237
real madrid – galatasaray : 2-1
çok hareketli bir gün yaşadık, hem de ne hareket. tff, fenerbahçe'nin şampiyon ligine gitmemesine karar verdi. bu konu çok uzun hem de çok. bu yüzden biz kendi maçımıza bakalım.
real madrid be abi, iki gün önce benzeri bir maçta barcelona napoli'ye gol yağdırınca ulan acaba bizim de başımıza gelir mi diye nedişe etmedik değil. endişelerimiz boş çıktı, galatasaray gayet makul bir oyun oynadı, hani haddini bilerek derler ya.
böyle takımlarla oynamak çok iyi, çünkü gerçek sorunlarınızı net görmek mümkün oluyor. zayıf noktayı bulup oradan işi bitirebiliyorlar. tabii bir de yanıltıcı yönü var bu tip maçların, oyuncuların ekstra konsantrasyonu.
galatasaray topa sahip olur, pas yaparak, kanatları kullanarak rakibinin üstüne gitmeyi denedi. başarılı oldu da denebilir, göreceli olarak. attığımız gol mesela, eboue muhteşem getirdiği topu, çok iyi bir pasla bitirince selçuk inan ön direkte golü attı. bu golde altının çizilmesi gereken iki nokta var. biri eboue'nin topu getirişi, diğeri de selçuk inan'ın altı pasın içinde oluşu. güzel.
galatasaray henüz dengeli bir takım değil. bir bacağı topal oynuyor henüz. mesela geçen maçta da yazdığım gibi, rakip sahaya yerleşilip pas yapılmaya başlandığında sabri sırıtıyor, çok pas hatası yapıyor. aynı sabri rakip bizim sahaya yerleştiğinde çok daha faydalı oynuyor.
rakip sahaya yerleşip pozisyon bulmakta zorlanıyoruz. dar alana sıkışan oyunda her şeyi denemek gerekir. topu kanatlara atarsın, göbekten ikiye birlerle delmeye çalışırsın, uzaktan şut atarsın, duran toplarla pozisyon ararsın. galatasaray sadece topu kanatlara atabiliyor. kanatları rakip kapattığında haydi topu en geriye oynai oradan bir daha oyun kurmayı dene. sıradan ve hiç çıkma derdinde olmayan takımlar karşısında ligde iş yapabilir ama iyi takımlara karşı zorlanır takım.
göbekten gidemiyoruz çünkü baros duvar olabilicek bir oyuncu değil. rakibi 18 içine, üstüne hapsettiğinde sürekli pozisyon bulunurken baros işi bitirir. veya kontra ile çıktığında baros yine işi bitirir ama mıy mıy pas yapmak zorunda kalındığında baros ne yazık ki devre dışı kalıyor.
uzaktan şut atamıyoruz, bu toplara vuracak adam sadece selçuk inan, bir tek adam yetmez. o da şut atmayı fazla düşünmüyor zaten.
arda gittikten sonra topu taşıyan adamımız da kalmadı, ya böyle bir adam alınacak ya da topu tutan santrafor alınıp selçuk'u daha ileri sürecek hoca. melo'nun rakip 18'e yanaşması güzel, aurelio gibi üçüncü stoper oynamıyor, güzel.
savunmadaki sıkıntılar sürüyor. zan ve servet dün yine çok hata yaptı. özellikle zan. her aldığı topu rakibe verdi, adamını kaçırdı falan, benim hayal kırıklığı olmayı sürdürüyor.
fakat dün kabak gibi ortaya çıkan asıl sorun duran toplarda verdiğimiz pozisyonlardı. her topa real vurdu. gollerden birini böyle attılar, bomboş kaldı ramos. hem de çok basit bir aldatıcı koşuyla.
fatih hocanın bu sorunu çözmesi şart. belki bu sene avrupada yokuz ama en kötü takımın bile gol atabileceği en büyük imkan duran toplardır. ve bu işi bu sene takıma öğretemezse seneye avrupaya gittiğimizde öğretme şansı yok.
rijkaard döneminde bu sorun çözülmemiş, çalışılmamış ve çok başımızı ağrıtmıştı. hagi geldikten sonra bariz bir düzelme oldu ama yine de bitmedi. fatih hoca bu konuya eğilmeli.
sadece savunma yönünde değil, hücum yönünde de çok çalışılmalı, eksik kalıyoruz.
kaleci muslera. sanırım galatasaray açısından yılın transferi.
kadro açısından sıkıntı yok bence. her zaman söylerim, ille de transferle çözülmez sorunlar. içerden de halledilebilir, taktik değişikliklerle. tabii ki ideale ulaşmak için transfer yapılırsa daha güzel olur. kadromuz itibariyle şöyle bir kadro düşündüm. muslera – sağ bek sabri-sol bek balta- sol stoper servet – sağ stoper ujfalusi – orta saha göbeği selçuk + melo – sağ açık eboue – sol açık podolski (bitti diyorlar) – santrafor baros (başka biri alınmazsa) -arkasında kazım. olamaz mı, olabilir.
şimdi ligi bekliyoruz artık ki ne olacağı da çok karışık. allah hayırlısını göstersin.
