6
türkiye'deki düşünce yapısının çok çok üzerinde, büyük bir vizyon gösteren ve galatasaray'ın geleceği açısından uzun süreli olmasını ve fayda getirmesini istediğim düşüncedir.
dünya üzerinde futbol değişiyor. yıllar geçtikçe rakamlarla doğru orantılı olarak ekonominin önemi de büyüyor. maddi imkanları yeterli olmayan takımlar genelde çok başarılı olamıyor. takımlar kulübün gelecek planlamasını yaparken ilk önce ekonomik olayları ön planda tutuyor. anlatmaya çalıştığım, şu anda paranın futbol üzerindeki en önemli etken olduğu.
avrupa'da başarılı olan, isimler olan takımları üçe ayırabiliriz.
parayı veren düdüğü çalar: altyapıya alttaki kategori kulüpleri kadar önem vermeyen, hazır pişmiş ve yıldız oyuncuları parayı bastırıp kadrosuna katan kulüpler. en büyük temsilcisi olarak real madrid, abramovich'in ilk dönmelerinde chelsea ve son iki senedir de manchester city'yi örnek olarak verebiliriz.
altyapıdan geçinenler: bu takımlar altyapı yani kendi öz kaynaklarına çok büyük yatırımlar yapıp, altyapıdan çıkardığı gençlerle başarılı jenerasyonlar yakalayıp başarılı olan kulüpler. en güzel örnek olarak son yıllarda bu şekilde bütün avrupa'da fırtınalar estiren barcelona ve johan cruiff'ü yetiştiren, 80 ve 90'larda kluivert, seedorf,davids, cocu, van der sar, bergkamp, van basten, frank rijkaard gibi yıldızları çıkartan, son senelerde de futbola babel, sneijder, van der vaart, elia, heitinga, nigel de jong, emanuelson, van der wiel gibi yıldızları hediye eden ajax bu tip takımlara en iyi örnek.
futbolcu ticareti: bu tam bir deli işi ama belki de en zevklilerinden biri. bu tip takımlar kurdukları scout sistemiyle iskandinavya'dan avustralya'ya, avrupa'dan güney amerika'ya her yeri tarayıp genç ve yetenekli oyuncuları yetiştikleri kulüpten cüzi bir rakama alıp, kendi kulüplerinde parlatıp fayda alarak, daha sonrasında da avrupa'nın zengin kulüplerine iyi bir fiyata okutan takımlar. bunun en önemli temsilcisi kesinlikle porto. tabi bunda brezilya'dan aldıkları oyuncuların yabancı kontenjanı işgal etmiyor olması da önemli bir etken ama bu işin piri onlar. onların dışında tabii ki lyon, son senelerde palermo ve neredeyse bütün hollanda takımlarını(özellikle iskandinav pazarını çok iyi kullanıyorlar) bu kategoriye dahil edebiliriz.
benim dünya üzerindeki takımlardan politikasını en beğendiğim takım ise arsenal. arsenal 2. ve 3. kategoriyi harika bir şekilde harmanlıyor. asıl mesleği bir ekonomist olan arsene wenger bu işin en büyük ustası ve arsenal'in altyapısına dünyanın her yerinden getirilen genç oyuncular futbolun her şeyini öğrenerek yetiştiriliyor. arsene wenger'in "bana bir atlet verin, size bir futbolcu yetiştireyim." sözü kesinlikle içi boş olan bir söz değil. arsenal'in en beğendiğim politikalarından birisi ise "pilot kulüp" olayı. yanılmıyorsam 3-4 adet pilot kulüpleri var ve gelecek gördükleri futbolcuları önce bu kulüpler alıyor, performansları orada takip ediliyor ve yeterli görülürlerse bir üst aşama olan arsenal altyapısına geçiyorlar.
bu yazıyı yazmak için okuduğum makaleye göre, arsenal'in bile 12 tane scoutu var. bu scout sisteminin en üstündeki kişi steve rowley. birleşik krallık ve dünyanın dört bir yanına dağılmış durumdalar. eski sol bekleri danny karbassiyoon amerika ve meksika'yı tarıyor. sandro orlandelli, everton gushiken ve pablo budner güney amerika'da oyuncu arıyor. bobby bennett iskandinavya, francis cagigao ispanya ve portekiz'i, gilles grimandi fransa ve isviçre'den sorumlu. jurgen kost almanya ve çek cumhuriyeti gibi yerleri, tony banfield italya, hırvatistan ve slovenya'yı arıyor. son olarak peter clarke da hollanda'da görev yapıyor.
