1958
mustafa sarp'a gereğinden fazla yüklenildiğini düşünen zümrenin şöyle bir savı var; tamam, mustafa sarp'ın futbolculuk yetenekleri ve kapasitesi belli... ama adam ne yapsın? ona "çık sahaya oyna!" diyen bir teknik direktör varsa "oynamam, çünkü ben beceriksizin tekiyim!" diye cevap verecek hali yok ya? sahaya çıkıp kapasitesi yettiğince elinden geleni yapıyor. vs. vs.
ben de düşünüyorum ki; bülent korkmaz, frank rijkaard ve gheorghe hagi'nin teknik adamlıkları sözlük ortamında oldukça eleştirildi, hatta kimi zaman yerden yere vuruldu bu üç isim... fakat bu üç teknik adamın da tarzları, oynatmaya çalıştıkları futbol türü, kariyerleri, kişilikleri ve fikirleri belli...
eğer onlara iş teklif eden, "al sana senelik şu kadar para, gel bu takımın başına geç!" diyen bir kulüp başkanı varsa, ne yapsınlar yani? "biz çok kazma teknik adamlarız, fikirlerimizden da asla taviz vermeyiz, o yüzden hiç gelmesek daha iyi..." mi desinler?
sonra biz bu adamları sırf kendileri gibi oldukları ve başına geçtiği takımı da kendileri gibi yönettikleri için %100 suçlayabilir miyiz?
veya abdul kader keita, veya zvjezdan misimiovic, veya jo... bu adamların teknik ve davranış olarak ne tipte futbolcular oldukları belli... öğrenmek isteyen araştırır öğrenir, arayan bulur... mağarada yaşamıyor bu futbolcular, sağlam bir scouting ile donuna kadar öğrenirsin...
abdul kader keita, agresif ve numaracı mıydı, evet... fakat bu bilinmeyen bir gerçek miydi, hayır... kendisini transfer ettiğimizde sözleşmesinde "eğer olumsuz davranışlarını bir daha yapmamak üzere tövbe etmezse gönderilir." falan mı yazıyordu?
zvjezdan misimovic, yıldız futbolcu, götü yalanacak, etrafına takım kurulacak adam... sözleşmesinde "takımın ağır işçilerinden biri olup köpek gibi oradan oraya koşturacak." diye bir madde vardı da ona uymadığı için mi kadro dışı kaldı?
jo, alemcinin allahı, rahat adam... kiralık olarak bize geldi de kendisini istanbul'da daha dindar hissetmek için mi geldi? yoksa "ben diskocuyum yææ, sizin taraftar beni sevmeyebilir, en iyisi ben manchester'da kalayım..." falan mı deseydi?
bu üç oyuncu, biri kendi gibi olduğu için gönderildi, biri kendi gibi olduğu için kadro dışı kaldı, biri de yine kendi gibi olduğu için beğenilmedi ve geldiği gibi geri gitti.
arkadaş;
madem iyi bir takım kurmak istiyorsun, beleş ali turan, serdar özkan, gökhan zan yerine gidip parasıyla iyi oyuncular alsana!
madem iyi bir orta saha oyuncusu istiyorsun, parasını verip iyi bir orta saha oyuncusu alsana!
madem disiplinli oyuncu istiyorsun, disiplinli oyuncu alsana!
madem oradan oraya koşturacak, teknik direktörün her dediğini harfiyen yerine getirecek emir kulu bir oyuncu istiyorsun, böyle bir oyuncu alsana!
madem alemci futbolcu istemiyorsun, alemci olmayan futbolcu alsana!
madem türkiye'yi tanıyan, türkiye gerçeklerini bilen, başarılı ve oyuncu iletişimi iyi bir teknik direktör arıyorsun, gidip böyle bir teknik direktör alsana!
ya ama öyle "alsana" demekle olmuyor, kolay değil bu işler, o oluyor bu olmuyor, karısı var, parası var, şu var bu var=(( diyorsan bırak git, bu ülkeden kimler geldi, kimler geçti... gelen mis gibi de geliyor... çatır çatır oynuyor topunu... veya adam gibi yönetiyor takımını... işin ne senin? bahane bulmak mı yoksa maliyet-fayda dengesini kurup futbol takımına optimum katkıyı sağlamak mı?
neden kumar oynuyorsun? kör müsün? paran mı kıymetli? beceremiyor musun bu işi?
bırak git hacı o zaman...
yukarıdaki yazının anafikri ve takımın şu anki durumunda en büyük suç kendisinin olan başkan.
ben de düşünüyorum ki; bülent korkmaz, frank rijkaard ve gheorghe hagi'nin teknik adamlıkları sözlük ortamında oldukça eleştirildi, hatta kimi zaman yerden yere vuruldu bu üç isim... fakat bu üç teknik adamın da tarzları, oynatmaya çalıştıkları futbol türü, kariyerleri, kişilikleri ve fikirleri belli...
eğer onlara iş teklif eden, "al sana senelik şu kadar para, gel bu takımın başına geç!" diyen bir kulüp başkanı varsa, ne yapsınlar yani? "biz çok kazma teknik adamlarız, fikirlerimizden da asla taviz vermeyiz, o yüzden hiç gelmesek daha iyi..." mi desinler?
sonra biz bu adamları sırf kendileri gibi oldukları ve başına geçtiği takımı da kendileri gibi yönettikleri için %100 suçlayabilir miyiz?
veya abdul kader keita, veya zvjezdan misimiovic, veya jo... bu adamların teknik ve davranış olarak ne tipte futbolcular oldukları belli... öğrenmek isteyen araştırır öğrenir, arayan bulur... mağarada yaşamıyor bu futbolcular, sağlam bir scouting ile donuna kadar öğrenirsin...
abdul kader keita, agresif ve numaracı mıydı, evet... fakat bu bilinmeyen bir gerçek miydi, hayır... kendisini transfer ettiğimizde sözleşmesinde "eğer olumsuz davranışlarını bir daha yapmamak üzere tövbe etmezse gönderilir." falan mı yazıyordu?
zvjezdan misimovic, yıldız futbolcu, götü yalanacak, etrafına takım kurulacak adam... sözleşmesinde "takımın ağır işçilerinden biri olup köpek gibi oradan oraya koşturacak." diye bir madde vardı da ona uymadığı için mi kadro dışı kaldı?
jo, alemcinin allahı, rahat adam... kiralık olarak bize geldi de kendisini istanbul'da daha dindar hissetmek için mi geldi? yoksa "ben diskocuyum yææ, sizin taraftar beni sevmeyebilir, en iyisi ben manchester'da kalayım..." falan mı deseydi?
bu üç oyuncu, biri kendi gibi olduğu için gönderildi, biri kendi gibi olduğu için kadro dışı kaldı, biri de yine kendi gibi olduğu için beğenilmedi ve geldiği gibi geri gitti.
arkadaş;
madem iyi bir takım kurmak istiyorsun, beleş ali turan, serdar özkan, gökhan zan yerine gidip parasıyla iyi oyuncular alsana!
madem iyi bir orta saha oyuncusu istiyorsun, parasını verip iyi bir orta saha oyuncusu alsana!
madem disiplinli oyuncu istiyorsun, disiplinli oyuncu alsana!
madem oradan oraya koşturacak, teknik direktörün her dediğini harfiyen yerine getirecek emir kulu bir oyuncu istiyorsun, böyle bir oyuncu alsana!
madem alemci futbolcu istemiyorsun, alemci olmayan futbolcu alsana!
madem türkiye'yi tanıyan, türkiye gerçeklerini bilen, başarılı ve oyuncu iletişimi iyi bir teknik direktör arıyorsun, gidip böyle bir teknik direktör alsana!
ya ama öyle "alsana" demekle olmuyor, kolay değil bu işler, o oluyor bu olmuyor, karısı var, parası var, şu var bu var=(( diyorsan bırak git, bu ülkeden kimler geldi, kimler geçti... gelen mis gibi de geliyor... çatır çatır oynuyor topunu... veya adam gibi yönetiyor takımını... işin ne senin? bahane bulmak mı yoksa maliyet-fayda dengesini kurup futbol takımına optimum katkıyı sağlamak mı?
neden kumar oynuyorsun? kör müsün? paran mı kıymetli? beceremiyor musun bu işi?
bırak git hacı o zaman...
yukarıdaki yazının anafikri ve takımın şu anki durumunda en büyük suç kendisinin olan başkan.