502
bugüne kadar bir dolu laf ettim, twitterda, sitede, arkadaş konuşmalarında. gelinen son nokta itibariyle iyice sıkıldım bu mevzudan, türkiye’de futbola inancım kalmadı. son bir yazı ile konuyu kapatıyorum, kendi adıma.
oooo günaydın diyenler de olacaktır elbette, cevabım: günaydın ! takip edenler bilir, ben bu şike-teşvik falan gibi işleri, yıllarca sahada ter akıtırken defalarca yaşadım. sabırlı adammışım ki, ancak yıllar sonra sıkıldım. buraya anılarımı yazmak istemiyorum, çok acayip şeyler gördüm, bunları bilin yeter, belki sonra anlatırım.
tff ve aslında başkan m.ali aydınlar büyük bir basiretsizlik örneği sergiliyor. 8-9 ay sürmüş bir polis takibi sonucu, 1 ay önce ortaya çıkan şike soruşturması karşısında üç maymunu oynuyor. karar alma süresini elinden geldiğince uzatıyor.
savcıyla ilk konuşmasından sonra “durum çok vahim”, sonra kıvırıp “elimizde delil” yok dedi. ünal aysal’dan “bu ateş üfleyerek sönmez” ayarını yiyince, önce başkanı tehdit etti, sonra gidip savcıdan belgeleri istedi.
durdu durdu, kafada ampul yandı: “bizim etik kurulumuz var, onların inceleme yapması lazım”. 21 gün etik kurul çalıştı. savcılık bütün belgeleri ve delillleri vermedi tff’ye. sebep: tff içinde şüpheliler var. bundan büyük ayıp olur mu, tası tarağı toplayıp gitmesi gerekir değil mi, ama o zaman sponsoru olduğu, biricik kulübünü kim kurtaracak.
etik kurul çalıştı ve raporunu verdi. maa açıklama yaptı. dedi ki : “kurulumuz bazı inceleme ve değerlendirmeler sonunda kanaat oluşturmaya yeticek düzeyde kanıt bulunan bazı müsabakalardaki eylemlerin spor kulüpleri bakımından şike , şikeye teşebbüs, teşvik primi veya teşvik pirimine teşebbüs oluşturduğu kanaatine ulaşmış, bazı müsabakalarda ya da olaylarda adı geçen kişiler bakımından ise kanaat oluşturmaya yetecek kanıt bulunmadığı şeklinde görüş bildirmiştir.”
tercümesi: “şike var ama kişilerle ilgili yeterli delil yok.” tam maa’nın istediği gibi işte. kişilerle kurumları ayırmak istiyordu ya, ver cezayı kulüplere, kişiler kurtulsun. ama olmadı tabii, çünkü onun istediği kişileri yakıp, kulüpleri kurtarmaktı.
bir de dedi ki: “mahkemenin gizlilik kararı olduğu için savunma alamıyoruz, o yüzden ceza da veremeyiz”. iyi de, maa ve etik kurul delilleri gördü, şike savunma alınacak bir durum değildir ki. ne diyecek adamlar “şike yaptım ama bi sor neden yaptım” banker bilo’damıydı bu replik.
ha ille de savunma mı lazım, gidersin savcıya ilgili kişilerin savunmalarını yapmalarını istersin. içerideki bu adamlar içeride oldukları için mahkemede kendilerini savunamayacaklar mı? gerekli imkan sağlanacak, kendileri veya avukatları aracılığıyla savunma yapacaklar.
ama işte niyet önemli, sorunları çözme niyeti olsa, işler kolay.
maa, bunları neden yapıyor peki?
fenerbahçe’yi çok sevdiği için mi? kısmen.
aziz yıldırım’ı çok sevdiği için mi? hiç sanmam.
türk futbolunun kurtulması için mi? tamam, sormam bile abes.
asıl sebep şu ki; maa bunların hepsini kendini kurtarmak için yapıyor. kolay değil, tff başkanı oldu, 3 gün sonra bombayı kucağında buldu tabii. bundan sonra spor adamı gibi davranamadı, davranmak istemedi çünkü. işin içinde fenerbahçe olmasaydı böyle davranmayacağı kesin.