steve rowley'in anlattığına göre yukarıda yazdığım scout'lar oyuncular, antrenörler, başka scoutlarla tanışıp konuşuyor, tavsiye alıyorlar ve bu tavsiyeler doğrultusunda maçları izliyorlar. daha sonra raporlarını steve rowley'e iletiyorlar. steve rowley bu raporda ilgi çekici bir oyuncu bulursa başka bir bakış açısı olması için bir başka scout daha gönderiyor oyuncuyu izlemek için. yine olumlu rapor gelirse bu sefer kendisi izlemeye gidiyor. ve oyuncuyu kaç kere izleyecekleri belli olmuyor. steve rowley oyuncuyu izledikten sonra kendisi de bir rapor hazırlayıp, ayrıca oyuncunun iyi ve kötü noktalarını içeren video hazırlayıp arsene wenger'e veriyor. gerisi arsene wenger'e kalıyor, eğer beğenirse iş tamamlanıyor.
sisteme bakar mısınız? steve rowley oyuncuları arsenal'e gelmeyi ikna etmenin kolay olduğunu söylüyor. çünkü fabregas'ın daha 16 yaşında forma şansı bulması oyunculara eğer yeterince iyi olurlarsa oynayacaklarını gösteriyor. ayrıca tesisler de önemli bir etken. tesisleri gören genç oyuncular büyüleniyor. gerisi malum. harika bir altyapı eğitimi ve arsenal'in son lig maçında liverpool gibi büyük bir takım karşısında doğal olarak biraz daha tecrübeli bir kadroyla çıkması sonucu 25 yaş ortalaması.
hayalim galatasaray'ın barcelona, ajax ve arsenal gibi bir altyapıya, barcelona, palermo, porto, lyon, arsenal gibi bir scout sistemine sahip olması. bu yönde adımlar atılıyor. önce altyapı koordinatörlüğüne getirilen jan derks, sonra tugay kerimoğlu ve bütün altyapı kadrosunun değişmesi, şimdi de 15 kişilik scout ekibi.
sanırım tek eksik yabancı liglerde(örneğin isviçre ve belçika) oyuncu kiralayabileceğimiz sağlam bir pilot kulüp.
umarım scout ekibimiz başarılı olur ve galatasaray'ımızda 18 yaşında 1 milyon euro'ya gelip 23 yaşında 10 milyon euro'ya sattığımız oyuncularımız olur. umarım türkiye'de geri kafalıların tuvalet çukurundan çıkan düşünceleriyle bu scout sistemi, altyapı atılımları yabana atılmaz, iptal edilmez.
umarım galatasaray bu konuda türkiye'ye örnek olur.
dünya üzerinde futbol değişiyor. yıllar geçtikçe rakamlarla doğru orantılı olarak ekonominin önemi de büyüyor. maddi imkanları yeterli olmayan takımlar genelde çok başarılı olamıyor. takımlar kulübün gelecek planlamasını yaparken ilk önce ekonomik olayları ön planda tutuyor. anlatmaya çalıştığım, şu anda paranın futbol üzerindeki en önemli etken olduğu.
avrupa'da başarılı olan, isimler olan takımları üçe ayırabiliriz.
parayı veren düdüğü çalar: altyapıya alttaki kategori kulüpleri kadar önem vermeyen, hazır pişmiş ve yıldız oyuncuları parayı bastırıp kadrosuna katan kulüpler. en büyük temsilcisi olarak real madrid, abramovich'in ilk dönmelerinde chelsea ve son iki senedir de manchester city'yi örnek olarak verebiliriz.
altyapıdan geçinenler: bu takımlar altyapı yani kendi öz kaynaklarına çok büyük yatırımlar yapıp, altyapıdan çıkardığı gençlerle başarılı jenerasyonlar yakalayıp başarılı olan kulüpler. en güzel örnek olarak son yıllarda bu şekilde bütün avrupa'da fırtınalar estiren barcelona ve johan cruiff'ü yetiştiren, 80 ve 90'larda kluivert, seedorf,davids, cocu, van der sar, bergkamp, van basten, frank rijkaard gibi yıldızları çıkartan, son senelerde de futbola babel, sneijder, van der vaart, elia, heitinga, nigel de jong, emanuelson, van der wiel gibi yıldızları hediye eden ajax bu tip takımlara en iyi örnek.
futbolcu ticareti: bu tam bir deli işi ama belki de en zevklilerinden biri. bu tip takımlar kurdukları scout sistemiyle iskandinavya'dan avustralya'ya, avrupa'dan güney amerika'ya her yeri tarayıp genç ve yetenekli oyuncuları yetiştikleri kulüpten cüzi bir rakama alıp, kendi kulüplerinde parlatıp fayda alarak, daha sonrasında da avrupa'nın zengin kulüplerine iyi bir fiyata okutan takımlar. bunun en önemli temsilcisi kesinlikle porto. tabi bunda brezilya'dan aldıkları oyuncuların yabancı kontenjanı işgal etmiyor olması da önemli bir etken ama bu işin piri onlar. onların dışında tabii ki lyon, son senelerde palermo ve neredeyse bütün hollanda takımlarını(özellikle iskandinav pazarını çok iyi kullanıyorlar) bu kategoriye dahil edebiliriz.
