672
galatasaray – fenerbahçe : 1-2
çok sıkıldım yazıya böyle başlamaktan ama yine yenildi galatasaray. hem de arena’daki ilk yenilgiyi fenerbahçe’den alarak.
adetim olmayarak önce maçta ne oldu onu bir yazayım da rahatlayayım, ne kadar rahatlatırsa artık.
galatasaray beklendiği gibi müthiş bir seyirci desteğiyle, hızlı başladı maça. futbolcuların iştah ve coşkuları, hırsları taraftarı daha heyecanlandırdı. fenerbahçe ise kendi sahasında kapanmak zorunda kaldı. özer’i ilk 11e koyan kocaman ne yazık ki emre’den aldığı verimi göremedi. emre olsaydı kazandığı toplarla dribling yaparak topun fenerbahçe’de kalmasını sağlayabilirdi. özer, baroni, selçuk üçlüsü top taşıma işin beceremezken, topuz nispeten ayakta kalan adamdı. bu orta sahaya karşı galatasaray orta sahasının yekta, culio ve cana ile daha direkt oynadığı gördük. topu gevelemeden forvete taşıma işini iyi yaptılar. top taşıma derken, karışmasın. topu alıp gitme değil, topu forvete geçirme anlamında.
galatasaray güzel bir dakikada golü buldu. golü kazım’ın atmasından bir anlam çıkarmaya çalışmayacağım, umurumda değil. ama aynı kazım birkaç dakika sonra benzeri pozisyonda golü yapsa maçın rengi çok değişirdi.
fenerbahçe ilk devre galatasaray’ın çok üzerine gelemedi, fazla pozisyon da vermeden devreyi kapadı.
fenerbahçe ikinci yarının 5.-15. dakikaları arası galatasaray yarı sahasına yerleşerek, oyunu kontrole aldı ve yüklendi. selçuk’un çıkıp semih’in girmesi büyük etkendi bu oyunda. galatasaray savunmada son zamanlarda olduğu gibi pozisyon vermedi bu baskı sırasında. zaten fenerbahçe’nin maç boyu çok az pozisyonu var. 2 gol, bir özer’in birinci devredeki şutu, bir de ikinci yarı yan ağlara giden şutu. bunların dışında galatasaray kalesini hiç zorlayamadı fenerbahçe.
bahsettiğim 10 dakikalık periyodu kazasız atlattıktan sonra, galatasaray tekrar yüklenmeye başladı fener kalesine. öyle ki, sanki 1-0 yetmiyormuş gibi. maç boyu galatasaray’ın 3 golü ofsayt gerekçesiyle sayılmadı ki doğruydu bu kararların hepsi. yan hakemlerin başarılı olduğunu söyleyebiliriz. aynı şeyi fırat aydınus için söylemeyeceğim. detaylar azzzzz sonraaa…..
ofsayt pozisyonlarının en büyük sebebi 1-0 yetmiyor düşüncesi sanırım. telaştan kurtulamadı takım bir türlü. ofsaytlar dışında bir çok pozisyon asist öncesi pasların yerini bulmaması yüzünden boşa gitti. galatasaray hem sağ hem de sol kanatları çok etkili kullandı. isim isim gitmenin anlamı yok, nasılsa birazdan bir isim vereceğim aşağıda.
bu coşkulu telaşlı oyun galatasaray’a gol getirmeyince bu sezonun klasiği devreye yine girdi. önde gidilen maçın kaybedilmesi. ne yazık ki bunu bizim aklımıza bu takım soktu. herkes tribünde “ulan yine bi halt edip maçı verecekler” diye korkuyordu. korkulan hep başa gelir. ben daha istisnasını görmedim.
