498
ilk defa bu kadar uzun yazmama olanak sağlayan mabed.
hatırlıyorum sana ilk geldiğim günü. daha küçüktüm, babam yarın galatasaray’ın maçına gidiyoruz dediğinde sevinçten havalara uçup, sabaha kadar uyuyamamıştım. eee ne de olsa cehennemide maç izlemeye gidecektim ilk defa. sabah kalkar kalkmaz giydim hemen formamı, sanki evlenecek damatların damatlığını giymesi gibi. heyecanlı, mutlu… her geçen dakika daha da sabırsızlanıyordum, ‘’baba, hadi ne zaman çıkıcaz? geç kalmayalım!’’ diye diye bezdirdim adamı. kendisi daha önce defalarca maça gittiğinden benim kadar heyecanlı değildi tabii.
yola çıktığımızda artık sevinçten uçuyordum sanki, ilk defa cehennemde maç izleyecektim daha ne olsun! yaklaştığım her metrede, arabanın daha da hızlanmasından kalbim dışarı çıkacakmış gibi hissediyordum.
ve o an! ilk önce arabayla geçtik yanından, arabayı gayrettepedeki emniyet müdürlüğünün otoparkına koyduktan sonra yürümeye başladık stada doğru. babam o kadar yavaş yürüyordu ki! ya da bana öyle geliyordu aradaki mesafeyi koşmak istediğimden. her adımda daha da heyecanlanıyordum, sanki o da beni çağırıyordu. hani iki mıknatıs birbirini çeker, daha da yakınlaştırırsan sen karşı koymaya çalışsan da birleşirler ya aynı onun gibi oldu artık dayanamayıp koşmaya başlamam. babam ‘’dur’’ dese de, arkamdan bağırsa da nafile, artık koşmaya başlamıştım birkere… o stada girdiğimdeki duyguları ömrüm boyunca unutmam, unutamam…
daha sonra nice maçlar izledim o mabette. belirli bir yaşa kadar babamla, sonra babamsız. hep hayal ederdim ben de babam gibi çocuğumu buraya getirdiğimi. ona ikinci evini tanıştırdığımı… ama olmadı sami yen. hagi’nin gollerini, bülent korkmaz’ın yürekliliğini, hakan şükür’ün rekorlarını izlediğimiz o mabed artık olmayacak. hagi’nin son maçında olduğu gibi senin de son maçında orada olacağım. gönül isterdi ki sana hakkettiğin gibi veda edelim. nice zaferler gören cehenneme yine zaferlerle veda edelim ama olmadı. keşke bu filmin sonu böyle bitmeseydi ama yönetmenler mutsuz bir son hazırlamış bizlere.
belki sen yıkılacaksın, artık metrobüsle geçerken orada başka şeyler olacak ama sen bizim hep anılarımızda yaşayacaksın. metrobüsle senin olduğun yerden geçerken, ben gözlerimi kapatacağım ve yine seni göreceğim ali sami yen.
ve son olarak, dünyada başka hiçbir stad daha yoktur, bu kadar hüzünle ayrılan. biz daha büyük, daha konforlu bir stada geçeceğiz belki ama dünyanın hiçbir stadı bir sen değil ali sami yen!!
hoşça kal, hakkını helal et!!!
ali sami yen stadı
hayatımın tam ortası
nice şampiyonlukların
zaferlerin mekanı
her köşende bir anın var
hüzünler ve mutluluklar
gözümde yaş kalbimde sızın
zaman ayrılık zamanı
seni yıkacak dozerin, seni yıkacak dozerin, seni yıkacak dozerin…
hatırlıyorum sana ilk geldiğim günü. daha küçüktüm, babam yarın galatasaray’ın maçına gidiyoruz dediğinde sevinçten havalara uçup, sabaha kadar uyuyamamıştım. eee ne de olsa cehennemide maç izlemeye gidecektim ilk defa. sabah kalkar kalkmaz giydim hemen formamı, sanki evlenecek damatların damatlığını giymesi gibi. heyecanlı, mutlu… her geçen dakika daha da sabırsızlanıyordum, ‘’baba, hadi ne zaman çıkıcaz? geç kalmayalım!’’ diye diye bezdirdim adamı. kendisi daha önce defalarca maça gittiğinden benim kadar heyecanlı değildi tabii.
yola çıktığımızda artık sevinçten uçuyordum sanki, ilk defa cehennemde maç izleyecektim daha ne olsun! yaklaştığım her metrede, arabanın daha da hızlanmasından kalbim dışarı çıkacakmış gibi hissediyordum.
ve o an! ilk önce arabayla geçtik yanından, arabayı gayrettepedeki emniyet müdürlüğünün otoparkına koyduktan sonra yürümeye başladık stada doğru. babam o kadar yavaş yürüyordu ki! ya da bana öyle geliyordu aradaki mesafeyi koşmak istediğimden. her adımda daha da heyecanlanıyordum, sanki o da beni çağırıyordu. hani iki mıknatıs birbirini çeker, daha da yakınlaştırırsan sen karşı koymaya çalışsan da birleşirler ya aynı onun gibi oldu artık dayanamayıp koşmaya başlamam. babam ‘’dur’’ dese de, arkamdan bağırsa da nafile, artık koşmaya başlamıştım birkere… o stada girdiğimdeki duyguları ömrüm boyunca unutmam, unutamam…
daha sonra nice maçlar izledim o mabette. belirli bir yaşa kadar babamla, sonra babamsız. hep hayal ederdim ben de babam gibi çocuğumu buraya getirdiğimi. ona ikinci evini tanıştırdığımı… ama olmadı sami yen. hagi’nin gollerini, bülent korkmaz’ın yürekliliğini, hakan şükür’ün rekorlarını izlediğimiz o mabed artık olmayacak. hagi’nin son maçında olduğu gibi senin de son maçında orada olacağım. gönül isterdi ki sana hakkettiğin gibi veda edelim. nice zaferler gören cehenneme yine zaferlerle veda edelim ama olmadı. keşke bu filmin sonu böyle bitmeseydi ama yönetmenler mutsuz bir son hazırlamış bizlere.
belki sen yıkılacaksın, artık metrobüsle geçerken orada başka şeyler olacak ama sen bizim hep anılarımızda yaşayacaksın. metrobüsle senin olduğun yerden geçerken, ben gözlerimi kapatacağım ve yine seni göreceğim ali sami yen.
ve son olarak, dünyada başka hiçbir stad daha yoktur, bu kadar hüzünle ayrılan. biz daha büyük, daha konforlu bir stada geçeceğiz belki ama dünyanın hiçbir stadı bir sen değil ali sami yen!!
hoşça kal, hakkını helal et!!!
ali sami yen stadı
hayatımın tam ortası
nice şampiyonlukların
zaferlerin mekanı
her köşende bir anın var
hüzünler ve mutluluklar
gözümde yaş kalbimde sızın
zaman ayrılık zamanı
seni yıkacak dozerin, seni yıkacak dozerin, seni yıkacak dozerin…