benim dünya üzerindeki takımlardan politikasını en beğendiğim takım ise arsenal. arsenal 2. ve 3. kategoriyi harika bir şekilde harmanlıyor. asıl mesleği bir ekonomist olan arsene wenger bu işin en büyük ustası ve arsenal'in altyapısına dünyanın her yerinden getirilen genç oyuncular futbolun her şeyini öğrenerek yetiştiriliyor. arsene wenger'in "bana bir atlet verin, size bir futbolcu yetiştireyim." sözü kesinlikle içi boş olan bir söz değil. arsenal'in en beğendiğim politikalarından birisi ise "pilot kulüp" olayı. yanılmıyorsam 3-4 adet pilot kulüpleri var ve gelecek gördükleri futbolcuları önce bu kulüpler alıyor, performansları orada takip ediliyor ve yeterli görülürlerse bir üst aşama olan arsenal altyapısına geçiyorlar.
bu yazıyı yazmak için okuduğum makaleye göre, arsenal'in bile 12 tane scoutu var. bu scout sisteminin en üstündeki kişi steve rowley. birleşik krallık ve dünyanın dört bir yanına dağılmış durumdalar. eski sol bekleri danny karbassiyoon amerika ve meksika'yı tarıyor. sandro orlandelli, everton gushiken ve pablo budner güney amerika'da oyuncu arıyor. bobby bennett iskandinavya, francis cagigao ispanya ve portekiz'i, gilles grimandi fransa ve isviçre'den sorumlu. jurgen kost almanya ve çek cumhuriyeti gibi yerleri, tony banfield italya, hırvatistan ve slovenya'yı arıyor. son olarak peter clarke da hollanda'da görev yapıyor.
steve rowley'in anlattığına göre yukarıda yazdığım scout'lar oyuncular, antrenörler, başka scoutlarla tanışıp konuşuyor, tavsiye alıyorlar ve bu tavsiyeler doğrultusunda maçları izliyorlar. daha sonra raporlarını steve rowley'e iletiyorlar. steve rowley bu raporda ilgi çekici bir oyuncu bulursa başka bir bakış açısı olması için bir başka scout daha gönderiyor oyuncuyu izlemek için. yine olumlu rapor gelirse bu sefer kendisi izlemeye gidiyor. ve oyuncuyu kaç kere izleyecekleri belli olmuyor. steve rowley oyuncuyu izledikten sonra kendisi de bir rapor hazırlayıp, ayrıca oyuncunun iyi ve kötü noktalarını içeren video hazırlayıp arsene wenger'e veriyor. gerisi arsene wenger'e kalıyor, eğer beğenirse iş tamamlanıyor.
sisteme bakar mısınız? steve rowley oyuncuları arsenal'e gelmeyi ikna etmenin kolay olduğunu söylüyor. çünkü fabregas'ın daha 16 yaşında forma şansı bulması oyunculara eğer yeterince iyi olurlarsa oynayacaklarını gösteriyor. ayrıca tesisler de önemli bir etken. tesisleri gören genç oyuncular büyüleniyor. gerisi malum. harika bir altyapı eğitimi ve arsenal'in son lig maçında liverpool gibi büyük bir takım karşısında doğal olarak biraz daha tecrübeli bir kadroyla çıkması sonucu 25 yaş ortalaması.
hayalim galatasaray'ın barcelona, ajax ve arsenal gibi bir altyapıya, barcelona, palermo, porto, lyon, arsenal gibi bir scout sistemine sahip olması. bu yönde adımlar atılıyor. önce altyapı koordinatörlüğüne getirilen jan derks, sonra tugay kerimoğlu ve bütün altyapı kadrosunun değişmesi, şimdi de 15 kişilik scout ekibi.
sanırım tek eksik yabancı liglerde(örneğin isviçre ve belçika) oyuncu kiralayabileceğimiz sağlam bir pilot kulüp.
umarım scout ekibimiz başarılı olur ve galatasaray'ımızda 18 yaşında 1 milyon euro'ya gelip 23 yaşında 10 milyon euro'ya sattığımız oyuncularımız olur. umarım türkiye'de geri kafalıların tuvalet çukurundan çıkan düşünceleriyle bu scout sistemi, altyapı atılımları yabana atılmaz, iptal edilmez.
umarım galatasaray bu konuda türkiye'ye örnek olur.