115
barcelona – arsenal : 3-1
ilk maçı arsenal 2-1 kazanınca müthiş bir maç olacağını vaat ediyordu. öyle de oldu. daha önce yazmıştım, barcelona ideal takım, çok az eksiğiyle. mesela ceza sahası dışından şut atmıyorlar, yasaklanmış gibi.
ideal takım fikrinden yola çıkarak söyleyebilinir ki, arsenal de barcelona benzeri bir futbol oynuyor, oynamaya çalışıyor. bir gömlek alt versiyonu ama. sürekli gençleştirilerek yenilenen bir kadronun ancak deneme aşamasında kalması doğal. 400 küsur pas yapıp bunda %85’ler seviyesinde isabetli olmak ve rakibinize ancak bunun yarısı kadar pas yapmasına izin vermek kalite ile birlikte büyük tecrübeyle yapılabilir. arsenal’in en büyük eksiği bu, tecrübe.
ilk maça çok benzer bir futbol oynandı, bazı farklarla.
arsenal yine savunmayı önde kurdu. ceza sahasının 10 metre önünde oynamaya çalıştı arsenal savunması. çizgi halinde, birbirine çok yakın 3 stoper ve iki bek ile. öyle bir duruştu ki bu, t cetvelini koysanız milim farksız aynı hizada olduklarını görürdünüz. sanki ‘9 ekim töreninde geçit yapan askerler gibi. aynı yerden devam edersek, asker gibi de disiplinle bu taktiğe bağlıydılar.
bu stilin en büyük handikapı, savunma arkasına atılacak toplarda kaybolacak derinliktir. ilk maçta golü böyle yemişlerdi, bu maçta da ilk golü böyle yediler. oyun koptuktan sonra bir çok da pozisyon verdiler. maçın koptuğu an van persie’nin atıldığı andı. düdükten sonra topa vurdu, duymadım dedi. ama duyduğunu ben anladığıma göre, hakem de anladı demek ki. aslında ilk yarıda sarı kart gördüğü pozisyonda atılmalıydı. maçın kırılma anı denebilir belki ama dünkü barcelona bir şekilde işi bitirirdi.
arsenal savunmasının bu taktiğinin bileşenlerinden biri de ofsayt taktiğiydi elbette. çoğunlukla bu taktik barcelona’yı zorladı. danny alves sanırım kişisel ofsayta düşme rekorunu kırmıştır. ilk golde ininesta topu iğne deliğinden geçirip messi’ye verince işler arsenal için iyice zorlaştı.
messi messi messi denmesi belki sıkıcı hale gelmiştir ama, arkadaş ilk golde o topu kalecinin üstünden nasıl aşırır bir insan evladı. pes yani.
barcelona ne kadar sabırlıysa arsenal de öyle bir takım. oyunlarını hiç bozmadılar. bir de beraberliği bulunca kendilerine güvenleri yerine geldi. oyunu geride kabul etmeyi ama çok da geri çekilmemeyi planlamışlar ve güzel uyguladılar doğrusu, ama yetmedi. yetmezdi de. kontratağa çıkma konusunda çok yetersiz kaldılar. ama sanılanın aksine van persie’nin atılmış olması değil, ilk maçta dalışlar yapan walcott’un olmayışı ve yine geçen maç top taşıyarak rakibin üstüne giden willshere’in bunları yapamayışı etkili oldu.
alves’in ofsayta düştüğü kadar, savunmanın arkasına temiz şekilde sarktığını da unutmayalım. özellikle 1-1’den sonra barcelona ataklarında 5’li çizgi dizilişi korumakta zorlandılar. fakat diri ve iştahlı savunma villa’yı kendi içinde eritti. messi’ye de alışıldığı kadar pozisyon vermediler.
futbol garip bir oyun. tek kale gol atan kaleye şeklinde geçen maçta bendtner yakaladığı pozisyonu gol yapsa turu geçen arsenal olurdu büyük ihtimalle.
arada bir yaptığım gibi, klasik türk futbol yorumcusu olarak wenger sormak istiyorum. birrrrr : arshavin’i neden oyuna geç aldın? ikiiiii : van persie’nin atılacağını niye anlayamadın? üüüüççç : walcott’u bu kadar zamanda iyileştiremeyen arsenal sağlık ekibi ne iş yapar?
neyse, galatasaray’dan başka her hangi bir takımı tutmadığım için (zamanında genç takımında oynadığım liverpool sempatimi saymazsam) güzel bir maç izledim. star tv, bu maç yerine emmy ödüllerini yine silip süpüren “papatyam” dizisini yayınlayınca, ben de epeydir görmediğim bir abime gidip maçı izledim. star tv’ye buradan sevgili turgay abimi görmeme vesile olduğu için teşekkür ediyorum:)
ilk maçı arsenal 2-1 kazanınca müthiş bir maç olacağını vaat ediyordu. öyle de oldu. daha önce yazmıştım, barcelona ideal takım, çok az eksiğiyle. mesela ceza sahası dışından şut atmıyorlar, yasaklanmış gibi.
