevi imkanlarda önce allah’ın sonra galatasaray’ın çok büyük katkısı var. ben bunlara nankör gelmiyorum. ben yaşadığım, sıkıntılar, kırgınlıklar, üzüntüler üzerinden türk futbolunun sorunlarına değindim. amacım ne galatasaray taraftarını kırmak ne de başka bir şey.
“torres için atletico madrid neyse benim için de galatasaray odur”
ben ispanya’da bile her gün galatasaraylıyım diyorum. as gazetesine verdiğim röportajda söylediğim bir şey var. diyorum ki; “fernando torres için atletico madrid neyse benim için de galatasaray odur”
galatasaray günlerine dönersek atletico madrid’e imza atmadan tam 5 yıl önce galatasaray’la mlade bodeslav maçına çıkmıştın. o senin rüştünü ispatladığın maç olarak her galatasaraylının aklındadır. attığın ilk gol senin bir yıldız olacağının kanıtıydı. savunma ile kaleci arasına girdin, kaleciden sıyrıldın, bomboş kale önünde sami yen’de bütün taraftarlar “vur” diye ayağa kalktı… fakat sen topa bastın, hem ayağının altından kayıp giden savunma oyuncusuna hem de biz galatasaray taraftarlarına ilk çalımı attın ve herkesle alay eder gibi topu boş ağlara yuvarlamıştın, bu inanılmaz bir özgüvendi. 19 yaşındaki bir adamın yıldız olacağını kanıtlayacak bir özgüvendi. seni izleyenler o gün yıldız olacağını anlamıştı. sendeki bu özgüven nereden geliyor?
estağfurullah, ben her zaman söylerim futbol oynamak için çok üst düzey özelliklerim yok ama iyi bir oyun zekâsına sahibim, o yüzden orada da öyle bir çalım atmıştım. bana sorarsan, benim için ikinci gol daha etkileyiciydi ve daha zekiceydi.
özgüvene gelirsek, o konuda çok iyi bir ortam olduğunu, çok iyi bir ağabey-kardeş ilişkisi olduğunu söylemeliyim. o özgüveni sana aşılamaları da önemli takım arkadaşlarının. herkesin, ağabeylerinin seni desteklediği bir ortamda o kadar büyük bir özgüven duygusuyla çıkıyorsun ki sahaya sanki sana kimse bir şey yapamazmış gibi. o gün galatasaray taraftarının da inanılmaz bir desteği vardı bana ve çok özel bir gündü.
peki, galatasaray’dan önce de yarım sezonluk bir manisaspor maceran var. ersun yanal’ın sana her zaman çok şey kazandırdığını söylüyorsun orada sağbek mevkiinde oynuyordun, senin gibi oyun zekâsı yüksek bir oyuncunun sağbek oynaması doğru muydu? ne kattı sana sağbek oynamak?
şimdi, mesela gökhan gönül de sağbek mevkisinde oynuyor ve arkadan gelip pozisyona katılıyor bu çok güzel bir avantaj tabii. gökhan gönül çok kaliteli bir oyuncu olduğu için güzel işler yapabiliyor. benim bek oynadığım dönemde de iki stoperin önünde bir ön libero vardı ve o oyuncu sık sık stoperlerin arasına girip savunmayı üçlüyordu. sağbek gibiydim ama çok fazla ofansif oynayabilen bir oyuncuydum, o yüzden farklıydı fakat savunma yönümü de çok geliştirmişti o sistem.
manisaspor’dayken galatasaray’a karşı bir maç oynadın ve asist yapmıştın, golün ardından da sevinmemiştin. bir gün galatasaray’a geri döneceğini düşündüğün için miydi?
hayır. ben her zaman galatasaraylı olduğum içindi…
2005-2006 sezonunda galatasaray alt yapısından zafer sakar’la birlikte manisaspor – fenerbahçe maçında ilk 11 oynamıştınız. fenerbahçe’yi 5-3 yenmiştiniz ve o sezon galatasaray ile fenerbahçe arasında kıran kırana bir yarış vardı. maç sonunda kardeşler görevini yerine getirdi, sıra ağabeylerde demiştin. galatasaray o sezon efsanevi bir şampiyonluk elde etti. o şampiyonlukta da emeğin olduğunu düşünüyor musun?
orada çok ufak bir payım olabilir. sadece fenerbahçe’ye bir çelme takabilmiştik.
galatasaray’da oynadığın dönemde çalıştığın teknik direktörleri sormak istiyorum sana, gerets ilk kez ilk 11’de şans verdi sana, seni keşfeden eric gerets midir yoksa başka bir yönetici ya da antrenör mü sendeki cevheri görmüştü ilk olarak?
bizi aslında 13 yaşında fatih terim profesyonel yapmıştır. her hocamın çok katkısı vardır. abdullah hocanın suat kaya’nın, ersun hocanın, fatih terim, eric gerets, rijkaard, hiddink çok iyi hocalarla çalıştım.
bir sonraki sene de feldkamp ile çalıştın feldkamp senin hakkında “kondisyonunu daha orantılı kullanmalı, maçın geneline yaymayı bilmeli” demişti. o sezon da fizik kondisyon anlamında kendini çok geliştirmiştin bu feldkamp’a özel bir idman farklılığından mı kaynaklanıyordu?
o sezon ekstra bir kenetlenme içindeydik, farklı bir motivasyonla oynuyorduk şampiyonluk için sonra teknik direktörsüz kaldık, cevat hocamızla devam ettik. cevat hocamızın da bende katkısı çoktur. farklı bir motivasyon vardı o sene her anlamda… canımızı dişimize takmıştık. hiçbir şey beklemeden savaşmıştık. bazen 11 türk oyuncu ile sahaya çıktık. ben o günleri yaşadığım için o günlerin üzerine çok daha rahatlık yaşanmasına rağmen, başarılar gelmemesi beni asıl üzen. ben bu üzüntüyü yaşıyorsam bir de 96-2000 dönemindekiler ne üzüntüler yaşıyordur düşünün.
galatasaray formasini giydiğim her anda mutluydum
peki, skibbe dönemi… 2000’lerden sonra skibbe herhalde galatasaray’a en iyi futbolunu oynatan teknik direktördü. almanya’da hertha berlin karşılaşması, benfica deplasmanı ve içerde olympiakos galibiyetleri görülmeye değerdi. hatta galatasaray taraftarları ileri hücum dörtlüsü olan arda, lincoln, kewell ve baros için kalb lakabı takmışlardı. ligin ilk yarısını o takım art arda galibiyetlerle devam ettirirken ne oldu da ligin ikinci yarısında takım birden durdu. skibbe görevinden alındı… sen skibbe ile devam edilseydi takımın yolunun açık olduğunu düşünüyor musun?
bilemiyorum o dönemin şartları onu gerektirmiş ama skibbe çok iyi bir insandı. futbol düşüncesi çok üst düzey bir insan ama o an öyle gerektirmiş olabilir; sonuçta yönetimin kararı, biz bu karara uymak zorundayız. dediğin gibi çok iyi oynadığımız dönemler de oldu ama ben mesela rijkaard’ın ilk döneminde de çok iyi oynadığımızı düşünüyorum.
sen en çok hangi hocanın sisteminde daha mutlu hissettin kendini?
valla bilmiyorum. ben galatasaray formasını her giydiğim anda mutluydum…
bülent korkmaz dönemi için ne diyorsun?
bülent ağabeyin de aslında iyi futbol oynattığını düşünüyorum ama çok sıkıntılı bir dönemde geldi, taşın altına elini koydu ama onun da gidişi çok üzüntü vericiydi.
rijkaard döneminde çok iyi bir başlangıç yaptınız senin de dediğin gibi, sonrasında bir bosna hersek maçı oynadın, o bosna hersek maçı çok şanssız sonuçlandı ve dünya kupasına gidemedik. bu benim şahsi görüşüm… sen ve galatasaray’ın performansı o maçtan sonra çok düştü. çok mu etkilendin o maçtan ne düşünüyorsun?
ben kötü oynadığım çok maç olduğunu biliyorum ama kötü mücadele ettiğim maç hatırlamıyorum. doğru söylüyorsun, belki o maçtan çok etkilenmiş olabilirim. çünkü dünya kupasında oynamayı çok istiyordum.
rijkaard döneminde bana göre ise çok iyi bir sistemimiz vardı, sonra üçlü orta sahaya döndük. yani 4-4-2 oynarken ya da 4-4-1-1 oynarken 4-3-3’e döndük. sonra çok eksik kaldık, sakatlıklar oldu, ben tek forvet oynadım, yoğun maç trafiği oldu. atletico madrid maçları, beşiktaş deplasmanı, tekrar atletico madrid maçı… o aralarda takım çok yoruldu, yorgun düştük. sakat oyuncularımız da dönemeyince çok sıkıntı çektik o yüzden yarıştan düştü. aslında o dönem şampiyonluğun da kupalarında büyük adaylarından biriydik.
rijkaard döneminde özellikle adnan sezgin çok eleştirildi. ben tam olarak bilmiyorum, sen şimdi ispanya’ya gittin bu tarz mıdır orada da yönetim anlayışı orada futbol şube sorumlularının farkı nasıl olur?
buna benzer bir yönetim anlayışı var adnan ağabey de iyi bir profesyonel elinden geldiğince iyi niyetiyle çalışmıştır. tabi bu işleri yaparken herkesi mutlu etmek çok zor…
sizinle birlikte okey oynadığı yönünde haberler vardı bunlar için ne diyorsun?
yo, hiçbir zaman böyle bir şey olmadı.
alex, hagi ile kiyaslanamaz!
peki hagi için neler söylersin?
hagi çok büyük bir futbolcuydu. iyi de bir hoca ama hocalık olarak yıldızı barışmadı fazla galatasaray’la ama çok iyi niyetli iyi bir profesyoneldi. bizim hayallerimizi süsleyen hagi’nin bizde farklı bir yeri olduğu için özel bir insan!
peki kıyas yapsan hagi mi alex mi?
tabii ki hagi! benim için hagi alex de inanılmaz bir futbolcu ama alex hagi’yle kıyaslanmaz diye düşünüyorum.
türkiye liginde en beğendiğin yerli ve yabancı oyuncular?
selçuk inan’ı çok beğeniyorum. burak yılmaz inanılmaz oynuyor, gerçekten inanılmaz. emre belezoğlu çok iyi bir futbolcu, gökhan gönül’ü çok beğenirim…
yabancılardan?
alex en iyisi… simao’yu çok beğeniyorum. bir de belediyespor’un transfer ettiği doka’yı çok beğendim.
galatasaray’ın bu seneki yabancı transferleri hakkında ne düşünüyorsun…
ah ujfalusi var, en iyi yabancı oyuncular arasında onu söylemeyi unuttum. biz çok iyi bir takım olduk. melo çok iyi bir oyuncu, orta sahada çok iyi bir dinamo sonra elmander çok faydalı oynuyor, eboue var. galatasaray çok iyi bir takım oldu. şampiyonluğun en önemli adayı.
şampiyonluğu kutlamaya geleceğiz inşallah.
galatasaray’da bu sene sanki biraz yabancıların üzerine kurulmuş bir takım var.
ben hiç öyle düşünmüyorum.
ayni gemide batiyorsun!
senin döneminde ise yabancı oyuncular biraz geri planda kaldı. hatta senin döneminde takımda kalan tek oyuncu baros, o da bu sezon rotasyona düştü. neden sence?
benim yüzümden işte, pas atmadığım için (gülüyor) herhalde bunu söyleyen biri hiç futbol oynamamıştır. çünkü futbol oynayan hiç kimse birinin suratına bakmaz. göremez. onu gören biri varsa belki zidane falandır. ki benim gözlerim bozuk zaten (gülüyor)
pas atmamak boyutunda değil de neill mesela ingiltere’de kaptanlık yaptı, cana fransa’da kaptanlık yaptı bunlar lider vasıflı oyunculardı. kewell avusturalya’da ilah gibi görülüyordu. fakat burada yeteri kadar sorumluluk almadıklarını düşünüyor musun?
yo, gayet sorumluluk aldılar. bu bir takım oyunu, bireysel anlamda kimse bir şey yapamaz. neill çok karakterli bir oyuncu, aslan gibi de top oynadı. lorik de öyle, harry de öyle. sonra sakatlıkları vardı bu oyuncuların ama benim söylemek istediğim bir şey var. mesela elano’ya pas atmıyormuşum diye söylenti vardı. keita için de söylediler. ki inanılmazdı aram onlarla. iyi futbolcu iyi futbolcu ile oynamak ister. biraz mantıklı olmak lazım… bilerek pas atmamak olabilir mi. kaybedince aynı gemide batıyorsun zaten.
