• 52
    türk futbolu diye bir şey yoktur. türkiyede oynanan futbol vardır.

    açmak gerekirse;

    ingiliz futbolu, sert ve hızlıdır,mücadelecidir fizik gücü gerektirir ve seyir zevki yüksektir.

    ispanyol futbol, tekniktir biraz daha rahattır. fizikten çok akılla oynanır.

    brezilya futbolu, görselliktir şovdur biraz da...

    gibi gibi örneklendirebiliriz. zaten burada hepimiz futbolu izleyen insanların futbol ekollerini çoğumuz biliyoruz.

    gelelim konumuza nedir türk futbolu, türk futbolu denildiğinde akla ne gelir. bana göre türk futbolunun tepe noktası 96-2002 seneleri arasıdır. galatasarayın uefa jenerasyonuyla benimsediği oyun anlayışı 4 sene üst üste şampiyonluk getirmiş, 3 defa türkiye kupası getirmiş uefa ve süper kupa kazanmış ilk defa şampiyonlar liginde çeyrek finale çıkmış bir "ekoldür" türk futbolunun görüp görebileceği tek ekoldür belkide. tabii burada derwall'den bu yana yükselen bir eğri var ama tepe noktaları 96-2002 senesidir dediğim gibi.
    aynı jenerasyonun başı çektiği 2002 dünya kupasından ise üçüncülükle dönülmüştür.

    ne olduysa bu seneden sonra oldu. bu noktaya kadar herkes benimle aynı fikirdedir sanırım. muhtemelen fikir ayrılıklarımız bu noktada başlayacak. benim açımdan türk futbol ekolünün bittiği nokta lucescudur. kişisel olarak lucescuyu çok severim bunu altını çizerek söylüyorum. oynattığı futbolda başarıya giden bir futboldur, ama oynattığı futbol ekol diye tabir ettiğimiz tanıma uymaz. daha sonra ne oldu peki? ne oldu da türk futbolu bu hale geldi? lucescu galatasaraydan ayrıldı beşiktaşa gitti. aynı sistemle bir şampiyonluk da orada yaşadı. bu andan itibaren anadolu takımlarında çanakkele geçilmez felsefesi tepe yaptı. bizim ekol dediğimiz felsefede de çanakkale geçilmez vardı ama tam saha pres fizik gücü ve kondüsyonu yüksek futbolcular ile pasa dayalı topun arkasında, tüm takımın tek vücut olarak oynadığı yaratıcı bir oyuncuyla* ve iyi bitiricilerle* sonuca giden, kanattan beklerin bindirme yaptığı* veya ortalarıyla* tehlike yarattığı bir futboldu. 2002 sonrası anadolu takımlarının hepsi çanakkale geçilmez kontra atak veya çanakkale geçilmez mehmet yıldıza uzun top gibi taktiklerle başarıya ulaşmaya çalıştı. bu oyun sistemi genel olarak türkiyenin büyük takımlarının top oynamasını zorlaştırdı.

    gel gelelim geçen seneki bursaspor şampiyonluğuna, görüntü sizi aldatmasın, aynı taktik ertuğrul sağlamdaki, ama kontra ataklarda ve kanat ataklarında hızlı adamlarıyla* veya defansın arkasına atılan uzun toplarla buluşturmaya çalıştıkları gızlı forvetleriyle* sonuca gittiler.
    tabii ki bu taktikler sadece türkiye liginde işe yarıyor bunun en güzel örneği fenerbahçenin 0 çekmesi ve bursasporun geçen sene yediği 14 gole* attığı tek golle aldığı 1 puan.

    türkiyede futbolcuya verilen eğitimin de bu konuda etkisi var. misal ligimizdeki futbolcular konsantrasyonun tam anlamını bilmiyor mental açıdan yoksun sporcular. yurtdışından fazla örnek vermek istemiyorum ama xavi'nin geçen röportajında kullandığı bir cümle vardı "onlarla bizim aramızdaki fark, bizde oynamadan önce düşünen daha çok oyuncu var. eğitim bunun anahtarı. bizim oyuncularımız 10 veya 12 senedir buradalar. barça'ya ilk geldiğinizde size öğrettikleri ilk şey şudur: düşün. düşün, düşün, düşün.". bu cümle türkiyede nelerin olmadığını çok iyi özetliyor. geçen sene tugay hoca bu konuda bir kaç adım attı ve buna nasıl sevindiğimi anlatamam. bunun meyvesini çok ileride alacağımıza inanıyorum.

    türkiyede futbolun böyle olmasındaki bir diğer neden futbolcuların aldığı yüksek ücretler öyle yüksek ki 17 yaşında bir çocuk kendine lamborgini alabiliyor gerisini varsın siz düşünün. o çocuk 20sine geldiğinde belkide benim bütün hayatımı geçindirmeme yetecek kadar para kazanıyor. bu noktadan sonra bu futbolculardan ne bekleyebilirsin ki hangi başarıyı bekleyebilirsin. türkiye'nin %95'i bu noktada hedeflerine ulaştığını düşünüp gerilemeye başlıyor. burada belki benim olaya duygusal bakmam negatif düşündüyor olabilir beni. bir anadolu takımında eğitimsiz iki cümleyi bir araya getiremeyen bir insan günde 2-3 saat antreman yaparak ve haftada bir belki iki maça çıkarak kazandığı yıllık ücret benim yaklaşık 500-600 yıllık kazancıma denk geliyor. bu futbolcu arda turan gibi bir futbolcu ise 900-1000 yıllık kazancımda diyebiliriz. şimdi bu adamlarım ellerinde evleri var arabaları var yatları var ceplerinde bir dolu paraları var. hayattan ne beklentileri var? arada bir kaç tanesi sivriliyor avrupa kariyer yapmak istiyor kendini geliştirmek istiyor vs. ama istisnalarda kaideyi bozmuyor.

    evet belki çok sıktım sizi ama bence bu sebeplerden türk futbolu diye birşey yok.

    tekrar ediyorum,

    türk futbolu diye birşey yoktur. türkiyede oynanan futbol vardır.

    eğer ki türk futbolu diye birşey varsa kendinden büyük takımlara karşı futbol oynama ve oynatma, kendinden küçük takımların futbol oynatmamasını kırmaya çalışmaktır, hakemi etki altına almaya çalışmaktır. başkanların federasyon ve kulüpler birliği üzerinden dolaplar çevirmesidir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın