539
--- alıntı ---
"o stadı okul harçlıklarımızla yaptırdık."
fakirliğin kol gezdiği 1940'lı yıllarda galatasaray'da a 4 sınıfında okuyan öğrenciler olarak stat için elimizde avucumuzda ne varsa verdik. sonra futbolcu olarak unutulmaz başarılar yaşadım. bir tarih kapandı ama anılar hep gözümün önünde.
ali sami yen stadı'nın bende çok büyük hatıraları var. galatasaray lisesi'nin ortaköy'deki ilk kısmında okurken, galatasaray kulübü'nden bir talep geldi. 'stat yapacağız' dediler ve 'sizlerden maddi destek istiyoruz' diye de ricada bulundular. her sınıfa gittiler ve galatasaray'ın böyle bir stada temel harcı olarak bizlerin vereceği katkıyı büyük bir yüreklilikle istediler. hepimiz coşmuştuk.
makbuzlar, 5 ve 10 kuruşluktu. bu söylediğim aşağı yukarı 1940'larda olan bir olaydır. paranın özellikle talebelerin cebinde çok az bulunduğu bir zamandır. ama biz gidip de verilen haftalıklarımızı herhangi bir yerde sarf etmektense hatta makbuzsuz, karşılıksız kulübün bu girişimine faydalı olmak dileğiyle cebimizde ne varsa verdik.
artik galatasaray'in değil
yıllar da geçse diyorduk ki 'hatırlanacağız...' işte bak bugün hatırlanıyoruz.
4-a sınıfındaki arkadaşlarımın çoğu rahmetli oldu ama benim gibi hala yaşayanlar var ve g.saray'ın yaptırdığı bu stada hep beraber para verdik diye o günkü mutluluğumuz halen devam ediyor. bazen buluşuyor, yıllar öncesini hatırlıyoruz. ne güzeldi o günler. ama şimdi stat galatasaray'ın değil.
galatasaray lisesi'nin ilk kısmını bitirdikten sonra beyoğlu'ndaki lise'ye geçtik. zaman öyle çabuktu ki, birden bire kendimi lise kısmında buldum. lise takımında santrfor oynuyordum. galatasaray'ın a takımında ise kaleciydim. o zamanki lig maçları ali sami yen'de oynanmaya başladı. zira bizlerin zamanında tribünleri olmayan ama sonradan tribünleri yapılan bu statla galatasaray övünüyordu. deniz tarafına tribün yapmıştı kulüp. harcadığı para da 200 tl'ydi. ama o zamanlar bu para büyük paraydı doğrusu. antrenmanlara gelirken tabii ki tramvaylara biniyorduk. o zamanlar şişli deposunda iniyorduk. zira daha ileriye ray yoktu. ve bülent ağabey önde, gençler arkada, mecidiyeköy'deki stada doğru yürüyorduk. baraka gibi soyunma odamız vardı. topraktı saha. o zamanlar çim sahada oynamak harcımız değildi...
pirlantaya karşi teneke
her antrenmandan sonra iki kolumda ve dizimde olan kanamaları masörümüz baba yorgo temizler tekrardan bizi maça hazırlardı. günler su gibi geçti. galatasaray kalesinde oynamanın yanı sıra kaptan da oldum.
sene başında saha çimlenirdi sonra o çimenler gider yerini toprağa bırakırdı. en önemlisi o zamanki başkanımız suphi batur, bize ali sami yen'i anlatırdı. galatasaray'ın nasıl kurulduğunu izah ederken ağlar, bizi de ağlatırdı. bu bir üzüntü ağlaması değildi, doğrusu galatasaray kurucusu ali sami yen'in galatasaray'da yaptığı iyi şeylerden dolayı kendisine gösterdiğimiz sevgi ve saygıdandı.
ali sami yen'in gözleri şimdi yaşlı. nedeni galatasaray onu terk etti. pırlanta yüzüğü bir teneke yüzüğe tercih ettik. galatasaray'ın yeni stadı var deniyor.
inanın içimden gidip bakmak bile gelmiyor. ali sami yen'de galibiyetler, zaferler kazandık. şampiyonluk kupaları aldık. yenilmedik mi tabii ki yenildik ama bu yenilgiler bizi hiçbir zaman yıldırmadı. sonunda arzuladığımız yere ulaştık. işte o ali sami yen'in gözleri yaşlı demiştim.
ali sami yen ağliyor
dikkat ederseniz galatasaray oradaki son lig maçını kaybederken ali sami yen'in kemikleri sızladı. sulu kar şeklinde yağan yağmur, sanki ali sami yen'in gözünden inen yaşlar gibiydi.
herhalde aradan bir gün geçmesine rağmen kurucu başkanım ali sami yen hala ağlıyordur. ne diyeceksiniz, galatasaray son maçında bu formaya yakışmayacak şekilde yenildi ve herkesi üzüntüye itti. şimdi herkes düşünüyor; galatasaray nereye gidiyor diyorlar.
bunun cevabını kim verebilir?
turgay şeren
--- alıntı ---
http://www.medyaspor.com/...erlig/haberler/30994
"o stadı okul harçlıklarımızla yaptırdık."