hakan ağabey yataktan kaldirip oynatirdi
son ankaragücü maçında mesela melo’nun 39 derece ateşle maça çıktığı haberleri vardı.
helal olsun, öyle olmalı zaten.
sizin dönemde de oluyor muydu bu gibi fedakârlıklar?
biz yatıyorduk yahu (gülüyor)
yabancı oyuncular için diyorum sizi ayrı tutarak…
oluyordu tabii, olan arkadaşlarımız da vardı ama olmayanlar da vardı! bunları zamanında hakan ağabeyler falan çok iyi oynatırlardı zamanında. ateş mateş çok faydalı olurdu hakan ağabeyin döneminde de (gülüyor) hakan ağabey yataktan kaldırıp oynatırdı.
blogları falan okuyor musun?
yok hayır okumuyorum… ekşi sözlüğü okuyorum çoğu zaman, çok güzel eleştiriler oluyor bazen, tabii saçma sapan yorumlar da olmuyor değil. elano’ya pas atmadığımı yazmaları gibi. mantıklı eleştiri futbolla ilgili oyun anlamında çok keyif veriyor.
peki medyaspor okurlarının sorularına bakarsak… ulvi can erol sormuş galatasaray bu sene şampiyon olur mu?
vallahi çok istiyorum, dua da ediyorum. inşallah da olur.
muhammer atalay sormuş galatasaray’daki ruhu ve atmosferi galatasaray’da bulabildi mi?
galatasaray farklı bir atmosfer benim için burada çay bardağı düşse acaba nasıl toparlarız diye düşünürüz. burası galatasaray. galatasaray’la ilgili bir şey benim için kıyaslanamaz.
son olarak bir fenerbahçeli okurumuz sormuş seko secc nickiyle… gerçek bir galatasaraylı olarak fenerbahçe’de oynamak istemez mi demiş?
bu konu hakkında ben yeterince yorum yaptım. söyledim yahu söyleyeceğimi. gerekeni herkes bilir!
--- alıntı ---
http://www.medyaspor.com/...-icini-doktu-3059642
“galatasaray’a bana kazandirdiklari için binlerce teşekkürler”
arda öncelikle senden röportaj sözünü aldıktan sonra medyaspor’un twitter ve facebook adreslerinden, okurlarımıza bir duyuru yaptım; arda ile röportaj yapacağız, sorularınız varsa kendisine iletmek istiyoruz dedim. birkaç saat içinde onlarca mesaj geldi. galatasaray’dan ayrılmana kırılanı var üzüleni var, özleyeni var. hatta birisi senin için şöyle yazmış: “avrupa hevesini aldıysa artık dönsün.” bu mesajlar bana baba gündüz’ün metin oktay için yazdığı mektubu hatırlattı. sen ne düşünüyorsun?
özlem bizim hayatımızda her zaman olacak…
öncelikle medyaspor takipçilerine buradan teşekkür ediyorum. inşallah bu röportajda onlarla güzel bir beraberlik yaşayacağız…
benim için özlem hayatımın her anında olacak galatasaray’a karşı… tabii ki kırgınlıklar, üzüntüler olabilir aileler arasında… ben zaten hiçbir zaman galatasaray kulübü ve galatasaray taraftarı beni yüceltirken, beni zor zamanda desteklerken, bana bunları kazandırırken hiç birine nankörlük etmedim. tüm bunlar için her zaman binlerce kez teşekkür ediyorum. ben her zaman galatasaraylıyım, galatasaray’ı çok seviyorum. ben sadece yaşadığım üzüntülerden, sıkıntılardan yola çıkarak, yukarıda olan futbolcu arkadaşlarımızın ortam gerilmesin diye söylemek istemediği bütün sorunlar üzerinden konuştum ve kendi yaşadıklarımdan örnek verdim; bunlar bunlar olmasaydı çok daha iyi olurdu diye… insanlar bence kırılırken şunu da düşünmeli. bir yerden bir yere gittikten sonra bu kadar “ben galatasaraylıyım, ben galatasaray’ı çok seviyorum” diyen başka bir insan daha var mı?
bir de şu var: arda çok konuşuyor, arda sürekli röportaj yapıyor deniliyor. siz buradasınız biraz gördünüz, o kadar çok röportaj talebi var ki insanları kırmak istemiyorum, insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum. yoksa ben de odamda yatıp, kapatmasını bilirim telefonumu… ki yani bunu yaptığımız zamanlar da oluyor ama o kadar çok talep ve o kadar çok kıramayacağımız insan var ki. biz de onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.
