51
2012-2013 sezonu sonları. takım sporting cp, rakip olhanense.
takım, mutsuzlar kervanına dönmüş, son haftalarda peşpeşe kaybedilen puanlar sonrası şampiyonluktan ümidi kesmiş bir vaziyette, artık 2. olup şampiyonlar ligi elemelerine kalabilmeyi hedeflemekteydi. avrupa ligi'nde de 2. turda elenince yarışacak kulvar olarak elde lig ve lig kupası kalmıştı.
avrupa ligi'nde cska moskova'ya elenmenin hemen ardından olhanense ile ligde karşılaşıyorduk. ancak takım ligde son zamanlarda bir türlü istenen seriyi yakalayamıyordu. benfica'yla 2.lik yarışını devam ettirebilmek adına artık seri galibiyetler almak şarttı.
neyse maça hızlı başladık. ismini vermek istemeyen bir seyirci**'nin attığı golle 1-0 öne geçiyorduk ilk dakikalarda. ilerleyen dakikalarda olhanenseli oyuncular bir de kırmızı kart görüyor, bizi iyiden iyiye rahatlatıyordu.
ne oluyorsa ondan sonra oluyor, farkı açmamız gerektiği halde bir türlü rahat oynayamıyorduk. 70. dakikada ise korktuğum başıma geliyor, sezon başında kontrat yenilemede anlaşamadığımız eski efsanemiz liedson, yeni takımı olhanense ile yaşı 35 olmasına rağmen topu filelerime bırakıyordu. bu dakikadan sonra 10 kişi kalan ve kontra ataklarından hiç korkmadığım rakibe karşı ölümüne hücum yapma komutuna dönüyorum. 70-86 arası bir tane bile önemli pozisyon olmuyor. oyunu durdurup, yedek kulübesine bir göz atıyorum.* sezon başında atletico madrid'den getirdiğim yeni yıldız adayı stoperim pichu atienza'yı görüyor gözüm. "oğlum" diyorum, "1.90 boy var sende, malum sıkıntıdayız forvet konusunda da, şimdi forveti üçlüyoruz, sen diğer iki forvetin arasında oynuyorsun, diğer arkadaşların sürekli sana top şişiriyor, haydi göreyim aslanım seni" diyorum, sırtına 2-3 gaz tokatı yerleştiriyorum ve salıyorum rakip defansın arasına. dakikalar 90+2'yi gösterdiğinde ise, sol taraftan evaldo'nun ortasına nefis yükselen atienza, golü atıyor, defalarca deneyip verim alamadığım emergency striker olayından ilk kez verim almamı sağlıyor ve bana bir kez daha "bir insan fm'den nasıl zevk alabilir ki?" sorusunun milyon tane cevabı olabildiğini ispatlıyor.
maç sonunda ağlamaklı gözlerle* pichu atienza'nın yanına gidiyorum, hafifçe kafasını okşuyorum, madem ikimizin de adı pichu, bundan sonra senin adın pikachu olsun diyorum. kapanışı bok gibi yapsam da, bu da böyle bir anımdır sevgili sözlük yazarları.
takım, mutsuzlar kervanına dönmüş, son haftalarda peşpeşe kaybedilen puanlar sonrası şampiyonluktan ümidi kesmiş bir vaziyette, artık 2. olup şampiyonlar ligi elemelerine kalabilmeyi hedeflemekteydi. avrupa ligi'nde de 2. turda elenince yarışacak kulvar olarak elde lig ve lig kupası kalmıştı.
avrupa ligi'nde cska moskova'ya elenmenin hemen ardından olhanense ile ligde karşılaşıyorduk. ancak takım ligde son zamanlarda bir türlü istenen seriyi yakalayamıyordu. benfica'yla 2.lik yarışını devam ettirebilmek adına artık seri galibiyetler almak şarttı.
neyse maça hızlı başladık. ismini vermek istemeyen bir seyirci**'nin attığı golle 1-0 öne geçiyorduk ilk dakikalarda. ilerleyen dakikalarda olhanenseli oyuncular bir de kırmızı kart görüyor, bizi iyiden iyiye rahatlatıyordu.
ne oluyorsa ondan sonra oluyor, farkı açmamız gerektiği halde bir türlü rahat oynayamıyorduk. 70. dakikada ise korktuğum başıma geliyor, sezon başında kontrat yenilemede anlaşamadığımız eski efsanemiz liedson, yeni takımı olhanense ile yaşı 35 olmasına rağmen topu filelerime bırakıyordu. bu dakikadan sonra 10 kişi kalan ve kontra ataklarından hiç korkmadığım rakibe karşı ölümüne hücum yapma komutuna dönüyorum. 70-86 arası bir tane bile önemli pozisyon olmuyor. oyunu durdurup, yedek kulübesine bir göz atıyorum.* sezon başında atletico madrid'den getirdiğim yeni yıldız adayı stoperim pichu atienza'yı görüyor gözüm. "oğlum" diyorum, "1.90 boy var sende, malum sıkıntıdayız forvet konusunda da, şimdi forveti üçlüyoruz, sen diğer iki forvetin arasında oynuyorsun, diğer arkadaşların sürekli sana top şişiriyor, haydi göreyim aslanım seni" diyorum, sırtına 2-3 gaz tokatı yerleştiriyorum ve salıyorum rakip defansın arasına. dakikalar 90+2'yi gösterdiğinde ise, sol taraftan evaldo'nun ortasına nefis yükselen atienza, golü atıyor, defalarca deneyip verim alamadığım emergency striker olayından ilk kez verim almamı sağlıyor ve bana bir kez daha "bir insan fm'den nasıl zevk alabilir ki?" sorusunun milyon tane cevabı olabildiğini ispatlıyor.
maç sonunda ağlamaklı gözlerle* pichu atienza'nın yanına gidiyorum, hafifçe kafasını okşuyorum, madem ikimizin de adı pichu, bundan sonra senin adın pikachu olsun diyorum. kapanışı bok gibi yapsam da, bu da böyle bir anımdır sevgili sözlük yazarları.