165
çok da detaylı okumadım ama sanırım bu maçla ilgili liverpool sempatizanı galatasaray taraftarlarının maçın dostluk maçı olması nedeniyle de iki takıma da sevgi gösterisi yönünde düşünceleri var. haydi bakalım bir kez daha anlatalım genç yaşlı galatasaraylı dostlarımıza aklımızdaki, gönlümüzdeki galatasaray'ın ne olduğunu:
galatasaray takımı hazırlık maçı, resmi maç, kupa maçı, lig maçı, turnuva maçı, şov maçı, halı saha maçı, plaj futbolu maçı, dokuz aylık, minyatür kale, japon kale dinlemez. bu takımın tek bir hedefi vardır: kazanmak. bu maçların her birinin aynı değere sahip olmasının nedeni takımın/kulübün kazanma alışkanlığını yitirmemesini sağlamaktır ve futbolcuların aralarındaki bağı güçlendirmektir. beraber oynadıkları her maç, değişik tecrübeler edinecekler, beraber takım olma yolunda yol kat edecekler, kazandıkları her maç moralleri, kendilerine ve takım arkadaşlarına güvenleri artacak.
eğer sen tribünde rakibin formasını giyersen, rakibin tezahüratını yaparsan sahadaki futbolcu da bu işler böyle der, idare eder şekilde geçinir gider. sonuçta dostluk maçı di mi? ne diye kasacak adam? bi de sakatlanır falan, oynayamaz priminden vs. olur... şov dünyası bu zaten, bak seyirci de gelmiş, bi iki hareket, fazla hırsa, kasmaya da gerek yok...
bence bir de dostluk maçı dahi olsa galatasaray dışındaki formaların yeri (milli takım forması dışında) deplasman tribünüdür. abartı bulanlar olabilir, farklı fikirler olabilir, saygılıyız. ama liverpool formasıyla ağzında tezahüratıyla maçı izleyen arkadaşlar iki gün sonra galatasaraylı futbolcular sahaya çıkarken fenerli futbolculara "tekrar" sarılınca, ellerini sıkıca, maç sırasında omuzlarını sıvazlayınca laf etmeye hakkınız olmayacak bunu bilesiniz. ne var sonuçta ölüm kalım meselesi mi bu savaş mı?! saha dışında can ciğer arkadaş bunlar.
diyeceğim o ki: gevşemeyin gevşetmeyin. bu bir hazırlık maçıdır, takım olma yolunda bir adımdır. siz tribünde taş gibi durursanız, sahadakiler cevap vermeye çalışırlar. siz kafanıza göre takılırsanız, onlar da takılırlar.
"cimbom'la kimse başa çıkamaz, liverpool ibnesi kolla kendini..."
galatasaray takımı hazırlık maçı, resmi maç, kupa maçı, lig maçı, turnuva maçı, şov maçı, halı saha maçı, plaj futbolu maçı, dokuz aylık, minyatür kale, japon kale dinlemez. bu takımın tek bir hedefi vardır: kazanmak. bu maçların her birinin aynı değere sahip olmasının nedeni takımın/kulübün kazanma alışkanlığını yitirmemesini sağlamaktır ve futbolcuların aralarındaki bağı güçlendirmektir. beraber oynadıkları her maç, değişik tecrübeler edinecekler, beraber takım olma yolunda yol kat edecekler, kazandıkları her maç moralleri, kendilerine ve takım arkadaşlarına güvenleri artacak.
eğer sen tribünde rakibin formasını giyersen, rakibin tezahüratını yaparsan sahadaki futbolcu da bu işler böyle der, idare eder şekilde geçinir gider. sonuçta dostluk maçı di mi? ne diye kasacak adam? bi de sakatlanır falan, oynayamaz priminden vs. olur... şov dünyası bu zaten, bak seyirci de gelmiş, bi iki hareket, fazla hırsa, kasmaya da gerek yok...
bence bir de dostluk maçı dahi olsa galatasaray dışındaki formaların yeri (milli takım forması dışında) deplasman tribünüdür. abartı bulanlar olabilir, farklı fikirler olabilir, saygılıyız. ama liverpool formasıyla ağzında tezahüratıyla maçı izleyen arkadaşlar iki gün sonra galatasaraylı futbolcular sahaya çıkarken fenerli futbolculara "tekrar" sarılınca, ellerini sıkıca, maç sırasında omuzlarını sıvazlayınca laf etmeye hakkınız olmayacak bunu bilesiniz. ne var sonuçta ölüm kalım meselesi mi bu savaş mı?! saha dışında can ciğer arkadaş bunlar.
diyeceğim o ki: gevşemeyin gevşetmeyin. bu bir hazırlık maçıdır, takım olma yolunda bir adımdır. siz tribünde taş gibi durursanız, sahadakiler cevap vermeye çalışırlar. siz kafanıza göre takılırsanız, onlar da takılırlar.
"cimbom'la kimse başa çıkamaz, liverpool ibnesi kolla kendini..."