galatasaray çok rahat savunmadan çıkarken neill’in topu koluyla düzeltmesi sonucu frikik kazandı fenerbahçe. kararın doğruluğunu, eğer karar yanlış olsa ortalığı yıkacak olan neill’in hiç itiraz etmemesinden anladım. neyse, topun başına alex geldi, ortayı kesti semih golü attı, 1-1. bunda şaşılacak ne var. bu iki adam bir çok takıma aynı golü attı zaten. iyi de kardeşim hakan balta’ya sormazlar mı, madem adamın semih’in arkasında kalacaksın, niye 18 içinde adam tutmaya geliyorsun. niye sürekli arkandaki, önündeki adamları unutuyorsun. bu nedir allah aşkına. bu çocuk böyle değildi yahu. ne oldu buna? geçen sezondan beri aynı golleri fotokopi gibi yiyoruz sayesinde. sezon başında oynadığmız dandik avrupa takımları dahil, ligde bir dolu maçta ve en tazesi geçen hafta ankaragücü maçında. fenerbahçe maçında yine aynı golü yedirdi. belki birisi bir çetele dökerde öğreniriz ne kadar gol yedirmiş balta bize. benim anlamadığım şeylerden biri de, bu çocuk ciddi ve uzun süreli sakatlık yaşamadı ve belki de galatasaray’ın berbat geçen son 2 sezonunda en çok forma giyen futbolcusu. rijkaard da, hagi de, terim de, hiddink de hiç vazgeçmedi ondan. sol bek olmasa da stoper oynattılar, ama illa ki sahadaydı. bu ne acayip bir iş.
aklıma tek şey geliyor, balta’nın elinde bu hocalara ait çok acayip videolar, fotoğraflar falan var. şantajla ilk 11 oynuyor her türlü. yukarda vereceğim dediğim isim balta’ydı. sen ne sandın, semih-alex mi sandın? yok daha neler:)
fenerbahçeli’lerin bile beraberliğe sevindiği dakikalarda galatasaray yine yenilgi golünü yemeyi becerdi. ilk yenen golden farklı olarak gökhan gönül kestiği ortada savunma kimi alacağına bir türlü karar veremedi. bir de baktılar top ağlarda.
hagi’nin yaptığı değişiklikleri de değerlendirmek gerekir. arda ve kewell’ın oyuna girmesinin sebebi belli. fenerbahçe çok pasla galatasaray yarı sahasına yerleştiğinde savunmadan gelişi güzel vuruşlar çıkmaya başlamıştı, pasla çıkılmaya çalışıldığında topu ileride tutamıyordu takım. baros belki de geldiğinden beri ilk kez bu kadar top saklayarak, top taşıyarak oynadı. ama ikinci devre iyice yoruldu. lugano ve yobo gibi iki ekstra güçlü oyuncuyla müthiş savaşmasına rağmen yoruldu. onlar 2 kişi baros tek, daha ne yapsın adam. arda ile kewell girdikten sonra topu ileride saklamaların hedefledi hagi. arda istenileni yaparken kewell geçen hafta becermesine rağmen dün gece duvar olamadı. bunu görünce keşke hagi, kewell yerine pino’yu alsaydı diyoruz, ama maçın sonunda. maçın sonuna bakarak eminim hagi de aynısını söyler, ama maç sonunu önceden kim bilebilir ki? aslında pino 1-2’den sonra lazımdı bize ama ah o yabancı sınırı. hagi’nin değişiklikleri içinde yekta-ayhan değişikliğini anlayamadım. takıma hiçbir katkısı olmadı hatta çok etkin olmasa da geriye götürdü.
gelelim maçın en etkili adamına. fırat aydınus. orta hakem. yukarıda allah, sahada hakem. tövbe yarabbim. galatasaray’ın 3 golünü saymadı ki olabilir, hatta ofsaytlarda orta hakemin hiçbir etkisi yoktur, istisnalar hariç. yan hoca bayrağı kaldırır, orta çalar, budur !
amma velakin, aynı dakika içinde aynı müdahalelerin biri için “topa” işareti yaparken, diğerinde hem faul çalıp hem de sarı kart gösterirsen olmaz. artık bu iş “hakemler futbolu bilmiyor, o yüzden hata yapıyorlar” dememi sorgulatır. böyle olmaz. hem adam topu koluyla kontrol ederken omzuyla işareti yapıp “oynaaaa” diyeceksin hem de işaretin bitince hentbol çalacaksın, olmaz. birlikte kafaya çıkanların formasının rengine göre faul çalacaksın, olmaz.
elbette biz galatasaraylı’lar son zamanlarda osuruktan nem kapıyoruz. ama bu göz göre göre aleyhimize düdük çalanlara sessiz kalmamızı gerektirmez. paranoyak olman, seni takip etmedikleri anlamına gelmez.
galatasaray taraftarı zaten yönetimden bu konularda ümidini kesti. onlar kendi dertlerinde. ne varsa bu kulüp idareciliğinde. fahri bir görev değil miydi lan bu? hani prestijden başka bir şey kazanılmıyordu? ben mi çok safım, yoksa beni saf zannedenler mi var, karar veremedim.
galatasaray taraftarı demişken, fenerbahçe atakları sırasında “sen var ya sen” söyleyen gruba ben ne diyeyim ki. yine de ille de şarkı söylemek isteyen resmi taraftar grubunun dışında, büyük bir çoğunluk rakip ataklarda ıslık çalması, gürültü yapması gerektiğini biliyor. bir çok kez şarkıcı-türkücü tayfayı bastırdı sesleriyle. fenerbahçe taraftarının kadıköy’de yaptığını çok daha çabuk öğrendi ve uyguladı galatasaray taraftarının büyük hem de çok büyük çoğunluğu. ben size sayı bile veririm, minimum 40.000 kişi. bu sayıya, fener taraftarı ve şarkıcı-türkücü galatasaray resmi taraftar grubu çıkararak ulaştım. işlem basit aritmetik yöntemiyle, ilkokul 1 matematiği.
kısaca son bir şeyden daha bahsedeyim, yazıyı bitireyim. artık yazıda son anlar (ercan taner stayla).
dünkü fenerbahçe ilk 11’inde bu sene gelen oyuncu sayısı 2, galatasaray’da bu sayı 6, hatta galatasaray’ın ilk 11’indeki 5 oyuncusu devre arasında katıldı takıma. uyanık okuyucunun aklına hemen “istikrar” geldi tabii ki. herhalde abicim, istikrar güzel şeydir, ama doğru da istikrar. çünkü bazıları yanlışta “istikrar “arıyor ki, bizi bu günlerde an çok başkan adnan polat’ın istikrarda ısrar etmesi sıkıyor.
yazı boyunca özgüven demediğimi fark ettim ve utandım bu durumdan. evet abicim, özgüven iyidir. son dakikada galibiyet getirir. galatasaray takımındaki özgüveni kim bitirdiyse, yeniden kazanmasına çaba harcamadıysa, umursamadıysa ...neyse....
çok sıkıldım yazıya böyle başlamaktan ama yine yenildi galatasaray. hem de arena’daki ilk yenilgiyi fenerbahçe’den alarak.
adetim olmayarak önce maçta ne oldu onu bir yazayım da rahatlayayım, ne kadar rahatlatırsa artık.
galatasaray beklendiği gibi müthiş bir seyirci desteğiyle, hızlı başladı maça. futbolcuların iştah ve coşkuları, hırsları taraftarı daha heyecanlandırdı. fenerbahçe ise kendi sahasında kapanmak zorunda kaldı. özer’i ilk 11e koyan kocaman ne yazık ki emre’den aldığı verimi göremedi. emre olsaydı kazandığı toplarla dribling yaparak topun fenerbahçe’de kalmasını sağlayabilirdi. özer, baroni, selçuk üçlüsü top taşıma işin beceremezken, topuz nispeten ayakta kalan adamdı. bu orta sahaya karşı galatasaray orta sahasının yekta, culio ve cana ile daha direkt oynadığı gördük. topu gevelemeden forvete taşıma işini iyi yaptılar. top taşıma derken, karışmasın. topu alıp gitme değil, topu forvete geçirme anlamında.
galatasaray güzel bir dakikada golü buldu. golü kazım’ın atmasından bir anlam çıkarmaya çalışmayacağım, umurumda değil. ama aynı kazım birkaç dakika sonra benzeri pozisyonda golü yapsa maçın rengi çok değişirdi.
fenerbahçe ilk devre galatasaray’ın çok üzerine gelemedi, fazla pozisyon da vermeden devreyi kapadı.
fenerbahçe ikinci yarının 5.-15. dakikaları arası galatasaray yarı sahasına yerleşerek, oyunu kontrole aldı ve yüklendi. selçuk’un çıkıp semih’in girmesi büyük etkendi bu oyunda. galatasaray savunmada son zamanlarda olduğu gibi pozisyon vermedi bu baskı sırasında. zaten fenerbahçe’nin maç boyu çok az pozisyonu var. 2 gol, bir özer’in birinci devredeki şutu, bir de ikinci yarı yan ağlara giden şutu. bunların dışında galatasaray kalesini hiç zorlayamadı fenerbahçe.