fakirliğin kol gezdiği 1940'lı yıllarda galatasaray'da a 4 sınıfında okuyan öğrenciler olarak stat için elimizde avucumuzda ne varsa verdik. sonra futbolcu olarak unutulmaz başarılar yaşadım. bir tarih kapandı ama anılar hep gözümün önünde.
ali sami yen stadı'nın bende çok büyük hatıraları var. galatasaray lisesi'nin ortaköy'deki ilk kısmında okurken, galatasaray kulübü'nden bir talep geldi. 'stat yapacağız' dediler ve 'sizlerden maddi destek istiyoruz' diye de ricada bulundular. her sınıfa gittiler ve galatasaray'ın böyle bir stada temel harcı olarak bizlerin vereceği katkıyı büyük bir yüreklilikle istediler. hepimiz coşmuştuk.
makbuzlar, 5 ve 10 kuruşluktu. bu söylediğim aşağı yukarı 1940'larda olan bir olaydır. paranın özellikle talebelerin cebinde çok az bulunduğu bir zamandır. ama biz gidip de verilen haftalıklarımızı herhangi bir yerde sarf etmektense hatta makbuzsuz, karşılıksız kulübün bu girişimine faydalı olmak dileğiyle cebimizde ne varsa verdik.
artik galatasaray'in değil
yıllar da geçse diyorduk ki 'hatırlanacağız...' işte bak bugün hatırlanıyoruz.
4-a sınıfındaki arkadaşlarımın çoğu rahmetli oldu ama benim gibi hala yaşayanlar var ve g.saray'ın yaptırdığı bu stada hep beraber para verdik diye o günkü mutluluğumuz halen devam ediyor. bazen buluşuyor, yıllar öncesini hatırlıyoruz. ne güzeldi o günler. ama şimdi stat galatasaray'ın değil.
galatasaray lisesi'nin ilk kısmını bitirdikten sonra beyoğlu'ndaki lise'ye geçtik. zaman öyle çabuktu ki, birden bire kendimi lise kısmında buldum. lise takımında santrfor oynuyordum. galatasaray'ın a takımında ise kaleciydim. o zamanki lig maçları ali sami yen'de oynanmaya başladı. zira bizlerin zamanında tribünleri olmayan ama sonradan tribünleri yapılan bu statla galatasaray övünüyordu. deniz tarafına tribün yapmıştı kulüp. harcadığı para da 200 tl'ydi. ama o zamanlar bu para büyük paraydı doğrusu. antrenmanlara gelirken tabii ki tramvaylara biniyorduk. o zamanlar şişli deposunda iniyorduk. zira daha ileriye ray yoktu. ve bülent ağabey önde, gençler arkada, mecidiyeköy'deki stada doğru yürüyorduk. baraka gibi soyunma odamız vardı. topraktı saha. o zamanlar çim sahada oynamak harcımız değildi...
pirlantaya karşi teneke
her antrenmandan sonra iki kolumda ve dizimde olan kanamaları masörümüz baba yorgo temizler tekrardan bizi maça hazırlardı. günler su gibi geçti. galatasaray kalesinde oynamanın yanı sıra kaptan da oldum.
sene başında saha çimlenirdi sonra o çimenler gider yerini toprağa bırakırdı. en önemlisi o zamanki başkanımız suphi batur, bize ali sami yen'i anlatırdı. galatasaray'ın nasıl kurulduğunu izah ederken ağlar, bizi de ağlatırdı. bu bir üzüntü ağlaması değildi, doğrusu galatasaray kurucusu ali sami yen'in galatasaray'da yaptığı iyi şeylerden dolayı kendisine gösterdiğimiz sevgi ve saygıdandı.
ali sami yen'in gözleri şimdi yaşlı. nedeni galatasaray onu terk etti. pırlanta yüzüğü bir teneke yüzüğe tercih ettik. galatasaray'ın yeni stadı var deniyor.
inanın içimden gidip bakmak bile gelmiyor. ali sami yen'de galibiyetler, zaferler kazandık. şampiyonluk kupaları aldık. yenilmedik mi tabii ki yenildik ama bu yenilgiler bizi hiçbir zaman yıldırmadı. sonunda arzuladığımız yere ulaştık. işte o ali sami yen'in gözleri yaşlı demiştim.
ali sami yen ağliyor
dikkat ederseniz galatasaray oradaki son lig maçını kaybederken ali sami yen'in kemikleri sızladı. sulu kar şeklinde yağan yağmur, sanki ali sami yen'in gözünden inen yaşlar gibiydi.
herhalde aradan bir gün geçmesine rağmen kurucu başkanım ali sami yen hala ağlıyordur. ne diyeceksiniz, galatasaray son maçında bu formaya yakışmayacak şekilde yenildi ve herkesi üzüntüye itti. şimdi herkes düşünüyor; galatasaray nereye gidiyor diyorlar.
bunun cevabını kim verebilir?
turgay şeren
--- alıntı ---
http://www.medyaspor.com/...erlig/haberler/30994