37
sezgin'in kellesini isteyenler amacına ulaştı, o standartta bilgide bir adam zor bulunur, galatasaray ciddi bir elemanını ben bir dostumu kaybettim.
kamuoyu, camia ve medya baskısı adnan sezgin'i istifa ettirdi. galatasaray başkanı adnan polat, yıllarca arkasında durduğu adnan sezgin'in daha önce beş kez reddettiği istifasını altıncıda kabul etti. sezgin, istifasıyla kendisi üzerinden başkana boca edilen eleştiri oklarına hedef oldu. başkan polat'ın bu istifayı isteyerek değil, zorunluluktan kabul ettiğini düşünüyorum. yunanlı filozof epiktetos şöyle der: "insan, verdiği bütün kararları uygulamamalıdır. sadece doğru, geleceği gören ve akıllıca kararları uygulamalıdır." adnan sezgin, yüzü gülmeyen, bilgi sızdırmayan, ketum bir kişilik. bu tür insanlar özellikle medya dünyasında ve camialarda sevilmez. sezgin için belki "eski model" nitelemesi yapılabilir ama ben sezgin'in futbol bilgisine, kurallara, yönetmeliklere hakimiyetine ve kulübün parasını kendi parasından önde tutmaya özen göstermesine saygı duyuyorum. ama öncelikle gitmesi gereken kişi sezgin değil, hagi idi. hatta ikisi birden görevi bıraksaydı daha doğru olurdu. sayın polat, 1 aralık'ta ligtv'de "futbolda da tüm yetkiyi sezgin ve hagi'ye verdik. hagi'ye transfer konusunda tam yetki verdik. uygulayıcısı adnan sezgin'dir. başarı gelmezse ne hagi kalır, ne sezgin kalır" demişti. ortada bir başarısızlık var. kupa gitti, ligde hedefler bitti, avrupa hayal oldu. sezgin'i yollayıp hagi'yi tutmak, tüm başarısızlıkları sezgin'in üzerine yıkmaktır.
hagi mi, sezgin mi?
misimoviç'i oynatmayan sezgin mi? yekta'yı kulübede tutan sezgin mi? stancu'yu forvet olarak aldırtıp sol çizgiye mahkum eden sezgin mi? stoper neill'i ön libero oynatıp, sunderland'den ön libero olarak alınan cana'yı stoperde oynatan sezgin mi? yapılan transferlere tek başına karar veren sezgin mi? transferlerde başkanın ve yönetimin oluru yok mu? yönetim iniesta'yı, ronaldo'yu alacak bütçeyi sundu da, sezgin mi almadı? adnan sezgin yaşanan başarısızlıklara günah keçisi olarak kurban edilmiştir. başkan adnan polat da, sezgin'in istifasını tüm bu gerçekleri bilmesine rağmen kamuoyu ve taraftar baskısı yüzünden yüreği kanayarak kabul etmek zorunda kalmıştır. ben, başkanın çok üzüldüğünü ve çevresine "sezgin'in kellesini isteyenler amaçlarına ulaştı. adnan'ı müthiş yıprattılar. çok üstüne gittiler. o standartta ve bilgide bir adam zor bulunur. şimdi kına yaksınlar. florya'da benim gözüm, kulağımdı. aklım hiç florya'da kalmıyordu. orayı iyi organize etmişti. galatasaray ciddi bir elemanını, ben de bir dostumu kaybettim" dediğini biliyorum.
'inatlarından vazgeç'
galatasaray'ın istanbul belediye'ye yenildiği maç sonrası başkan adnan polat, florya'da önce futbolcularla, sonra hagi ile görüşmüştü. futbolculara "kendinizi toparlayın. giydiğiniz galatasaray formasının kıymetini bilin. koşmadan, mücadele etmeden maç kazanamazsınız. iyi oyuncular olmanıza rağmen iyi mücadele etmiyorsunuz. aklınızı başınıza toplayın" uyarısını yapmıştı. hagi'ye de "bu kadar eleştiriliyorsun; sana her fırsatta destek veriyorum. misimoviç'i kadro dışı bırakmana bile karşı çıkmadım. başka bir başkan senin bu kadar kolay karar almana izin vermezdi. ama galatasaray örf ve adetlerinde başkanlar hocanın işine karışmaz. ben de sana galatasaray başkanı olarak böyle davranıyorum. futbolculardan maksimum verimi almak için bazı inatlarından vazgeçmen gerektiğini düşünüyorum" demişti.