bahsettiğim 10 dakikalık periyodu kazasız atlattıktan sonra, galatasaray tekrar yüklenmeye başladı fener kalesine. öyle ki, sanki 1-0 yetmiyormuş gibi. maç boyu galatasaray’ın 3 golü ofsayt gerekçesiyle sayılmadı ki doğruydu bu kararların hepsi. yan hakemlerin başarılı olduğunu söyleyebiliriz. aynı şeyi fırat aydınus için söylemeyeceğim. detaylar azzzzz sonraaa…..
ofsayt pozisyonlarının en büyük sebebi 1-0 yetmiyor düşüncesi sanırım. telaştan kurtulamadı takım bir türlü. ofsaytlar dışında bir çok pozisyon asist öncesi pasların yerini bulmaması yüzünden boşa gitti. galatasaray hem sağ hem de sol kanatları çok etkili kullandı. isim isim gitmenin anlamı yok, nasılsa birazdan bir isim vereceğim aşağıda.
bu coşkulu telaşlı oyun galatasaray’a gol getirmeyince bu sezonun klasiği devreye yine girdi. önde gidilen maçın kaybedilmesi. ne yazık ki bunu bizim aklımıza bu takım soktu. herkes tribünde “ulan yine bi halt edip maçı verecekler” diye korkuyordu. korkulan hep başa gelir. ben daha istisnasını görmedim.
galatasaray çok rahat savunmadan çıkarken neill’in topu koluyla düzeltmesi sonucu frikik kazandı fenerbahçe. kararın doğruluğunu, eğer karar yanlış olsa ortalığı yıkacak olan neill’in hiç itiraz etmemesinden anladım. neyse, topun başına alex geldi, ortayı kesti semih golü attı, 1-1. bunda şaşılacak ne var. bu iki adam bir çok takıma aynı golü attı zaten. iyi de kardeşim hakan balta’ya sormazlar mı, madem adamın semih’in arkasında kalacaksın, niye 18 içinde adam tutmaya geliyorsun. niye sürekli arkandaki, önündeki adamları unutuyorsun. bu nedir allah aşkına. bu çocuk böyle değildi yahu. ne oldu buna? geçen sezondan beri aynı golleri fotokopi gibi yiyoruz sayesinde. sezon başında oynadığmız dandik avrupa takımları dahil, ligde bir dolu maçta ve en tazesi geçen hafta ankaragücü maçında. fenerbahçe maçında yine aynı golü yedirdi. belki birisi bir çetele dökerde öğreniriz ne kadar gol yedirmiş balta bize. benim anlamadığım şeylerden biri de, bu çocuk ciddi ve uzun süreli sakatlık yaşamadı ve belki de galatasaray’ın berbat geçen son 2 sezonunda en çok forma giyen futbolcusu. rijkaard da, hagi de, terim de, hiddink de hiç vazgeçmedi ondan. sol bek olmasa da stoper oynattılar, ama illa ki sahadaydı. bu ne acayip bir iş.
aklıma tek şey geliyor, balta’nın elinde bu hocalara ait çok acayip videolar, fotoğraflar falan var. şantajla ilk 11 oynuyor her türlü. yukarda vereceğim dediğim isim balta’ydı. sen ne sandın, semih-alex mi sandın? yok daha neler:)
fenerbahçeli’lerin bile beraberliğe sevindiği dakikalarda galatasaray yine yenilgi golünü yemeyi becerdi. ilk yenen golden farklı olarak gökhan gönül kestiği ortada savunma kimi alacağına bir türlü karar veremedi. bir de baktılar top ağlarda.
hagi’nin yaptığı değişiklikleri de değerlendirmek gerekir. arda ve kewell’ın oyuna girmesinin sebebi belli. fenerbahçe çok pasla galatasaray yarı sahasına yerleştiğinde savunmadan gelişi güzel vuruşlar çıkmaya başlamıştı, pasla çıkılmaya çalışıldığında topu ileride tutamıyordu takım. baros belki de geldiğinden beri ilk kez bu kadar top saklayarak, top taşıyarak oynadı. ama ikinci devre iyice yoruldu. lugano ve yobo gibi iki ekstra güçlü oyuncuyla müthiş savaşmasına rağmen yoruldu. onlar 2 kişi baros tek, daha ne yapsın adam. arda ile kewell girdikten sonra topu ileride saklamaların hedefledi hagi. arda istenileni yaparken kewell geçen hafta becermesine rağmen dün gece duvar olamadı. bunu görünce keşke hagi, kewell yerine pino’yu alsaydı diyoruz, ama maçın sonunda. maçın sonuna bakarak eminim hagi de aynısını söyler, ama maç sonunu önceden kim bilebilir ki? aslında pino 1-2’den sonra lazımdı bize ama ah o yabancı sınırı. hagi’nin değişiklikleri içinde yekta-ayhan değişikliğini anlayamadım. takıma hiçbir katkısı olmadı hatta çok etkin olmasa da geriye götürdü.
gelelim maçın en etkili adamına. fırat aydınus. orta hakem. yukarıda allah, sahada hakem. tövbe yarabbim. galatasaray’ın 3 golünü saymadı ki olabilir, hatta ofsaytlarda orta hakemin hiçbir etkisi yoktur, istisnalar hariç. yan hoca bayrağı kaldırır, orta çalar, budur !
amma velakin, aynı dakika içinde aynı müdahalelerin biri için “topa” işareti yaparken, diğerinde hem faul çalıp hem de sarı kart gösterirsen olmaz. artık bu iş “hakemler futbolu bilmiyor, o yüzden hata yapıyorlar” dememi sorgulatır. böyle olmaz. hem adam topu koluyla kontrol ederken omzuyla işareti yapıp “oynaaaa” diyeceksin hem de işaretin bitince hentbol çalacaksın, olmaz. birlikte kafaya çıkanların formasının rengine göre faul çalacaksın, olmaz.
elbette biz galatasaraylı’lar son zamanlarda osuruktan nem kapıyoruz. ama bu göz göre göre aleyhimize düdük çalanlara sessiz kalmamızı gerektirmez. paranoyak olman, seni takip etmedikleri anlamına gelmez.
galatasaray taraftarı zaten yönetimden bu konularda ümidini kesti. onlar kendi dertlerinde. ne varsa bu kulüp idareciliğinde. fahri bir görev değil miydi lan bu? hani prestijden başka bir şey kazanılmıyordu? ben mi çok safım, yoksa beni saf zannedenler mi var, karar veremedim.
galatasaray taraftarı demişken, fenerbahçe atakları sırasında “sen var ya sen” söyleyen gruba ben ne diyeyim ki. yine de ille de şarkı söylemek isteyen resmi taraftar grubunun dışında, büyük bir çoğunluk rakip ataklarda ıslık çalması, gürültü yapması gerektiğini biliyor. bir çok kez şarkıcı-türkücü tayfayı bastırdı sesleriyle. fenerbahçe taraftarının kadıköy’de yaptığını çok daha çabuk öğrendi ve uyguladı galatasaray taraftarının büyük hem de çok büyük çoğunluğu. ben size sayı bile veririm, minimum 40.000 kişi. bu sayıya, fener taraftarı ve şarkıcı-türkücü galatasaray resmi taraftar grubu çıkararak ulaştım. işlem basit aritmetik yöntemiyle, ilkokul 1 matematiği.
kısaca son bir şeyden daha bahsedeyim, yazıyı bitireyim. artık yazıda son anlar (ercan taner stayla).
dünkü fenerbahçe ilk 11’inde bu sene gelen oyuncu sayısı 2, galatasaray’da bu sayı 6, hatta galatasaray’ın ilk 11’indeki 5 oyuncusu devre arasında katıldı takıma. uyanık okuyucunun aklına hemen “istikrar” geldi tabii ki. herhalde abicim, istikrar güzel şeydir, ama doğru da istikrar. çünkü bazıları yanlışta “istikrar “arıyor ki, bizi bu günlerde an çok başkan adnan polat’ın istikrarda ısrar etmesi sıkıyor.
yazı boyunca özgüven demediğimi fark ettim ve utandım bu durumdan. evet abicim, özgüven iyidir. son dakikada galibiyet getirir. galatasaray takımındaki özgüveni kim bitirdiyse, yeniden kazanmasına çaba harcamadıysa, umursamadıysa ...neyse....