şöyle bir durumda maa: eğer fenerbahçe’nin düşürülmesi kararına imza atarsa, bir daha fenerbahçe’nin tesislerinin önünden bile geçemez. bu sorumluluğu almamak için istifa ederse, bu defa da kulübü kurtarabilirdi, kaçtı diye fenerbahçe’den dışlanır. her halukarda fenerbahçe’den uzak kalacak. kulübe başkan olmak isteyen biri için çok kötü bir pozisyon.
maa, bu yüzden mümkün olduğu kadar mevzuyu uzatıyor, karar almaktan kaçıyor. belki dışarıdan bir müdahale gelir diye bekliyor bile. uefa falan konuya el atsın da kendisini kurtarsın diye bakıyor. ama asıl amacı fenerbahçe’yi kurtarmak elbette. belki bir yasa değişikliği falan olur diye de bekliyor.
bu sırada türk futbolunun altına dinamit koymuş, ne gam. yeter ki fenerbahçeye bir şey olmasın.
ilkokulda öğrettikleri sıralı sayılardan eksik yere hangi sayı gelmelidir problemleri gibi konuyu irdelediğimizde, bundan sonra şöyle şeyler olacak.
şimdi iddianame bekleniyor. sonra mahkeme kararı beklensin denecek, sonra temyizi bekleyeceğiz, devamında cas falan beklenir. zaten o zamana kadar maa çoktan tff başkanlığında ayrılmış olur, hatta gösterdiği yararlılıklara göre fenerbahçe başkanı bile olabilir. maa kendini kurtarmış olur, bitti gitti.
işte bunlar yüzünden türkiye’de futboldan soğudum. adam “kendinden şüphesi olan kulüp varsa avrupa kupalarına gitmesin” bile dedi, var mı daha ötesi.
bundan sonra ne yapacağım. digiturk’u kapatalı zaten epey oluyor. web üzerinden sadece galatasaray maçlarını izleyeceğim paketi satın alırım, böyle bir paket çıkarmazlarsa komple ligi almam, izlemem. galatasaray’ın içerdeki her maçına gider, elimden geldiğince takımı desteklerim. kalan futbolsuz zamanı doldurmak için epl paketini webden alırım, zaten arda ispanya’ya gitti, ispanya ligini de takip ederim, bundesliga’ya bakarım. bana ne beşiktaş-fenerbahçe-trabzon-g.antep ve diğerlerinden.
toplamda elimde, tribünde ve tvde galatasaray, epl, la liga ve bundesliga var. fazla fazla yeter.
ben de dilo oldum anne.
bu da sitedeki yazının resmi : http://www.captano.net/.../2011/08/gsbsb35.jpg
oooo günaydın diyenler de olacaktır elbette, cevabım: günaydın ! takip edenler bilir, ben bu şike-teşvik falan gibi işleri, yıllarca sahada ter akıtırken defalarca yaşadım. sabırlı adammışım ki, ancak yıllar sonra sıkıldım. buraya anılarımı yazmak istemiyorum, çok acayip şeyler gördüm, bunları bilin yeter, belki sonra anlatırım.
tff ve aslında başkan m.ali aydınlar büyük bir basiretsizlik örneği sergiliyor. 8-9 ay sürmüş bir polis takibi sonucu, 1 ay önce ortaya çıkan şike soruşturması karşısında üç maymunu oynuyor. karar alma süresini elinden geldiğince uzatıyor.
savcıyla ilk konuşmasından sonra “durum çok vahim”, sonra kıvırıp “elimizde delil” yok dedi. ünal aysal’dan “bu ateş üfleyerek sönmez” ayarını yiyince, önce başkanı tehdit etti, sonra gidip savcıdan belgeleri istedi.
durdu durdu, kafada ampul yandı: “bizim etik kurulumuz var, onların inceleme yapması lazım”. 21 gün etik kurul çalıştı. savcılık bütün belgeleri ve delillleri vermedi tff’ye. sebep: tff içinde şüpheliler var. bundan büyük ayıp olur mu, tası tarağı toplayıp gitmesi gerekir değil mi, ama o zaman sponsoru olduğu, biricik kulübünü kim kurtaracak.
etik kurul çalıştı ve raporunu verdi. maa açıklama yaptı. dedi ki : “kurulumuz bazı inceleme ve değerlendirmeler sonunda kanaat oluşturmaya yeticek düzeyde kanıt bulunan bazı müsabakalardaki eylemlerin spor kulüpleri bakımından şike , şikeye teşebbüs, teşvik primi veya teşvik pirimine teşebbüs oluşturduğu kanaatine ulaşmış, bazı müsabakalarda ya da olaylarda adı geçen kişiler bakımından ise kanaat oluşturmaya yetecek kanıt bulunmadığı şeklinde görüş bildirmiştir.”