hagi 'altımı oyuyorlar' paranoyası etkisinde
ne yazık ki hagi polat'ın mesajını algılayamamış. "dediğim dedik, çaldığım düdük" diyerek hareket etti. son gaziantep maçında stancu, culio, yekta ve pino'yu sol kanatta kullandı. sabri sakatlandıktan sonra neill'i sağ beke çekip göbeğe yekta'yı alma refleksini gösteremedi. belediye maçında gökhan ünal'dan yediği çalımdan sonra gole yol açan ve "beni oyundan çıkar" diyecek kadar moral çöküntü içinde olan serkan'ı oyuna alma hatasını işledi. hagi'nin en büyük zaafı belki de çavuşesku rejiminde yetişip büyüdüğü için bir türlü paranoyalardan kurtulamaması. medyanın yönelttiği sorulara bile "bunu size kim sorduruyor?" karşılığını verecek, hatta etrafına "altımı oyuyorlar" diye serzenişte bulunacak kadar paranoya içinde. futbolcuların çoğu hagi'nin kendileriyle diyalog içerisinde olmamasından yakınıyor. özellikle bazı yabancılar çok dertli. hagi, futbolcularıyla iyi bir diyalog içinde olabilseydi, baros- pino-culio üçlüsü arasındaki sorun medyaya yansıdığı boyutlara ulaşmadan çözülürdü. bu üçlü, galatasaray televizyonu'ndan medyaya suni barış mesajı verirken hocaları da yanlarında olurdu. oysa, hagi'nin futbolcuyken galatasaray'daki bütün kaprislerini yerli oyuncular, başta hakan şükür olmak üzere iyi kamufle etmiş, yaşanabilecek büyük krizleri de fatih terim önlemişti.
"tugay'a yazık olmasın!"
gaziantep ile oynanacak kupa rövanşı öncesi kamuoyunda şöyle bir yorum vardı: "galatasaray elenirse hagi gider, tugay kerimoğlu bayrağı alır." korkulan oldu; galatasaray elendi. sezgin gitti, hagi kaldı. rumen teknik adamın göreve devamı aslında başkan adnan polat'ın birinci tercihi değildi. yönetim kurulu toplantısında tugay kerimoğlu'nun görevi üstlenmesi konusunda görüş birliği çıktı. bu görüşe başkan polat şerh koyarak "bülent korkmaz'a yaptığımız yanlışı tugay'a yapmayalım. tugay ingiltere'de uzun yıllar oynamış, futbol bilgisi üst düzeyde, teknik adamlık adına geleceği parlak bir isim. tugay'a guardiola mantığıyla bakmamız gerekir. bugün tugay'ı göreve getirsek başarısızlık devam ederse onu da kaybederiz. çok yazık olur. her şeyi zamanında yapmak lazım" görüşünü dile getirdi ve arkadaşlarını ikna etti.
misimoviç'i çözerek
gitti adnan sezgin, istifa gününde bile işini yapmaya devam etti. hagi'nin istemediği misimoviç'in galatasaray'a ekonomik açıdan asgari zararla gitmesini sağlamak için uğraştı. sonuçta toplam maliyeti 15 milyon euro'yu geçecek olan bu futbolcu dinamo moskova'ya transfer oldu. galatasaray'ın kasasından çıkan toplam 3.4 milyon euro'ya göre sağladığı daha doğrusu sağlamasına fırsat verilen verim adına çok yüksek olarak görünüyor. yine de bu yılki alacağından bile 1.2 milyon euro'yu bırakıp gittiğini hatırlatalım.
kaynak: sabah
yazarın notu: allah seni bildiği gibi yapsın diyeceğim ama yeterince yapmış zaten. benim gözümde selçuk yula ve ercan saatçiden farksız olan kişi.
