1
kimlere yakın, kimlere uzak olduğu gayet belli olan fotomac isimli gazetenin, galatasaraylılıktan fenerbahceliliğe geçmiş(!) yazarıdır.
zat-ı muhteremin sahip olduğu bakış açısı, galatasaray aleyhine yazarken kendini kaybedişinden belli olmaktadır.
son haftalarda okumak değil de satın almak zorunda kaldığım malum gazetede bu kişinin yazılarını okuyunca galatasaraylı olmak ile tekrar iftihar ettim. hangi düşüncenin cazibesine kapılıp da "çılgınlıkla kol kola yürüyen aşk"tan vazgeçip, birbirine her zaman ve her yerde karşıt durmuş diğer takımın taraftarlığına başlamasına dair merakım büyük olacaktı, eğer emre belözoğlu sene başında malum transferi yapmamış olsaydı. belki de aynı hikayedir, biri öncedir diğeri sonra diye tahmin ediyorum.
27 ocak 2009 tarihli yazısının galatasaray ile ilgili bölümünde şunları yazmıştır:
"hakemler bu sezon adaletsizlik sarmaşığı. ama küfürbaz futbolcuları besleyen sistemi de görmezlikten gelmeyelim. galatasaray, sivas'ta kural hatasından medet umacağına, kaptanlık bandının çamura bulaşmasına tepki göstersin. skibbe, küfreden futbolcusuna arka çıkıp hakemi suçlarken, kendi rütbesini söktü. cinayet romanlarının sonunda, gerçek suçluyu bulmak için, küçük bir delil yeterli olur bazen.
***
böylesine ilkel mazeretlerle, kendilerini kurtarmak isteyenler, küfürbaz ve saldırgan futbolcuların cesaret kaynağı oluyorlar. o yüzden tribünleri baştan çıkaran hakemleri tırnak içine alırken... futbolcuların ve teknik adamların kirli tırnaklarıyla, hakemlerin sırtını kaşımayı bırakalım. "
http://www.fotomac.com.tr/...z1291-50120-110.html
aynı sayının galatasaray sayfasında; yayıncı kuruluşta gösterilen yeni görüntü kaydı ile, yardımcı hakemin küfür değil, su sıçratma gerekçesi , görme kabiliyeti olan gözlere mıh gibi çakılmışken; kalkıp da ümit karan'a verilen cezanın yanlışlığından bahsedeceği yerde; "küfür ve küfürbazlık" üzerine ahkam kesmeyi uygun bulmuştur. küfre karşı olan hassasiyetini, malum taraftarın malum staddaki terbiyesizlikleri hakkında gösterebilmek gibi bir konuda görebileceğimizi sanmıyorum. neden yazsın ki onu? ümit karan'ın sivasta uğradığı adaletsizliğe sadece "oh olsun, iyi oldu" biçimindeki at gözlüğüyle bakan birisi olsaydı anlayacaktım. ama zat-ı muhterem hızını alamamış; "bakan körlüğünün" mahcubiyetini taşımaktansa, galatasaray klübüne, teknik direktörüne ve kaptanlık müessesesine karalamalar yapmayı münasip görmüştür. bunların objektifliği de, adalet anlayışı da, insafı da elbette tam ve olması gerektiği gibi olmayacaktır. hele konu galatasaray olunca bu iyice imkansızlaşır.
aynı şahıs; galatasaray'ın büyük taraftarına karşı organize edilen ırkçılık iftirasına ön saftan katılmayı ihmal etmemiş, bu büyük fırsatı kaçırmamıştır. yeri geldiğinde savaşa ve insanlık suçlarına karşı sergilediği duruşun, yandan rüzgar yemiş biçimde kaykılmasına da ancak galatasaray gibi, bunlar için dermansız bir yara, dayanılmaz bir acı sebep olabilirdi.
nitekim, her türk stadında gerçekleşen, kimine göre ölçüsü kaçırılabilen bir protestonun içinden, tasvip etmesek de sadece bize ipotekli olmayan tezahuratı çekip, galatasaray aleyhine fiktif bir kampanyanın temsilcisi olmak, demek ki büyük bir fırsatmış. öğrenmiş olduk. savaş karşıtı olup da, malum adamın verdiği asker selamını, üstelik de bu selam o esnada akıllara ilk olarak gazze'yi getirirken, sindirebilecek kadar midesi varsa, bu ancak ve ancak kendisinin hazım problemi olacaktır.
