183
mayıs ayında maça saatler kala heyecandan elim ayağım buz kesmişti bile.evde olmama rağmen doğru dürüst yerime dahi oturmuyodum.dakikalar kala stada canlı bağlantılar başlamış parken stadı'nda türklerin çoğunlukta olmasıyla sami yen'den farksızdı artık benim için o stad.maç saati geldi ve heyecanım doruğa tırmandı.galatasaray baskılı başlamıştı iyi de oynuyordu.derken arif'in pozisyonu geldi, arsenal o meşhur offside taktiğini denemiş ama arif offside'ta değildi, kontrol edip hakan da bomboşken sol ayağıyla dışarı vurmasıyla herkese ''ulan sanki sol ayağın çok iyi de kontrol edip sol ayağınla vuruyosun.'' dedirtti.ikinci yarıya yine galatasaray üstün başladı hakan'ın direkten dönen topu şansın onlardan yana olduğunu düşündürüyordu ama yanılacaktık.maç golsüz eşitlikle sona erdi.uzatmaların hemen başında parlour'ın hagi'ye defalarca dirsek atmasından sonra hagi'nin kızıp parlaour'nın sırtına yumruk atmasıyla kırmızıyı görmesi bir oldu,ağır karardı ya ikisi de kırmızı görmeliydi ya da ikisi de sarı.galatasaray'ı artık zor dakikalar bekliyordu.arsenal kabus gibi çökmüştü üzerimize kanu, overmars derken o henry'nin kafası geldi,ama taffi sanki tanrıdan aldığı ekstra güvenle o topu çıkarmayı başarmış kupaya sıkıca sarılmamızı sağlamıştı.maç başladığı gibi bitmiş penaltılar atılacaktı.galatasaray'ın beklediği gol ergün'le geldi, daha sonra suker'in topu direkte patladı.viera'da direğe vurmuş galataray 3-1 öndeydi.sanki yukardaki istiyordu böyle olmasını.sıra popescu'ya geldi nefesler tutulmuştu trt spikerinin haydi popescu haydi oğlum şeklinde nidalarıyla birlikte popescu atmıştı ve 4-1'le kupa bizimdi.o an beynimde müthiş bi ürperme olmuş, hayatımda sevinçten ağlamanın ne olduğunu öğrenmiştim.maçtan sonra toplasan 300 metreyi bulmayacak yolda lojman sakinleriyle temsili konvoya katıldım.bir hafta bu maçın getirdiği tatlı sarhoşlukla yaşadım.bu da türk futbolundaki yükselmenin ilk adımı olan hatta türk futbol tarihinin en önemli maçıyla ilgili bir anımdır.