• 52
    oğlum (u.aslan)'ın doğum günüdür. 6 yaşına basacaktı. pazartesi, salı şampiyonluktan hiç umudum yoktu. zaten garip bir adamımdır. ilk gole sevinmem mesela. yaşadığım hayal kırıklıklarının eseridir. galatasaray ilk golü atar, herkes havalara uçarken ben hala tırnaklarımı yiyorumdur. tanımayanlar garip garip bakar. kavga etmişliğim bile var bu yüzden. ne zaman ikinci gol atılır, allah yanımdakine kolaylık versin. mutlaka iki fark ararım. rakip takım bir tane atarsa o arada vay benim halime, tekrar sigara tekrar efkar.

    neyse sadede gelelim;
    çarşamba günü birden adnan polat'ın 20.45 olayı patladı. garip inançlarım vardır. inandım adama. zaten çok severim adnan polat'ı. önemli maçlardan iki üç gün evvel aşık genç kızlar gibi karnımda kelebekler uçuşmaya başlar. benim kelebekler faaliyete geçmişti. oğlumu vaftiz edeceksem bu maç kaçırılmazdı. o gün doğum günüydü ve aslında evde parti vermek zorundaydık ama ben onu mutlaka bu maça götürmeliydim."lüzumlu zaman taktiği"ne baş vurdum. cuma sabahı evde hanımla kavga çıkardım. bazı yükümlülüklerimden kaçmak istediğim zaman dozajını ayarlayıp kavga çıkarırım. (ulan inşallah hanım burayı okumaz) bu sefer büyük pandomim yaptım. bu gibi durumlarda sinir stres katyası yükseldikçe küslüğün derinliği ile süresi uzar ve düğün bile iptal ettiririsin. sonuç olarak doğum günü partisi, tarafımdan tüm aileye zehir edileceği sanrısı ile iptal edilmesi sonucuna bağlandı.

    bir sorunum daha vardı; 2005'te yaşanan pandomim nedeni ile (bkz: gheorghe hagi/@zizonkovac) ali sami yen'e su gibi girip çıkıyordum (gerçi hala tedbirli girip çıkarım) bu sefer oğlumla gidecektim. hem kendimi hem oğlumu korumak zorundaydım bu sefer. altta kalmayı sevmem. birilerine rastlayıp oğlumun yanında tantana çıkmasını istemiyordum. kapalı alt'a bilet ayarlayabildim. maç yukarılarda yazılmış zaten. uzun uzun anlatmayacağım ama bu sefer yaşadığım korkuyu anlatmam şart.

    sonlara doğru tribünlerde bir şeyler fısıldanıyordu ama çok anlam verememiştim. u.aslan sahayı görebilsin diye tel örgülerin arkasında kucağımda olduğu için etrafla pek iletişim kuramıyordum. kayınço'da ekran başında maçı seyrediyor. birden telefon çaldı ve denizli'nin 1-0 olduğunu söyledi. şenlik, düğün bayram.

    maç bitti. bir daha aradı kayınço, 1-1 olmuştu. ali sami yen'de stres tavan yapmaya başladı. herkes soru dolu bakışlarla birbirine bakıyor. ben yine kuyuya düştüm tabi. ağlayanlar, dua edenler. o durumu görmek lazım. u.aslan'a sarılmış bekliyorum. en önde tel örgülere yaslanmış vaziyette kitlendim kaldım. kayınço'ya telefon açıp maça canlı bağlantı yaptım kendimce. u.aslan "ne oldu baba" diye sürekli soruyor. çocuk ne olduğunu bir türlü anlamlandıramadı. bense bir kulağımda telefon, kucağımda aslan, bir taraftan kayınçoya ne oldu diye sorup duruyorum, bir taraftanda aslan'ın inek gibi yüzüne bakıp "beklememiz lazım" gibi anlamsız şeyler söylüyorum. o arada aslan tutturuyor "ben dayımla konuşucam". hay dayının mna koyyım.

    17 ağustos depremine uyanık yakalanmıştım. duştan çıkmış ve pijamalarımı giymeye çalışıyordum. birden sallanmaya başladı. ben depremde kiriş altına koşarım, ben depremde şöyle yaparım, böyle yaparım diyen yalan söyler. hiç bir şey yapamıyorsun o sallantıda yürümen veya koşman mümkün değil. yer ayağının altında sürekli hareket ediyor. yatağın kenarına oturup etrafı seyretmeye başladım. birden durdu. yerimden kalktım ama tekrar başladı tekrar yatağın kenarına oturup ecelimi beklemeye başladım.

    ve o 16 dakika bitti;
    işte o 16 dakika bitince ali sami yen'de deprem oldu.
    ali sami yen'in yapılış öyküsünü büyüklerimden dinlemiştim. mütahidi yüzünden bi sürü çökme filan olmuş. bu yüzden 1943'te yapına başlanan stadyum anca 1964'te açılabilmiş. o maçta da malum köfte ekmekçide çıkan yangın sonrasında yeni açığın üst ucu çökünce 1 kişi ölmüş 80 kişi yaralanmış.

    ayrıca;
    bilenler bilir, ali sami yen tepinmeler esnasında sallanır. genellikle heyecandan fark edilmez ama o esnada oturuyorsanız deprem etkisini çok rahat hissedersiniz. işte tüm bunları yaşadıktan ve bildikten sonra alt kapalı'da olduğunuzu ve üst kapalının deliler gibi tepindiğini düşünün. neye uğradığımı şaşırdım. millet birden patlayınca u.aslan bana daha sıkı sarıldı. bir taraftan onu deliler gibi öpüyorum, bir taraftan bağıra çağıra ağlıyorum, o esnada üst kapalı ha çöktü ha çökecek diye bir taraftanda sağa sola kaçmaya çalışıyorum ama ne mümkün. beni siktiret 40 yaşından sonra bir oğlan sahibi olduk mevlam onu elimizden alırsa korkusu inanılmaz. 17 ağustos depremine hanımla beraber yakalanmıştık. o uyuyordu. büyük çocuğumuz ise bodrum'da babaannesinin yanındaydı. o zaman hafif tırsmıştım ama çocuk yanımızda olmadığı için bu kadar korkmamıştım.

    hanım olayını kavga ile çözmüştüm, doğum günü partisini iptal ettirip sorunu aşmıştım, ali sami yen'e oğlumla sağlam girip sağlam çıkma işini ayarlamıştım ama bu olay hiç hesapta yoktu. bu sefer resmen korktum arkadaş. çaresizlik kadar kötü bir şey yok.

    neyse adnan polat sahaya inerken bir an için çoşku yerini sukunete bıraktı ve oğlum kucağımda sessizce sıvıştım. ha akıllandım mı! hayır. 10 mayıs 2008 galatasaray gbirliği oftaş şampiyonluğunda bu sefer tüm ailemle beraber yine alt kapalıdaydım. bu sefer kayınço'da bizimle beraberdi. böyle de bir kaz kafalıyım işte.

    edit: sonrası da var.
    galatasaray böyle şampiyon olunca hanımla ne küslük kaldı ne bişey. yukarıda yazmayı unutmuşum. o akşam hanım kayınço ile birlikte televizyondan maçı seyrediyordu. dönüşte bi telefon, hanımı ve büyük kızı kaptığım gibi istikamet florya. u.aslan ertesi gün bazı tv'lerin haber bültenindeydi doğal olarak. floryadaki bütün kameralar gecenin bir yarısı babasının omuzlarında gezen aslan'ın o günü doğum günü olduğunu öğrenmişler ve bu çifte mutluluğu haber bültenlerine taşımışlardı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın