5622
3 gündür sözlüğün yatıp kalktığı tek konu arda turan olmuş durumda. bu durum gayet de normal olsa gerek, galatasaray'ın göz bebeği arda, 12 yıl boyunca top toplayıcılıktan kaptanlığa kadar uzanan sarı kırmızı serüvenini noktalandırarak 12 milyon euro bedelle, avrupa'nın köklü kulüplerinden atletico madrid'e gitti. ve haliyle arkasında da konuşulacak bir sürü olay, peşinden koşulacak soru işaretleri bıraktı. galatasaray camiasının arda'yı tartışması kadar doğal bir şey olamaz bu yüzden. arda, bilimsel olarak ispatlanmış bir tez değil, etten kemikten insan, elbet ki bu son yaşananlar tartışılacak.ama burda yanlış olan; gözün gördüğü, kulağın duyduğu kadarı ile yargıya varıp, teşhis koymak:
'fatih terim gelir de, arda nasıl gider? hain.'
'galatasaray dururken atletico'yu nasıl seçer? hain.'
'son basın toplantısında nasıl öyle gülerek konuşabilir? hain.'
'emre'ye nasıl abi der? hain. '
sayın kanı severler; bilemezsiniz, bilemem, bilemeyiz. biz, gerçekten oturduğumuz yerden, önümüzde klavye ile arda'nın şerefinin kaç para olduğunu hesaplayamayız, galatasaraylılığını ölçemeyiz,tam olarak neden atletico'ya gitti, hem de terim'in geldiği sezon neden burada kalmayı değil de gitmeyi seçti, etkenler nelerdi, medyanın karalamalarından bıkıp kurtulmak mı istedi, bu ülke insanın zihniyetinden mi kaçtı, taraftarın onu yeterince sahiplenmediğini düşündüğü için mi gitti, yoksa para için mi, salt la liga için mi gitti, yoksa ispanya'nın tarihini mi okuyup etkilendi, ya da iklim şartlarını sevdiğinden, kızlarına tutulduğundan mı topukladı buralardan, bilemezsiniz, bilemeyiz.
bu yüzden bol keseden sallamayı bırakalım. elimizdeki sabit verilere bakalım.
- kale arkasında top toplayıcılık yaparken, atılan gole hoplayarak sevinen bir çocuğun kalbindeki galatasaray aşkı sahtelik barındıramaz.
- çocukluktan gelen galatasaray aşkıyla koluna 22'sinde kaptanlık pazubandı takan adam, adam gibi adamdır.
- ve bu adamın halihazırda türkiye'nin en iyisi olduğu bir gerçek.
- genç yaşına rağmen türkiye'nin en büyük kulübünde kaptanlık yapıyorsan, hele ki bu kulüp galatasaray ise,
spor basını denen satılmışlar kümesi afedersin ama senin mnakor.
- senin mnakonuldukça eğer ki arda gibi bir de hassas bir yapın varsa git gide gerilirsin saha içinde.
- hele ki senin mnakonuluşuna bir yerden sonra taraftarın da medya gazıyla eşlik edip, avradına kadar sana laf çarpabiliyorsa daha da bi mnakonulur.
- ee bu kadar mnakonulmuş kişinin yine tıpkı arda gibi çok da güçlü bir psikolojisi yoksa, performansı ister istemez düşer. etki tepki meselesi yani.
- arda'nın kazandığının 10'da birini kazansa bir gecede 75 genel ev gezecek barzolar, bu adama 'seks yapmaktan güçsüz düşüyor' dediler mi? dediler.
- çorbacıya gidip çorba içerken ki görüntüleri, gazetelere fuhuş baskınında yakalanmış gibi basılıp, koca koca puntolarla servis edildi mi? edildi.
- kız arkadaşının rol aldığı filmin seansına; sağa sola imza dağıtıp, fotoğraf çektirmek için değil filmi izlemek için gittiğinden, hali ile salonun diğer koltuklarını da satın alması basın tarafından 'görgüsüzlük' olarak lanse edildi mi kamuoyuna? edildi. peki taraftar bunu yuttu mu? afiyetle.
- peki bu arda ki türkiye'de böyle çatır çatır bütün kutuplardan mnakonulmasına rağmen, 'türkiye'nin en değerli futbolcusu' olma konumunu yitirdi mi? hayır.
- burdan anlaşılacağı üzere, kendisi 493875493 kere düşürülmüş, 493875494 kez ayağa kalkmış bir futbolcudur.
- galatasaray'ın bok gibi geçirdiği şu son 3 yılın içinde, forma giydiği çoğu maç sahanın en dirisi, en yeteneklisi, her zaman da en çok ter akıtanı olmuştur.
- hatta öyle ki, takımı ligi 8. bitirdiği sezon bile avrupa'nın köklü kulüplerinden atletico madrid gibi bir takımdan transfer teklifi almıştır.
- ve başkanı da, hocası da kalmasından yana olmasına rağmen, arda kendince eğrisini doğrusunu hesaplayıp gitmeye karar vermiştir.
- sabit veriler burda bitti.
ey dostlar, peki şimdi siz söyleyin, ihanet bunun neresinde? hainlik bunun neresinde?
arda gelmiş 24 yaşına. seneye nasıl bir lig olacak o belli değil, hatta bir lig olacak mı o bile meçhul. her şey karmakarışık. bu adamın önünde futbol oynamak için en fazla 10 yılı var. bir fazla değil. bir yıl daha beklese 30'una merdiven dayama yaşına geliyor. ayrıca türk futbolu ile bir tutmayalım avrupa'yı. onlar bizim gibi 29'unda futbolcu almaz türkiye'den. hazır arda'nın da yaşı müsaitken, talebi de varken gitmek istemesi kadar doğal bir şey yok.
sizler diyorsunuz ki şimdi galatasaray'ı nasıl bırakır? bırakır abicim, bırakır. hayal denen olay elde edildiğinde senin gerçeğin olur. ve o gerçekliğe saplanıp kalmazsın, kabul eder, başka gerçekler peşinde de koşarsın. hayatta hayal edilmeyi bekleyen de, hayalden gerçeğe dönüştürülmeyi bekleyen de binlerce şey var. arda'nın en büyük hayali; galatasaray alt yapısına girmekti, gerçekleştirdi. ama ona takılı kalmadı, ileriye baktı. takılı kalsa 'alt yapıya girdim hoberey hoberey' diye yerinde sayardı zaten. ileriye baktı, yeni hayaller kurdu. ve a takıma çıktı. cepte var gerçeğe dönüştürülmüş iki güzel hayal! sonra başka başka hayaller vardı arda'nın aklında. a milli takım! oraya da seçildi. her yöneldiği hayali gerçeğe dönüştürüp atladı, üstüne koydu, atladı, üstüne koydu ve atladı. bu kadar basit. derken çok büyük bir hayal mi? hayır değildi. arda galatasaray kaptanı oldu. cepleri hayalden dönüşümlü gerçek başarılarla doldu arda'nın. ve tabii ki arda bununla da yetinmedi. son olarak bir hayal daha kurdu; 'avrupa'da oynamak'. bu fırsat da önüne bu yıl geldi arda'nın. ve o da bir hayaline daha gerçeklik kazandırarak hanesine ekledi.
şimdi bir çoğunuz diyorsunuz ki, 'taraftardan biri galatasaray ise tercih bellidir. galatasaray başka bir kulübe nasıl yeğlenir?'
iyi de adam bunu 12 yıldır aşıyor beyler. 12 yıldır bu camianın içinde. ne dedik? 'hayal; elde ettiğin andan itibaren senin gerçeğin olur' bu adam 12 yıldır bu gerçekliğin içinde. galatasaray'ı tatmış, yaşamış, aşmış. siz ise hala galatasaray'a uzaktan bakıyorsunuz. sizler elde edemediğiniz için, ya da bir şekilde galatasaray'ın içinde bulunamadığınız için arda'nın psikolojisini anlayamayacaksınız, anlayamayacağız.
çünkü hiçbirimiz galatasaray'da forma giyme duygusunu yaşamadık. yaşasak muhtemelen o hayali de aşıp başka gerçekler peşinde olacaktık.
çünkü hiçbirimiz atletico madrid'den teklif almadık. oturduğumuz yerden atmak kolay; 'ben olsam'la ile başlayan cümleler falan çerez.
kısacası hiçbirimiz arda turan'ın konumunda, onunun şartlarında olmadık. o yüzden onun aldığı kararları hiçbir zaman tam olarak idrak edemeyeceğiz.
her real madird, her barcelona, liverpool vs maçında ellerinde cips kola ile salya akıta akıta ekrana kilitlenenlerin de, şimdi arda avrupa'ya gitti diye kızmaya hakkı yok. bu adam kulübüne tam 33 trilyon para kazandırmış, maaş ortalamasının 1500 tl'yi aşmadığı türkiye koşullarında, toplasan 10 neslimizin bir arada göremeyeceği bir para.
artık biraz da olaya arda'nın tarafından bakmaya çalışın. yok metin oktay'dı, yok hagi'ydi, bu çocuğu onlarla kısaylasyıp kafanızda bi kalıba oturtmaktan da vazgeçin. şunu kabul etmek de gerekir ki; evet, kendisi bunca şeye rağmen -taraftarın zaman zaman haksız yüklenişi, medyanın karalamaları, türkiye şartları vs- galatasaray'da kalsaydı, gerçekten çok büyük bir iş yapmış olurdu. taraftar bağrına basar, yönetim sahiplenir, medya gazlardı. peki ya sonra? her şey yine unutulup gidecekti. bu adam yine cehennemin içinde bulacaktı kendini. sonra yine aynı olaylar yaşanacaktı. vu muhtemelen bu defa arda'nın performansı tüm bu olanlardan daha ciddi bir darbe alacaktı. zaten futbolculuk dediğin ayağına alacağın bir darbeye bakar. sonra bitti. sonrası yok. bu adam 24 yaşındaysa, hayatını kuracağı kadını da bulmuşsa, geleceğini düşünmek zorunda. her ihtimali tek tek hesaplamak zorunda. 35'ine geldiğinde aç kalırsa acaba burada kendisi hakkında avrupa'ya gidişini eleştiren entryler giren yazar arkadaşlardan kaçı arda'ya maddi destek olur? hayat ne acı ki ekmek kavgası değil mi? şimdi trilyonlar kaldıran adamlar, geleceklerini iyi planlamadıkları takdirde 35'ine 40'ına gelince, kendi köşelerinde bir başlarına kalıyorlar.
o sebepten hala da arda'nın arkasındayım. üzülmedim mi? gözlerim şişine kadar ağladım. 'galatasaray'ı daha fazla sevse kalırdı, ama kariyer merakı, avrupa düşü ağır bastı ayının' diye diye ağladım. atletico atkılarını, formalarını üzerinde görünce etmediğim küfür kalmadı. sarı kırmzı neyine yetmedi ulan, bok vardı atletico'da dedim. dedim de dedim işte. ama sonra oturup makulce bi düşününce arda'nın gidişinin kendince çok haklı yanlarını gördüm. biraz denerseniz siz de başarabilirsiniz.
ek ve son olarak, hatun kişilerin bu olaya daha fazla içerlediğini gözlemliyorum. bu normal, çünkü kadınlar genelde duygusaldır, bağlılık denen olayı daha iyi algılarlar. ama * sevgililerini, sözlülerini, eşlerini çok sevmelerine rağmen, taş gibi hatunlar göz kırptığı anda
koşa koşa giden, ve zaman zaman başka kadınlarla eğlenmenin de asla asıl olan kadını aldatmak olmadığını, bunun sadece bir heyecan,
değişik bir deneyim olduğunu savunan erkek kişilerin bu olaya daha farklı bir pencereden bakmasını umardım :(
- ne alakası var diyenler için söylüyorum; ben de tam olarak bilmiyorum.
ama biraz düşününce arada bi bağ kurmak çok da zor olmadı. nickim de alakaya maydanoz zaten.
ayrıca serkan is my girl :(
not: yazar son 2 paragrafında arda turan hasebiyle tırmanan gerilime bir son vermek için yazısını yumuşatmaya çalışmıştır.
bir boka yaramamış da olabilir, neyse.