“biz de asgari ücretle geçindik”
siz bir sporcusunuz aynı zamanda… yani sanatçılar ve sporcuların zaten sık sık konuşmaları gerekiyor mu?
ben de öyle düşünüyorum. toplumun gözü önündeki insanlarız, fikirlerimizi ve sorunlar hakkındaki düşüncelerimizi söylememiz lazım. hatta her konuda bilgisiz olduğum falan söyleniyor. hayır, ben çok okuyan birisiyim. birçok konu hakkında da fikir ediniyorum. kendime göre de fikirlerim var ve bunları söylemekte de özgürüm, bunlardan dolayı hiçbir zaman da çekinmedim, sadece bazı sözlerim yanlış anlaşılmış bu son verdiğim röportajla ilgili… “ben sekiz ay para alamayıp, yabancılar aldığı zaman olmuyor” dedim. o zaman tabii insanlar da diyor ki asgari ücretle geçinenler de var! böyle bir edebiyat yapmamak lazım, sebebi ise şu: ben de öyle bir aileden geliyorum. benim babam da ailemi asgari ücretle geçindiriyordu, biz de bir sürü sıkıntılar yaşadık ama biz her zaman herkesin yaptığı işe saygı duyduk. ben sekiz ay maaşını alamıyorken, yabancı oyuncular oynamadığı halde maaşını takır takır alıyorlardı. ve biz bunları sorun olarak yansıtmıyorduk, bunun üzerine bunları yaşamak üzücü dedim. bunda kötü bir şey yok. ben sekiz ay para alamıyorken belki birinden borç aldım veya birisine bir iş için para ödemek adına söz verdim? yakışır mı büyük takım futbolcusuna verdiği sözü tutamamak. ben bu yüzden, bu sıkıntılar yaşandığı için bunları anlattım. yoksa galatasaray taraftarı beni yüceltti, galatasaray kulübü beni bu günlere getirdi… arda olmamı sağladı. edindiğim bütün maddi ve manevi imkanlarda önce allah’ın sonra galatasaray’ın çok büyük katkısı var. ben bunlara nankör gelmiyorum. ben yaşadığım, sıkıntılar, kırgınlıklar, üzüntüler üzerinden türk futbolunun sorunlarına değindim. amacım ne galatasaray taraftarını kırmak ne de başka bir şey.
“torres için atletico madrid neyse benim için de galatasaray odur”
ben ispanya’da bile her gün galatasaraylıyım diyorum. as gazetesine verdiğim röportajda söylediğim bir şey var. diyorum ki; “fernando torres için atletico madrid neyse benim için de galatasaray odur”
galatasaray günlerine dönersek atletico madrid’e imza atmadan tam 5 yıl önce galatasaray’la mlade bodeslav maçına çıkmıştın. o senin rüştünü ispatladığın maç olarak her galatasaraylının aklındadır. attığın ilk gol senin bir yıldız olacağının kanıtıydı. savunma ile kaleci arasına girdin, kaleciden sıyrıldın, bomboş kale önünde sami yen’de bütün taraftarlar “vur” diye ayağa kalktı… fakat sen topa bastın, hem ayağının altından kayıp giden savunma oyuncusuna hem de biz galatasaray taraftarlarına ilk çalımı attın ve herkesle alay eder gibi topu boş ağlara yuvarlamıştın, bu inanılmaz bir özgüvendi. 19 yaşındaki bir adamın yıldız olacağını kanıtlayacak bir özgüvendi. seni izleyenler o gün yıldız olacağını anlamıştı. sendeki bu özgüven nereden geliyor?
estağfurullah, ben her zaman söylerim futbol oynamak için çok üst düzey özelliklerim yok ama iyi bir oyun zekâsına sahibim, o yüzden orada da öyle bir çalım atmıştım. bana sorarsan, benim için ikinci gol daha etkileyiciydi ve daha zekiceydi.
özgüvene gelirsek, o konuda çok iyi bir ortam olduğunu, çok iyi bir ağabey-kardeş ilişkisi olduğunu söylemeliyim. o özgüveni sana aşılamaları da önemli takım arkadaşlarının. herkesin, ağabeylerinin seni desteklediği bir ortamda o kadar büyük bir özgüven duygusuyla çıkıyorsun ki sahaya sanki sana kimse bir şey yapamazmış gibi. o gün galatasaray taraftarının da inanılmaz bir desteği vardı bana ve çok özel bir gündü.
peki, galatasaray’dan önce de yarım sezonluk bir manisaspor maceran var. ersun yanal’ın sana her zaman çok şey kazandırdığını söylüyorsun orada sağbek mevkiinde oynuyordun, senin gibi oyun zekâsı yüksek bir oyuncunun sağbek oynaması doğru muydu? ne kattı sana sağbek oynamak?
şimdi, mesela gökhan gönül de sağbek mevkisinde oynuyor ve arkadan gelip pozisyona katılıyor bu çok güzel bir avantaj tabii. gökhan gönül çok kaliteli bir oyuncu olduğu için güzel işler yapabiliyor. benim bek oynadığım dönemde de iki stoperin önünde bir ön libero vardı ve o oyuncu sık sık stoperlerin arasına girip savunmayı üçlüyordu. sağbek gibiydim ama çok fazla ofansif oynayabilen bir oyuncuydum, o yüzden farklıydı fakat savunma yönümü de çok geliştirmişti o sistem.
manisaspor’dayken galatasaray’a karşı bir maç oynadın ve asist yapmıştın, golün ardından da sevinmemiştin. bir gün galatasaray’a geri döneceğini düşündüğün için miydi?
hayır. ben her zaman galatasaraylı olduğum içindi…
2005-2006 sezonunda galatasaray alt yapısından zafer sakar’la birlikte manisaspor – fenerbahçe maçında ilk 11 oynamıştınız. fenerbahçe’yi 5-3 yenmiştiniz ve o sezon galatasaray ile fenerbahçe arasında kıran kırana bir yarış vardı. maç sonunda kardeşler görevini yerine getirdi, sıra ağabeylerde demiştin. galatasaray o sezon efsanevi bir şampiyonluk elde etti. o şampiyonlukta da emeğin olduğunu düşünüyor musun?
orada çok ufak bir payım olabilir. sadece fenerbahçe’ye bir çelme takabilmiştik.
galatasaray’da oynadığın dönemde çalıştığın teknik direktörleri sormak istiyorum sana, gerets ilk kez ilk 11’de şans verdi sana, seni keşfeden eric gerets midir yoksa başka bir yönetici ya da antrenör mü sendeki cevheri görmüştü ilk olarak?
bizi aslında 13 yaşında fatih terim profesyonel yapmıştır. her hocamın çok katkısı vardır. abdullah hocanın suat kaya’nın, ersun hocanın, fatih terim, eric gerets, rijkaard, hiddink çok iyi hocalarla çalıştım.
bir sonraki sene de feldkamp ile çalıştın feldkamp senin hakkında “kondisyonunu daha orantılı kullanmalı, maçın geneline yaymayı bilmeli” demişti. o sezon da fizik kondisyon anlamında kendini çok geliştirmiştin bu feldkamp’a özel bir idman farklılığından mı kaynaklanıyordu?
o sezon ekstra bir kenetlenme içindeydik, farklı bir motivasyonla oynuyorduk şampiyonluk için sonra teknik direktörsüz kaldık, cevat hocamızla devam ettik. cevat hocamızın da bende katkısı çoktur. farklı bir motivasyon vardı o sene her anlamda… canımızı dişimize takmıştık. hiçbir şey beklemeden savaşmıştık. bazen 11 türk oyuncu ile sahaya çıktık. ben o günleri yaşadığım için o günlerin üzerine çok daha rahatlık yaşanmasına rağmen, başarılar gelmemesi beni asıl üzen. ben bu üzüntüyü yaşıyorsam bir de 96-2000 dönemindekiler ne üzüntüler yaşıyordur düşünün.
