52
her sene aynı hikaye. gelmeyelim lan şunların oyununa. bir dikkat edin bakın hep bizim ev sahibi olduğumuz maçlarda centilmenlik, kardeşlik dostluk. bu ne amk, bi biz mi salağız. oraya giden taraftardan tek ricam bu maçı taraftarın kazandırabileceğinin bilincinde olsunlar ve ateşli bir şekilde takımlarını desteklesinler. ben demiyorum ki, sahaya inelim saldıralım dövelim sayalım sövelim. abdi ipekçi'yi cehennem yapalım, avazımız çıktığı kadar bağıralım.
bizler galatasaray taraftarı olarak ayak oyunlarına alışık değiliz. biz hep en yukardaydık, hep tepeden aşağıya çekilmeye çalışılan kulüptük. rakip taraftarlar maç sinsice nasıl sabote edilir, takımları zor durumdayken nasıl soğutulur, rakip futbolcuya nasıl çirkinlik yapılır gibi konularda tez üstüne tez verirken; bizler maçları karnaval gibi görür ve galibiyetin kaç farkla sonuçlanacağını tahmin etmeye çalışırdık. ama artık kabul etsek de, etmesek de devir değişti.
fenerbahçe ülker'i abdi ipekçi'de yenmek istiyorsak; taraftarın rakibi boğmasına çok ihtiyacımız var. kenara gelen fenerbahçeli küfürle hakaretle karşılanmalı, topu eline alanın ıslıktan dizleri titremeli, potaya bakanın atmosferden gözleri bulanıklaşmalı. o hakemler çat diye düdük çalamamalı bizim aleyhimize. ev sahibi avantajı diye bir olgu var takım sporlarında, çok önemli bir şey bu. bunu en rahat sağlayabileceğiniz yer tartışmasız basketbol gibi kapalı salon oyunları. olayı biraz açalım; rakip oyuncuya küfretmek insanlık mı diyecek arkadaşlar için; ben demiyorum ki 12.000 kişi hep bir ağızdan 'mirsad anana slm söyle' desin. mirsad türkcan topu kenardan oyuna sokacak, arkasından bir kaç kendini bilmez* mirsad'a saydırsın moralini bozsun. ama yazık çocuğa diyecekler, mirsad'ın basketbol hayatı boyunca rakibe ve rakip taraftara yaptığı saygısızlıkları gözünün önüne getirebilir. top fenerbahçeli oyunculara geçince bütün tribünler ıslıklamalı ve bağırmalı ki, rakibin konsatransyonu dağılsın. içerde öyle bir atmosfer olmalı ki 10000 kişi bir arada hareket etmeli.
saldırmadan, fiziki temas sağlamadan, sahaya şişe vb şeyler atmadan düşmanca tavır takınmalıyız. kızacaksınız bana biliyorum çünkü bunlar dile getirilecek şeyler değil, ama kazanmak istiyorsak yapmamız gereken şeyler. kadın basketbol ligindeki her maçta takımımızın oyuncularına küfreden rakipten bahsediyoruz burda. yada futbol maçında oyuncularımıza yumurta, sidik dolu şişe, cep telefonu vb şeyler atan rakipten. başkanı ve yöneticileri çıkıp rakiplerine hunharca saldıran ve saydıran, zamanında haldun üstünel ve murat yalçındağ gibi iki güzide yöneticimizin üstüne mosturoğlu ve uslu gibi tetikçilerini salan rakipten bahsediyoruz. biz hep kavgaya son veren taraf olmaya çalıştık ortaya şu çıktı;
(bkz: her branşta fenerbahçeye yeniliyor olmak)
artık taraf olduğumuzu hatırlamanın zamanı geldi. deplasmana geldiklerini göstermeliyiz. benimde kesinlikle görmek istemediğim şeyler var; toplu küfür ve sahaya atlayan taraftar! inanın toplu küfür rakip oyuncuyu hırslandırır ve performansında artı etken olur. ancak tam baktığı yerde 1 kişinin sövmesi ve oyuncunun ona hiç birşey yapamaması onu delirtir ve konsantrasyonunu bozar. ben saldırganlıktan çirkeflikten yana değilim ama kazanmak istiyorsak her branşta gördüğümüz muameleyi göstermek zorundayız. zaten onlar mağdur edebiyatını çok seviyorlar, bırakın bi kere de bizim üstümüzden oynasınlar.