*
'fatih terim gelir de, arda nasıl gider? hain.'
'galatasaray dururken atletico'yu nasıl seçer? hain.'
'son basın toplantısında nasıl öyle gülerek konuşabilir? hain.'
'emre'ye nasıl abi der? hain. '
sayın kanı severler; bilemezsiniz, bilemem, bilemeyiz. biz, gerçekten oturduğumuz yerden, önümüzde klavye ile arda'nın şerefinin kaç para olduğunu hesaplayamayız, galatasaraylılığını ölçemeyiz,tam olarak neden atletico'ya gitti, hem de terim'in geldiği sezon neden burada kalmayı değil de gitmeyi seçti, etkenler nelerdi, medyanın karalamalarından bıkıp kurtulmak mı istedi, bu ülke insanın zihniyetinden mi kaçtı, taraftarın onu yeterince sahiplenmediğini düşündüğü için mi gitti, yoksa para için mi, salt la liga için mi gitti, yoksa ispanya'nın tarihini mi okuyup etkilendi, ya da iklim şartlarını sevdiğinden, kızlarına tutulduğundan mı topukladı buralardan, bilemezsiniz, bilemeyiz.
bu yüzden bol keseden sallamayı bırakalım. elimizdeki sabit verilere bakalım.
- kale arkasında top toplayıcılık yaparken, atılan gole hoplayarak sevinen bir çocuğun kalbindeki galatasaray aşkı sahtelik barındıramaz.
- çocukluktan gelen galatasaray aşkıyla koluna 22'sinde kaptanlık pazubandı takan adam, adam gibi adamdır.
- ve bu adamın halihazırda türkiye'nin en iyisi olduğu bir gerçek.
- genç yaşına rağmen türkiye'nin en büyük kulübünde kaptanlık yapıyorsan, hele ki bu kulüp galatasaray ise,
spor basını denen satılmışlar kümesi afedersin ama senin mnakor.
- senin mnakonuldukça eğer ki arda gibi bir de hassas bir yapın varsa git gide gerilirsin saha içinde.
- hele ki senin mnakonuluşuna bir yerden sonra taraftarın da medya gazıyla eşlik edip, avradına kadar sana laf çarpabiliyorsa daha da bi mnakonulur.
- ee bu kadar mnakonulmuş kişinin yine tıpkı arda gibi çok da güçlü bir psikolojisi yoksa, performansı ister istemez düşer. etki tepki meselesi yani.
- arda'nın kazandığının 10'da birini kazansa bir gecede 75 genel ev gezecek barzolar, bu adama 'seks yapmaktan güçsüz düşüyor' dediler mi? dediler.
- çorbacıya gidip çorba içerken ki görüntüleri, gazetelere fuhuş baskınında yakalanmış gibi basılıp, koca koca puntolarla servis edildi mi? edildi.
- kız arkadaşının rol aldığı filmin seansına; sağa sola imza dağıtıp, fotoğraf çektirmek için değil filmi izlemek için gittiğinden, hali ile salonun diğer koltuklarını da satın alması basın tarafından 'görgüsüzlük' olarak lanse edildi mi kamuoyuna? edildi. peki taraftar bunu yuttu mu? afiyetle.
- peki bu arda ki türkiye'de böyle çatır çatır bütün kutuplardan mnakonulmasına rağmen, 'türkiye'nin en değerli futbolcusu' olma konumunu yitirdi mi? hayır.
- burdan anlaşılacağı üzere, kendisi 493875493 kere düşürülmüş, 493875494 kez ayağa kalkmış bir futbolcudur.