ideal takım fikrinden yola çıkarak söyleyebilinir ki, arsenal de barcelona benzeri bir futbol oynuyor, oynamaya çalışıyor. bir gömlek alt versiyonu ama. sürekli gençleştirilerek yenilenen bir kadronun ancak deneme aşamasında kalması doğal. 400 küsur pas yapıp bunda %85’ler seviyesinde isabetli olmak ve rakibinize ancak bunun yarısı kadar pas yapmasına izin vermek kalite ile birlikte büyük tecrübeyle yapılabilir. arsenal’in en büyük eksiği bu, tecrübe.
ilk maça çok benzer bir futbol oynandı, bazı farklarla.
arsenal yine savunmayı önde kurdu. ceza sahasının 10 metre önünde oynamaya çalıştı arsenal savunması. çizgi halinde, birbirine çok yakın 3 stoper ve iki bek ile. öyle bir duruştu ki bu, t cetvelini koysanız milim farksız aynı hizada olduklarını görürdünüz. sanki ‘9 ekim töreninde geçit yapan askerler gibi. aynı yerden devam edersek, asker gibi de disiplinle bu taktiğe bağlıydılar.
bu stilin en büyük handikapı, savunma arkasına atılacak toplarda kaybolacak derinliktir. ilk maçta golü böyle yemişlerdi, bu maçta da ilk golü böyle yediler. oyun koptuktan sonra bir çok da pozisyon verdiler. maçın koptuğu an van persie’nin atıldığı andı. düdükten sonra topa vurdu, duymadım dedi. ama duyduğunu ben anladığıma göre, hakem de anladı demek ki. aslında ilk yarıda sarı kart gördüğü pozisyonda atılmalıydı. maçın kırılma anı denebilir belki ama dünkü barcelona bir şekilde işi bitirirdi.
arsenal savunmasının bu taktiğinin bileşenlerinden biri de ofsayt taktiğiydi elbette. çoğunlukla bu taktik barcelona’yı zorladı. danny alves sanırım kişisel ofsayta düşme rekorunu kırmıştır. ilk golde ininesta topu iğne deliğinden geçirip messi’ye verince işler arsenal için iyice zorlaştı.
messi messi messi denmesi belki sıkıcı hale gelmiştir ama, arkadaş ilk golde o topu kalecinin üstünden nasıl aşırır bir insan evladı. pes yani.
barcelona ne kadar sabırlıysa arsenal de öyle bir takım. oyunlarını hiç bozmadılar. bir de beraberliği bulunca kendilerine güvenleri yerine geldi. oyunu geride kabul etmeyi ama çok da geri çekilmemeyi planlamışlar ve güzel uyguladılar doğrusu, ama yetmedi. yetmezdi de. kontratağa çıkma konusunda çok yetersiz kaldılar. ama sanılanın aksine van persie’nin atılmış olması değil, ilk maçta dalışlar yapan walcott’un olmayışı ve yine geçen maç top taşıyarak rakibin üstüne giden willshere’in bunları yapamayışı etkili oldu.
alves’in ofsayta düştüğü kadar, savunmanın arkasına temiz şekilde sarktığını da unutmayalım. özellikle 1-1’den sonra barcelona ataklarında 5’li çizgi dizilişi korumakta zorlandılar. fakat diri ve iştahlı savunma villa’yı kendi içinde eritti. messi’ye de alışıldığı kadar pozisyon vermediler.
futbol garip bir oyun. tek kale gol atan kaleye şeklinde geçen maçta bendtner yakaladığı pozisyonu gol yapsa turu geçen arsenal olurdu büyük ihtimalle.
arada bir yaptığım gibi, klasik türk futbol yorumcusu olarak wenger sormak istiyorum. birrrrr : arshavin’i neden oyuna geç aldın? ikiiiii : van persie’nin atılacağını niye anlayamadın? üüüüççç : walcott’u bu kadar zamanda iyileştiremeyen arsenal sağlık ekibi ne iş yapar?
neyse, galatasaray’dan başka her hangi bir takımı tutmadığım için (zamanında genç takımında oynadığım liverpool sempatimi saymazsam) güzel bir maç izledim. star tv, bu maç yerine emmy ödüllerini yine silip süpüren “papatyam” dizisini yayınlayınca, ben de epeydir görmediğim bir abime gidip maçı izledim. star tv’ye buradan sevgili turgay abimi görmeme vesile olduğu için teşekkür ediyorum:)