tercümesi: “şike var ama kişilerle ilgili yeterli delil yok.” tam maa’nın istediği gibi işte. kişilerle kurumları ayırmak istiyordu ya, ver cezayı kulüplere, kişiler kurtulsun. ama olmadı tabii, çünkü onun istediği kişileri yakıp, kulüpleri kurtarmaktı.
bir de dedi ki: “mahkemenin gizlilik kararı olduğu için savunma alamıyoruz, o yüzden ceza da veremeyiz”. iyi de, maa ve etik kurul delilleri gördü, şike savunma alınacak bir durum değildir ki. ne diyecek adamlar “şike yaptım ama bi sor neden yaptım” banker bilo’damıydı bu replik.
ha ille de savunma mı lazım, gidersin savcıya ilgili kişilerin savunmalarını yapmalarını istersin. içerideki bu adamlar içeride oldukları için mahkemede kendilerini savunamayacaklar mı? gerekli imkan sağlanacak, kendileri veya avukatları aracılığıyla savunma yapacaklar.
ama işte niyet önemli, sorunları çözme niyeti olsa, işler kolay.
maa, bunları neden yapıyor peki?
fenerbahçe’yi çok sevdiği için mi? kısmen.
aziz yıldırım’ı çok sevdiği için mi? hiç sanmam.
türk futbolunun kurtulması için mi? tamam, sormam bile abes.
asıl sebep şu ki; maa bunların hepsini kendini kurtarmak için yapıyor. kolay değil, tff başkanı oldu, 3 gün sonra bombayı kucağında buldu tabii. bundan sonra spor adamı gibi davranamadı, davranmak istemedi çünkü. işin içinde fenerbahçe olmasaydı böyle davranmayacağı kesin.
şöyle bir durumda maa: eğer fenerbahçe’nin düşürülmesi kararına imza atarsa, bir daha fenerbahçe’nin tesislerinin önünden bile geçemez. bu sorumluluğu almamak için istifa ederse, bu defa da kulübü kurtarabilirdi, kaçtı diye fenerbahçe’den dışlanır. her halukarda fenerbahçe’den uzak kalacak. kulübe başkan olmak isteyen biri için çok kötü bir pozisyon.
maa, bu yüzden mümkün olduğu kadar mevzuyu uzatıyor, karar almaktan kaçıyor. belki dışarıdan bir müdahale gelir diye bekliyor bile. uefa falan konuya el atsın da kendisini kurtarsın diye bakıyor. ama asıl amacı fenerbahçe’yi kurtarmak elbette. belki bir yasa değişikliği falan olur diye de bekliyor.
bu sırada türk futbolunun altına dinamit koymuş, ne gam. yeter ki fenerbahçeye bir şey olmasın.
ilkokulda öğrettikleri sıralı sayılardan eksik yere hangi sayı gelmelidir problemleri gibi konuyu irdelediğimizde, bundan sonra şöyle şeyler olacak.
şimdi iddianame bekleniyor. sonra mahkeme kararı beklensin denecek, sonra temyizi bekleyeceğiz, devamında cas falan beklenir. zaten o zamana kadar maa çoktan tff başkanlığında ayrılmış olur, hatta gösterdiği yararlılıklara göre fenerbahçe başkanı bile olabilir. maa kendini kurtarmış olur, bitti gitti.
işte bunlar yüzünden türkiye’de futboldan soğudum. adam “kendinden şüphesi olan kulüp varsa avrupa kupalarına gitmesin” bile dedi, var mı daha ötesi.
bundan sonra ne yapacağım. digiturk’u kapatalı zaten epey oluyor. web üzerinden sadece galatasaray maçlarını izleyeceğim paketi satın alırım, böyle bir paket çıkarmazlarsa komple ligi almam, izlemem. galatasaray’ın içerdeki her maçına gider, elimden geldiğince takımı desteklerim. kalan futbolsuz zamanı doldurmak için epl paketini webden alırım, zaten arda ispanya’ya gitti, ispanya ligini de takip ederim, bundesliga’ya bakarım. bana ne beşiktaş-fenerbahçe-trabzon-g.antep ve diğerlerinden.
toplamda elimde, tribünde ve tvde galatasaray, epl, la liga ve bundesliga var. fazla fazla yeter.
ben de dilo oldum anne.
bu da sitedeki yazının resmi : http://www.captano.net/.../2011/08/gsbsb35.jpg