çok hareketli bir gün yaşadık, hem de ne hareket. tff, fenerbahçe'nin şampiyon ligine gitmemesine karar verdi. bu konu çok uzun hem de çok. bu yüzden biz kendi maçımıza bakalım.
real madrid be abi, iki gün önce benzeri bir maçta barcelona napoli'ye gol yağdırınca ulan acaba bizim de başımıza gelir mi diye nedişe etmedik değil. endişelerimiz boş çıktı, galatasaray gayet makul bir oyun oynadı, hani haddini bilerek derler ya.
böyle takımlarla oynamak çok iyi, çünkü gerçek sorunlarınızı net görmek mümkün oluyor. zayıf noktayı bulup oradan işi bitirebiliyorlar. tabii bir de yanıltıcı yönü var bu tip maçların, oyuncuların ekstra konsantrasyonu.
galatasaray topa sahip olur, pas yaparak, kanatları kullanarak rakibinin üstüne gitmeyi denedi. başarılı oldu da denebilir, göreceli olarak. attığımız gol mesela, eboue muhteşem getirdiği topu, çok iyi bir pasla bitirince selçuk inan ön direkte golü attı. bu golde altının çizilmesi gereken iki nokta var. biri eboue'nin topu getirişi, diğeri de selçuk inan'ın altı pasın içinde oluşu. güzel.
galatasaray henüz dengeli bir takım değil. bir bacağı topal oynuyor henüz. mesela geçen maçta da yazdığım gibi, rakip sahaya yerleşilip pas yapılmaya başlandığında sabri sırıtıyor, çok pas hatası yapıyor. aynı sabri rakip bizim sahaya yerleştiğinde çok daha faydalı oynuyor.
rakip sahaya yerleşip pozisyon bulmakta zorlanıyoruz. dar alana sıkışan oyunda her şeyi denemek gerekir. topu kanatlara atarsın, göbekten ikiye birlerle delmeye çalışırsın, uzaktan şut atarsın, duran toplarla pozisyon ararsın. galatasaray sadece topu kanatlara atabiliyor. kanatları rakip kapattığında haydi topu en geriye oynai oradan bir daha oyun kurmayı dene. sıradan ve hiç çıkma derdinde olmayan takımlar karşısında ligde iş yapabilir ama iyi takımlara karşı zorlanır takım.
göbekten gidemiyoruz çünkü baros duvar olabilicek bir oyuncu değil. rakibi 18 içine, üstüne hapsettiğinde sürekli pozisyon bulunurken baros işi bitirir. veya kontra ile çıktığında baros yine işi bitirir ama mıy mıy pas yapmak zorunda kalındığında baros ne yazık ki devre dışı kalıyor.
uzaktan şut atamıyoruz, bu toplara vuracak adam sadece selçuk inan, bir tek adam yetmez. o da şut atmayı fazla düşünmüyor zaten.
arda gittikten sonra topu taşıyan adamımız da kalmadı, ya böyle bir adam alınacak ya da topu tutan santrafor alınıp selçuk'u daha ileri sürecek hoca. melo'nun rakip 18'e yanaşması güzel, aurelio gibi üçüncü stoper oynamıyor, güzel.
savunmadaki sıkıntılar sürüyor. zan ve servet dün yine çok hata yaptı. özellikle zan. her aldığı topu rakibe verdi, adamını kaçırdı falan, benim hayal kırıklığı olmayı sürdürüyor.
fakat dün kabak gibi ortaya çıkan asıl sorun duran toplarda verdiğimiz pozisyonlardı. her topa real vurdu. gollerden birini böyle attılar, bomboş kaldı ramos. hem de çok basit bir aldatıcı koşuyla.
fatih hocanın bu sorunu çözmesi şart. belki bu sene avrupada yokuz ama en kötü takımın bile gol atabileceği en büyük imkan duran toplardır. ve bu işi bu sene takıma öğretemezse seneye avrupaya gittiğimizde öğretme şansı yok.
rijkaard döneminde bu sorun çözülmemiş, çalışılmamış ve çok başımızı ağrıtmıştı. hagi geldikten sonra bariz bir düzelme oldu ama yine de bitmedi. fatih hoca bu konuya eğilmeli.
sadece savunma yönünde değil, hücum yönünde de çok çalışılmalı, eksik kalıyoruz.
kaleci muslera. sanırım galatasaray açısından yılın transferi.
kadro açısından sıkıntı yok bence. her zaman söylerim, ille de transferle çözülmez sorunlar. içerden de halledilebilir, taktik değişikliklerle. tabii ki ideale ulaşmak için transfer yapılırsa daha güzel olur. kadromuz itibariyle şöyle bir kadro düşündüm. muslera – sağ bek sabri-sol bek balta- sol stoper servet – sağ stoper ujfalusi – orta saha göbeği selçuk + melo – sağ açık eboue – sol açık podolski (bitti diyorlar) – santrafor baros (başka biri alınmazsa) -arkasında kazım. olamaz mı, olabilir.
şimdi ligi bekliyoruz artık ki ne olacağı da çok karışık. allah hayırlısını göstersin.