kamuoyu, camia ve medya baskısı adnan sezgin'i istifa ettirdi. galatasaray başkanı adnan polat, yıllarca arkasında durduğu adnan sezgin'in daha önce beş kez reddettiği istifasını altıncıda kabul etti. sezgin, istifasıyla kendisi üzerinden başkana boca edilen eleştiri oklarına hedef oldu. başkan polat'ın bu istifayı isteyerek değil, zorunluluktan kabul ettiğini düşünüyorum. yunanlı filozof epiktetos şöyle der: "insan, verdiği bütün kararları uygulamamalıdır. sadece doğru, geleceği gören ve akıllıca kararları uygulamalıdır." adnan sezgin, yüzü gülmeyen, bilgi sızdırmayan, ketum bir kişilik. bu tür insanlar özellikle medya dünyasında ve camialarda sevilmez. sezgin için belki "eski model" nitelemesi yapılabilir ama ben sezgin'in futbol bilgisine, kurallara, yönetmeliklere hakimiyetine ve kulübün parasını kendi parasından önde tutmaya özen göstermesine saygı duyuyorum. ama öncelikle gitmesi gereken kişi sezgin değil, hagi idi. hatta ikisi birden görevi bıraksaydı daha doğru olurdu. sayın polat, 1 aralık'ta ligtv'de "futbolda da tüm yetkiyi sezgin ve hagi'ye verdik. hagi'ye transfer konusunda tam yetki verdik. uygulayıcısı adnan sezgin'dir. başarı gelmezse ne hagi kalır, ne sezgin kalır" demişti. ortada bir başarısızlık var. kupa gitti, ligde hedefler bitti, avrupa hayal oldu. sezgin'i yollayıp hagi'yi tutmak, tüm başarısızlıkları sezgin'in üzerine yıkmaktır.
hagi mi, sezgin mi?
misimoviç'i oynatmayan sezgin mi? yekta'yı kulübede tutan sezgin mi? stancu'yu forvet olarak aldırtıp sol çizgiye mahkum eden sezgin mi? stoper neill'i ön libero oynatıp, sunderland'den ön libero olarak alınan cana'yı stoperde oynatan sezgin mi? yapılan transferlere tek başına karar veren sezgin mi? transferlerde başkanın ve yönetimin oluru yok mu? yönetim iniesta'yı, ronaldo'yu alacak bütçeyi sundu da, sezgin mi almadı? adnan sezgin yaşanan başarısızlıklara günah keçisi olarak kurban edilmiştir. başkan adnan polat da, sezgin'in istifasını tüm bu gerçekleri bilmesine rağmen kamuoyu ve taraftar baskısı yüzünden yüreği kanayarak kabul etmek zorunda kalmıştır. ben, başkanın çok üzüldüğünü ve çevresine "sezgin'in kellesini isteyenler amaçlarına ulaştı. adnan'ı müthiş yıprattılar. çok üstüne gittiler. o standartta ve bilgide bir adam zor bulunur. şimdi kına yaksınlar. florya'da benim gözüm, kulağımdı. aklım hiç florya'da kalmıyordu. orayı iyi organize etmişti. galatasaray ciddi bir elemanını, ben de bir dostumu kaybettim" dediğini biliyorum.
'inatlarından vazgeç'
galatasaray'ın istanbul belediye'ye yenildiği maç sonrası başkan adnan polat, florya'da önce futbolcularla, sonra hagi ile görüşmüştü. futbolculara "kendinizi toparlayın. giydiğiniz galatasaray formasının kıymetini bilin. koşmadan, mücadele etmeden maç kazanamazsınız. iyi oyuncular olmanıza rağmen iyi mücadele etmiyorsunuz. aklınızı başınıza toplayın" uyarısını yapmıştı. hagi'ye de "bu kadar eleştiriliyorsun; sana her fırsatta destek veriyorum. misimoviç'i kadro dışı bırakmana bile karşı çıkmadım. başka bir başkan senin bu kadar kolay karar almana izin vermezdi. ama galatasaray örf ve adetlerinde başkanlar hocanın işine karışmaz. ben de sana galatasaray başkanı olarak böyle davranıyorum. futbolculardan maksimum verimi almak için bazı inatlarından vazgeçmen gerektiğini düşünüyorum" demişti.