- galatasaray'ın bok gibi geçirdiği şu son 3 yılın içinde, forma giydiği çoğu maç sahanın en dirisi, en yeteneklisi, her zaman da en çok ter akıtanı olmuştur.
- hatta öyle ki, takımı ligi 8. bitirdiği sezon bile avrupa'nın köklü kulüplerinden atletico madrid gibi bir takımdan transfer teklifi almıştır.
- ve başkanı da, hocası da kalmasından yana olmasına rağmen, arda kendince eğrisini doğrusunu hesaplayıp gitmeye karar vermiştir.
- sabit veriler burda bitti.
ey dostlar, peki şimdi siz söyleyin, ihanet bunun neresinde? hainlik bunun neresinde?
arda gelmiş 24 yaşına. seneye nasıl bir lig olacak o belli değil, hatta bir lig olacak mı o bile meçhul. her şey karmakarışık. bu adamın önünde futbol oynamak için en fazla 10 yılı var. bir fazla değil. bir yıl daha beklese 30'una merdiven dayama yaşına geliyor. ayrıca türk futbolu ile bir tutmayalım avrupa'yı. onlar bizim gibi 29'unda futbolcu almaz türkiye'den. hazır arda'nın da yaşı müsaitken, talebi de varken gitmek istemesi kadar doğal bir şey yok.
sizler diyorsunuz ki şimdi galatasaray'ı nasıl bırakır? bırakır abicim, bırakır. hayal denen olay elde edildiğinde senin gerçeğin olur. ve o gerçekliğe saplanıp kalmazsın, kabul eder, başka gerçekler peşinde de koşarsın. hayatta hayal edilmeyi bekleyen de, hayalden gerçeğe dönüştürülmeyi bekleyen de binlerce şey var. arda'nın en büyük hayali; galatasaray alt yapısına girmekti, gerçekleştirdi. ama ona takılı kalmadı, ileriye baktı. takılı kalsa 'alt yapıya girdim hoberey hoberey' diye yerinde sayardı zaten. ileriye baktı, yeni hayaller kurdu. ve a takıma çıktı. cepte var gerçeğe dönüştürülmüş iki güzel hayal! sonra başka başka hayaller vardı arda'nın aklında. a milli takım! oraya da seçildi. her yöneldiği hayali gerçeğe dönüştürüp atladı, üstüne koydu, atladı, üstüne koydu ve atladı. bu kadar basit. derken çok büyük bir hayal mi? hayır değildi. arda galatasaray kaptanı oldu. cepleri hayalden dönüşümlü gerçek başarılarla doldu arda'nın. ve tabii ki arda bununla da yetinmedi. son olarak bir hayal daha kurdu; 'avrupa'da oynamak'. bu fırsat da önüne bu yıl geldi arda'nın. ve o da bir hayaline daha gerçeklik kazandırarak hanesine ekledi.
şimdi bir çoğunuz diyorsunuz ki, 'taraftardan biri galatasaray ise tercih bellidir. galatasaray başka bir kulübe nasıl yeğlenir?'
iyi de adam bunu 12 yıldır aşıyor beyler. 12 yıldır bu camianın içinde. ne dedik? 'hayal; elde ettiğin andan itibaren senin gerçeğin olur' bu adam 12 yıldır bu gerçekliğin içinde. galatasaray'ı tatmış, yaşamış, aşmış. siz ise hala galatasaray'a uzaktan bakıyorsunuz. sizler elde edemediğiniz için, ya da bir şekilde galatasaray'ın içinde bulunamadığınız için arda'nın psikolojisini anlayamayacaksınız, anlayamayacağız.
çünkü hiçbirimiz galatasaray'da forma giyme duygusunu yaşamadık. yaşasak muhtemelen o hayali de aşıp başka gerçekler peşinde olacaktık.