bu konudaki üstün hamlesini (!), aşağıdaki, satırlarda belirtmiş, arada galatasaray hakkında başka yaftalar icat etmeden de rahat edememiştir. buyrun okuyalım;
"..galatasaray, lincoln'ün yokluğunda, futbolundaki yoksulluğu belgeledi ama kaptanlar da kırmızı kartla onaylatıyor varlıklarını. günahları kulaklarından çekmeyenleri, dipsiz bir kuyu içine çeker. hatırlatırım!.. "
ve geliyoruz, amacına ulaşmış olmanın hazzını en çok yaşadığını tahmin ettiğimiz muhteşem finale;
"..ne utançtır ki, bizim ülkemizde dürüstlük mecburi değildir. irkçılığın bile itibar görmesi de sebepsiz değildir."
http://www.gazetelervehaberler.com/...otomac-gazetesi.html
işte tablo budur galatasaraylı, tanı bunları lütfen. gör ve bil, öğren ve kanıksa, unutma ve umursamazlık etme. herbirimiz faniyiz. bugün varız, bir gün ölüyüz. ama galatasaray gibi, galatasaray hazımsızlığı da ilelebet var olacaktır. ancak; ne olursa olsun, her zaman hak edene layık olduğu tepkiyi gösterecek olan, bunu yaparken de kişilik haklarına taciz konusunda elalemi değil şanlı kimliğinin edebini gözetecek olan, büyük galatasaray taraftarının varlığı da tartışılmaz bir kesinliktir.
onulmaz yaralarınıza avuç dolusu tuzlar tutar bu renkler bay yalçın; hepsi tarihte, bugünde ve gelecekte. hepsi kalemlerde, akıllarda en delinmez kalkanı tutacaktır galatasaray aşkının üzerine.
benzerleri için kullandığımız finali, kendilerinden esirgemeyelim; ne haliniz varsa görünüz beyefendi...
zat-ı muhteremin sahip olduğu bakış açısı, galatasaray aleyhine yazarken kendini kaybedişinden belli olmaktadır.
son haftalarda okumak değil de satın almak zorunda kaldığım malum gazetede bu kişinin yazılarını okuyunca galatasaraylı olmak ile tekrar iftihar ettim. hangi düşüncenin cazibesine kapılıp da "çılgınlıkla kol kola yürüyen aşk"tan vazgeçip, birbirine her zaman ve her yerde karşıt durmuş diğer takımın taraftarlığına başlamasına dair merakım büyük olacaktı, eğer emre belözoğlu sene başında malum transferi yapmamış olsaydı. belki de aynı hikayedir, biri öncedir diğeri sonra diye tahmin ediyorum.
27 ocak 2009 tarihli yazısının galatasaray ile ilgili bölümünde şunları yazmıştır:
"hakemler bu sezon adaletsizlik sarmaşığı. ama küfürbaz futbolcuları besleyen sistemi de görmezlikten gelmeyelim. galatasaray, sivas'ta kural hatasından medet umacağına, kaptanlık bandının çamura bulaşmasına tepki göstersin. skibbe, küfreden futbolcusuna arka çıkıp hakemi suçlarken, kendi rütbesini söktü. cinayet romanlarının sonunda, gerçek suçluyu bulmak için, küçük bir delil yeterli olur bazen.
***
böylesine ilkel mazeretlerle, kendilerini kurtarmak isteyenler, küfürbaz ve saldırgan futbolcuların cesaret kaynağı oluyorlar. o yüzden tribünleri baştan çıkaran hakemleri tırnak içine alırken... futbolcuların ve teknik adamların kirli tırnaklarıyla, hakemlerin sırtını kaşımayı bırakalım. "
http://www.fotomac.com.tr/...z1291-50120-110.html
aynı sayının galatasaray sayfasında; yayıncı kuruluşta gösterilen yeni görüntü kaydı ile, yardımcı hakemin küfür değil, su sıçratma gerekçesi , görme kabiliyeti olan gözlere mıh gibi çakılmışken; kalkıp da ümit karan'a verilen cezanın yanlışlığından bahsedeceği yerde; "küfür ve küfürbazlık" üzerine ahkam kesmeyi uygun bulmuştur. küfre karşı olan hassasiyetini, malum taraftarın malum staddaki terbiyesizlikleri hakkında gösterebilmek gibi bir konuda görebileceğimizi sanmıyorum. neden yazsın ki onu? ümit karan'ın sivasta uğradığı adaletsizliğe sadece "oh olsun, iyi oldu" biçimindeki at gözlüğüyle bakan birisi olsaydı anlayacaktım. ama zat-ı muhterem hızını alamamış; "bakan körlüğünün" mahcubiyetini taşımaktansa, galatasaray klübüne, teknik direktörüne ve kaptanlık müessesesine karalamalar yapmayı münasip görmüştür. bunların objektifliği de, adalet anlayışı da, insafı da elbette tam ve olması gerektiği gibi olmayacaktır. hele konu galatasaray olunca bu iyice imkansızlaşır.
aynı şahıs; galatasaray'ın büyük taraftarına karşı organize edilen ırkçılık iftirasına ön saftan katılmayı ihmal etmemiş, bu büyük fırsatı kaçırmamıştır. yeri geldiğinde savaşa ve insanlık suçlarına karşı sergilediği duruşun, yandan rüzgar yemiş biçimde kaykılmasına da ancak galatasaray gibi, bunlar için dermansız bir yara, dayanılmaz bir acı sebep olabilirdi.
nitekim, her türk stadında gerçekleşen, kimine göre ölçüsü kaçırılabilen bir protestonun içinden, tasvip etmesek de sadece bize ipotekli olmayan tezahuratı çekip, galatasaray aleyhine fiktif bir kampanyanın temsilcisi olmak, demek ki büyük bir fırsatmış. öğrenmiş olduk. savaş karşıtı olup da, malum adamın verdiği asker selamını, üstelik de bu selam o esnada akıllara ilk olarak gazze'yi getirirken, sindirebilecek kadar midesi varsa, bu ancak ve ancak kendisinin hazım problemi olacaktır.
bu konudaki üstün hamlesini (!), aşağıdaki, satırlarda belirtmiş, arada galatasaray hakkında başka yaftalar icat etmeden de rahat edememiştir. buyrun okuyalım;
"..galatasaray, lincoln'ün yokluğunda, futbolundaki yoksulluğu belgeledi ama kaptanlar da kırmızı kartla onaylatıyor varlıklarını. günahları kulaklarından çekmeyenleri, dipsiz bir kuyu içine çeker. hatırlatırım!.. "
ve geliyoruz, amacına ulaşmış olmanın hazzını en çok yaşadığını tahmin ettiğimiz muhteşem finale;
"..ne utançtır ki, bizim ülkemizde dürüstlük mecburi değildir. irkçılığın bile itibar görmesi de sebepsiz değildir."
http://www.gazetelervehaberler.com/...otomac-gazetesi.html
işte tablo budur galatasaraylı, tanı bunları lütfen. gör ve bil, öğren ve kanıksa, unutma ve umursamazlık etme. herbirimiz faniyiz. bugün varız, bir gün ölüyüz. ama galatasaray gibi, galatasaray hazımsızlığı da ilelebet var olacaktır. ancak; ne olursa olsun, her zaman hak edene layık olduğu tepkiyi gösterecek olan, bunu yaparken de kişilik haklarına taciz konusunda elalemi değil şanlı kimliğinin edebini gözetecek olan, büyük galatasaray taraftarının varlığı da tartışılmaz bir kesinliktir.
onulmaz yaralarınıza avuç dolusu tuzlar tutar bu renkler bay yalçın; hepsi tarihte, bugünde ve gelecekte. hepsi kalemlerde, akıllarda en delinmez kalkanı tutacaktır galatasaray aşkının üzerine.
benzerleri için kullandığımız finali, kendilerinden esirgemeyelim; ne haliniz varsa görünüz beyefendi...