galatasaray formasini giydiğim her anda mutluydum
peki, skibbe dönemi… 2000’lerden sonra skibbe herhalde galatasaray’a en iyi futbolunu oynatan teknik direktördü. almanya’da hertha berlin karşılaşması, benfica deplasmanı ve içerde olympiakos galibiyetleri görülmeye değerdi. hatta galatasaray taraftarları ileri hücum dörtlüsü olan arda, lincoln, kewell ve baros için kalb lakabı takmışlardı. ligin ilk yarısını o takım art arda galibiyetlerle devam ettirirken ne oldu da ligin ikinci yarısında takım birden durdu. skibbe görevinden alındı… sen skibbe ile devam edilseydi takımın yolunun açık olduğunu düşünüyor musun?
bilemiyorum o dönemin şartları onu gerektirmiş ama skibbe çok iyi bir insandı. futbol düşüncesi çok üst düzey bir insan ama o an öyle gerektirmiş olabilir; sonuçta yönetimin kararı, biz bu karara uymak zorundayız. dediğin gibi çok iyi oynadığımız dönemler de oldu ama ben mesela rijkaard’ın ilk döneminde de çok iyi oynadığımızı düşünüyorum.
sen en çok hangi hocanın sisteminde daha mutlu hissettin kendini?
valla bilmiyorum. ben galatasaray formasını her giydiğim anda mutluydum…
bülent korkmaz dönemi için ne diyorsun?
bülent ağabeyin de aslında iyi futbol oynattığını düşünüyorum ama çok sıkıntılı bir dönemde geldi, taşın altına elini koydu ama onun da gidişi çok üzüntü vericiydi.
rijkaard döneminde çok iyi bir başlangıç yaptınız senin de dediğin gibi, sonrasında bir bosna hersek maçı oynadın, o bosna hersek maçı çok şanssız sonuçlandı ve dünya kupasına gidemedik. bu benim şahsi görüşüm… sen ve galatasaray’ın performansı o maçtan sonra çok düştü. çok mu etkilendin o maçtan ne düşünüyorsun?
ben kötü oynadığım çok maç olduğunu biliyorum ama kötü mücadele ettiğim maç hatırlamıyorum. doğru söylüyorsun, belki o maçtan çok etkilenmiş olabilirim. çünkü dünya kupasında oynamayı çok istiyordum.
rijkaard döneminde bana göre ise çok iyi bir sistemimiz vardı, sonra üçlü orta sahaya döndük. yani 4-4-2 oynarken ya da 4-4-1-1 oynarken 4-3-3’e döndük. sonra çok eksik kaldık, sakatlıklar oldu, ben tek forvet oynadım, yoğun maç trafiği oldu. atletico madrid maçları, beşiktaş deplasmanı, tekrar atletico madrid maçı… o aralarda takım çok yoruldu, yorgun düştük. sakat oyuncularımız da dönemeyince çok sıkıntı çektik o yüzden yarıştan düştü. aslında o dönem şampiyonluğun da kupalarında büyük adaylarından biriydik.
rijkaard döneminde özellikle adnan sezgin çok eleştirildi. ben tam olarak bilmiyorum, sen şimdi ispanya’ya gittin bu tarz mıdır orada da yönetim anlayışı orada futbol şube sorumlularının farkı nasıl olur?
buna benzer bir yönetim anlayışı var adnan ağabey de iyi bir profesyonel elinden geldiğince iyi niyetiyle çalışmıştır. tabi bu işleri yaparken herkesi mutlu etmek çok zor…
sizinle birlikte okey oynadığı yönünde haberler vardı bunlar için ne diyorsun?
yo, hiçbir zaman böyle bir şey olmadı.
alex, hagi ile kiyaslanamaz!
peki hagi için neler söylersin?
hagi çok büyük bir futbolcuydu. iyi de bir hoca ama hocalık olarak yıldızı barışmadı fazla galatasaray’la ama çok iyi niyetli iyi bir profesyoneldi. bizim hayallerimizi süsleyen hagi’nin bizde farklı bir yeri olduğu için özel bir insan!
peki kıyas yapsan hagi mi alex mi?
tabii ki hagi! benim için hagi alex de inanılmaz bir futbolcu ama alex hagi’yle kıyaslanmaz diye düşünüyorum.
türkiye liginde en beğendiğin yerli ve yabancı oyuncular?
selçuk inan’ı çok beğeniyorum. burak yılmaz inanılmaz oynuyor, gerçekten inanılmaz. emre belezoğlu çok iyi bir futbolcu, gökhan gönül’ü çok beğenirim…
yabancılardan?
alex en iyisi… simao’yu çok beğeniyorum. bir de belediyespor’un transfer ettiği doka’yı çok beğendim.
galatasaray’ın bu seneki yabancı transferleri hakkında ne düşünüyorsun…
ah ujfalusi var, en iyi yabancı oyuncular arasında onu söylemeyi unuttum. biz çok iyi bir takım olduk. melo çok iyi bir oyuncu, orta sahada çok iyi bir dinamo sonra elmander çok faydalı oynuyor, eboue var. galatasaray çok iyi bir takım oldu. şampiyonluğun en önemli adayı.
şampiyonluğu kutlamaya geleceğiz inşallah.
galatasaray’da bu sene sanki biraz yabancıların üzerine kurulmuş bir takım var.
ben hiç öyle düşünmüyorum.
ayni gemide batiyorsun!
senin döneminde ise yabancı oyuncular biraz geri planda kaldı. hatta senin döneminde takımda kalan tek oyuncu baros, o da bu sezon rotasyona düştü. neden sence?
benim yüzümden işte, pas atmadığım için (gülüyor) herhalde bunu söyleyen biri hiç futbol oynamamıştır. çünkü futbol oynayan hiç kimse birinin suratına bakmaz. göremez. onu gören biri varsa belki zidane falandır. ki benim gözlerim bozuk zaten (gülüyor)
pas atmamak boyutunda değil de neill mesela ingiltere’de kaptanlık yaptı, cana fransa’da kaptanlık yaptı bunlar lider vasıflı oyunculardı. kewell avusturalya’da ilah gibi görülüyordu. fakat burada yeteri kadar sorumluluk almadıklarını düşünüyor musun?
yo, gayet sorumluluk aldılar. bu bir takım oyunu, bireysel anlamda kimse bir şey yapamaz. neill çok karakterli bir oyuncu, aslan gibi de top oynadı. lorik de öyle, harry de öyle. sonra sakatlıkları vardı bu oyuncuların ama benim söylemek istediğim bir şey var. mesela elano’ya pas atmıyormuşum diye söylenti vardı. keita için de söylediler. ki inanılmazdı aram onlarla. iyi futbolcu iyi futbolcu ile oynamak ister. biraz mantıklı olmak lazım… bilerek pas atmamak olabilir mi. kaybedince aynı gemide batıyorsun zaten.
hakan ağabey yataktan kaldirip oynatirdi
son ankaragücü maçında mesela melo’nun 39 derece ateşle maça çıktığı haberleri vardı.
helal olsun, öyle olmalı zaten.
sizin dönemde de oluyor muydu bu gibi fedakârlıklar?
biz yatıyorduk yahu (gülüyor)
yabancı oyuncular için diyorum sizi ayrı tutarak…
oluyordu tabii, olan arkadaşlarımız da vardı ama olmayanlar da vardı! bunları zamanında hakan ağabeyler falan çok iyi oynatırlardı zamanında. ateş mateş çok faydalı olurdu hakan ağabeyin döneminde de (gülüyor) hakan ağabey yataktan kaldırıp oynatırdı.
blogları falan okuyor musun?
yok hayır okumuyorum… ekşi sözlüğü okuyorum çoğu zaman, çok güzel eleştiriler oluyor bazen, tabii saçma sapan yorumlar da olmuyor değil. elano’ya pas atmadığımı yazmaları gibi. mantıklı eleştiri futbolla ilgili oyun anlamında çok keyif veriyor.
peki medyaspor okurlarının sorularına bakarsak… ulvi can erol sormuş galatasaray bu sene şampiyon olur mu?
vallahi çok istiyorum, dua da ediyorum. inşallah da olur.
muhammer atalay sormuş galatasaray’daki ruhu ve atmosferi galatasaray’da bulabildi mi?
galatasaray farklı bir atmosfer benim için burada çay bardağı düşse acaba nasıl toparlarız diye düşünürüz. burası galatasaray. galatasaray’la ilgili bir şey benim için kıyaslanamaz.
son olarak bir fenerbahçeli okurumuz sormuş seko secc nickiyle… gerçek bir galatasaraylı olarak fenerbahçe’de oynamak istemez mi demiş?
bu konu hakkında ben yeterince yorum yaptım. söyledim yahu söyleyeceğimi. gerekeni herkes bilir!
--- alıntı ---
http://www.medyaspor.com/...-icini-doktu-3059642