216
sezonun ilk maçı dedik, özlediğimiz galatasaray'a koşarken şikeymiş, kirli futbolmuş, hepsini bir kenara koyduk. sezona galibiyetle başlamak en büyük temennisiydi tüm taraftarın fakat stat hoparlöründen ilk 11'imiz anons edilirken içimden bir ''hassiktirr'' çektiğimi belirtmeliyim. aklınyolu 1 demişler, maçın bitiminden itibaren söylenmesi gereken herşey defalarca kez söylendi; sabri ortada olmaz, eboue sol açık oynamaz, servet - gökhan ikilisi aynı anda sahaya koyulmaz diye. bu 3 tartışılmaz gerçekle ilgili fatih terim'in düşünce yapısını ciddi şekilde merak ediyorum, hocam büyüksün sen.
öncelikle maç öncesine gidelim; stada ulaşmak tam bir ölüm. belediye maalesef çalışmıyor, ulaşım konusu ciddi bir problem fakat istanbul bb spor gibi taraftarı olmayan bir takım bu statta oynadığı için pek problem arzetmiyor büyük maçlar dışında. açıkçası dağ tepe aşıp, otlayan ineklerin içinden geçerken bir an ''milan - liverpool'' şampiyonlar ligi finali geldi aklıma. uefa böylesine büyük ve önemli bir organizasyonun finalini bu stada nasıl verdi yahu? 80 bin kişisinin maçtan sonra konakladıkları otellere dönüşte çektiği eziyet sırasında aklından geçirdikleri düşünceleri ciddi şekilde merak ediyorum. tribünler hakkında söyleyeceklerim ise güney kale arkasının full şekilde dolduğu olacaktır. bize ayrılan kapalı doğu tribünün ise sadece orta bölümünü doldurabildik. tahmin yeteneğimin iyi olduğunu belirterek söyleyebilirim ki 25 bin civarında bir taraftarımız vardı olimpiyat'ta.
maça gelecek olursak; ujfalusi hazırlık maçlarında görev aldığı sağ bek mevkiisinde bir hayli dikkat çekici bir performans ortaya koymuştu. hücuma verdiği destek, kanattan bindirmeler tüm taraftarları kendisine hayran bırakmıştı. her fırsatta söylediğim üzere stoper bölgemizdeki zayıflığı gidermenin tek yolu olarak da ujfalusi'yi oraya çekmek olarak görüyorum. kaldı ki sağ bek oynayacak oyuncularımız sabri ve eboue varken ujfalusi'yi oraya çekip defansın göbeğini allah'a emanet etmek hiç mantıklı bir düşünce değil.
maçta dikkat ettiğim ilk şey topu ileriye oynayacak oyuncumuzun olmaması. bunu deneyen gerçek bölgesinde olmayan eboue, selçuk ve melo sürekli ileri oynamaya çalışarak engellemeye çalışsa da pek fayda etmedi. topu ileriye taşıyamama sorunumuzu 20. dakikadan itibaren baros sezdi ki sol kanadın orta saha çizgisine gelip top almaya başladı, topu dribling halinde ileriye taşımaya gayret etti. gelin görün ki sözlük'te maçın en kötü oyuncusu olarak gösterilmeye engel olamadı bu çabası ve azmi. her iki yarıda da sağ kanadımız neredeyse hiç yoktu maç içerisinde, ilk yarıda eboue ve baros'un çabaları ile soldan; aynı şekilde ikinci yarıda sercan'ın oyuna girmesinin ardından yine aynı kanattan atak yapmaya çalıştık. kazım'ın bu kötü performansının da geçici olduğunu düşünelim ve önümüzdeki maçlarda daha istekli bir şekilde kendisini maça vermesini dileyelim.
maçtan önce sözlükten bir arkadaşımla sezon öncesi genel değerlendirmede bulunmuştuk, adını vermeyeyim, yenilgisiz şampiyon olacağız iddiasında bulunmuştu.*. bu hayallerimiz ilk 90 dakika iler birlikte yerle yeksan oldu. lig uzun maraton, ilk 4'e girelim, playoff'ta umutlarımız devam etsin.*
eşi benzeri olmayan ultraslan'a söyleyeceklerimi ise son paragrafa ayırdım (kıymetlerini bilsinler). maç öncesi güney kale arkası ile yaşadığı kopukluğa anlam verebilmiş değilim. başlangıç düdüğü ile birlikte kale arkası üçlüye başlarken, bizim olduğumuz tribünde bir aksaklık yaşandı. yeni bir tezahürat icat etmişler ayrıca, maçtan hemen önce kendi çaplarında söylediler, daha sonrasında ''hep beraber, şışışışı, hep beraber'' diyerekten bizleri de dahil etmeye çalışsalar da başarılı olamadılar. bir bok anlamamakla birlikte hiç beğenmedim, çok saçma olmuş. ayrıca yenilen ikinci gol sonrası içlerinden, sahaya su atmaya çalışanlar oldu. kimisi başarılı oldu, kimisi de mesafe uzak olduğundan attığı su ile birlikte doğu alt tribünde oturan insanların kafasını vurdu. içlerinden biri var ki babasının elinden tutup maça gelmiş küçük bir galatasaraylı. her ne kadar arka tarafa dönüp ''atmayıııınn'' diye serzenişte bulunsak da dinlemediler, inatla attılar, inatla alt tribündeki insanların kafalarına isabet ettirdiler. gerçekten hoş değil.
lige kötü başlamış olsak da önemli olan iyi bitirmek. tek ihtiyacımız olan fatih terim'in kendisine macera aramaması. 18 eylül 2011 galatasaray samsunspor maçı ile birlikte sezonu gerçek anlamda açmak dileğiyle.