hagi 'altımı oyuyorlar' paranoyası etkisinde
ne yazık ki hagi polat'ın mesajını algılayamamış. "dediğim dedik, çaldığım düdük" diyerek hareket etti. son gaziantep maçında stancu, culio, yekta ve pino'yu sol kanatta kullandı. sabri sakatlandıktan sonra neill'i sağ beke çekip göbeğe yekta'yı alma refleksini gösteremedi. belediye maçında gökhan ünal'dan yediği çalımdan sonra gole yol açan ve "beni oyundan çıkar" diyecek kadar moral çöküntü içinde olan serkan'ı oyuna alma hatasını işledi. hagi'nin en büyük zaafı belki de çavuşesku rejiminde yetişip büyüdüğü için bir türlü paranoyalardan kurtulamaması. medyanın yönelttiği sorulara bile "bunu size kim sorduruyor?" karşılığını verecek, hatta etrafına "altımı oyuyorlar" diye serzenişte bulunacak kadar paranoya içinde. futbolcuların çoğu hagi'nin kendileriyle diyalog içerisinde olmamasından yakınıyor. özellikle bazı yabancılar çok dertli. hagi, futbolcularıyla iyi bir diyalog içinde olabilseydi, baros- pino-culio üçlüsü arasındaki sorun medyaya yansıdığı boyutlara ulaşmadan çözülürdü. bu üçlü, galatasaray televizyonu'ndan medyaya suni barış mesajı verirken hocaları da yanlarında olurdu. oysa, hagi'nin futbolcuyken galatasaray'daki bütün kaprislerini yerli oyuncular, başta hakan şükür olmak üzere iyi kamufle etmiş, yaşanabilecek büyük krizleri de fatih terim önlemişti.
"tugay'a yazık olmasın!"
gaziantep ile oynanacak kupa rövanşı öncesi kamuoyunda şöyle bir yorum vardı: "galatasaray elenirse hagi gider, tugay kerimoğlu bayrağı alır." korkulan oldu; galatasaray elendi. sezgin gitti, hagi kaldı. rumen teknik adamın göreve devamı aslında başkan adnan polat'ın birinci tercihi değildi. yönetim kurulu toplantısında tugay kerimoğlu'nun görevi üstlenmesi konusunda görüş birliği çıktı. bu görüşe başkan polat şerh koyarak "bülent korkmaz'a yaptığımız yanlışı tugay'a yapmayalım. tugay ingiltere'de uzun yıllar oynamış, futbol bilgisi üst düzeyde, teknik adamlık adına geleceği parlak bir isim. tugay'a guardiola mantığıyla bakmamız gerekir. bugün tugay'ı göreve getirsek başarısızlık devam ederse onu da kaybederiz. çok yazık olur. her şeyi zamanında yapmak lazım" görüşünü dile getirdi ve arkadaşlarını ikna etti.
misimoviç'i çözerek
gitti adnan sezgin, istifa gününde bile işini yapmaya devam etti. hagi'nin istemediği misimoviç'in galatasaray'a ekonomik açıdan asgari zararla gitmesini sağlamak için uğraştı. sonuçta toplam maliyeti 15 milyon euro'yu geçecek olan bu futbolcu dinamo moskova'ya transfer oldu. galatasaray'ın kasasından çıkan toplam 3.4 milyon euro'ya göre sağladığı daha doğrusu sağlamasına fırsat verilen verim adına çok yüksek olarak görünüyor. yine de bu yılki alacağından bile 1.2 milyon euro'yu bırakıp gittiğini hatırlatalım.
kaynak: sabah
yazarın notu: allah seni bildiği gibi yapsın diyeceğim ama yeterince yapmış zaten. benim gözümde selçuk yula ve ercan saatçiden farksız olan kişi.