çünkü hiçbirimiz atletico madrid'den teklif almadık. oturduğumuz yerden atmak kolay; 'ben olsam'la ile başlayan cümleler falan çerez.
kısacası hiçbirimiz arda turan'ın konumunda, onunun şartlarında olmadık. o yüzden onun aldığı kararları hiçbir zaman tam olarak idrak edemeyeceğiz.
her real madird, her barcelona, liverpool vs maçında ellerinde cips kola ile salya akıta akıta ekrana kilitlenenlerin de, şimdi arda avrupa'ya gitti diye kızmaya hakkı yok. bu adam kulübüne tam 33 trilyon para kazandırmış, maaş ortalamasının 1500 tl'yi aşmadığı türkiye koşullarında, toplasan 10 neslimizin bir arada göremeyeceği bir para.
artık biraz da olaya arda'nın tarafından bakmaya çalışın. yok metin oktay'dı, yok hagi'ydi, bu çocuğu onlarla kısaylasyıp kafanızda bi kalıba oturtmaktan da vazgeçin. şunu kabul etmek de gerekir ki; evet, kendisi bunca şeye rağmen -taraftarın zaman zaman haksız yüklenişi, medyanın karalamaları, türkiye şartları vs- galatasaray'da kalsaydı, gerçekten çok büyük bir iş yapmış olurdu. taraftar bağrına basar, yönetim sahiplenir, medya gazlardı. peki ya sonra? her şey yine unutulup gidecekti. bu adam yine cehennemin içinde bulacaktı kendini. sonra yine aynı olaylar yaşanacaktı. vu muhtemelen bu defa arda'nın performansı tüm bu olanlardan daha ciddi bir darbe alacaktı. zaten futbolculuk dediğin ayağına alacağın bir darbeye bakar. sonra bitti. sonrası yok. bu adam 24 yaşındaysa, hayatını kuracağı kadını da bulmuşsa, geleceğini düşünmek zorunda. her ihtimali tek tek hesaplamak zorunda. 35'ine geldiğinde aç kalırsa acaba burada kendisi hakkında avrupa'ya gidişini eleştiren entryler giren yazar arkadaşlardan kaçı arda'ya maddi destek olur? hayat ne acı ki ekmek kavgası değil mi? şimdi trilyonlar kaldıran adamlar, geleceklerini iyi planlamadıkları takdirde 35'ine 40'ına gelince, kendi köşelerinde bir başlarına kalıyorlar.
o sebepten hala da arda'nın arkasındayım. üzülmedim mi? gözlerim şişine kadar ağladım. 'galatasaray'ı daha fazla sevse kalırdı, ama kariyer merakı, avrupa düşü ağır bastı ayının' diye diye ağladım. atletico atkılarını, formalarını üzerinde görünce etmediğim küfür kalmadı. sarı kırmzı neyine yetmedi ulan, bok vardı atletico'da dedim. dedim de dedim işte. ama sonra oturup makulce bi düşününce arda'nın gidişinin kendince çok haklı yanlarını gördüm. biraz denerseniz siz de başarabilirsiniz.
ek ve son olarak, hatun kişilerin bu olaya daha fazla içerlediğini gözlemliyorum. bu normal, çünkü kadınlar genelde duygusaldır, bağlılık denen olayı daha iyi algılarlar. ama * sevgililerini, sözlülerini, eşlerini çok sevmelerine rağmen, taş gibi hatunlar göz kırptığı anda
koşa koşa giden, ve zaman zaman başka kadınlarla eğlenmenin de asla asıl olan kadını aldatmak olmadığını, bunun sadece bir heyecan,
değişik bir deneyim olduğunu savunan erkek kişilerin bu olaya daha farklı bir pencereden bakmasını umardım :(
- ne alakası var diyenler için söylüyorum; ben de tam olarak bilmiyorum.
ama biraz düşününce arada bi bağ kurmak çok da zor olmadı. nickim de alakaya maydanoz zaten.
ayrıca serkan is my girl :(
not: yazar son 2 paragrafında arda turan hasebiyle tırmanan gerilime bir son vermek için yazısını yumuşatmaya çalışmıştır.
bir boka yaramamış da olabilir, neyse.
*