290
ne yazık ki salona çok geç girdiğimiz için sözlükçüleri bulamadık. hagi arkadaşımızın telefonu ben de vardı ama maç öncesi konuşmamızdan bileti olmadığı için maça giremeyeceğini anlamışım, neyse her türlü aksilik oldu ve maçı salonda iki farklı yerde ayrı ayrı arkadaş gruplarımız olmasına rağmen yalnızca iki kişi izledik. dışarıda maça giremeyen çok taraftar vardı, biletsiz gelen ve de girmeye çalışan. açıkcası bilet bulamadığı için biletsiz kalan taraftarlarımızı istisna tutarak; biletsiz bedava izleyebileceğini düşünen kişilerin girememesine sevindim, çünkü daha önce bu gibi kişiler yüzünden ben biletimle girememiştim derbiye, benim gibi 1000 kadar kişi de. salona girdiğimizde 7-8 sayı gerideydik; gittik oturduk, skorboarda baktım 3-15 ya da 5-15 gibi bir şey yazıyordu, dedim herhalde kopacağız maçtan erkenden. ama öyle olmadı, ne şanslıyız ki işk periyotta o farkı erittiğimiz serinin heyecanını yaşadık. tüm maç boyunca heyecan duyulmayan bir an bile yoktu, öne geçtik, geride kaldık, her periyotu da 2 sayı geriden kapattık. ama takımı gördükçe yeneceğimizi tüm taraftar anlamıştı. potaya asılan ve saygısızca sallanan (ikinci kez) basketçinin (adını vermeyeceğim, neyse...) sebebi ile tribün kızdı, küfür edildi, bir de üzerine patlayıcı madde atıldı ama neyseki olaylar büyümedi. birkaç an hariç toplu küfür de olmadı pek (he işler kötü gitseydi böyle olur muydu bilmiyorum) ama taraftar da agresifti. eleştirebileceğim tek tarafı rakip oyuncu serbest atış kullanırken, ısrarla besteleri kesmemeleri (futboldan alışkınız gerçi) ve de biz serbest atış kullanırken de aynen besteye devam edilmesi (hani sessiz olmak gerekir, konsantrasyon filan); yine de salonda bu seslerle baş edebilecek kadar basketbol izlemeyi bilen taraftar da vardı. her şeyi ile dengeli bir maç oldu. darısı diğer branşların başına. *