bizler galatasaray taraftarı olarak ayak oyunlarına alışık değiliz. biz hep en yukardaydık, hep tepeden aşağıya çekilmeye çalışılan kulüptük. rakip taraftarlar maç sinsice nasıl sabote edilir, takımları zor durumdayken nasıl soğutulur, rakip futbolcuya nasıl çirkinlik yapılır gibi konularda tez üstüne tez verirken; bizler maçları karnaval gibi görür ve galibiyetin kaç farkla sonuçlanacağını tahmin etmeye çalışırdık. ama artık kabul etsek de, etmesek de devir değişti.
fenerbahçe ülker'i abdi ipekçi'de yenmek istiyorsak; taraftarın rakibi boğmasına çok ihtiyacımız var. kenara gelen fenerbahçeli küfürle hakaretle karşılanmalı, topu eline alanın ıslıktan dizleri titremeli, potaya bakanın atmosferden gözleri bulanıklaşmalı. o hakemler çat diye düdük çalamamalı bizim aleyhimize. ev sahibi avantajı diye bir olgu var takım sporlarında, çok önemli bir şey bu. bunu en rahat sağlayabileceğiniz yer tartışmasız basketbol gibi kapalı salon oyunları. olayı biraz açalım; rakip oyuncuya küfretmek insanlık mı diyecek arkadaşlar için; ben demiyorum ki 12.000 kişi hep bir ağızdan 'mirsad anana slm söyle' desin. mirsad türkcan topu kenardan oyuna sokacak, arkasından bir kaç kendini bilmez* mirsad'a saydırsın moralini bozsun. ama yazık çocuğa diyecekler, mirsad'ın basketbol hayatı boyunca rakibe ve rakip taraftara yaptığı saygısızlıkları gözünün önüne getirebilir. top fenerbahçeli oyunculara geçince bütün tribünler ıslıklamalı ve bağırmalı ki, rakibin konsatransyonu dağılsın. içerde öyle bir atmosfer olmalı ki 10000 kişi bir arada hareket etmeli.
saldırmadan, fiziki temas sağlamadan, sahaya şişe vb şeyler atmadan düşmanca tavır takınmalıyız. kızacaksınız bana biliyorum çünkü bunlar dile getirilecek şeyler değil, ama kazanmak istiyorsak yapmamız gereken şeyler. kadın basketbol ligindeki her maçta takımımızın oyuncularına küfreden rakipten bahsediyoruz burda. yada futbol maçında oyuncularımıza yumurta, sidik dolu şişe, cep telefonu vb şeyler atan rakipten. başkanı ve yöneticileri çıkıp rakiplerine hunharca saldıran ve saydıran, zamanında haldun üstünel ve murat yalçındağ gibi iki güzide yöneticimizin üstüne mosturoğlu ve uslu gibi tetikçilerini salan rakipten bahsediyoruz. biz hep kavgaya son veren taraf olmaya çalıştık ortaya şu çıktı;
(bkz: her branşta fenerbahçeye yeniliyor olmak)
artık taraf olduğumuzu hatırlamanın zamanı geldi. deplasmana geldiklerini göstermeliyiz. benimde kesinlikle görmek istemediğim şeyler var; toplu küfür ve sahaya atlayan taraftar! inanın toplu küfür rakip oyuncuyu hırslandırır ve performansında artı etken olur. ancak tam baktığı yerde 1 kişinin sövmesi ve oyuncunun ona hiç birşey yapamaması onu delirtir ve konsantrasyonunu bozar. ben saldırganlıktan çirkeflikten yana değilim ama kazanmak istiyorsak her branşta gördüğümüz muameleyi göstermek zorundayız. zaten onlar mağdur edebiyatını çok seviyorlar, bırakın bi kere de bizim üstümüzden oynasınlar.