öncelikle maç öncesine gidelim; stada ulaşmak tam bir ölüm. belediye maalesef çalışmıyor, ulaşım konusu ciddi bir problem fakat istanbul bb spor gibi taraftarı olmayan bir takım bu statta oynadığı için pek problem arzetmiyor büyük maçlar dışında. açıkçası dağ tepe aşıp, otlayan ineklerin içinden geçerken bir an ''milan - liverpool'' şampiyonlar ligi finali geldi aklıma. uefa böylesine büyük ve önemli bir organizasyonun finalini bu stada nasıl verdi yahu? 80 bin kişisinin maçtan sonra konakladıkları otellere dönüşte çektiği eziyet sırasında aklından geçirdikleri düşünceleri ciddi şekilde merak ediyorum. tribünler hakkında söyleyeceklerim ise güney kale arkasının full şekilde dolduğu olacaktır. bize ayrılan kapalı doğu tribünün ise sadece orta bölümünü doldurabildik. tahmin yeteneğimin iyi olduğunu belirterek söyleyebilirim ki 25 bin civarında bir taraftarımız vardı olimpiyat'ta.
maça gelecek olursak; ujfalusi hazırlık maçlarında görev aldığı sağ bek mevkiisinde bir hayli dikkat çekici bir performans ortaya koymuştu. hücuma verdiği destek, kanattan bindirmeler tüm taraftarları kendisine hayran bırakmıştı. her fırsatta söylediğim üzere stoper bölgemizdeki zayıflığı gidermenin tek yolu olarak da ujfalusi'yi oraya çekmek olarak görüyorum. kaldı ki sağ bek oynayacak oyuncularımız sabri ve eboue varken ujfalusi'yi oraya çekip defansın göbeğini allah'a emanet etmek hiç mantıklı bir düşünce değil.
maçta dikkat ettiğim ilk şey topu ileriye oynayacak oyuncumuzun olmaması. bunu deneyen gerçek bölgesinde olmayan eboue, selçuk ve melo sürekli ileri oynamaya çalışarak engellemeye çalışsa da pek fayda etmedi. topu ileriye taşıyamama sorunumuzu 20. dakikadan itibaren baros sezdi ki sol kanadın orta saha çizgisine gelip top almaya başladı, topu dribling halinde ileriye taşımaya gayret etti. gelin görün ki sözlük'te maçın en kötü oyuncusu olarak gösterilmeye engel olamadı bu çabası ve azmi. her iki yarıda da sağ kanadımız neredeyse hiç yoktu maç içerisinde, ilk yarıda eboue ve baros'un çabaları ile soldan; aynı şekilde ikinci yarıda sercan'ın oyuna girmesinin ardından yine aynı kanattan atak yapmaya çalıştık. kazım'ın bu kötü performansının da geçici olduğunu düşünelim ve önümüzdeki maçlarda daha istekli bir şekilde kendisini maça vermesini dileyelim.
maçtan önce sözlükten bir arkadaşımla sezon öncesi genel değerlendirmede bulunmuştuk, adını vermeyeyim, yenilgisiz şampiyon olacağız iddiasında bulunmuştu.*. bu hayallerimiz ilk 90 dakika iler birlikte yerle yeksan oldu. lig uzun maraton, ilk 4'e girelim, playoff'ta umutlarımız devam etsin.*
eşi benzeri olmayan ultraslan'a söyleyeceklerimi ise son paragrafa ayırdım (kıymetlerini bilsinler). maç öncesi güney kale arkası ile yaşadığı kopukluğa anlam verebilmiş değilim. başlangıç düdüğü ile birlikte kale arkası üçlüye başlarken, bizim olduğumuz tribünde bir aksaklık yaşandı. yeni bir tezahürat icat etmişler ayrıca, maçtan hemen önce kendi çaplarında söylediler, daha sonrasında ''hep beraber, şışışışı, hep beraber'' diyerekten bizleri de dahil etmeye çalışsalar da başarılı olamadılar. bir bok anlamamakla birlikte hiç beğenmedim, çok saçma olmuş. ayrıca yenilen ikinci gol sonrası içlerinden, sahaya su atmaya çalışanlar oldu. kimisi başarılı oldu, kimisi de mesafe uzak olduğundan attığı su ile birlikte doğu alt tribünde oturan insanların kafasını vurdu. içlerinden biri var ki babasının elinden tutup maça gelmiş küçük bir galatasaraylı. her ne kadar arka tarafa dönüp ''atmayıııınn'' diye serzenişte bulunsak da dinlemediler, inatla attılar, inatla alt tribündeki insanların kafalarına isabet ettirdiler. gerçekten hoş değil.
lige kötü başlamış olsak da önemli olan iyi bitirmek. tek ihtiyacımız olan fatih terim'in kendisine macera aramaması. 18 eylül 2011 galatasaray samsunspor maçı ile birlikte sezonu gerçek anlamda açmak dileğiyle.